Türkiye İçindeki Suriye: Türkiye’nin Sınır İllerinden Gözlemler

ORSAM -
ORSAM ekibi olarak Suriye olaylarının insani boyutunun Türkiye üzerinde yarattığı etkiyi anlamak ve Türkiye’nin Suriye sınırındaki illerindeki durumu görmek amacıyla yaklaşık bir haftalık bir saha çalışması gerçekleştirdik. Bu kapsamda, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay’da incelemeler yaptık, bölge halkı ve yetkililerle görüştük. Saha çalışması sırasında özellikle Türkiye’ye gelen Suriyelilerin yerleştikleri şehirlerdeki bıraktıkları etki ve yaşanan değişimi incelemeye çalıştık. Bu yazıda sınır illerindeki gözlemlerimizi yansıtmaya çalışacağız.
 
Suriye’de 2011 yılının Mart ayında başlayan halk gösterileri sonrası Beşar Esad yönetiminin gösterilere karşı gösterdiği sert tavır neticesinde gösterilerin rejime karşı silahlı mücadeleye dönmesinin ardından iç savaş boyutuna ulaşan olaylar belki de en çok Türkiye’yi etkiledi. Bu etki siyasi ve güvenlik boyutunun yanı sıra sosyal ve ekonomik olarak da Türkiye’yi pek çok açıdan önlem ve sorumluluk almak zorunda bıraktı. Bu noktada en önemli meselelerden birini Türkiye’ye Suriye’deki savaş sonrası akın eden ve sayıları her geçen gün artan Suriyeli sığınmacılar oluşturuyor. Şimdiye kadar Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) tarafından Hatay'da 5, Şanlıurfa'da 2, Gaziantep'te 3, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adıyaman ve Adana'da olmak üzere 14 çadır kent, Kilis, Şanlıurfa ve Gaziantep'te1'er olmak üzere toplam 3 adet konteynır kent kuruldu. Yeni konteynır ve çadır kentlerin de oluşturulması planlanıyor. Yeni yapılacak çadır ve konteynır kentlerin Şanlıurfa ve Kilis’e kurulması bekleniyor. Bu çadır ve konteynır kentlerde yaşayan Suriyeli sığınmacı sayısı 200 bini bulmuş durumda. Ancak Türkiye’nin sınır illerindeki halk, çadır ve konteynır kentler dışında şehir içlerinde yaşayan Suriyelilerin sayısının 300 bini bulabileceği dile getiriliyor. Türkiye Suriye’den gelenlere “açık kapı” politikası uyguluyor ve Suriyelilerin geçişleri son derece kolaylaştırılmış durumda. Pasaportu olan Suriyeliler Türkiye’ye girerken sadece pasaportunu göstererek geçiş yapabiliyor. Geçiş yapılabilen sınır kapılarında inanılmaz bir insan trafiği yaşanıyor. Türkiye-Suriye sınırında 12 sınır kapısı bulunuyor. Ancak savaş nedeniyle bunların hepsi açık değil. En yoğun geçişlerin yapıldığı sınır kapıları olan Akçakale, Cilvegözü, Öncüpınar gibi geçiş noktalarındaki hareketlilik şaşırtıcı düzeyde. Sınırın Suriye tarafında Özgür Suriye Ordusu’na ait bayraklar dalgalanıyor ve neredeyse kontrol yok gibi. 1 saat içerisinde Türkiye’ye pasaportuyla giriş yapan kişi sayısı 500’ü bulabiliyor.
 
Bu durum sınır il, ilçe, belde ve köylerdeki ekonomik etkileri beraberinde getiriyor. Suriye’den Türkiye’ye günübirlik çalışmak için girenlerin olduğu bile ifade ediliyor. Bu da bölgede yaşayan Türk vatandaşları için zaten var olan işsizlik sorununu daha da derinleştiriyor. Suriyelilerin Türkiye’ye girmeye başlamasıyla birlikte işçi fiyatlarında düşüş olduğu hemen hemen her bölgede şikayet edilen bir konu halini almış durumda. İş bulmakta zorlanan ya da geçici işlerde çalışan Türk vatandaşları şimdi iş bulamamaktan şikayetçi durumdalar. İşverenler ise daha düşük ücretli işçi bulmaktan pek de şikayetçi değiller. Suriyelilerin Türkiye’ye girişiyle birlikte işçi ücretlerinin neredeyse 5’te 1’e düştüğü söyleniyor. Bu durum işverenler için avantaj sağlarken, işçiler için geçim sıkıntısını arıtıyor. Öte yandan Suriyelilerin Türkiye’ye girişinden sonra pazar fiyatları da artmış durumda. Özellikle sınır ilçe ve köylerde yaşayan halk fiyatların artmasından da oldukça şikayetçi. Aynı fiyat artışlarını diğer ilçelerde de görmek mümkün. Özellikle konut kiralarında büyük bir artış yaşanıyor. Söylenenlere göre sınır ilçelerde kiralık ev bulmak neredeyse imkansız. Bulduğunuz evlerin fiyatları da çok yüksek. Türkiye’nin Suriye sınırındaki ilçelerin birçoğu şantiye alanına dönmüş. Özellikle Akçakale ve Ceylanpınar’da yeniden yapılanma ciddi boyutlarda. Arsa sahipleri şimdi Suriyelilere kiralamak için evler inşa ediyorlar. Birçok ev sahibi ve kiracı arasında sorun olduğu söyleniyor. Zira ev sahipleri ucuza oturan kiracılarını evlerden çıkarak Suriyelilere daha pahalı fiyatlara kiralamak istiyor. Bu da ev sahipleri ve kiracılar arasında probleme yol açıyor. Sınırı geçen ve Türkiye’nin sınır bölgelerine yoğun olarak yerleşen Suriyelilerin güvenlik ve asayiş problemleri de yarattığı söyleniyor. Suriye halkı sınır bölgelerde o kadar yoğunlaşmış ki bazen kendinizi Suriye’de yaşıyor hissedebilirsiniz. Örneğin Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinden Akçakale ilçesine giderken kullanılan tali yolda gördüğümüz 10 araçtan 7’si Suriye plakalıydı. Bu durum geçişkenliğin açık göstergesi.
 
Sınır bölgelerindeki geçişkenlik pek çok yeni faaliyet doğurmuş durumda. Sınır ticareti açısından ilginç durumlar ortaya çıkmış durumda. Sınır ticaretine ilişkin bu tarz bir duruma Şanlıurfa’nın Akçakale Sınır Kapısı’nın olduğu bölgede rastladık. Akçakale Sınır Kapısı’nın hemen yanındaki boş arazide araba pazarı kurulmuş durumda. Özellikle Bulgaristan ve Romanya plakalı lüks otomobiller Türkiye’deki fiyatlarının neredeyse 4’te biri fiyatına satılıyor. Burada konuştuğumuz ve babasının arabalarını sattığını söyleyen 12-13 yaşlarındaki bir çocuk, “Suriye’de devlet kalmadı. Buradan aldığınız araçları Suriye’de Halep’e götürüp 100 dolar verip, Suriye plakası taktırarak Türkiye’de kullanabilirsiniz. 6 ayda bir çıkış-giriş yapmanız yeterli.” diyerek bizi şaşırtıyor. Bu araçların Bulgaristan ve Romanya’dan nasıl temin edildiğini sorduğumuz bir başka kişi, “bu ülkelerde bu araçlar çok ucuz. Biz de oradan alıp üzerine biraz fiyat koyarak Türkiye’de rahatlıkla satabiliyoruz.” diyor. Öte yandan Türkiye’den Suriye giden yardımlar da yeni bir ticaret kapısı olmuş. Suriye’deki bazı çetelerin Türkiye’den giden yardım malzemelerine el koyarak Türkiye’ye kaçak yollarla soktuktan sonra yeniden daha az fiyata satabildiğini öğreniyoruz. Yetkili makamlar bu kaçak ticaretle mücadele etmeye çalışıyor. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesini ziyaret ettiğimiz gününün bir gün öncesinde sınırdan geçirilmeye çalışılan 4600 küçükbaş hayvanın Türk yetkili makamlar tarafından yakalandığı söyleniyor.
 
Türkiye’nin komşu ülkeleri arasından en uzun sınıra sahip olduğu Suriye’den kaçak geçişlerin de olduğu biliniyor. 877 km’lik sınır hattı boyunca eski “kaçakçı” yolları şimdi Suriyeliler için güvenli limana (Türkiye) sığınmak için kullanılıyor. Sınırın pek çok noktasından geçişlerin yapıldığını sınır köylerinde yaşayanlar hiç saklamadan söylüyor. Ayrıca kaçak insan geçişi de engellenmeye çalışılıyor. Sınır bölgesinde görüştüğümüz kişiler kaçak olarak Türkiye’ye giren ya da girmeye çalışan kişilerin yakalanarak sınır dışı edildiğini söylüyor. Sınırdışı edilen insan sayısının sadece bir sınır kapısında günlük 500-1000’e kadar ulaşabildiği ifade ediliyor. Pek çok kişi sınırın öteki tarafındaki akrabalarını yanına almış durumda. Aslında Türkiye-Suriye sınır hattının ne kadar yapay bir hat olduğu bölgeye gidince çok açık bir şekilde anlaşılıyor. Sınırı demiryolu hattı oluşturuyor. Osmanlı Devleti döneminde bir arada yaşayan halklar, köyler, kasabalar sadece bir çizgi ile ikiye bölünmüş durumda. Bu yüzden sınırın her iki tarafı da bölge halkı tarafından aynı isimle anılıyor. Yani Mardin’in Kızıltepe ilçesine bağlı sınır köyü olan Şenyurt’un ismi bölge halkı için halen Dirbesiye. Dirbesiye, Şenyurt’un tam karşı tarafından Suriye sınırları içerisinde yer alan bir yerleşim yeri. Ancak halk halen bu ismi kullanıyor. Ya da Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesi bölge halkı tarafından Ras al Ayn olarak ifade ediliyor. Çünkü sınırlar çizilmeden önce buralar tek isimle anılıyordu ve her sınırın iki tarafında da akrabalar bulunuyordu. Şimdi de bu durum hiç değişmeden devam ediyor. Halen akrabalık ve hatta aşiret ilişkileri korunuyor. Yani Suriye’nin sınır hattındaki toplumsal yapıyı anlamak için Türkiye’nin sınır boyunu incelemeniz yeterli. Çünkü Türkiye tarafında hangi aile ya da aşiret yaşıyorsa, sınırın Suriye tarafında da akrabaları yaşıyor. Suriye’den gelen kişiler Türkiye’deki akrabalarının yanına sığınıyor. Suriye’deki durum nedeniyle akrabalarını yanlarına almak isteyenler onlara maddi ve manevi yardımın yanısıra konaklama ve iş bulmada da yardımcı oluyorlar. Bu bir anlamda eski dönemdeki aşiret ve akraba bağlılıklarını yeniden güçlendiriyor. Yani Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle Türkiye’deki aileler Suriye’deki akrabalarıyla daha yakından ilgileniyor. Bu da ilişkileri güçlendiriyor. Ancak bu durumun devam etmesi bütün Türkiye’yi olumsuz etkileyebilecek gibi görünüyor. Zira sınır köylerinde konuştuğumuz kişiler Türkiye’ye getirdikleri akrabalarını iş bulabilmek için mevsimlik işçi olarak İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesine götürüyor. Pek çok Suriyeli İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesindeki tarım arazilerinde çalışmaya başlamış. Bütün Suriyelileri zan altında bırakmadan söylenecek olursa, işsizlik ve yetersiz maddi imkanlar Türkiye’de toplumsal problemlere yol açabilecek gibi görünüyor. Beşar Esad’ın ne zaman gideceği ya da yerine gelecek kişilerin kim olacağına ilişkin kimse bir tahmin yapamıyor. Eğer Beşar Esad giderse Suriye’de ne olacak, yerine kim gelecek, Suriye ne kadar sürede toparlanacak ya da toparlanabilecek mi, Türkiye’deki Suriyeliler ne olacak? Bu sorular hem sınır bölgesinde yaşayan halkın hem de Suriyelilerin kafasını karıştıran sorulardan bazıları. Ama şu bir gerçek ki Türkiye ve Suriye artık çok iç içe geçmiş ve ayrılması sancılı olacak gibi gözüküyor.