Türkiye’de Tarımsal Sulama

Türkiye’de DSİ başta olmak üzere bazı kamu kurum ve kuruluşlar tarafından su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik olarak yapılan projeler sonucunda su tüketimi 38,9 milyar m3’e ulaşmıştır. Bu suyun 29,2 milyar m3’ü (u) sulama, 5,7 milyar m3’ü () evsel ve 4,0 milyar m3’ü () ise endüstriyel amaçlı olarak kullanıldığı belirtilmektedir. (1)

 

Türkiye’nin 77,95 milyon hektar olan yüzölçümünün 28.054.310 hektarlık kısmını tarım alanları oluşturmaktadır. Bu miktarın 25.752.586 hektarlık kısmı sulanabilir alanlardır. Ancak yapılan etütler sonucunda bugünkü koşullarda ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar olarak belirlenmiştir. (2)

 

Türkiye’de su kaynaklarının geliştirilmesi ve yönetimi konusunda görev yapan kamu kuruluşlarından en önemlisi, Devlet Su İşleri (DSİ), 6200 sayılı kuruluş yasası ile taşkın koruma, sulama, drenaj yetersizliği olan arazilerin ıslahı, enerji üretimi, akarsu ulaşımı konularında gerekli etüt, proje, inşaat, işletme, bakım ve onarım faaliyetlerini sürdürmek; 167 sayılı Yeraltısuları Hakkında Kanun ile yeraltısuyu etüt ve araştırmaları için kuyu açmak veya açtırmak, kuyuları devretmek ve kiralamak, yeraltısularının korunması ve tescilini yapmak ile görevlendirilmiştir. (3)

 

DSİ Genel Müdürlüğü, işletme ve bakım ile ilgili olarak belirlediği genel ilke ve politikalar çerçevesinde hizmetleri ya doğrudan kendisi yürütmekte ya da yasanın öngördüğü koşullara dayanarak hizmetlerin yürütülmesini gerçek ve tüzel kişilere devredebilmektedir. Sulama tesislerinin faydalananlara devri yasaya göre sulama tesislerinin mülkiyetinin değil, işletme ve bakım sorumluluğunun devri şeklindedir. Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de sulama projelerinin işletme ve bakım hizmetlerinin yürütülmesinde başlıca iki yol izlenmektedir. Bunlar;

 

a) Devlet Sulama İşletmeciliği,

b) Faydalananlar tarafından oluşturulan örgütler ve yerel yönetimlerce yapılan sulama işletmeciliği. (4)

 

Sulayıcı grupları, DSİ tarafından işletilen bir sulama tesisinin bir kısmında, sulama mevsiminde, su dağıtım hizmetleri, yani su taleplerinin toplanması, kaçak ya da program dışı su alımının engellenmesi gibi işleri, güçleri dahilindeki bakım ve onarım işlerini yapmak için DSİ ve sulayıcıların taraf olduğu bir sözleşme ile belirlenen ilkelere göre kurulmuş organizasyonlar ya da bunlar gibi çalışan tüzel kişilikler olarak tanımlanmaktadır.  Sulayıcı grupları, bu çalışmaları yürütmesine karşılık olarak, DSİ tarafından alınacak işletme ve bakım ücretlerinde yaklaşık  % 40 oranında bir indirim hakkına sahip olmakta ve böylece ekonomik açıdan da desteklenmektedir.

 

DSİ tarafından işletilen ve sürdürülen projeler için, suyun fiyatlandırılmasının yasal zemini, DSİ kanununun 26. maddesinde şu şekildedir: Projelerin işletilmesi için yapılan tüm masraflar, taşkın koruma, ıslah ve seyrüsefere elverişli duruma getirme tesisleri hariç olmak üzere, faydalananlar tarafından ödenir. (5)

 

DSİ Genel Müdürlüğü tarafından sulama suyu yönetimi için su tarifelerinin hazırlanmasında başlıca iki öğe vardır:

* İşletme ve bakım masrafları

* Tahmin edilen sulanabilir alan.

 

İşletme masrafları, personel (bir mali yılda işletme hizmetlerinde çalışan geçici ve sürekli personel için ödenen ücret), araçlar (işletme faaliyetleri için kullanılmış olan araçların toplam maliyeti), enerji (sulama ve drenaj amacıyla yapılan pompaj tesislerinde tüketilen enerji) masraflarıdır. İşletmenin diğer giderleri ise telefon, elektrik, su, ısıtma ve kira olarak sayılabilir. Bakım masrafları, zararlı otlarla mücadele, hasarların giderilmesi ve herhangi bir problemin ortaya çıkmasından önce projelerden beklenen hizmetlerin sürdürülebilmesi için yapılmış yıllık ya da periyodik masraflardır. DSİ, 1993 yılında devir programını hızlandırdıktan sonra masraflar 1999 yılı itibariyle 1/5 oranına inmiştir. (6)

 

İşletme ve bakım su tarifeleri DSİ kanununun 28. maddesindeki ilkelere göre hazırlanmıştır. 28. maddenin c paragrafında, tam sulama işletmelerinde dönüm başına ortalama işletme ücreti, bir yıl önce yapılan işletme masraflarının sulanan alana bölünmesiyle elde edilir, denilmektedir. (7)

 

Pompajla sulama gibi yüksek maliyetli sulama sistemleri ise, çiftçilerin sulama maliyetlerinde önemli oranlarda artışa neden olmakta ve pompaj sistemleri devirden sonra finansal yönden en çok sorunla karşılaşan sistemler olmaktadırlar. Pompaj sulama projelerinin işletme, bakım ve yönetim sorumluluğunu devralan sulama örgütlerinin kullandıkları enerji fiyatlarının uygun olmamasından dolayı, bütçelerinin büyük bir kısmı sadece bu masraf için kullanılmaktadır. (8)

 

Türkiye’de arz-talep yönetimi, geleneksel olarak tamamen su gereksinimine dayalı olarak yapılmakta ve bu gereksinmeler DSİ tarafından sektörel büyüme tahminlerine göre planlanmaktadır. Bu arada su sağlama politikalarının çevresel etkileri, uygun fiyatlandırma yoluyla su kullanımında gelecekte meydana gelecek iyileşmeler, sulama yöntemlerinin değişmesi ihtimali ve sonuçta suyun daha etkin kullanılabileceği dikkate alınmamaktadır. (9)

 

DSİ kanununun 32. maddesinde belirtildiği gibi, gerçekleşen borçlar, Bayındırlık Bakanlığının tespit ettiği taksit ve süre içerisinde ödenir. Bu süre içerisinde ödenmeyen borçlar ise Umum Müdürlük teşkilatı tarafından fazlasıyla ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkındaki kanun hükümlerine göre tahsil edilmektedir. (10) DSİ yasasında belirtilen sulama suyu ücretini ödemeyenlere gecikme zammı uygulamasındaki eksiklik, su ücretlerinin ödenmesinde gecikmeyi teşvik etmekte ve faydalananların devir seçeneğini başlangıçta daha az çekici bulmalarına neden olmuş ve bugün ise tahsilatın 0 oranına çıkmasına nisbi olarak etki etmektedir. (11) DSİ tarafından tercih edilen bu yöntem, işletmelerde yeni teknolojilerin kullanılmasını cesaretlendirmeyi ve faydalananlar tarafından suyun ekonomik olarak kullanımını sağlamayı hedeflemektedir. (12)

 

Suyun fiyatlandırılmasında, sulama birlikleri tarafından izlenen yol, DSİ kanununda da belirtildiği gibi, suyun kaynaktan tarlaya ulaştırılması amacıyla yapılan işletme masraflarının karşılanması ve mevcut projelerin sürdürülebilmesi için bakım masraflarını kapsamakla sınırlandırılmıştır.

 

Sulama birlikleri çoğunlukla alan bazında ve ürün tabanlı tarife metotlarını kullanmaktadırlar. Bu yöntem çoğunlukla ilkel bir yöntem olan yerçekimine bağlı salma sulama projelerinde kullanılmaktadır. Pompajla sulama projelerinde ise hacmi metot kullanılmaktadır. Sulama birlikleri tarife metotlarını seçerken, metodun kolay ve uygulanabilir olmasını, hesaplamalar için veri eksikliğini ve alan başına düşen su ücretini düşük olarak belirlemeyi göz önüne almaktadır. (13).

Sulama suyunun fiyatlandırılmasında göz önüne alınması gereken bazı faktörler bulunmaktadır. Bunların en önemlisi çiftçilere verilecek olan suyun fiyatının çiftçilerin ödeme gücünü aşmamasıdır. Sulama projelerinin ancak yüksek maliyetlerle hayata geçirilebilmesi, hükümetlerin bu projelere mali desteğini zorunlu kılmaktadır. Çiftçilerin ödemesi gereken fiyatın bakım ve işletme masrafları ile sınırlı olması gerekmektedir. Esas maliyetleri oluşturan ana yatırımlar, ülkenin gıda güvenliği ya da diğer amaçlar için, genel bütçeden karşılanması gereken bir masraf olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaten tüm masrafların çiftçilerden karşılanması durumunda suyun fiyatı, su kullanımını yasaklayıcı bir mahiyete bürünebilir.

 

Türkiye’deki durum da bu anlayışı yansıtmaktadır. Çiftçilerden bakım ve işletme masrafları istenmekte, ana yatırımlar ise genel bütçeden karşılanmaktadır. Ancak Türkiye’de esas sorun zamanında toplanamayan paralardır. Her ne kadar ilgili kanunda, gecikme nedeniyle oluşacak faiz ve anaparanın Amme Alacaklarının Usulü Hakkındaki kanuna göre tahsil edileceği belirtilse de uygulamada sık sık aflar söz konusu olmakta ve etkili bir tahsil sistemi yerleştirilememektedir.

 

Çevresel açıdan tam bir felakete sürüklenmeden önce özellikle GAP bölgesinde etkili bir fiyatlandırma politikasının uygulanması gerekmektedir. Böylece hem toprak ve su kaynaklarının korunması sağlanmış olacak hem de ürün veriminde artışlar sağlanabilecektir. Fırat havzasındaki sulama faaliyetlerinin etkinleştirilmesi aynı zamanda hem Suriye ile Türkiye arasındaki su ihtilafının çözümüne katkı sağlayacak, hem de bölgedeki barajlardan daha çok elektrik enerjisi elde edilmesi de mümkün olabilecektir.

 

Kaynakça

 

1. DPT, Su Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu,  2001, s.38.

2. DSİ, Haritalı İstatistik Bülteni, Ankara, 1999, s.84

3. DPT, 2001,s.30.

4.  F. Cenap Erdoğan, Ergün Döker, “Türkiye’de Katılımcı Sulama Yönetimi Çalışmaları”, GAP, 2. Urfa-Harran Kalkınma Sempozyumu, A.İ. Bağış (ed.), Ankara,2002, s.293-294.

5.  Resmi Gazete, “ DSİ Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkındaki Kanun”, 25/12/1953, sayı:8592.

6.  Olcay Ünver, Rajiv K. Gupta, “Water Pricing: Issues and Options in Turkey”, 2003, s.6-7

7.  Resmi Gazete, 25/12/1953.

8.  Faruk Cenap Erdoğan, Ergün Döker, s, 302.

9.  DPT, “Su Kaynaklarının Yönetimi”, Ankara, 1997, s.53.

10.  Resmi Gazete, 25/12/1953.

11.  Faruk Cenap Erdoğan, s.302.

12. Olcay Ünver, Rajiv K. Gupta, 2003, s.9.

13. a.g.e, s.10.