Tartışmalı İran Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Muhtemel Yansımaları

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin
12 Haziran 2009 tarihinde İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının açıklanması ve Mahmud Ahmedinejad’ın tahminlerin üzerinde bir oy oranıyla (yüzde 62) tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi, reformist aday Mir Hüseyin Musevi’nin aldığı oyların ise yüzde 32 oranında kalması üzerine, Ahmedinejad karşıtlarının gösterdikleri tepkiler ve itirazlarla seçim tartışmalı hale geldi.   Seçim sonuçlarının kısa sürede açıklanmasından sonra Ahmedinejad karşıtları seçim sonucunu kabul etmeyeceklerini dillendirerek itirazlarını sokağa taşıdılar ve bu gösteriler halen devam etmektedir.   Seçim sonucunda İran’da yaşanan gelişmeleri başta ABD olmak üzere Batı ve bölge devletleri endişe ve ciddiyetle izlemektedirler. Ahmedinejad karşıtları seçime hile karıştırıldığını, adil bir seçim olmadığını ve demokratik haklarının ellerinden alındığını ileri sürmektedirler.   Seçim sonuçlarına bölgeden en ciddi tepki İsrail’den gelmiştir. İsrail Ahmedinejad’ın tekrar İran Cumhurbaşkanlığını kazanmasını bir fırsat olarak görerek İran’a karşı olan politikalarını haklı gösterme çabası içine girmiştir. İsrail’in, Ahmedinejad yönetimindeki İran’ın İsrail ve bölge için ciddi bir tehdit oluşturduğunu, bölgede HAMAS, Hizbullah gibi örgütleri destekleyerek bölgenin istikrarını bozduğunu ve nükleer silah peşinde koştuğunu ileri sürerek, İran’a karşı uluslararası bir baskı kurma çabası içine gireceği anlaşılmaktadır. Bu arada bölgenin ve uluslararası camianın dikkatlerini İran üzerine çekerek Filistin/Filistinliler üzerindeki tavizsiz politikasının haklı olduğunu anlatma ve sürdürme çabası içine de girecektir. Nitekim İsrailli yetkililerin seçim sonuçları sonrası ortaya koydukları tepkiler bunu göstermektedir.   Seçim sonuçları sonrası oluşan Ahmedinejad karşıtı talepler ve gösteriler başta ABD olmak üzere Batılı devletler tarafından olumlu karşılanmaktadır. Nitekim seçim sonuçlarının açıklanmasının üzerinden günler geçmesine rağmen Batı’dan seçim sonuçlarının tanındığına ilişkin bir açıklama gelmemiştir. Seçim sonucuna itiraz ederek gösteri yapanlar bunun “demokratik hakları” olduğunu ileri sürseler ve Batı bunları “demokrasi” adına desteklediğini dile getirse dahi, işin aslının demokrasi ve demokratik taleplerden de öte bir anlam taşıdığı görülmektedir. İran’daki olaylara gerçekçi yaklaşıldığında bunun 30 yıldır ABD/Batı’ya kapalı olan İran’ın kilidini açma girişimi olduğu görülecektir. Devrimden bu yana İran’ın kilidini bir türlü açamayan ABD, seçim sonuçları sonrasında oluşan ortamı en iyi biçimde değerlendirme çabası içinde olacak gibi gözükmektedir.   İran’daki seçim sonuçları konusunda en cılız tepki hatta tepkisizlik, bölgedeki otoriter Arap devletlerinden gelmektedir. Her ne kadar Ahmedinejad karşıtlarının tepkileri başta ABD olmak üzere Batı tarafından destek görse de, söz konusu tepkiler, ABD ile sıkı işbirliği içinde olan başta Suudi Arabistan olmak üzere bölgedeki otoriter Arap devletlerini rahatsız etme potansiyeli taşımaktadır. 2001’den sonra ABD tarafından “demokratik” baskı ve talep stresine sokulan otoriter Arap devletlerini, ABD’nin Irak’ta çıkmaza girmesi ve Ahmedinejad’ın radikal politikaları kurtarmıştır. Batı’yla sorunsuz demokratik bir İran, başta Körfez ülkeleri olmak üzere Ortadoğu’daki otoriter yönetimler için daha olumsuz bir durum yaratabilir. Nitekim İran’da demokratik taleplerle gösteri yapan İranlılar, otoriter Arap yönetimleri tarafından tam bir sessizlik içinde izlenmektedir. Çünkü otoriter yönetimlerin hâkim olduğu bir coğrafyada demokratik taleplerin yükselmesi ve zemin bulması baskıcı yönetimler açısından “korkutucu/ürkütücü” sonuç doğurabilir. Bundan dolayı İran’da demokratik taleplerin yükselmesi ve zemin bulması başta Körfez ülkeleri olmak üzere bölgede ciddi destek bulmayacaktır. Ahmedinejad ve benzeri kişilerin İran yönetiminde olması bölgedeki otoriter Arap devletlerinin ABD nezdinde itibar görmesini sağlayacaktır.   Başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin İran seçimleri sonrasındaki gelişmelere karşı olan yaklaşımlarını sadece İran seçimlerini baz alıp “demokratik tavır” olarak görmemek gerekir. Çünkü Ortadoğu’da seçim sadece İran’da yapılmamakta, Filistin, Lübnan ve Mısır gibi bazı bölge devletlerinde de yapılmaktadır. Ancak bu seçimlerde demokratik haklar ve talepler İran seçimlerinde görüldüğü gibi gündemde yer bulamamaktadır. Bundan dolayı Ortadoğu’da yapılan bütün seçimleri ve ABD’nin bu seçimlere karşı olan tavrını da göz önünde bulundurmak bizleri daha sağlıklı sonuca götürür. ABD’nin amacı her ne yolla ve her ne pahasına olursa olsun İran’ın kilidini açmaktır.   Bugün itibariyle İran nükleer güç olma iddiasından vazgeçse, topraklarını Batı’ya açsa ve Batı’yla paralel politikalar takip etse, İran’ın demokratik bir ülke olup olmadığı Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi başta ABD olmak üzere Batı’nın umurunda olmayacaktır.   İran seçiminin sonuçları bölgedeki bölünmüşlüğün devam edeceğini göstermektedir. Bir tarafta seçimle gelen Radikaller, diğer tarafta Batı’yla iyi ilişkileri olan otoriter yönetimler. Ortadoğu cephesinde değişen bir şey yok…    
*Yrd. Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, kemahan@yahoo.com