Suriye Gündemi: 27 Ağustos-2 Eylül 2018

Suriye ve dünya gündeminin en üst sırasında Suriye rejiminin Rusya destekli olarak İdlib’e dönük başlatmayı planladığı operasyon gelmektedir. Rejim güçleri son hafta içinde kuzey Hama, kuzeybatı Lazkiye ve batı Halep bölgelerindeki askeri konuşlanmalarını sürdürmüştür. Bu haberler rejimin söz konusu üç cepheden operasyon başlatacağı tahminlerini güçlendirmiştir. Buna karşılık Suriyeli muhalifler de hazırlıklarını sürdürmektedir. İdlib’in en güçlü gruplarından biri olan Ahrar eş Şam’ın genel komutanı Jaber Ali Basha kendisi ile yapılan bir röportajda İdlib’e dönük saldırılara karşı her türlü hazırlıkları yaptıklarını ve İdlib’teki durumun Suriye’nin diğer bölgelerindekilerden farklı olacağını” açıklamıştır.

İdlib operasyonu ülkenin orta ve güney kısımlarında gerçekleşenlerden farklı olarak daha fazla uluslararası ilgiye neden olmuştur. Bunun temel nedeni Türkiye’nin İdlib’e yakın ilgisi ve Avrupa ile ABD’nin de soruna müdahil olma çabalarıdır. Buna bağlı olarak İdlip operasyonu öncesinde taraflar arası diplomasi trafiğinin hızlandığı görülmektedir. Geçen hafta içinde İran Dışişleri Bakanı Zarif Ankara’ya gelmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmelerde İdlib konusu ele alınmış ve genel anlamda iki ülkenin bölgesel meselelerde işbirliği yapması vurgusu öne çıkmıştır. Buna paralel Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türk ve Rus yetkililerin İdlib’e düzenlenecek operasyon konusunda görüşmeleri sürdürdüğünü açıklamıştır. İki taraf arasındaki görüşmeler büyük ölçüde savunma bakanları arasında yürütülmektedir. Son bir hafta içinde Türk ve Rus savunma bakanları üç kez telefonda İdlib konusunu ele almıştır. Bütün bu işaretler İdlib’e bir operasyon kaçınılmaz olsa da bunun belli hedefler ve örgütler ile sınırlı olacağı yönündeki ihtimali güçlendirmektedir. Suriye Dışişleri Bakanı Velit Muallim de “İdlib askeri yöntemler ya da anlaşma yoluyla çözülecek” açıklaması ile müzakerelere açık kapı bırakmıştır.  En azından 7 Haziran’da Tahran’da gerçekleşecek Suriye konulu Türkiye-Rusya-İran Zirvesi’ne kadar geniş çaplı bir operasyonun başlama ihtimali azalmaktadır. İdlib konusunda nihai kararın bu toplantıda verilmesi beklenmektedir.
İdlib operasyonun gündeme gelmesi ile bundan en fazla etkilenmesi beklenen Türkiye’nin operasyonu engelleme yönündeki çabaları hız kazanmış durumda. Türkiye, Rusya nezdindeki diplomatik çabaların yanı sıra  son olarak el-Kaide’nin devamı olarak görülen İdlib merkezli HTŞ yapılanmasını terör örgütleri listesine dahil etmiştir. Suriye ve Rusya İdlib’e operasyonu şehirdeki HTŞ varlığı üzerinden meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Türkiye tarafı ise İdlib’te HTŞ varlığından ziyade ılımlı cephenin daha yoğun olduğunu, sivil nüfusun çok fazla olduğunu ve bu nedenle toplu cezalandırma yönteminin felakete yol açacağını savunuyordu. Bu nedenle HTŞ’nin kendisini fesh etmesini istiyordu. Türkiye’nin almış olduğu son karar HTŞ’nin fesih taleplerini kabul etmemesi ve Türkiye’nin İdlib’te ılımlı muhalifleri tek çatı altında toplamaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşmiştir.
İdlib operasyonun gündemdeki yerini korduğu bir ortamda ABD’nin de bu mücadeleye dahil olabileceğine ilişkin haberler basına yansımaktadır. ABD’li CNN televizyonu kaynaklı bir habere göre ABD’l askeri yetkililer Trump’un emir vermesi halinde Suriye’yi vurmak için kimyasal silah üretim ve depolama yerlerini içeren bir hedef listesi oluşturmuştur. ABD’nin Suriye’yi vurabileceğine ilişkin bazı işaretlerin ortaya çıkması Rusya ve Suriye’yi de karşı hamlelere itmiş gözükmektedir. Rusya ABD’nin İdlib’te kimyasal silah kullanılacağı iddiası üzerinden müdahalede bulunabileceğini açıklamaktadır. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov İdlib’te muhaliflerin ABD saldırısını meşrulaştırmak için böyle bir saldırı gerçekleştireceği yönündeki kanıtları BM ve Kimyasal Silahların Yayılmasını Önleme Örgütü’ne sunduklarını açıklamıştır. Suriye Dışişleri Bakanı Muallim de “ABD’nin Suriye’ye dönük saldırı planı olduğunu ve bunu haklı göstermek için kendisinin kimyasal silah kullanacağını” iddia etmiştir. Buna karşın İdlib’te ılımlı silahlı muhaliflerin çatı örgütü Ulusal Özgürleştirme Cephesi “rejim güçlerinin kimyasal malzeme taşıyan tırların Şam’dan kırsal Halep’e taşındığını dolayısıyla Şam’ın kimyasal saldırı hazırlığında olabileceğini, Rusya’nın iddialarının ise saçma olduğunu” açıklamıştır. Bu gelişmelere paralel olarak Doğu Akdeniz’de ABD ve Rus deniz kuvvetlerinin artan hareketliliği iki ülkenin karşı karşıya gelme riskini ortaya çıkarmaktadır. Son olarak ABD, Rusya’nın bölgeye sevk ettiği deniz gücünün büyük oranda radar sistemleri olduğunu açıklamıştır. Gerginliğin arttığı bir ortamda Rusya Savunma Bakanlığı 1 – 7 Eylül tarihleri arasında Akdeniz’de 25 savaş gemisi ve 30 savaş jetinin katılımı ile bir askeri tatbikatın düzenleneceğini açıklamıştır. Bu adımı İdlib operasyonu konusunda Rusya’nın kararlılığını ve gösteren ve ABD’nin olası saldırısını caydırma amaçlı bir hamle olarak okumak mümkündür.
1 Eylül’ü 2 Eylül’e bağlayan gece içinde İsrail uçaklarının Şam’da bulunan askeri bir havaalanını vurduğu haberi ve görüntüleri basına yansımıştır. Suriye Savunma Bakanlığı askeri havaalanına dönük bir saldırı olmadığını ve patlamaların cephane deposunda çıkan bir yangından kaynaklandığını belirtmiştir. Ancak bu konudaki belirsizlik sürmektedir. Eğer saldırı gerçekten İsrail tarafından gerçekleştirildi ise zamanlama açısından anlamlı olabilir. Zira bu operasyon Şam’da İran ve Suriye Savunma Bakanlarının imzaladıkları güvenlik anlaşması sonrasında gerçekleşmiştir. Şam ve Tahran’ın güvenlik anlaşması imzalaması ABD ve İsrail’den gelen “İran Suriye’den çıkmalı” baskısının arttığı bir dönemde gerçekleşmişti. İmza sonrasında İran’ın Şam’daki askeri ataşesi “bu anlaşma kapsamında ülkesinin askeri danışmanlarının Suriye’de kalmaya devam edeceklerini” açıklamıştı. Dolayısıyla İsrail tarafı bu saldırıyı gerçekleştirdiyse İran’ın “Suriye’den çekilmeyeceğiz” şeklinde verdiği mesaja karşılık vermek istemiş olabilir.
Rusya’nın Suriye’de rejim kanadından savaşan milis yapıları ulusal ordu yapılanması altında daha profesyonel bir yapıya kavuşturmak adına reforme etmek istediği haberi de basına yansımıştır. Suriye’de iç savaşın sonuna gelinmesi ile beraber Rusya-İran rekabeti daha belirgin hale gelmektedir. Rusya büyük oranda İran tarafından yönlendirilen Şii milis yapıları dengelemek istemektedir. İran Suriye’de güvenlik yapılanmasının aynen Irak’ta olduğu üzere dini motivasyonu yüksek ve kendisine yakın milis yapılar üzerinden inşa edilmesini isterken Rusya daha profesyonel bir ulusal ordu kurma arayışı içindedir. Rusya’nın bu hamlesi Suriye’deki artan İran etkisini dengelemeye dönük bir çaba olarak görülebilir.