Timoşenko Kararı

Dr. Süreyya YİĞİT, ORSAM Avrasya Danışmanı, samarkand2020@yahoo.com
Bugün Timoşenko davasında verilen karar, birçok Ukraynalı analist için sürpriz olmadı. Daha öncesinde ertelendiğini göz önünde bulunduracak olursak, zamanlama konusunda tahmin yürütülse bile bir kesinlik söz konusu değildi. Hakim, eski Başbakanın görevi kötüye kullandığını bildirdi, ve savcının da talebi üzerine Timoşenko'yu 7 yıl hapis cezasına çarptırmanın yanısıra eski Başbakan’ın 2009 yılında Rusya ile gaz ithalat sözleşmesi imzalayarak devletin enerji şirketi Naftogaz'ı 1,5 milyar grivna (186 milyon dolar) zarara uğrattığı gerekçesiyle bu zararın geri ödemesine karar verdi.

Oturum başlamadan önce, Timoşenko, herkesin davanın siyasi yapısının farkında olduğunun ve kendisine göre, verilecek hükmün her şeyin sonu olmadığının altını çizerek katılımcılara, “Karar açıklaması hâkim Kireyev tarafından değil, Cumhurbaşkanı Yanukoviç tarafından yapılıyor... Verilecek ceza ne olursa olsun mücadelem devam edecek. Yanukoviç tarafından belirlenen bu ceza, hayatımda ya da mücadelemde hiçbir şeyi değiştirmeyecek... Ukrayna için, ülkenin özgürlüğü ve bağımsızlığı için mücadele edeceğim,” ifadesinde bulundu. Diğer tüm katılımcıların aksine Timoşenko, eşi ve kızının mahkeme süresince hakim karşısında ayağa kalkmamış olmalarından dolayı mahkeme salonunda gittikçe artan bir gerginlik gözlendi.

Hakim, davayı özetleyerek dört saat boyunca karar metnini okudu ve sonunda sözü, beklenen ve büyük yankı uyandıran hapis kararına getirerek.

Uluslararası toplumun, devlet başkanı Yanukoviç'i hali hazırda yapmış olduklarından dolayı, yani diğer bir deyişle siyasi muhalefeti ortadan kaldırması bakımından uluslararası düzeyde gerilimi arttırmakla suçlamıştı. Bu karar ile hakim sadece bunu teyit etmiş oldu.

Karar açıklandıktan hemen sonra, Timoşenko'nun avukatları kararı temyize götüreceklerini ifade ederlerken; Timoşenko hukuki süreçten ziyade davanın aslen bir siyasi suikastın hedef olduğununüzerinde durmuştur. Mahkemede Timoşenko muhabirlere, “Kiryev'in söylediği hiçbir şeyin aslı yoktur, ve Ukrayna mahkemelerinde olmasa da bu söylenenlerin doğru olmadığı ispat edilecektir” açıklamasında bulunmuş; ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin bu davayı ve duruşmayı zamanı geldiğinde inceleyeceğini ima etmiştir.

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği, böylesi bir kararın ikili ilişkilere zarar vereceği konusunda Ukrayna Devlet Başkanını aylardır uyarmıştı, dolayısıyla Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın konuyla ilgili yaptığı şu kapsamlı açıklama hiç de şaşırtıcı değildir: “AB, Ukrayna'daki Pechersk Bölge Mahkemesi'nin Sayın Yulia Timoşenko davasında vermiş olduğu karar karşısında büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Daha önceki açıklamalarımda da yinelediğim gibi, bu, adil, şeffaf ve bağımsız yargı süreci açısından uluslararası standartları karşılamayan bir dava sonucunda alınan bir karardır. Bu durum ne yazık ki, adaletin, eski hükümet üyeleri ve muhalefet liderlerine yönelik siyasi içerikli soruşturmalarla uygulandığını teyit etmektedir. Söz konusu karar, özellikle de, hala Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı'nı yürüten bir ülke adına büyük bir hayal kırıklığıdır. AB olarak, bizim Ukraynalı yetkililerden istediğimiz şey, Sayın Timoşenko davasında ve eski hükümet üyeleriyle ilgili diğer yargılamalara ilişkin temyizlerde, adil, şeffaf ve tarafsız bir sürecin uygulanmasıdır. Temyiz hakkı, önümüzdeki sene gerçekleştirilmesi planlanan meclis seçimleri de dahil olmak üzere, davalılara, Ukrayna'daki gelecek seçimlerde de sınırlamalar getirilerek tehlikeye atılmamalıdır. AB Ukrayna'ya yönelik politikaları üzerinde derinlemesine kafa yoracaktır. Ukraynalı yetkililerin  evrensel değerlere ve hukukun üstünlüğüne genel bakışı, ve özellikle bu gibi davaları nasıl ele alacakları, daha genel anlamda ise Birlik Anlaşmasının kararı, siyasi diyaloglarımız ve işbirliğimiz de dahil olmak üzere; AB-Ukrayna ikili ilişkilerinde büyük etkilere yol açma riski taşımaktadır.”

Buradaki etki ise; Aralık ayında imzalanması planlanan DCFTA (Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Anlaşması) imzalanabilecekken, söz konusu tasdik olduğunda ise, Timoşenko'ya yönelik adil ve hukuki muamele bakımından bu tam bir pazarlık aracı olacaktır. Timoşenko'nun tutuklanmasının yanısıra, Ashton, Timoşenko'nun kişisel özgürlüğünden mahrum olduğunun, yani önümüzdeki seneki parlamento seçimlerinde Timoşenko’nun aday olamaması üzerinde durmuştur. Bu konuya ilişkin olarak, Ashton, Timoşenko'nun temyiz hakkının, onu gelecek seçimlere katılmaktan alıkoyarak riske atılmaması gerektiğini belirtmiştir. Bu ise, AB'nin, Timoşenko'nun tutukluluğunun uzun sürmeyeceğine ve eski Başbakanın kişisel haklarına olduğu gibi siyasi haklarına da en kısa zamanda kavuşacağını dair ümit ve arzularının göstergesidir.

Avrupa Parlamentosu

Avrupa Halkları Partisi (AHP) Başkanı Wilfried Martens, geçmişte Ukrayna Perchersk mahkemesinin almış oldğu kararları şiddetle kınamıştı. Söz konusu duruma ilişkin olarak ise, Martens şu ifadelerde bulundu: “Maalesef Yulia Timoşenko davası boyunca mahkeme, insan haklarını sürekli ihlal etmiştir; dahası, hakimin tavrı da Ukrayna'daki mahkemelerin bağımsız olmadığını ve buradaki mahkemelerin siyasi muhalifleri ortadan kaldırma amaçlı kullanıldığını göstermiştir.... Avrupa ümitleri ve Birlik Anlaşması imzalama arzusu olan bir ülke için söz konusu mahkeme süreci ve kararı utanç vericidir. Devlet Başkanı Yanukoviç'in, seçimlerde yer alabilmeleri amacıyla siyasi tutukluların serbest bırakılması için Avrupa liderlerine vermiş olduğu sözün yerine getirilmesi gerekmektedir; ve bu durum da AB'nin Ukraynalı yetkililerle olan işbirliğini aşırı derecede sorunlu kılmaktadır...  Tabii ki, Birlik Anlaşması uyarınca hareket edilip edilmediği konusunda bir karara varmak için, bir sonraki AHP (Avrupa Halk Partisi) zirvesinde, Ukrayna'daki demokrasi ve insan haklarından bahsedeceğim; fakat bugünkü mahkeme kararının ardından, bana kalırsa, Ukrayna ile Anlaşma imzalama konusunu askıya almalıyız.” Martens'in kapanış sözleri oldukça açık ve AB'deki birçok görüşü de yansıtmakta.

Aslında bu ifade, Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek tarafından da tam destek almıştır, ve kendisi konuya ilişkin üzüntüsünü şu sözlerle ifade etmiştir; “Ukrayna mahkemesinin, eski Başbakan Yulia Timoşenko'yu 7 yıl hapis cezasına mahkum etme kararından dolayı büyük üzüntü duyuyorum. Söz konusu hükmün bağlamı ve şartları, bu kararın siyasi yapısı ve Ukrayna'daki hukukun üstünlüğü ilkesinin seçici bir şekilde uygulanması hakkında endişe uyandırmaktadır. Bu davanın adil yargılanması, bağımsızlığı, ve şeffaflığına ilişkin ciddi süphelerim bulunmakta. Timoşenko'ya karşı uygulanan yasa, Sovyet dönemine dayanır ve siyasi kararlara yönelik cezai takibatı öngörür. Bu durum, demokratik ülkelerde nadir görülen bir uygulamadır. Ukrayna ise daha iyisini hak eden büyük bir ulustur. Şu anda Verkhovna Rada'da da tartışıldığı üzere, umarım yakın bir zamanda Ceza Kanununda değişikliğe gidilecektir. Timoşenko'ya karşı kullanılan 365. Madde ise bu durumla yakından ilgilidir. Temyize gitme durumunda, işbu kararın yeniden gözden geçirileceğini umuyorum. Hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlendirilmesi ve yolsuzluğa karşı güçlü bir mücadele, sadece Birlik Anlaşması'nın yıl sonuna kadar vereceği karar ile AB-Ukrayna ilişkileri için değil, aynı zamanda Ukrayna'daki demokrasinin güçlendirilmesi için de elzemdir.  Buradan Ukrayna'yı, ilişkilerimizi belirleyen ve Doğu ortaklığının özünü oluşturan ilkeleri ve ortak değerleri savunmaya davet ediyorum.”

Almanya 

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, ilişkilerin aynı şekilde kalamayacağına ve mutlaka yansımalarının olacağına dair sert bir eleştirel uyarıda bulundu. Westerwelle, “Eski Başbakan Yulia Timoşenko'ya karşı alınan bugünkü mahkeme kararı, Ukrayna için bir başarısızlıktır. Ne yazık ki, bu durum Ukrayna'daki hukukun üstünlüğü ilkesine çok olumsuz bir ışık tutmaktadır. Bu kararın, mutlaka, AB ve Ukrayna ile olan ilişkilerimiz üzerinde etkileri olacaktır. Şimdi Kiev'de Timoşenko davasının ve eski hükümet üyeleriyle ilgili diğer yargılamalarının nasıl ele alınacağını çok yakından izliyor olacağız. Ukrayna'da siyasi liderlere demokrasiye bağlılık, ve hukukun üstünlüğü temennilerinde bulunuyoruz“ dedi. ifadesinde bulundu.

Polonya

Polonya Dışişleri Bakanlığı ise, ülkenin, Avrupa konusunda Ukrayna ulusunu mütemadiyen desteklediğini ve hala desteklemekte olduğunu hatırlatan bir bildiri yayınladı. “Ukrayna'nın Avrupa ümitleri, Avrupa Birliği'nin siyasi ve toplumsal düzeninin tipik normları ve standartlarını güçlendirme ve uygulama gerekliliği anlamına gelmektedir. Avrupa Birliği ve Üye Ülkeleri beraberinde Polonya da, eski Başbakan Yulia Timoşenko davasını endişeyle gözlemlemektedir. Davayı yürütme  şekli, ve bugünkü mahkumiyet kararı, Ukrayna yargı sisteminin siyasallaşmasına örnektir. Ukrayna'nın, kökten bir Avrupa yanlısı değişim geçiren ülke imajı lekelenmiştir. Polonya, hem AB içinde hem de doğrudan Ukraynalı yetkililerle olan münasebetlerde, davanın adil, şeffaf olmasını ve sanığın yararlanabileceği tüm haklarla uyum içinde yürütülmesini sağlayacak tüm gereklerin uygulanmasını tekrar vurgulamıştır. Önümüzdeki davalar, Ukrayna'nın, ileriye mi dönük, yoksa Avrupa entegrasyonundan uzaklaşan adımlar mı attığını gösterecektir, - kaldı ki bu da, liderlerinin, peşinde olduğuklarını açıkladıkları ve Ukrayna toplumunun şevkle desteklediği bir hedeftir.” Polonya, şu anda başkanlık görevini üstlendiği AB ile Ukrayna arasındaki açmaza çözüm arayan bir arabulucu rolüne veya bir muhatap rolüne bu açıklama ile vurgu yapmaktadır.

Avrupa Konseyi & AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı)

Ashton, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkesinin savunucusu olan kurumun manevi yetkisini hatırlatarak, Ukrayna'nın hali hazırda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Başkanlığı'nı yürüttüğünden söz etmişti. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjoern Jagland, Ukraynalı yetkililere “Demokraside, siyasi kararlarla ilgili hükümlerin mahkemelere değil de, meclise ve seçmenlere bırakılması gerektiğini” hatırlatarak, söz konusu davayı siyasi gerekçeli olarak gördüğünü açık bir dille ifade etmiştir.

AB'ye benzer şekilde, bu durumu kınayan bir başka uluslararası teşkilat da AGİT oldu. AGİT Başkanı, Litvanya Dışişleri Bakanı Azubalis, hükümle ilgili endişelerini şu sözlerle ifade etti: “Bu davayı yakından takip etmekteyim, ve daha öncesinde Ukraynalı yetkililere, adil bir dava için davalının haklarına tamamen saygı duyulmasını garanti altına almaları için çağrıda bulunmuştum. Şimdi ise, temyiz sürecinin açık ve adil bir şekilde, Ukrayna halkının ve uluslararası toplumun güvenini tekrar kazanmak için en üst standartlarda yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.... Ukrayna'nın, bu adli süreç aşamasında son derece şeffaf olması gerekmektedir. Ülkeler, hukukun üstünlüğü ilkesini yerine getirmekle yükümlü olmakla beraber, bunu seçici bir yargı uygulamasından kaçınarak yapmak durumundadır.”

Adli kovuşturmada şeffaflık çağrısında bulunan AGİT, aynı zamanda, temyiz ihtimalinin bulunduğundan söz ederek, yasal sürecin henüz sona ermediğine dair ümitleri olduğunu da açık bir şekilde ifade etmiştir. AB'nin, iki ay sonra imzalayacağı veya erteleyeceği DCFTA (Derin ve Kapsamlı Serbest Ticaret Anlaşması) için önünde önemli bir tarih var iken; AGİT de benzer bir konumdadır. Ukrayna iki yıl sonra, 2013 yılında, Başkanlığı devralmak için hazırlanıyor. Önemli bir muhalefet üyesi, kişisel ve siyasi haklarından mahrum bir şekilde hapishanede çürürken; hukukun üstünlüğü ve şeffaf bir hukuki sürece olan inancını ifade eden bir teşkilata bu ülkenin başkanlık etmesi pek de hoş bir tablo olmayacaktır.

ABD

Atlantik ötesinde, Beyaz Saray yazılı bir açıklamayla, “diğer muhalefet liderlerinin ve önceki hükümet üyelerinin yargılanmasının yanısıra, Sayın Timoşenko'ya karşı yöneltilen suçlamalar ve Timoşenko davasının yürütülmesi, Ukrayna hükümetinin demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlılığı hakkında ciddi endişeler yol açmaktadır,” ifadesinde bulunmuştur. Açıklama, “önümüzdeki yılki parlamento seçimleri de dahil olmak üzere, siyasi hayata sınırlama olmaksızın tam katılım sağlayabilmeliler” ümidi ve beklentisiyle, Timoşenko'nun ve diğerlerinin salıverilmesi için de çağrıda bulundu. Martens'in açıklamasına benzer bir şekilde, daha önce Ukraynalı yetkilileri bizzat ve alenen eleştiren Senatör John McCain, söz konusu kararın Yanukoviç'i “demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne zarar veren bir üst noktaya taşıyor” diyerek Başkan Obama’ya tam destek verdi.

Rusya Federasyonu

Haber ajansları, Pekin ziyareti sırasında, Rusya Başbakanı Putin'in eski Başbakan ile ilişkilerinin hiçbir zaman çok yakın olmadığını doğruladığını belirtti. Putin, “Timoşenko ne dostum ne de akrabamdır... Dahası, kendisi benim için daha ziyade siyasi bir muhaliftir... Batı odaklı biridir.” dedi.

Davanın can alıcı noktasıyla ilgili olarak, Putin: “Gaz ilişkilerinden bahsedecek olursak, mahkemenin bulunduğu suç duyurusuna aşina değilim, bu belgede tam olarak ne yazdığını bilmiyorum, ama medya içeriğine dayanarak bir yargıya varıldığında, bu mahkumiyet kararının sebebi Rusya ile imzalanan gaz sözleşmeleri olarak görülüyor. Her şeyden önce, Timoşenko hiçbir şeye imza atmadı, bu sözleşmeler Gazprom ve Ukrayna'nın ulusal petrol ve gaz şirketi Naftogaz ile ekonomik birimler düzeyinde imzalanmıştır,” diye ifade etti. Rusya Başbakanı, “asıl nokta, bu ticari sözleşmelerin Rusya ve Ukrayna yasalarıyla, uluslararası kanunlarla ve uluslararası standartlarla tamamen örtüştüğüdür,” diye ekledi. Tabii, böylesi bir değerlendirme ise, mahkeme kararıyla çelişiyordu.

Putin, sözleşmelerin, Gazprom'un diğer Avrupa şirketleriyle olan anlaşmalarının temelini oluşturan ilkelere dayandığının, ve diğerleriyle onaylanan birebir aynı fiyat formülünün uygulandığının altını çizdi. Putin, Ukrayna ve Rusya'nın, gaz fiyatları üzerinde tartışma yaşadığı kışın ortasında gaz sıkıntısı yaşayan Balkanlar'a güvenilir enerji tedariğini ima ederek, Ukrayna'ya gaz ihracatı ve Ukrayna topraklarından Avrupa Birliği'ne iletilecek Rus gaz transiti sözleşmeleri gibi farklı sözleşmelerin imzalanmasının büyük bir öneme sahip olduğunu sözlerine ekledi. Konuya ilişkin olarak Putin, daha da ileri gitti ve “tüm bu anlaşmalar bütününü sorgulamanın tehlikeli ve zarar verici olduğuna” inandığını belirterek, önceki tartışmaların Avrupa'ya gaz transitiyle hiçbir alakası olmadığını ileri sürerek bu iddiayı da reddetti.

Putin, daha yakın karşılıklı ekonomik bağları olsaydı Rusya ve Ukrayna'nın birbiriyle daha rekabet içinde olacağını ileri sürerek, birkaç gün önce, Avrasya Birliği teklifini farklı bir görünüm altında yeniden dile getirmiştir. Buna göre, bu “daha büyük avantajlar anlamına gelirdi. Siyasetten bahsetmiyorum; bahsettiğim şey saf ekonomik pragmatizm, meselenin ekonomik boyutu. Fakat bu şüphesiz ki her zaman öteki tarafın bağımsız seçimidir, bu durumda ise Ukrayna'nın. Bu arada, konuşmalardan duyabildiğimiz kadarıyla, bugünkü liderlik aslında aynı bakış açısına bağlı kalmaktadır, orada az bir değişiklik oldu,” diye ifade etti. Ne var ki, Putin burada Yanukoviç'in AB yanlısı eğilimlerine, Azarov hükümetine, ve DCFTA için desteği ve AB ile daha güçlü bir entegrasyonu dile getiren Ukrayna Parlamentosuna karşı gelmekteydi. 

Putin, takındığı tutumda bir iç siyasi muhaliften destek aldı. Komunist Partisi lideri Zyuganov, aynı zamanda, Timoşenko'nun, Ukrayna'ya gaz tedariğiyle ilgili, Rusya ile bir anlaşma imzalayarak hiçbir kanunu ihlal etmediğini inandığı için Timoşenko davasının siyasi gerekçeli olduğuna ikna olduğunu açıklamıştır.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Kiev mahkemesinin, sözleşmenin hukuki kusursuzluğu lehine “inandırıcı kanıt”ı kabul etmediğinin altını çizerek, başbakanını da desteklemiş oldu. Daha  da ileri giderek şu açıklamayı yaptı: “Bu hikayenin bütününun altında yatan apaçık bir Rus karşıtı mesajı da inkar edemeyiz. Aslında  Timoşenko, yürülükte olan ve henüz kimsenin geçersiz kılmadığı, Gazprom ve Naftogaz Ukrainy arasındaki hukuki bağlayıcılığı olan anlaşmalar yüzünden yargılanmaktadır.” Rus karşıtı düşünce suçlamasının, özellikle de Rus yetkililerin gaz fiyatlarının önceki gibi kalacağı konusunda oldukça kararlı olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, Kiev bu konuda ciddi engellerle karşı karşıyadır.

Gaz sözleşmeleri meselesi, ikisinin de yeni bir düzenleme konusunda anlaşmaya varabilene kadar mevcut sözleşmeyi kabul etme konusunda hemfikir olduğu, Ukrayna Enerji Bakanı Yury Boiko ile görüşen Gazprom CEO'su Alexei Miller'ın gündemindeydi. Önümüzdeki Salı, Donetsk'te düzenlenecek olan bir bölgelerarası ekonomi forumunda Başkan Medvedev, Başkan Yanukoviç ile görüştüğünde, gaz meselesi büyük ihtimalle gündemin merkezine oturacak.

Karar Sonrası Gelişme

Tüm uluslararası kınamalardan görüldüğü kadarıyla, Timoşenko davasının, mahkeme kararına rağmen sona ermiş olarak görülemeyeceği aşikar. Bu bakımdan belki de en güvenilir ifade, “Timoşenko'yu yedi yıl hapse mahkum eden karar “Avrupa Birliği'ni endişelendirdi ve biz de bunun sebebini anlıyoruz,” diyen Başkan Yanukoviç'ten geldi. Kendisi dava sona erdikten sonra gazetecilerin yanına gitti ve oldukça şüpheli bir şekilde, “Bugün mahkeme, mevcut ceza kanunu çerçevesinde kararını verdi. Bu nihai bir karar değildir,” dedi.

Görünen o ki, aklındaki, Timoşenko'nun avukatlarının temyiz açıklaması yapacağı değil, öncelikle AB ile bir uzlaşmaya varmak, ve Rusya ve geri kalan uluslararası toplumla ilişkilerini düzeltmekti. Üzerinde durduğu konu muhtemelen  Rusya'daki Novaya Gazetesi beraberinde dört İngiliz gazetesinin sahibi olan Alexander Lebedev tarafından sosyal iletişim ağı, Twitter'da yayınlanmış mesaj olabilir. Orada sadece şu kelimeler vardı: “Free Nelson Tymoshenko!” (Nelson Timoşenko'yu Serbest Bırakın) 

Tahmin

Yanukoviç, Timoşenko'nun, dünyada olmasa da Avrupa'da, birdenbire en tanınmış siyasi muhalife dönüşüverdiğinin tam olarak farkında. Nobel barış ödüllü Aung San Suu Kyi ile karşılaştırıldığında, -ki kaçınılmaz olarak bu karşılaştırma yapılacaktır- tüm dünyanın desteklemesi ve koruması için, zalim bir baskıcı rejime karşı Timoşenko'yu demokrasinin koruyucusu olarak addedecektir. Bu ise Ukrayna devlet başkanının isteyeceği en son  gelişmedir: Ukraynalı Berehynia veya Fransız Marianne'den daha çok ilgi çeken kadın bir kahraman, ve bütün dünyanın, haksız yere hapse mahkum edilen bir kadına duyduğu empati.

Dolayısıyla, zorlu müzakerelerin ilgili tarafları bekleyeceği neredeyse kesindir. Timoşenko en başından beri göstermelik duruşmayı tanımadığını ve buna verilecek bir cevabı olmadığını ifade etmiştir. Uluslararası toplum genel olarak, Ukraynalı savcıları siyasi gerekçelere boyun eğmekle ve hukukun üstünlüğü ilkesini gasp etmekle suçlayan bu görüşü savunmaktadır. Rusya Federasyonu, böylesi iddiaları doğrudan reddederek ve Ukrayna'ya hukukun üstünlüğü ilkesini uygulamasını hatırlatarak, gaz anlaşmasının yasal ve etik olmadığına dair asıl suçlama üzerinde durmaktadır. Yanukoviç, kendisine yöneltilen tüm talepleri karşılaması mümkün değildir, zira büyle bir tavır onun siyasi kariyerine çok ciddi bir darbe vurur.

Bu nedenle, bir orta yol bulunması gerekir, bunun için de zamana ihtiyaç var. Bu da, bugünkü olayların ardından çok da tatsız olmayacaktır. İster Ukraynalı, ister Avrupalı ya da Rus halklar için, zaman içinde uzlaşılar daha rahatlıkla tanımlanabilir. Yine de, bu özel durumda, zaman göreceli bir husustur. DCFTA meselesinin, öyle ya da böyle iki ay içinde çözülmesi gerekir. Ne var ki, uluslararası siyasette iki ay ebediyet gibidir, bu süre zarfında birçok şey başarılabilir, ve muhtemelen Timoşenko davasında da ciddi gelişmeler olacaktır.