Tunus’un Seçimi

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, Araştırma Asistanı, ORSAM
Arap Baharının başarılı örneği olan Tunus’ta, Ekim ayında gerçekleştirilen parlamento seçimlerinin ardından Tunuslular bu kez 23 Kasım Pazar günü cumhurbaşkanlığı seçimleri için sandığa gittiler. 2011 sonrası geçiş dönemi için önemli bir dönüm noktasını temsil eden bu seçimlerde halk ilk defa cumhurbaşkanını doğrudan seçmek üzere oy kullandı. Ülke genelinde seçmen katılımın d-65 civarında olduğu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçim öncesi tahminleri doğrulayarak iki önemli aday arasında seçmen yoğunlaşması yaşanmıştır. Seçim öncesinde en güçlü aday olarak gösterilen Nida Tunus’un adayı Said Sebsi, resmi olmayan seçim sonuçlarına göre 9 civarında oy alarak seçimi birincilikle tamamlamıştır. Nahda ve CPR ile birlikte koalisyon hükümetinin ortaklarından olan Ettakatol’un adayı Monşef Marzuki oyların 3'ünü alarak ikici sıraya yerleşmiştir. Geriye kalan 20 adayın ise ve altında oy aldıkları açıklanmıştır. Resmi olmayan sonuçlarda hiçbir adayın P’yi aşamaması nedeniyle Aralık’ta ikinci tur seçimlerine gidilecektir. Tunus Seçim Kurulu ISIE'nin yaptığı açıklamaya göre seçimin ikinci turu 14 ya da 21 Aralık'ta gerçekleştirilecektir.
 
Said Sebsi hem parlamento seçimlerinde hem de cumhurbaşkanlığı seçim çalışmaları sırasında ülkedeki pek çok siyasi parti ve isim tarafından “eski rejimin/nizamın adamı” olarak lanse edilmiştir. Bu yöndeki suçlamalar parlamento seçimleri sırasında Nahda Partisi karşıtlığının ve istikrar arayışının gölgesinde kalsa da, parlamento seçimlerinde elde ettiği başarı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güçlü bir aday olması nedeniyle daha yoğun bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Eleştirilerin yoğunlaşmasının ardındaki temel dinamik Nida Tunus’un hem meclisi domine etmesine hem de başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı makamlarını alarak ülkede tek parti yönetimini yeniden tesis etmesine yönelik korkudur. Nahda Partisi’nin kendi tercihi doğrultusunda cumhurbaşkanlığı seçimleri dışında kalması ise bu korkunun derin bir şekilde tartışılmasına ve seçim yarışında eski rejim – demokratikleşme ekseninde derin bir siyasal kutuplaşmanın yaşanmasına neden olmuştur. Bu yeni siyasal kutuplaşma ise parlamento seçimlerinde büyük bir oy kaybı yaşayan ve sadece 1 sandalye ile mecliste temsil hakkı kazanan Cumhuriyetçi Kongre Partisi’nin lideri Monşef Marzuki’nin Said Sebsi karşısında en güçlü aday olarak yükselmesine neden olmuştur.
 
Tunus’un İkilemi: Demokrasi mi İstikrar mı?
 
Nida Tunus’un adayı Said Sebsi hem Burgiba hem de Bin Ali döneminde önemli makamlarda görev almış bir siyasetçidir. Bu sayede Bin Ali döneminde tasfiye edilen Düsturcuların ardılları olan Düsturcu sosyalistleri ve 2011 sonrası kapatılan rejim partisi Demokratik Anayasal Birlik Partisi üyelerini kolayca bir araya getirmiştir. Bu koalisyon sol ve liberal hareketler ile çeşitli sivil toplum örgütlerinden isimlerin katılımıyla daha da çeşitli hale gelmiştir. Ancak Düsturcu sosyalistler ile Demokratik Anayasal Birlik Partisi üyelerinin partinin merkezinde olması, tek parti rejiminin Nida Tunus adı ile Tunus siyasetine geri dönüp dönmeyeceğini daha yoğun bir şekilde tartışmaya açmıştır. Ancak hem parlamento seçimlerinde çıkan sonuç hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin resmi olmayan sonuçları 2013 yılının başından beri siyasi suikast ve sınır bölgelerinde yaşanan saldırılar nedeniyle güvenlik kaygıları artan, ekonomik sorunların ağır baskısına maruz kalan Tunuslu seçmenlerin önemli bir kısmının otoriterlik tartışmalarına ve tek parti yönetimin geri gelme korkularına rağmen istikrar söylemine yöneldiklerini göstermektedir. Yaz aylarında yapılan anket çalışmalarında Tunusluların yarısından fazlasının demokratik bir idare yerine istikrar sağlanacaksa otoriter bir yönetimi tercih ettikleri görülmekteydi. Parlamento seçimlerinin ardından ivme kazanan otoriterlik ve tek parti tartışmaları, bu eğilimi pek de değiştirmemiş görünüyor.
 
Demokratikleşmenin hassas bir geçiş dönemi olduğu gerçeğinden hareketle bu tartışma eski rejim nostaljisi ile değişim sancıları arasındaki savrulmanın yaşandığı ülkede önemli bir siyasi fay hattını temsil etmektedir. 2011 Baharında Said Sebsi’nin başbakanlığında kurulan 2 adet geçici hükümetin büyük bir muhalefet ile karşılaşmasının ve istifa etmek zorunda kalmasının nedeni eski rejimin kendini yeniden tesis etmesini engellemeye yönelik oluşan ulusal uzlaşıydı. 2011 yılı boyunca da değişime yönelik kaygılar ve beklentiler bu dinamik çerçevesinde şekillenmişti. Ancak Ekim 2011 seçimlerinde Nahda’nın elde ettiği büyük başarı siyasal İslam üzerindeki tartışmaların Tunus gündemi ve siyasetini işgal etmesiyle sonuçlanmıştır. Ekonomiden siyasete ülkedeki tüm önemli gelişmeler bu tartışma üzerinden okunmuş ve şekillenmiştir. Ancak Nahda’nın parlamento seçimlerinde ikinci sıraya düşmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermemesi Tunus siyasetinde asıl meseleye ani bir dönüş yaşamasına vesile olmuştur. Nida Tunus’un indirgemeci bir yaklaşımla Burgiba liderliğindeki Düstur Partisi ve Bin Ali liderliğindeki Demokratik Anayasal Birlik Partisi ile eş tutulması elbette doğru değildir. Tunus siyasetinde eski rejimin tüm esaslarıyla yeniden tesis edilmesi mevcut koşullar altında olası görünmemektedir. Ancak otoriter rejimlerin çehre değiştirerek kendilerini yeniden tesis edebildikleri de bilinmektedir ve bu olasılık Tunus’un demokratikleşme sürecinin önündeki en önemli tehlikelerden biri olmaya devam etmektedir. 23 Kasım günü gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimleri bu gerçeğin yeniden hatırlanmasına vesile olduğu için Tunus siyasetinde şimdiden önemli bir dönüm noktasını temsil etmektedir. Ancak tüm bu derin tartışmalara rağmen Tunusluların önemli bir kısmı istikrar vadeden Said Sebsi’yi tercih etmiştir.
 
Aralık’ta Said Sebsi ile Monşef Marzuki’nin ikinci turda yeniden yarışması ihtimali demokratikleşme ve otoriterlik tartışmasının derinleşmesini sağlayacaktır. Monşef Marzuki’nin ulaştığı oy oranı, parlamento seçimlerinde Nahda Partisi’nin aldığı oy oranı ile örtüşmektedir. Marzuki’nin önümüzdeki bir aylık süreç içinde diğer adaylara giden ’lik dilim ile sandığa gitmeyen @'ı kendine çekebilmesi gerekmektedir. İki aday arasındaki farkın %6 olması, ikinci tur seçimlerinde daha kıyasıya bir rekabetin yaşanmasına neden olacaktır. Bu nedenle de Tunuslular önümüzdeki dönemde daha yoğun bir şekilde demokratikleşmeyi, otoriterliği, eski rejimi ve tek parti korkularını konuşmaya devam edecektir.