Tunus Parlamento Seçimleri ve Olası Senaryolar

Tunus Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi’nin 25 Temmuz’daki vefatının ardından başlayan yeni dönem, bir dizi seçimden sonra şekillenecektir. Öncelikle Tunus’un 2019’un Kasım’ında yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri öne çekilerek 15 Eylül 2019’da gerçekleştirilmiş, akabinde bunu 6 Ekim 2019’da yapılan parlamento seçimleri takip etmiştir. Son olarak haftaya yapılacak olan başkanlık seçimleriyle 2. turun ardından yeni dönem başlayacaktır.

Öncelikle Tunus 2011 yılında Arap Baharı olarak adlandırılan toplumsal hareketler sürecinde, özellikle işsizlik ve fakirlik yüzünden halkın sokaklara çıkarak bunun sorumlularını cezalandırdığı ilk ülkedir. 2011 yılındaki bu devrimden sonra üç yıllık geçiş döneminin ardından 2014 yılında ülkede ilk parlamento ve başkanlık seçimleri yapılmıştır. 2011 yılındaki kurucu meclis seçimlerinde eski rejimden kalan isimler ve partilere yer verilmemişken, 2014 seçimlerinde bu kişilerin birçoğu hakkındaki siyâsî yasaklar kaldırılmıştır.

2014 seçimlerine genel olarak baktığımızda; %69’luk bir katılım oranıyla oyların %66’sını alan Nida Tunus (%37,5) ve Nahda (%27.8) partilerinin ön plana çıktıkları, parlamentoda sahip oldukları 155 sandalye ile %72 gibi çok yüksek bir temsil oranı yakaladıkları görülmektedir. Aslında ortaya çıkan bu tabloyla hükümet kurmak Tunus için hiç de kolay olmamıştı. Nitekim neredeyse ortadan ikiye bölünmüş bu iki partinin, diğer küçük partileri yanlarına alarak hükümet kurmaları imkansızdı. Neticede, ortada sadece iki farklı ideolojinin bir araya gelerek gerçekleştirmek zorunda oldukları bir büyük koalisyon veya diğer bir ifade ile ulusal birlik hükümeti ihtimali kalmıştı.

Teşekkül eden hükümet genel olarak eski rejimin elitlerine dayanmışsa da, Nahda sürekli olarak uzlaşmacı bir tavır takınmış ve aslında önemli olanın iktidar olmak değil, Tunus’ta demokrasiyi kalıcı hale getirmek olduğunu vurgulamıştır. Nahda’nın bu tutumu, büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve bu sayede bölgede işleyen bir demokrasi inşa edildiği söylenmiştir. Bununla birlikte 2014’ten bugüne kabinede sürekli değişiklikler olmuş, Nahda karşıtlığı üzerine bina edilen Nida Tunus parçalanmış ve son olarak yeni dönemin garantörü olarak görülen Cumhurbaşkanı Essebsi vefat etmiştir.

Siyâsî alanda yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra, ülkede devrim sonrasındaki hayat pahalılığı ve olumsuz geçim koşulları da dikkat çekmektedir. Devletin sahip olduğu kamu borçları, gayrisafi yurtiçi hasılanın %70'ine ulaşmıştır. Enflasyon devrim öncesine kıyasla %6 artmış iken, %15 civarındaki genel işsizlik oranı üniversite öğrencilerinin de dahil olduğu genç işsizler kesiminde % 30'lara varmıştır. Son olarak 2016 yılında IMF ile yapılan 2,4 milyar dolarlık kredi anlaşması hükümetin kamu harcamalarında büyük ölçüde kısıntıya gitmesine sebep olmaktadır.  Bu da ekonomiye canlılık getirme konusunda ülkenin elini kolunu bağlayan bir durumdur. Kısaca; 2011 yılından bu yana en ufak bir ekonomik ilerleme görülmeyen ülkede, demokrasi ve hukuk devleti alanındaki ilerleme ve kazanımların, ekonomideki kötü gidiş nedeniyle tehlikeye girme riski ile karşı karşıya geldiği görülmektedir.

Son dönemde elde edilen kazanımlar sayesinde yapılan 2019 seçimlerinin anlamı elbette çok büyüktür. Öncelikle yapılan başkanlık seçimlerinde halkın tercihi, seçimlerde ilk kez aday olan iki kişiden yana olmuştur. Mevcut siyâsîlerin hepsini eleştiren Kais Said en fazla oyu alırken, hapiste olan ve fakirlik ve işsizliğe karşın popülist bir söylem geliştiren Nebil Karvi ise ikinci olmuştur. İkisi toplamda %35 gibi bir oy oranına ulaşırken, aktif siyaset sahnesinde bulunan adayların çoğu beklenenin çok altında bir oy ile başkanlık yarışından kopmuştur. Seçimlerde ortaya çıkan bu beklenmedik sonuç birçok araştırmacı tarafından siyasilere atılmış bir tokat ve siyâsî deprem olarak değerlendirilmiştir. Başkanlık seçimlerinin ikinci turu ise önümüzdeki hafta yapılacaktır.

6 Ekim 2019 tarihindeki meclis seçimleri ise başkanlık seçimlerinin gölgesinde yapılmış ve halkın tercihi merak konusu olmuştur. Parlamento seçimlerindeki %41’lik katılım oranı, 2014’teki %69 oranının çok gerisinde kalarak halkın seçime olan ilgisizliğini göstermiştir. Parlamento seçimlerinden ilk çıkan sonuçlara göre; %17,5 ile Nahda birinci, yeni teşekkül eden ve başkanlık seçimlerinde ikinci olan Karvi’nin genel başkan olduğu Tunus’un Kalbi Partisi %15,6’lık oranla ikinci olurken, 2014 parlamento seçimlerinin birincisi Nida Tunus ise bu seçimde sadece bir sandalye elde edebilmiştir. Altı çizilmesi gereken en önemli hususlardan biri de, bu seçimde bağımsızlardan takriben 60 aday meclise girmiştir.

Seçim sırasında yapılan sandık çıkış anketleri, araştırmacılar için seçim sonuçlarından daha önemli birtakım verileri ihtiva etmektedir. Bu verilere göre seçmenlerin %60’a yakını 45 yaş üstü olup, sadece %9’luk oranı 18-25 yaş aralığındadır. Bu durum gençlerin siyasete ne kadar yabancılaştığını göstermesi bakımından oldukça önem arz ettiği gibi ülkenin kötü ekonomik ve sosyal durumunun düzeltilmesine dair siyâsîlerden bir beklentilerinin olmadığını da göstermektedir. Bu da siyâsîlerin çok dikkatle ve özenle okuması gereken bir durumdur. Zira bölgenin hemen hemen her ülkesinde toplumsal bir hareketlilik söz konusudur ve bu durum Tunus’a küskün bu kesim üzerine kolaylıkla sıçrayabilir. Yine kadınların da %34 civarındaki seçmen oranı ile seçimlere katılımı gençlerle birlikte sisteme ne ölçüde yabancılaştığını göstermektedir. Kanaatimizce, yeni yasama dönemi ile birlikte siyasiler doğrudan bu sorunların üzerine giderek toplumla aralarında kopmuş köprüleri inşa etmek zorunda kalacaklardır. Aksi taktirde; Tunus’ta halkına zulmeden bir diktatörlük örnekliğinden, Ortadoğu’da halkından kopuk demokrasi modeline doğru bir evrilme söz konusu olacaktır.

Tunus’ta ortaya çıkan bu parlamento tablosu, aslında fırsatlardan daha çok tehditler ihtiva etmektedir. Öncelikle 109 milletvekili ile kurulması gereken hükümette birinci gelen partinin milletvekili sayısının 40 oluşu, parlamentodaki bölünmüşlüğün en büyük resmidir. Birinci gelen Nahda Partisi’nin, ikinci gelen Tunus’un Kalbi ile koalisyon kurması ihtimalinde dahi ikiden fazla partiyi daha ikna etmesi gerekmektedir. Seçimlerden önce iki parti temsilcileri de bu seçeneğin tamamen ihtimal dışı olduğunu açıklamışlardır. Bu durum Tunus gibi demokrasi tecrübesini yeni yaşayan bir ülke için hiç de kolay bir süreç olmayacaktır. Bununla beraber Tunus’ta görev tevdi edildikten sonra iki ay içinde hükümet kurulamaz ise görev ikinci olan parti liderine verilecek ve şayet hükümet yine kurulamaz ise seçimler yenilenecektir.

Tunus belki de henüz bu seçim sonuçlarını tam olarak hazmedemeden önümüzdeki süreçte yeni bir  başkanlık seçimlerine kilitlenecektir. İkinci tur başkanlık seçimlerinden, siyâsî bir geçmişi ya da herhangi bir parti ile ilişkisi olmayan Kais Said’in birinci çıkma olasılığı çok yüksek gözükmektedir. Seçim süresince mevcut siyasal sistem kurgusunun yanlışlığı üzerinden seçim propagandasını yürüten Said, özellikle devrim sonrasındaki başarısız yönetim sistemine kızan gençlerle birlikte küskün İslamcıların oyunu almayı başarmıştır. Şimdi Tunus’u bekleyen ve muhtemeldir ki aylar sürecek olan koalisyon görüşmeleri, Kais Said gibi sistemi zaten eleştiren bir cumhurbaşkanını güçlendirecektir. Zaten çok kötü olan bir ekonomik ve sosyal yapı içerisinde, halkın bu sıkıntılı haline cevap veremeyen bir hükümet ve devrimci sosyal vizyona sahip bir cumhurbaşkanının ülkeyi nasıl bir istikamete sürükleyeceği oldukça merak konusudur.

Sonuç olarak; Tunus, demokrasiye geçiş sürecinde parmakla gösterilen bir ülke olmakla birlikte, sıkıntılı günlerin ülkeyi kısa vadede terk etmeyeceği anlaşılmaktadır.  Hükümetin kurulmasında, parlamentoya girmiş bağımsız adayların kilit rol oynaması yüksek ihtimal gözükmektedir. Fakat hükümet kurulsa dahi sürekli pamuk ipliğine bağlı bir şekilde ilerleyecektir. Bununla birlikte, son bir ayda yapılan  iki seçim, siyasete ve siyâsîlere yabancılaşmış bir halk kitlesinin varlığını net olarak ortaya koymuştur. Bu hassas süreçte, kendi ihtiyaçlarına cevap vermekten aciz bir hükümete karşı patlamaya hazır bir halk kitlesinin çatışmasını izleme olasılığımız çok yüksek gözükmektedir. Bu durum popülist söyleme sahip  bir cumhurbaşkanı tarafından tetiklenebilir. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde ülkenin en çok ihtiyaç duyacağı şey itidalli bir cumhurbaşkanı profili olacaktır.