Suudi Arabistan’ın Tarafsız Medya ile İmtihanı

Suudi Arabistan Ortadoğu’da medyanın bir dış politika aracı olarak kullanımı konusunda farklı ve bir o kadar da tehlikeli profil çizmeye devam etmektedir. Medyanın birincil bilgi kaynağı olmasının yanında, dış politika amaçlarına ulaşmayı sağlayabilecek araç olarak da kullanılabildiği Suudi Arabistan örneğinde daha net görülmektedir. Suudi Arabistan gibi 60 yaşın altında vatandaşların nüfusun neredeyse %90’ını oluşturduğu bir ülkede her geçen gün bilgiye ulaşım konusu daha önemli hale gelmektedir. Fakat, tarafsız medyanın Suudi Arabistan halkının bilgiye erişimine hizmet etmesinin son zamanlarda birçok defa sekteye uğradığı görülmektedir. Nitekim bunun en son örneklerinden biri de, Suudi Arabistan’ın Türkiye’nin Anadolu Ajansı ve TRT Arabi gibi resmi ve yetkin iki basın kuruluşunu hedef alması ile birlikte ortaya çıkmıştır.

İki ülke ilişkilerinin medyadaki boyutu
Arap ayaklanmalarının ardından Türkiye, bölge ülkeleri vatandaşları üzerindeki etkinliğini ve etkisini arttırmıştır. Suudi Arabistan, bölgesel bir rakip olarak gördüğü Türkiye ile her alanda karşı karşıya gelmeye ve Arap halkları üzerindeki Türkiye etkisini azaltmaya çalışmaktadır. Medya da bu alanların başında gelmektedir. Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yönelik bu medya faaliyetlerini Körfez krizi ve Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra gözle görünür oranda artırdığı savunulabilir. Artırılan medya faaliyetleri, propaganda ve yalan haber yayımı ile Türkiye’nin mevcut politikalarının çarpıtılması Arap halkları nezdinde sahip olduğu saygınlığı zedelemeye yöneliktir. Böylece Arap sokağının Türkiye lehinde bir fikre sahip olmasını engellemeyi ve Türkiye’yi örnek olarak görmelerine imkân vermemeyi amaçlamaktadır. Türkiye, 2017’de patlak veren Körfez krizinde ambargocu devletler Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır’a karşı, Katar’ın yanında olmuş ve Kaşıkçı cinayetinin faillerinin eksiksiz şekilde bulunup yargı önüne çıkarılması nezdinde uluslararası çabalar yürütmüştür. Türkiye’nin söz konusu eylemleri hasebiyle medya alanında söz konusu ambargocu ülkelerin hedefine girmiş olduğu belirtilmelidir. Söz konusu gelişmeler sonrasında, özellikle Suudi Arabistan çeşitli mecralardan sosyal medya hesapları ile Türkiye aleyhinde propaganda faaliyetleri yürütmüş, bu çerçevede Türk dizilerinin ülkesinde yayınlanmasını engellemiştir. Sosyal medyada yoğun propaganda faaliyetinin yürütülmesinin sebebi olarak genç nüfus oranının ve gençlerin etkinliğinin daha fazla olması gösterilebilir.  Fakat bunların Suudi Arabistan ve diğer ambargocu devletlerin dışında herhangi bir uluslararası etkisi olmamış, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya devleri tarafından birçok defa “propaganda ve yalan haber yayma” gerekçesi ile Suudi Arabistan’a ve BAE’ye bağlı olduğu düşünülen hesaplar kapatılmış ve bu ülkeler prestij kaybı yaşamıştır. Fakat, bütün bu silsilenin üzerine Suudi Arabistan, 1920 yılında kurulan ve 93 ülkede 13 dilde yayın yapan Türkiye’nin yetkin ve saygın basın kuruluşu Anadolu Ajansı’nın ve TRT Arabi basın kuruluşunun erişimine yasak koymaktan geri durmamıştır. Suudi Arabistan’a göre, Anadolu Ajansı’nın ve TRT’nin Arapça yayın organlarına yasaları ihlal ettiği gerekçesiyle yasaklama getirilmiştir. Fakat bu gerekçenin meşruluğu bir hayli tartışma konusudur.

Suudi Arabistan’ın Türkiye Politikaları
Bu olayın arka planına baktığımızda Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yönelik politikalarının yeni olmadığı anlaşılmaktadır. Suudi Arabistan, neredeyse 2010 yılından itibaren gerek bölgesel düzlemde Suriye’de Libya’da, Doğu Akdeniz’de ve gerekse medya gibi alanlarda Türkiye’nin karşısına engeller çıkaran bir politika takip etmektedir.

Suudi Arabistan bu süreçte, Ortadoğu halkları ile samimi ilişkilerinden çekindiği Türkiye’nin bölgesel anlamdaki girişimci ve insani angajmanlarını da bir tehdit olarak algılamaktadır. Bu anlamda yakın zamanda Pakistan da, Suudi Arabistan tarafından Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da düzenlenen, Türkiye’nin de katılımcıları arasında olduğu İslam Birliği Zirvesi’ne katılmaması yönünde uyarılmıştır. Bunun için Suudi Arabistan ülkesindeki Pakistanlı yabancı işçileri kullanmaktan geri durmamış, işçileri sınır dışı etme tehdidiyle Pakistan Hükümetine göz dağı vermiştir. Suudi Arabistan’ın, bölgede ve Müslüman çoğunluktaki ülkelerde Türkiye’nin etkinliğini azaltmak istediği söz konusu politikalardan anlaşılmaktadır.

Yine bu çerçevede, Arap halklarının Türkiye’yi tatil amaçlı ziyaret etmelerini engelleyici hareketlerde bulunulmaktadır. Bir Türk vatandaşının Suudi bir aileyi rahatsız ettiği bir video Suudi Arabistan destekli sosyal medya hesaplarının bilinçli sirkülasyonu sonucu trend olmuştur. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın destekçisi pek çok sosyal medya hesabı, Arapların Türkiye’yi ziyaret etmeyi bırakması gerektiğini mesnetsiz suç ve taciz olaylarını örnek göstererek belirtmiştir. Propaganda faaliyetleri çerçevesinde Suudi sosyal medya kullanıcıları Türkiye ürünlerini de boykot etme çağrıları yapmıştır. Suudi Arabistan destekli pek çok sosyal medya hesabı, Türkiye ve Katar hakkında yalan haberler ve bilgiler paylaşmaktadır.

Ayrıca, Türkiye siyaseti ve hükümetinin yanı sıra topluma ve kültüre karşıda propaganda güdülmektedir. Kaşıkçı cinayeti sonrasında Türkiye’nin faillerin bulunmasını ve yargı önüne çıkarılmasını amaçlayan stratejisi sebebiyle Suudi Arabistan’a ait MBC kanalında Türk dizilerinin yayından kaldırılması kararı alınmıştır. Osmanlı-Memluk Savaşlarına Türkiye ve Osmanlı tarihi açısından aleyhinde bir bakış açısı getiren Ateşin Krallıkları (Memâlikü'n-nâr) adlı dizinin yayınlanması Türkiye’den tepki almıştır. Arap nüfusu içerisindeki Türkiye algısının değiştirilmek istendiği, vatandaşların farklı ülke modellerinden etkilenmemesi ve politik düzen değişikliği talep edilmemesi için bu tarz önlemler alınmaktadır.

Suudi Arabistan Propagandası Nereye?
Suud yönetiminin, Arap Baharı süresince Türkiye ve Katar tarafından desteklenen halkların bu konuda daha bilinçli hareket edebileceğinden endişe duyduğu savunulabilir. Halkın reform ve düzenin değişmesi için talepleri gün geçtikçe artsa da Suudi Arabistan yönetimi kendi isteği ve sınırları çerçevesinde bunu sürdürmek istemektedir. Bu bağlamda farklı yayın organlarının hükümet aleyhinde ya da halk lehinde açıklamalarda bulunması hükümet tarafındaki endişeleri arttırmaktadır. Suudi Arabistan genel olarak bir yapıyı veya kişiyi büyük bir tehdit haline gelmeden, özellikle son yıllarda tedbirli davranarak engellemeye çalışmaktadır. Anadolu Ajansı’nın ve TRT Arabi’nin ülkede yasaklanması hem bu yönüyle hem de Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki bölgesel rekabet açısından önemlidir. Aynı zamanda Körfez ülkelerinde ve Suudi Arabistan özelinde ülkede bulunan yabancı çalışanların da Türkiye’nin haber kaynaklarından ve diğer medya organlarından, eğlence programlarından etkilenmemesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Halk ve yönetimin aynı çizgide olmadığı ve halkın liderlerden farklı fikirlere sahip olduğu söylenebilir. Halkın içerisinde pek çok aktivist bulunmasının yanı sıra din alimleri arasından da Suudi politikalarına kısmen ters olduğu söylenebilecek kişiler gözetim altında tutulmaktadır. Özellikle Arap Baharı ve Körfez krizi çerçevesinde Suudilerin yürüttüğü politikalar dışında açıklamalarda bulunan ve sosyal medya mecralarında, özellikle Twitter’da çok aktif olan kişiler hedef haline gelmiştir. Din alimlerinin Suudi Kraliyet ailesinin politikaları için dayanak oluşturduğunun örnekleri de mevcuttur. Bu bağlamda kendi halkına ve sadece hükümetin belli politikalarını eleştiren sevilen din alimlerine pek çok yaptırım uygulayan Suudi Arabistan’ın, güçlü bir dayanak göstermeksizin Türkiye’ye karşı faaliyetler geliştirip yasaklamalar uygulaması şaşırtıcı değildir. Girişimci ve insani dış politikanın bir gereği de olarak Türkiye, bunun karşısında politikalarını sürdürmekte ve gerilimi tırmandırmaktan ziyade, dış politikada mutakabiliyet esası çerçevesinde adımlar atmaya devam etmektedir.