Suriye’deki Rusya Karşıtı Gösteriler

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı,
Suriye’de Mart ayının ortasında başlayan muhalefetin gösterileri tüm hızıyla devam etmektedir. 13 Eylül 2011 tarihindeki gösterilere ise Rusya karşıtı açıklama ve pankartlar damgasını vurmuştur. 12 Eylül’de gösterilerin organizatörleri, “Surian Revolution” adlı facebook sayfasında 13 Eylül tarihini Rusya’ya karşı “Öfke Günü” ilan etmişlerdir. Suriye muhalefetinin Rusya’ya bu kadar kızgın olmasının nedeni ise çok açıktır: Rusya Beşir Esad’ı desteklemeye devam etmekte ve BM Güvenlik Konseyi’nde Batı’nın Beşir Esad rejimi ile ilgili verdiği karar tasarılarına veto uygulamaktadır. Nitekim gösterilerde açılan pankartlarda “Rusya, bizi öldürmektedir! Rusya, Beşir Esad rejimini destekleme!”, “Rusya, dostlarını kaybetme!”, “Beşir Esad rejimi, Stalin rejimi gibi ölüme mahkûmdur!” şeklinde yazılar yer almıştır.
 
Bilindiği gibi Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’daki en önemli dayanağı konumundadır. Moskova, birçok kez Suriye’yi BM’nin yaptırımlarından kurtarmıştır. 31 Ekim 2005 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Refik Hariri suikastı dolayısıyla Suriye’yi ekonomik yaptırımlardan kurtaran yine Rusya olmuştu. Son dönemde iki ülke arasında ticarî münasebetler de hızla gelişmektedir. 2005-2010 yılları arasında Moskova, Suriye’ye 2,5-3 milyar dolar değerinde silah ihraç etmiştir. Ayrıca Suriye, 2005 yılından itibaren Rusya’ya olan 1,5 milyar dolar civarındaki borcunu taksit olarak ödemeye başlamış ve bu borcun 2015 yılına kadar kapatması beklenmektedir. Rusya ile Suriye arasındaki ticaret hacmi son yıllarda artmış ve 2010 yılında yaklaşık 2 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Ticaret hacminin artmasında Rusya’nın Suriye’den ithal ettiği tekstil ürünlerinin gümrük vergisini yüzde 25 oranında indirmesi de etkili olmuştur. Askerî teknolojilerin yanı sıra enerji alanında da taraflar işbirliğini geliştirme yönünde adımlar atmaktadırlar. 2005 yılında Rusya ile Suriye; Ürdün, Mısır ve Suriye’yi enerji alanında birbirine bağlayacak doğalgaz boru hattının Suriye’deki uzantısının Ruslar tarafından inşa edilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı. Yine diğer Rus enerji şirketlerinin de Suriye’de petrol arama işlemlerine katıldığı bilinmektedir.
 
Rusya’nın Suriye’nin Tartus şehrinde kalıcı bir üs kurma planları yaptığı ve bu konuda Beşir Esad ile anlaştığı da bilinmektedir. Tartus şehri, Soğuk Savaş sırasında Ruslar tarafından bir ikmal ve bakım üssü olarak kullanılmıştır. Her ne kadar bugün bu üs Ruslara ait olmasa da, çok sayıda Rus askeri görevlisi, Suriye ordusunda danışman sıfatıyla görev yapmaktadır. Diğer bir deyişle Rusya-Suriye münasebetleri, üst seviyede gelişmekte (idi) ve gerçekten de Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’ya açılan penceresi konumunda (idi). Bütün bunlardan dolayı, Rusya hem bu ülkede iktidarın ve genel olarak rejimin değişmesine hem de Batı’nın güçlenmesine karşı çıkmaktadır.
 
Rusya’nın Suriye konusunda diretmesinin nedenlerinden biri de Libya senaryosunun tekrarlanmasından korkmasıdır. Rusya, Libya ile ilgili “sivil halkı korumak için her türlü önlemin alınmasını” öngören 1973 no’lu tasarıyı onaylamıştı. Neticede Batı ülkelerinden oluşan koalisyon birlikler, Libyalı isyancıları destekleyerek soruna müdahil olmuştu. Türkiye, İran, Arap Ligi gibi ülke ve örgütlerinin de Suriye konusunda Libya konusunda olduğu kadar sert tutum içerisinde olmamaları, Rusya’nın söz konusu tavrını sürdürmesine yardımcı olmaktadır.
 
Rus yetkililer, BM Güvenlik Konseyi’ndeki tutumundan başka Beşir Esad’a ülkede reformlar başlatması yönünde çağrılarda bulunduğu gibi, muhalefetin temsilcileri ile de görüşmeler yapmaktadırlar. Ancak bugüne kadar bir neticenin alınmadığı söylemek mümkündür. Ayrıca Beşir Esad, Moskova’nın kendisini yeterince savunmadığı görüşünde olduğu gibi, muhalifler de yukarıda da belirttiğimiz gibi Rusya karşıtı gösteriler yapmaktadırlar. Dolayısıyla Rusya’nın Suriye konusunda da adını kaybedenler arasına yazdıracağını şimdiden tahmin etmek mümkündür. Beşir Esad, iktidarda kalmayı başarırsa Suriye-Rusya münasebetlerinin eskisi kadar iyi seviyede olmayacağı düşünülmektedir. Muhaliflerin iktidara geldikleri takdirde ise aynen Libya’daki yeni iktidar gibi Rusya ile bütün projeleri gözden geçirecekleri ve birçok projeyi askıya alacakları da kesindir. Irak, Mısır ve Libya’dan sonra Suriye’nin de “kaybedilmesi”, Rusya’nın Ortadoğu’daki varlığının, SSCB’nin yıkılışından sonraki dönemdeki varlığının bile gerisinde kalacağı anlamına gelmektedir.