Tuna Nehri, Gabcikova (Bös)-Nagymaros Projesi (Macaristan-Slovakya) Uyuşmazlığı-II

 

Tuna Nehri, Macaristan-Slovakya arasında 142 km uzunluğunda sınır oluşturmaktadır. Slovakya’nın Bratislava şehrinde başlayan ve Macaristan’ın Budapeşte şehrine kadar uzanan 200 km’lik bölge, uyuşmazlık sebebini oluşturmaktadır. Bratislava şehrinin altında nehrin eğimi büyük ölçüde azalmakta, nehir yatağında oluşan kum ve çakıl birikintiler ulaşımı engellemektedir. Gabcikova-Nagymaros projesi görüşmeleri 1951 yılından itibaren başlamış, 1973 petrol krizi sonrası hız kazanmıştır. 16 Eylül 1977 tarihinde Macaristan ve Çekoslovakya, Gabcikova-Nagymaros Baraj Sisteminin İnşası ve Ortak İşletmesi Antlaşması’nı imzalamıştır.(1)

 

Anlaşmanın içerisinde projenin amacı “ Tuna Nehri’nin Bratislava-Budapeşte arasındaki kısmındaki su kaynaklarının enerji, ulaşım ve tarım için tarafların ulusal ekonomilerinin geliştirilmesine yönelik olarak kullanılması” şeklinde ifade edilmiştir.(2) Proje elektrik üretilmesini, taşkınlara karşı su akışının düzenlenmesini, Tuna Nehri’nin kanallarla saptırılarak Slovakya ve Macaristan topraklarına akıtılarak, daha sonra tekrar eski yatağına döneceği, ulaşıma uygun kanalla nehir ticaretinin artırılması ve Tuna Nehri’nin hızının azaltılarak iç deltasının ekosistemini koruma amaçlarına da sahiptir.(3)

 

Proje dahilinde Tuna Nehri’nin doğal yatağı değiştirilerek Çekoslavakya sınırları içinde 25,2 km uzunluğunda yapay bir kanal inşa edilecektir. Bu kanal yukarıda bahsedildiği gibi tekrar Tuna Nehri’ne bağlanmaktadır. Suyu kanala yönlendirmek için Macaristan sınırları içerisinde Dunakilitli Barajı inşa edilecektir. Bu baraj ve seddelerde 243 milyon m3 su depolanacaktır.  Tuna Nehri’ne yapay kanalın bağlandığı noktadan itibaren nehir yatağı genişletilecektir. Nehrin, Macaristan sınırları içerisinde kalan kesiminde, Gabcikova’dan 100 km aşağıda, yılda 1 milyar kW·h üretebilecek Nagymaros Hidroelektrik santralı ve gemi geçitleri inşa edilecektir.(4)

1978 yılında inşaatlara başlanan proje, planlamalara göre 1986 yılında Gabcikova Hidroelektrik Santrali’nin ilk türbin ünitesi açılacak, 1990 yılı itibariyle proje tamamlanmış olacaktı.(5)

Projenin başlamasından kısa bir süre sonra,  Macar kamuoyunda projenin çevreye zararlı olacağına ilişkin itirazlar yükselmiştir. Özellikle yapılacak yapay kanal ile doğal flora, fauna ve yer altı sularının zara göreceği belirtilmiştir. Tepkiler sonucu iki ülke karşılıklı olarak 1983 yılında projeyi yavaşlatmaya ilişkin bir protokol imzalamışlardır. 1988 yılında tekrar iki ülke projenin tamamlanması gerekliliği fikri üzerine çalışmaları tekrar hızlandırmışlardır. Macaristan Parlamentosu 27 Eylül 1989 tarihinde, Macaristan sınırları içerisindeki Nagymaros Barajı’ndan vazgeçtiğini duyurmuş, Dunakilitli Barajı’nında inşaatını durdurmaya karar vermiştir. 1992 yılında AB temsilcileri ve iki taraf ülke müzakereler yapmış, Çekoslovak Hükümeti, projenin önemli olması ve yapılmazsa oluşacak ekonomik zararları neden olarak göstererek projeye tek taraflı devam edeceğini belirtmiştir. 1993 yılının Haziran ayında iki ülke sorunu Uluslararası Adalet Divanına götürmeye karar vermişlerdir. 7 Nisan 1993 tarihinde görüşülmeye başlanan dava, 25 Eylül 1997 yılında sonuçlandırılmıştır.(6)

 

Uluslararası Adalet Divanı, 14’e karşı 1 oyla, Macaristan’ın haksız olduğu yönünde karar almıştır ve 1977 yılında imzalanan anlaşmanın halen yürürlükte olduğunu belirtmiş ve anlaşma çerçevesinde, projenin tüm amaçlarını yerine getirecek hukuki sorumluluğun her iki taraf için de hukuki bir yükümlülük olduğunu belirtmiştir. Bu dava ile doğal kaynaklardan yararlanırken koruma-kullanma dengesinin gözetilmesini gerektiren yönleri ile Çevre Hukuku ve Sürdürülebilir Kalkınma Hukuku, Tuna Nehri’nin iki kıyıdaş devlet arasında kullanımına ilişkin olması nedeniyle Sınıraşan Sular Hukuku, 1977 anlaşmasının uygulanma sorunu olması sebebiyle Uluslararası Andlaşmalar Hukuku, süreç içerisinde Çekoslovakya’nın bölünmesi ve dava bölgesinin Slovakya sınırları içerisinde kalması Uluslararası Ardılılık Hukuku gibi farklı alanların bir araya geldiği karmaşık bir dava olmuştur. Projenin çevre etkisine vurgu yapan Divan, doğal çevrenin ve su kalitesinin korunmasının son yirmi yıllık değişimleri de göz önünde bulundurarak tekrar tanımlanması gerekliliğini belirtmiştir.(7) Bu dava ile birlikte daha önceden ele alınan davalarda görülen, “imtiyazlar” ve “doğal kaynaklar kontrolü” gibi kavramlar yerine “sürdürülebilirlik” ve “kaynak kullanımı sınırlandırılması” kavramları kullanılmıştır.(8) Bu sorunun UAD tarafından ele alınması çevre hukuku ve ilkelerini gözönüne aldığı ilk davadır. Genel olarak bu davanın sonucundan beklenen, çevre hukuku alanında örf ve adet hukuku kurallarının belirlenmesini sağlayacak ve örnek teşkil edecek bir sonucun ortaya çıkmasıydı. Fakat divan bu konuda ihtiyatlı bir tavır sergileyerek, iki ülkeye “çevre koruma öncelikleri” ve “ekonomik kalkınmayı” uzlaştırarak bir işbirliği yapmalarını tavsiye etmiştir.(9) Macaristan karşılaşacağı çevre sorunları nedeniyle Tuna Nehri sularının kullanımına ilişkin yapılan işbirliğini bozmaya çalışırken, Çekoslovakya ekonomik nedenler sebebiyle işbirliğinin devam etmesi gerekliliğini savunmuştur. Gabcikova-Nagymaros sorunu, Meriç Nehri Havzası kıyıdaşları ile benzerlikler göstermektedir. Aşağı kıyıdaş ülkeler Türkiye ve Yunanistan nehir sularının kullanımı ile ilgili çevresel ve ekonomik sorunlar yaşamaktadır. Bulgaristan ile suların kullanımı ile ilgili işbirliği adımı atmak isteyen bu iki ülke, istedikleri cevabı alamamaktadır. Bulgaristan, elektrik üretimi için Meriç Nehri üzerinde yer alan barajları kullanmaktadır. Yunanistan ve Türkiye ile suların kullanımı için yapılacak işbirliği Bulgaristan’ın Meriç Nehri suları kullanımında kısıtlamaya gitmesine sebep olacaktır. Ekonomik çıkarlarının öncelikli olduğu bu durumda Bulgaristan, işbirliği yapmamaya kararlıdır. Ancak bu durum yukarıda bahsedilen örnek gibi hukuki bir boyut kazanırsa, çevre hukuku açısından tatmin edici sonuçları olmayan bu davada ortaya konulan ekonomik faaliyetler ile çevre korumanın uzlaştırılması gerekliliği yaklaşımı ile Bulgaristan’ın, aşağı kıyıdaşların çevresel taleplerini dikkate alarak ekonomik faaliyetlerini gerçekleştirmek durumunda kalabileceği görülmektedir.

 

(1) Vefa Toklu, Su Sorunu Uluslararası Hukuk ve Türkiye, Ankara, Turhan Kitabevi, s.63; Özden Bilen, Ortadoğu Su Sorunları ve Türkiye, Ankara.TESAV s.182.

(2) a.g.e.

(3) Toklu, a.g.e., s.62; Scot E. Smith, ve diğerleri, “Environmental Impact of River Diversion: Gabcıkova Barrage System”, Journal of  Water Planning and Management, May/June, 2006, s. 138.

(4) Bilen, Ortadoğu’da Su Sorunu.., s. 183; Toklu, a.g.e., s.63.

(5) a.g.e.

(6) Kumru Arapkirlioğlu, “Tuna, Dicle ve Fırat Akarsularının Kullanımında Ulusal Çıkarlar ve Çevre Etiği”, TMMOB Su Politikaları Kongresi, Cilt 1, Ankara,  TMMOB, 2006,  s.228 ; Bilen, Ortadoğu’da Su Sorunu., s. 183;Toklu, a.g.e.,  s.63.

(7) Bilen, Ortadoğu’da Su Sorunu., s. 200; Güneş, s. 93.

(8) Ş.A. Güneş,“Gabcikova-Nagymaros Davası”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.5, sayı.2.

 s.96.

(9) a.g.e,  s.113.