Türkiye-Katar Ortaklığının Ticari Boyutu

2017 yılının Haziran ayında Körfez bölgesi son yılların en gergin dönemlerinden birisine şahitlik etmiştir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin başını çektiği ve Mısır ve Bahreyn’in de eklemlendiği “Arap Dörtlüsü” ülkeleri, “terörizmi finanse ettiği” iddiası ile Katar’a hava, deniz ve karadan abluka uygulamaya başlamış ve bu ülke ile olan bütün diplomatik ve ticari bağlarını kesmişlerdi. Krizin başlangıcından yaklaşık yirmi ay sonra, Suudi Arabistan ve BAE’nin isteklerinde direttiği görülürken, Katar’ın bu abluka sürecinde özellikle Türkiye ile ortaklığı hasebiyle halen güçlü bir durumda olduğu belirtilebilir.

Son dönemde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamed El-Sani’nin karşılıklı olarak sık sık resmi ziyaretlerde bulunmaları siyasi ilişkileri canlı tutmuştur. En üst düzeydeki diplomatik temaslar, Türkiye-Katar ilişkilerinde ekonomik anlamda da canlılığı beraberinde getirmiştir. Türkiye ve Katar arasında Yüksek Stratejik Komite seviyesindeki görüşmeler aracılığıyla ivme kazanan ticari ve siyasi ilişkiler, abluka sonrasında Katar’ın bölgede yalnız kalmadığının en büyük göstergelerinden biridir. Ablukayı takip eden aylarda da Katar, ticari ilişkilerini çeşitlendirme politikalarını sürdürmüştür. Nitekim Katar Emiri, Körfez Krizi’nin olumsuz etkilerine rağmen Katar’ın toplam ihracatını yüzde 18 seviyesinde artırdığını ve bu sayede harcamalarını yüzde 20 oranında düşürdüğünü belirtmiştir.

Katar’ın Türkiye’de bulunan 20 milyar doların üzerindeki yatırımları dikkate alındığında, ticari ilişkilerde bir ivme yakalanmış olması iki ülke diplomasisi adına da bir başarıdır. 2018 yılının Ağustos-Eylül döneminde, Türkiye ve ABD ikili ticari ilişkilerinin finansal dalgalanmalara sebep olması sonucunda Katar, Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yatırım taahhüdünde bulunmuştu.[1] 15 milyar dolarlık yatırım taahhüdünün ilk adımı olarak, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve Katar Merkez Bankası arasında 17 Ağustos 2018 tarihinde, 3 milyar dolarlık Swap Anlaşması imzalanmıştı. Swap anlaşmasının temel hedefi Türkiye ve Katar arasındaki ticaretin yerel para birimleri üzerinden yapılmasını sağlaması ve iki ülke arası ticaretin kolaylaştırılmasıydı. Bunun yanında anlaşmanın en temel hedefi ise finansal istikrarın sağlanmasına katkı yapılmasıydı.

Krizlerin ardından gerçekleştirilen anlaşmaların yanında, uzun dönemli göstergelere bakıldığında Türkiye-Katar ortaklığının gerçek boyutu ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan, Türkiye’nin Katar’a ihracatı, 2018 yılında yüzde 62 oranında artarak 1 milyar 19 milyon dolar seviyesine ulaşmıştır.[2] 2017 yılındaki verilere bakıldığında Türkiye’nin Katar’a ihracatı 630 milyon dolar seviyesinde idi. Bu rakamlardan anlaşıldığı üzere, sadece son bir yılda Türkiye’nin Katar’a yaptığı ihracat neredeyse ikiye katlanmıştır. Türkiye-Katar ticari ilişkilerin artarak devam etmesi ve 2019 yılında Türkiye’nin Katar’a ihracatının 1,5 milyar dolar seviyesine erişmesi beklenmektedir. Ayrıca, iki ülke arasındaki ticaret hacminin de 1.3 milyar dolar seviyesinden 2 milyar dolar seviyesine ulaşması öngörülmektedir.[3]

İki ülke arasındaki temaslar sadece resmi ziyaretlerin yanında, ekonomik forumlardaki üst düzey görüşmelerle de devam etmektedir. Bu anlamda yakın zamanda Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Doha Forumu’nda Türkiye, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak ile yüksek düzeyde temsil edilmiştir. Bu gelişmeler, ikili ilişkilerde güveni artırmış ve yüksek düzeyli görüşmelerin sayısında gözle görülür bir artış sağlamıştır. Ayrıca, Türkiye ve Katar, ticari işbirliği yanında, askeri işbirliği de yapmaktadır. Katar, Türkiye’den savunma sanayi ürünleri satın almaktadır. 2017 yılı dahilinde Türk ve Katarlı şirketler arasında toplam 4 milyar dolarlık savunma anlaşmaları imzalanmıştır.

Bu gelişmelere ek olarak, Katar, Aralık 2018’de tek taraflı olarak OPEC’ten ayrılacağını açıklamıştır.[4] Katar, 1961 yılından bu yana üye olduğu örgütten ayrılma sebebi olarak sıvılaştırılmış doğalgaz üretimini artırma hedefini gerekçe olarak göstermiştir. Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz üretim kapasitesi yıllık 77 milyon ton olarak ifade edilmektedir. Bu kapasiteyi 2023 yılına kadar yüzde 43 oranında artırma hedefi de Katar’ın sıvılaştırılmış doğalgaz üretimindeki ciddiyetini ortaya koyan bir gelişme olarak görülmelidir. Ayrıca, Türkiye Katar’dan sıvılaştırılmış doğal gaz ithal etmektedir ve Türkiye ve Katar arasındaki ticaret Suriye ve Irak rotasından ziyade büyük oranda İran üzerinden gerçekleşmektedir.

Katar, OPEC’ten ayrılma kararının yanında, 9 Aralık 2018 tarihinde Riyad’da düzenlenen Körfez İşbirliği Konseyi zirvesine bir tepki olarak düşük düzeyde katılım gösterdi. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in, Katar Emir’ine gönderdiği davet mektubu, Suudi Arabistan’ın KİK içerisindeki lider konumunu sağlamlaştırma ve prestij elde etme amacından başka bir şey ifade etmemekteydi ve Katar Emiri’nin zirveye katılmayarak buna fırsat vermediği anlaşılmaktadır.

Bunun yanında Katar’ın ticari ortaklarını artırma politikası da bölgede cevapsız kalmış değildir. Umman ve Kuveyt’in Körfez Krizi’nin başından beri keskin bir şekilde Suudi Arabistan ve BAE tarafında olmadığını ve tarafsız kaldığını söyleyebiliriz. Bu iki ülkenin bir taraf tutma konusunda aşırılıktan kaçınmaları, krizin çözümünde kısıtlı da olsa arabuluculuk rolü oynamalarına imkan sağlamıştır. Umman, Kuveyt ve Katar arasında bir yakınlaşma yaşanmasında, 2018 Aralık ayında Umman’da “Made in Qatar” fuarı açılması, 240’ın üzerinde Katarlı firma Umman’a gelerek işbirliği olanaklarını araştırması ve bu üç ülke arasında deniz ticareti için yeni bir rota oluşturulması gibi gelişmeler etkili olmuştur.[5] Söz konusu deniz yolu, Katar, Umman ve Kuveyt limanlarına uğrayacak gemiler için oluşturulmuştur. Bu gelişmeler ışığında, Katar’ın da son dönemde Umman’a yatırımlarını artırdığı belirtilebilir. Umman ve Kuveyt’in üstü kapalı şekilde Katar ile işbirliği içerisinde olmaları, Katar’ın Körfez krizi ile izole edilme girişimini engellemiştir. Yine 2019 Ocak ayında, Körfez Krizi’ni çıkmaza sokan bir başka gelişme, ABD Dışişleri eski bakanı Rex Tillerson tarafından Körfez Krizi’ni çözmekle görevlendirilen Anthony Zinni’nin , istifasıydı.[6] Zinni’nin istifa gerekçesi ise, Arap ülkelerinin krizin çözümü konusundaki isteksizlikleri idi. Bu gelişme de ABD’nin Körfez krizinin çözümünde isteksiz olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanında Zinni’nin istifası abluka uygulayan tarafın haksız olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, Suudi Arabistan ve BAE’nin Katar’ı “yola getirme” projelerinde başarısız oldukları görülmektedir. Katar, gerek bölgesel ortakları ve gerekse hiç bir aktöre kapıyı kapatmama politikası ile ablukanın olumsuz etkilerini en aza indirmeyi başarmıştır. Bu bağlamda, son sekiz ay içerisinde Katar’ın Türkiye’den ithalatı iki katına çıkmış ve Türkiye-Katar ticaret hacmi 700 milyon dolar civarında artmıştır. Tekrar etmek gerekirse, gelişen Türkiye ve Katar ilişkileri, bölgesel dinamiklerin zorlamasıyla ortaya çıkan bir yakınlaşmadan ziyade, ortak bilincin, işbirliği iradesinin ve iki ülkenin etkin diplomasisinin bir ürünüdür. Arap Dörtlüsü’nce uygulanmakta olan ablukayla daha da hareketlenen ilişkilerin, daha da güçlenerek devam edeceği öngörülebilir.