Suriye Gündemi: 20-26 Ağustos 2018

Suriye’de askeri alanda sahada atılan adımlar İdlib operasyonunun artık bir zaman meselesi olduğunu göstermektedir. Suriye ordusuna bağlı unsurlar İdlib çevresine konuşlanmaya başlamıştır. Yakın zaman önce İdlib içinde Suriye rejiminin kontrolündeki iki küçük kasabadaki sivillerin tahliye edilmiş olması da İdlib operasyonunun yaklaştığının işareti olarak görülebilir.
İdlib operasyonunun gündeme gelmesi ile birlikte Türkiye ve Rusya arasındaki diplomasi tarifiği de hızlanmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan Rus yetkililerle İdlib konusunu görüşmek üzere Moskova’ya gitmiştir. Görüşmeler sonunda yapılan açıklamalarda Rus tarafı İdlib’teki el-Kaide varlığı ve bununla mücadeleyi öne çıkarırken Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamasında radikal ve ılımlı unsurların, sivil ve silahlı unsurların topluca hedef alınmasının yaratacağı felaket vurgusu öne çıkmıştır. Bu açıklamalardan anlaşıdığı kadarı ile iki ülkenin İdlib’te terör grupları ile mücadele konusunda ortak görüşe sahip olduğu ancak bunun yönteminin nasıl olacağı konusunda bazı görüş ayrılıklarının sürdüğü anlaşılmaktadır. Türkiye’nin operasyonun kapsamını sınırlı tutmak ve seçilen hedefler konusunda daha dikkatli olunması yönünde çaba sarf ettiği söylenebilir.
Bu hafta içinde Suriye deniz sularında iki büyük güç ABD ve Rusya arasında gerginliği tırmandırabilecek bazı gelişmeler de yaşandı. Rusya öncelikle İdlib’teki silahlı grupların ABD müdahalesine zemin hazırlamak için İdlib’te bir kimyasal silah saldırısına hazırlandığı iddiasını gündeme getirdi. ABD daha önceki dönemlerde Esad rejiminin kimyasal silah kullanımı sonrasında Suriye’yi hedef almış ve bu konuda bir kırımızı çizgi çekmişti. Şam ve Moskova bu saldırıların arkasında Suriyeli muhaliflerin olduğunu ve Batı’nın Suriye’ye saldırısına zemin hazırlamanın amaçlandığını iddia ediyordu. Rejimin İdlib operasyonunun başlamasına kısa süre kaldığının anlaşıldığı bu dönemde Rusya bu iddiayı gündeme getirerek olası bir kimyasal silah kullanımı durumunda bunu şimdiden Batı’nın ve muhaliflerin üzerine yüklemek için ön almaya çalışıyor gibidir. Bu açıklamaları takiben Rusya Suriye sularına en büyük deniz filolarından birini göndermiştir. (https://sputniknews.com/middleeast/201808261067486047-russian-frigates-mediterranean-deployment/) Aynı şekilde ABD’nin de en büyük savaş gemilerinden birinin bölgede olması iki büyük askeri gücün İdlib üzerinden karşı karşıya gelme tartışmalarını beraberinde getirmiştir. Rusya ve Şam yönetiminin ABD’nin bir saldırı gerçekleştirme ihtimalini ciddi şekilde değerlendirdikleri yapılan açıklamalar ve atılan bazı adımlardan anlaşılmaktadır. Rusya’nın ABD Büyükelçisi Sergey Kislyak ABD’nin Suriye’ye dönük bir sizi saldırıda bulunabileceğini açıklamıştır. Buna paralel olarak Suriye’nin olası bir ABD füze saldırısına karşılık hava savunma sistemlerini alarm durumuna geçirdiği bilgisi paylaşılmıştır.
Suriye’nin İdlib operasyonunun tartışıldığı bu dönemde Rus lider Putin Almanya Başbakanı Merkel ile bir araya gelmiştir. İki liderin görüşmesinde öne çıkan başlıklardan biri İdlib meselesi olmuştur. Merkel Putin’den Suriye ordusunun İdlib operasyonunu sınırlı tutması için baskı uygulamasını istemiştir. (https://www.dw.com/en/merkel-to-trump-russia-needed-to-restrain-syrias-assad-from-attacking-idlib/a-45250423) Bu görüşmeye paralel Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İngiltere Başbakanı May arasında da bir telefon görüşmesi gerçekleşmiştir. Bu görüşmede de Suriye’de çatışmanın artması olasılığı ele alınmıştır. (https://www.thenational.ae/world/europe/theresa-may-discusses-threat-of-possible-escalation-in-syria-in-talks-with-erdogan-1.764339) Batılı liderlerin İdlib operasyonu konusundaki kaygısının temelinde iki nedenin yattığı söylenebilir. Birincisi Suriye rejiminin İdlib operasyonuna başlaması durumunda BMMYK tahminlerine göre en az 700 bin sivilin göç etmek durumunda kalacak olmasıdır. İkinci kaygı nedeni ise İdlib’te radikal gruplar safında savaşan yabancı terörist savaşçıların dünyaya yayılarak Avrupa başkentlerinde terör eylemi gerçekleştirmesi kaygısıdır. Bu nedenle de Avrupalı liderlerin İdlib operasyonuna Doğu Guta ve Dera’dan daha farklı yaklaştıkları görülmektedir.
Suriye’de askeri çatışmaların devam ettiği süreçte uluslararası alanda krize siyasi çözüm bulma çabaları da yoğunlaşmaya başlamıştır. BM Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura Eylül ayı içinde Suriye krizinde etkili dokuz ülkenin yetkilileri ile Cenevre’de görüşmeler yapacağını açıklamıştır. (https://aawsat.com/english/home/article/1376266/un-envoy-invites-us-6-other-countries-syria-talks-geneva) Mistura’nın 14 Eylül’de ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, S. Arabistan, Mısır ve Ürdün tekilileri ile bir araya geleceği ve sonrasında da Türkiye, Rusya ve İranlı yetkililer ile bir araya geleceği açıklanmıştır. Bu görüşmelerde Suriye için yeni anayasa yazılması sürecinin ele alınması beklenmektedir. Daha önce Suriye rejimi, Rusya ve Türkiye tarafından önerilen isimlerden oluşan bir anayasa yazımı komitesi belirlenmeye çalışılmış ve bu komitenin Suriye için yeni anayasa yazımından sorumlu olması konusunda uzlaşılmıştı. Ancak geçen üsre içinde bu sürecin çok yavaş ilerlediği görülmektedi
İran Savunma Bakanı’nın Şam’a gerçekleştirdiği ziyarette İran ve Suriye arasıdna savuma işbirliği anlaşması imzalanmıştır. (http://www.irna.ir/en/News/83013078) Aralarında savunma alanında zaten işbirliği olan iki ülkenin bu dönemde savunma alanındaki işbirliğini pekiştiren bu anlaşmaya imza atmasının anlamı daha çok ABD’nin son dönemde İran’ın Suriye’den çıkarılacağı yönündeki yaklaşımına karşılık gibi gözükmektedir.