Tunus Dışişleri Bakanının Türkiye Ziyareti

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
10-11 Ocak 2012 tarihlerinde Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam ilk resmi yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi. 14 Ocak’ta devrimin ilk yılını geride bırakacak Tunus’un gerçekleştirdiği bu ziyaret iki ülke arasındaki ilişkileri geleceği açısından tarihi bir öneme sahip olmasının yanı sıra, Tunus’taki yeni siyasetin yönü açısından da açıklayıcı özellikler taşımaktadır.

Tunus’un geride bıraktığı bir yılda ülke büyük bir dönüşüm süreci içerisine girmiş, sivil toplumların da dahil olduğu bir geçiş sürecinin ardından ilk özgür ve demokratik seçimlerini gerçekleşmiştir. Şuanda Al-Nahda, Cumhuriyetçi Kongre Partisi ve Ettakol arasında kurulan koalisyon hükümeti öncülüğünde Kurucu Meclis, önümüzdeki bir yıl içerisinde ülkeyi seçimlere hazırlamayı ve yeni anayasayı hazırlayarak gerekli yapısal altyapıyı sağlamayı hedeflemektedir. Bu nedenle yeni hükümetin politikaları, Tunus’un geleceği açısından önemli sonuçlar doğuracaktır.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun davetlisi olarak yaptığı bu resmi ziyarette, Tunus Dışişleri Bakanı Rafik Abdessalem ve beraberindeki heyet Türkiye’de önemli temaslar gerçekleştirmiş, bu kapsamda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ile görüşmüştür. 12 Ocak’ta ise SETA tarafından düzenlene Arap Baharı panelinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Tunus Dışişleri Bakanı Abdusselam konuşma yapmışlardır. Toplantıda her iki dışişleri bakanının değindiği hususlar iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine dair fikir vermekle birlikte Tunus’taki mevcut duruma dair resmi bir açıklama niteliği de taşımaktadır. Bu nedenle yapılan konuşmaların ana hatlarına bakmak faydalı olacaktır. Bu çalışma, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Tunus Dışişleri Bakanı Rafik Abdessalem’in SETA’da yaptığı konuşmadan çeşitli notları bir araya getirerek bir çerçeve sunmaya çalışacaktır.

Panelde ilk sözü alan Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam, Türkiye’ye yaptığı bu ziyaretin Dışişleri Bakanı olarak yaptığı ilk resmi yurtdışı teması olduğunun altını çizdi. Konuşmasına Türkiye ile Tunus arasındaki bağın çok eski tarihlere kadar uzandığını söyleyerek devam eden Abdusselam, sadece Tunus’un değil tüm bölge ülkelerinin 1980’lerden beri bir değişme potansiyeli taşıdığını ve halklarının da bu değişime o tarihlerden itibaren hazır olduğunu belirtti. Ardından bakan, Tunus başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinde başlayan bu değişimlerin genel olarak ekonomik, sosyal ve siyasi başarısızların bir sonucu olduğunu söyledi. Tunus’taki değişimin bölgesel hale gelmesi ise yapısal sorunların ve sistemlerin bölge genelinde benzeşmesine bağladı. Bu nedenle devrimin ateşini yakan Tunus, bölge insanlarına “değişimin mümkün olduğu” ve bunun ancak “halkın isteği” ile gerçekleşebileceği mesajını verdi diyen Abdusselam, bölgedeki gelişmelerin Ortadoğu’ya yaklaşımları da kökten değiştireceğini belirtti. Arap istisnailiğinin ve İslam istisnailiğinin artık bölge üzerine odaklanan çalışmalarda kullanılamayacağını ve bu bağlamda Tunus’un “İslam, Arap ve demokrasi” kimliklerini bir araya getirmenin mümkün olduğu bir örnek olacağını da ifade etmiştir.

Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam, konuşmasında Tunus’un mevcut durumuna, avantajlarına ve dezavantajlarına da yer vermiştir. Tunus’ta sürecin eylemlerin başladığı tarihten bu güne kadar geçen süreç içerisinde barışçıl olduğuna dikkat çekti ve ülkedeki kurumsal devamlılığın siyasi güç boşluğuna neden olmamasını önemli bir avantaj olarak değerlendirilmesini gerektiğini sözlerine ekledi.

Bakan konuşmasında Al Nahda, Cumhuriyetçi Kongre Partisi ve Ettakol tarafından oluşturulan koalisyon hükümetine de değindi. Öncelikle koalisyon hükümetlerinin yapısının daha karmaşık olduğunu ancak Tunus’un içerisinde bulunduğu istisnai durum için de en uygun olanının siyasi yükün mümkün olduğunca çok tarafça paylaşılması gerektiğini ifade etti.

Konuşmasının son kısmında ise bölge içi bağlantıların güçlü olduğunu, bu nedenle Tunus’un başarısı ve başarısızlığının bölgeye doğrudan etki edeceğini söyleyen bakan, bu etkileşimde Türkiye’nin rolünün önemli olduğuna da değindi. Konuşmasını ise Türkiye’den öğrenmeye devam edeceklerini belirterek sonlandırmıştır.

Tunus Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam’dan sonra sözü alan Dışişleri Bakanı Davutoğlu konuşmasına, bakanın sadece Tunus’u değil aynı zamanda “Tunus’un mücadelesini, taleplerini ve onurunu” temsil ettiği söyleyerek başladı. “İbni Haldun ve Hayrettin Paşa’nın torunları olan Tunuslular köklü tarihlerinden aldıkları bir geleneği sahiptir” diyen Davutoğlu, Tunus’un sadece kültürel veya siyasi anlamda eşsiz olmadığına, bunun yanı sıra moderniteyi İslami değerlerle bir araya getirmesinin de çok önemli olduğuna işaret etmiştir.

Öte yandan Davutoğlu Tunus’un jeostratejik konumuna da değinmiştir. Bir Akdeniz, Afrika ve Arap ülkesi olan Tunus, Türkiye gibi çok kimlikli bir ülke olduğunu söyleyen Davutoğlu, her iki ülke arasında bu bağlamda pek çok benzerliğin bulunduğunu dile getirdi. Ayrıca Tunus mucizesinde ülkenin sahip olduğu eğitim düzeyinin de etkisine değinerek ülkedeki temel motivasyonun “onur” olduğuna işaret etti. Davutoğlu, Tunus’taki sürecin bölge açısından önemli bir model sunacağını belirtmiştir.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu konuşmasında Tunus’un Türkiye açısından önemine de yer vermiştir. Bu önemin iki boyutu olduğunu söyleyen bakan, ilk boyutu “değerler” olarak tanımlamıştır. Türkiye ve Tunus’un aynı değerleri paylaştığını belirterek hukukun üstünlüğü, şeffaflık, onur ve aktif dış politikalar gibi evrensel değerlerin altını çizen Davutoğlu, ikinci boyutu da stratejik boyut olarak tanımlamıştır. Bu bağlamda Davutoğlu, Tunus’un Afrika, Ortadoğu ve Arap Dünyası’nda önemli bir stratejik aktör olduğunu vurgulayarak, Türkiye ve Tunus ararsındaki ortaklığın bölgedeki pek çok sorunun çözümünde önemli bir katkı sunacağını belirtmiştir. Davutoğlu konuşmasına, önümüzdeki yıllarda Tunus modelinden bahsedeceğimizi belirten sözleri ile son vermiştir.

Her iki bakanın da yaptığı konuşmaların, ülkedeki gelişmeler, bölgesel gelişeler ve Türkiye-Tunus ilişkilerine odaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Tunus’taki değişimin bölgesel etkileri “model” tartışmalarını derinleştirirken, ülke ekonomisinin yeniden yapılandırılması ve ülkede var olan güney-merkez ve kıyı şeridi ayrımının ortadan kaldırılması en temel hedefler olarak Tunus’un önünde durmaktadır. Bu bağlamda Türkiye-Tunus ilişkileri pek çok bakımdan önem ihtiva etmekte. Öncelikle kurumsal yapısı ile Türkiye, Tunus için Avrupa ve Amerika’dan daha uygun bir modeli temsil ederken, Türkiye’nin ekonomik politikaları da ilgi uyandırmaktadır. Tunus’un yeni dönemde gerek Türkiye gerekse körfez ülkeleri başta olmak üzere bölgedeki diğer Arap ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı gözlenmektedir. Bu bağlamda Türkiye-Tunus ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası yaşandığını iddia etmek abartılı olmayacaktır.