Suriye Gündemi: 19-25 Ağustos 2019

Uluslararası Gündemde Suriye
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. İdlib'deki durum Fransa'da yapılan görüşmenin de gündem başlıklarından biriydi. Macron, İdlib'de yaşanan durum nedeniyle endişeli olduklarını vurgulayarak, "İdlib'de, sivil halk bombaların altında yaşıyor ve özellikle çocuklar ölüyor. Soçi'de mutabakata varıldığı üzere İdlib'de ateşkesin sağlanması gerekiyor. Rejimin düzenlediği saldırılar, çocukların ölmesine neden oluyor" diye konuştu. Putin ise,"Önceden teröristler, İdlib'in yüzde 50'sini kontrol ederken, şu anda ise yüzde 90'ını kontrol ediyor ve saldırılar bu bölgeden düzenleniyor. İdlib'deki teröristler, buradan dünyanın farklı bölgelerine de hareket ediyor. Bu çok tehlikeli bir şey. İdlib'de bize ait hava üssüne birçok saldırı girişimi oldu. Bu nedenle Rusya, Suriye ordusunun İdlib'deki teröristlere karşı çabalarını destekliyor." açıklamasında bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Seyyid Abbas Musevi, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturmak istediği güvenli bölge planını kınadı. ABD tarafından planlanan güvenli bölge kararının Suriye'deki gerilimi attıracağını kaydeden Musevi, “Amerika'nın bu yöndeki benzer adımları Suriye'deki istikrarsızlığı artırmaktadır. Suriye'nin içişlerine müdahale anlamı taşıyan bu plan aynı zamanda bölgede gerginliğe neden olacaktır” dedi. İran Dışişleri Sözcüsü Musevi, Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik endişelerinin komşu ülkeler ile yapılacak işbirliği yoluyla çözülebileceğini söyleyerek,”Bu konuda yabancı güçlerin müdahalelerine ihtiyaç yoktur” diye konuştu.  

Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp Karrenbauer, Irak'taki temasları sırasında Türkiye'nin ABD ile koordineli bir şekilde Suriye'nin kuzeyinde oluşturmayı planladığı Güvenli Bölge'ye ilişkin açıklamalarda bulundu. Suriye’de güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemli olduğuna dikkat çeken Karrenbauer, Suriye’deki durumu dikkatle izlediklerini ve orada yürütülen sürecin, Irak’ın güvenlik durumunu da etkileyeceğini ifade etti.

Fırat’ın Doğusu
Suriye'nin kuzeyinde, ABD ile Türkiye'nin koordineli olarak tesis etmeyi planladığı güvenli bölge için geri sayım sürüyor. Saha analizlerinin ardından masada teknik açıdan da son aşamada olunan çalışmaların tamamlanmasıyla ABD ve Türkiye'nin birlikte yürüteceği Müşterek Harekât Merkezi, tam kapasiteyle çalışmaya başlayacak. İlerleyen günlerde merkezin de devreye girmesiyle Suriye'nin kuzeyinde ilk etapta teröristler, ağır silahları ile belirlenecek alanın dışına çıkarılacak ardından TSK'nın üsleri oluşturulacak ve ABD ile Türk askerleri devriye faaliyetine başlayacak. Müşterek Harekât Merkezi'nin tam kapasiteyle çalışmaya başlamasının ardından ilk etapta ABD tarafından Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütü PKK/YPG unsurları, belirlenecek alanın dışına çıkarılacak. Terör örgütü unsurlarının yanı sıra ellerindeki ağır silahlar da belirlenecek güvenli bölge dışına taşınacak. Bölgenin terör unsurları ve silahlarından arındırıldığının iki ülke heyeti tarafından onaylanmasının ardından Suriye'nin kuzeyinde teröristlerin olası tuzaklarının tespiti ve imhası için meskun mahal operasyonu başlatılacak. Meskun mahal operasyonu ile bölge güvenli hale getirilecek ve sivillerin geri dönüşü de başlatılacak.

SDG’nin sözde Genel Komutanı Mazlum Kobani, yaptığı bir açıklamada Türkiye ile dolaylı müzakerelerin sürdüğünü ama nihai anlaşmaya hala varılmadığını belirtti ve güvenli bölgenin çerçevesi hakkında bazı bilgiler aktardı. Fırat ve Dicle nehirleri arasında oluşturulacak güvenli bölgenin derinliği beş kilometre olacağını, Tel Abyad ile Ras El Ayn arasındaki bazı yerlerde bu derinliğin dokuz kilometreyi bulabileceğini, bir derenin geçtiği küçük bir alanda derinliğin ise 14 kilometreye ulaşabileceğini kaydetti. Yerel askeri meclislere bırakılacağını iddia ettiği alanda YPG’nin bulunmayacağını ve Türk askeri uçakların uçmayacağını sözlerine ekledi. Türk tarafının Arap nüfusunun yoğunluklu olduğu Tel Abyad ve Ras El Ayn’dan başlayıp daha sonra güvenli bölgeyi Kobani, Kamışlı ve Derik’e yaymak istediğini, Kürt tarafının ise fiili müdahaleyi tamamen bertaraf edeceği düşüncesiyle bütün sınır boyunca güvenli bölge olmasını tercih ettiğini kaydetti. Türkiye’nin istediği gibi bütün mültecilerin değil sadece bu bölgeden ayrılmak zorunda kalmış insanların geri dönebileceğini belirtti. Kendilerinin sunduğu projenin makul olduğunu ve her iki tarafın da güvenliğini garantiye aldığını iddia eden Kobani kendi projelerinin esas alınacağını kaydetti.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, Hulusi Akar ile Mark Esper'in güvenli bölge hakkında yaptıkları telefon görüşmesinin ardından SDG’nin askeri siperlerini yıktığı mesajını paylaştı. Mesajda 'Bu SDG’nin güvenlik mekanizması çerçevesinin uygulanmasına bağlılığını gösteriyor' denildi. Konuyla ilgili bir açıklama da SDG’nin sözde komutanlarından Hesen Kamışlı’dan geldi. YPG-YPJ birimlerinin sınır hattında 5 km derinlikten çekilmeye başladığını bu birimlerin yerine ise kentlerin askeri meclislerinin konuşlanacağı açıklamasında bulundu.

Türkiye ile ABD’nin Fırat’ın Doğusunda oluşturmak istediği güvenli bölgenin ilk adımları atılırken, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Genel Sekreterliği tarafından düzenlenen olağan toplantı sonrası konuyla ilgili bir bildiri yayımlandı. Bildiride güvenli bölgenin, bölge halkı tarafından yönetilmesi ve ortak bir askeri güçle birlikte Roj Peşmergelerinin de burada rol alması gerektiği belirtildi.

ABD Savunma ve Genelkurmay Başkanlığı (Pentagon) Sözcüsü Sean Robertson yaptığı bir açıklamada, Türkiye ile ilişkilerinin devam ettiğini ve Türkiye'nin güvenli bölge hususunda Fırat’ın Doğusuna askeri müdahale gerçekleştirmesini engellediklerini dile getirdi. Türkiye sınırları ile Kürt güçleri arasında güvenli bir bölgenin oluşumunun çok önemli olduğuna vurgu yaptı.

Yaklaşık 60 tır askeri mühimmat dolu ABD konvoyunun Kobani’de bulunan Harap Işk'taki ABD üssüne gittiği görüntülendi. Tırlarda Hummer marka dört çeker araçlar, yakıt tankerleri, iş makineleri ve jeneratörler olduğu görüldü. Kaynaklar, son bir ayda Harab Işk'a 450 civarı tırın girdiğini bildirdi.

İngiltere Dışişleri Bakanlığından bir heyetin PYD ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında arabuluculuk yapmak amacıyla Rojava’yı ziyaret ettiği belirtildi. Daha önce Rojava’daki siyasi taraflar arasında arabuluculuk yapan Fransa’nın ENKS ve PYD’yi bir araya getirme çabaları sonuçsuz kalmıştı.

SDG’nin sözde sözcüsü Kino Gabriel, Suriye rejimi ve müttefikleri tarafından yapılan hava saldırıları nedeniyle sivillerin öldürüldüğü ve birçok sivilin de yaşamının risk altında olduğunu belirtti ve bu duruma karşı uluslararası topluluğa İdlib’de sivillere karşı yürütülen soykırıma karşı müdahale etme ve çatışmaları durdurma çağrısında bulundu.

Suriye Rejimi Bölgesi
2015’te Rusya’nın Suriye iç savaşına doğrudan dahil olmasından sonra Suriye rejiminin birçok operasyonları Rusya’nın danışmanlığı doğrultusunda yapılmış ve Rusya bazı operasyonlara doğrudan katılmıştı. Askeri kaynaklara dayandırılan bir haberde 140 bin rejim askerinin doğrudan Rusya’nın kontrolü altında olduğu ifade edildi.

İsrail tarafından Şam kırsalına hava saldırısı düzenlendi ve saldırıda en az 3 kişi öldürüldü. Öldürülenlerden ikisinin Hizbullah militanı ve birinin de İran uyruklu olduğu açıklandı. İsrail tarafından saldırının hedefinde İran Kudüs Güçlerinin olduğu belirtildi. Buna karşın rejim tarafından yapılan açıklamada İsrail hava saldırısına karşılık olarak Suriye hava savunma sistemlerinin devreye girdiği ve bu saldırıya karşılık verdiği aktarıldı.

İdlib, Fırat Kalkanı ve Afrin Bölgesi
Türkiye ve Rusya arasında 17 Eylül 2018’de varılan Soçi mutabakatı sonucunda Türkiye’nin İdlib’de gözlem noktaları kurması kararlaştırılmıştı. Bu gözlem noktalarından Morek’teki 9. gözlem noktasına TSK tarafından takviye kuvvet gönderilmek istendi. TSK’nın konvoyu Maret el-Numan kasabasında rejim güçlerinin saldırısına uğradı. Doğrudan konvoy hedef alınmamış olsa da konvoyun etrafı ve güzergahı rejime ait hava araçları ile bombalandı. Bu saldırı girişimi Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı tarafından sert bir dille kınandı. Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada saldırı Suriye rejiminin bu saldırısı 3 sivilin hayatını kaybetmesine ve 12 sivilin de yaralanmasına sebep oldu.

19 Ağustos 2019’da rejim tarafından TSK konvoyuna yapılan saldırı sonucunda Türkiye’nin İdlib’deki gözlem noktalarından çekilip çekilmeyeceği gündeme geldi. Konuyla ilgili konuşan Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin bu gözlem noktalarından çekilmesinin söz konusu olmadığını ifade etti.

30 Nisan 2019’dan itibaren rejim tarafından ağır hava ve kara saldırılarına uğrayan İdlib’deki muhalifler beli bir süre önemli bir direniş göstermiş olsa da bazı bölgelerin rejim güçlerinin eline geçmesine engel olamadı. Özellikle, Han Şeyhun’un rejim güçlerinin eline geçmiş olması muhalifler için önemli bir kayıp oldu. Bu bölge HTŞ’nin kontrolü latındaydı ve İdlib için son derece stratejik bir öneme sahipti.

Rejim güçleri 21 Ağustos 2019’da Han Şeyhun’u ele geçirdi. Bu olaydan sonra, ele geçirilen bölgedeki sivillerin İdlib’e geçmesine rejim tarafından izin verildi. Sivillerin açılan koridorlardan geçerek İdlib’e ulaştığı belirtildi.