UNDP, Arap Bölgesinde Su Yönetişimi Başlıklı Raporunu Yayınladı

Dr. Tuğba Evrim Maden, ORSAM Su Araştırmaları Hidropolitik Uzmanı
Ortadoğu kurak-yarı kurak iklim kuşağındadır ve dünyada gerçekleşen ortalama yağışın yaklaşık yüzde 2,1’i bu bölgeye düşerken, yıllık ortalama yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 2,1’ini içermektedir.  Yenilenebilir su kaynakları orandan anlaşıldığı gibi kısıtlıdır ve bölgenin yüzey sularının yüzde 65’i ise bölge dışından kaynaklanmaktadır.  Yenilenebilir ve yenilenemeyen su kaynakların yoğun ve sürdürülebilir olmayan kullanımı su kıtlığı tehlikesini arttırmaktadır.  Bu özellikleri ile Ortadoğu su savaşları veya çatışmaları senaryolarında lanse edilen ilk bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.
30 Kasım 2013 tarihinde UNDP, Arap ülkelerinin de su kıtlığının yönetimi ve geleceğin güvenliğini sağlamaya ilişkin bir rapor yayımlanmıştır.* Rapora göre, Arap coğrafyası içinde 23 ana su havzası yer almaktadır. Bu havzaların en önemlileri Nil, Fırat –Dicle, Ürdün, Asi, Nahr Al Kebir ve Senegal havzasıdır. Ayrıca, rapora göre, Arap ülkelerinde tahmini toplam baraj kapasitesi 363,27 kilometreküptür.  Baraj kapasitesi dağılımında dört ülke bayrağı önde götürmektedir. Bunlar sırasıyla; Mısır( 168, 2 km3), Irak( 151,8 km3), Suriye (19,7 km3 )ve Fas’tır  (16,9 km3 ). Bölgenin bir diğer önemli kaynağı ise yeraltı sularıdır. Kullanılan suyun yüzde 50’si yeraltı sularından temin edilmektedir. Bu rakam Arap yarımadasında yüzde 84’lere ulaşmaktadır. Özellikle Kuzey Afrika ve Arap yarımadasında yeraltı suları büyük oranda yenilenemeyen ve fosil akifer özelliğindedir ve yukarıda bahsettiğimiz gibi Mağrip ve Arap yarımadasında su ihtiyacının büyük bir kısmı bu yer altı sularından temin edilmektedir. 15.000- 25.000 yaşları arasında olan Fosil akiferlerin hidrolojik çevrim sistemine dahil değildir yani diğer yeraltı suları gibi yağmur, kar veya başka bir nehirden beslenmemektedir, bu nedenle sonlu kaynaktırlar ve kullanımlarının sürdürülebilir olması gerekmektedir.   Aşırı çekim sonucu varlıkları tehdit altında olan yer altı sularının kalitesi tarımsal, sanayi ve evsel kullanımlardan olumsuz yönde etkilenmektedir.
Arap ülkelerinde bir diğer önemli su kaynağı ise desalinasyondur. Dünya desalinasyon kapasitesinin yarısından fazlası Arap ülkelerinde gerçekleştirilmektedir.  Bu ülkelerde gerçekleşen günlük deseline edilmiş su miktarı 24 milyon metreküptür.  En büyük desalinasyon kapasitesi Körfez ülkelerine aittir. Körfez ülkelerinde şehirlerin ihtiyacı olan suyun yüzde 55’i desalinasyondan karşılanmaktadır. Desalinasyon, ekonomik ve enerji açısından büyük maliyetleri olan bir yöntemdir.  Metreküpü 1,50- 4 ABD doları arasında değişen desalinasyon, yeni yöntemler ile özellikle ters ozmoz yöntemi ile metreküpü 50- 80 cent’e düşmüştür.
Raporda ayrıca, son yıllarda birçok konferansında temasını oluşturan su-enerji-gıda bağlantısına dikkat çekilmiştir. Özellikle söz konusu ülkelerin gıda güvenliği endişesi, bölgede yer alan su kaynaklarının üzerindeki baskıyı ve rekabeti arttırmıştır. Su kaynaklarının yüzde 80’ler civarında tarım amacıyla kullanılmasına karşın bu ülkelerin 1990’dan sonra tahıl ithali iki katına çıkmıştır. Raporda, ulusal gıda güvenliği için hükümetlerin tarımsal üretkenliği geliştirmesi, su verimliliğinin maksimize edilmesi, sanal su ticaretini arttırılması, bölgesel tarımcılığın su, toprak ve finans kaynakları ile entegrasyonunun sağlanması tavsiye edilmektedir. Günümüzde Arap bölgesi olarak tarif edilen coğrafyada tüketilen gıdanın yarısı ithal edilmektedir, önümüzdeki 20 yıl içerisinde bu rakamın yüzde 64’e çıkacağı öngörülmektedir.  
Bölgede yaşanan su sıkıntısı alternatif kaynak olarak desalinasyonu ön plana çıkarmakta ve bu durumda enerji tüketimini etkilemektedir. Bölgede enerji tüketiminin yıllık artış oranı yüzde 3-4 olarak ifade edilmektedir. Bu rakam dünya ortalamasının iki katıdır. Elektrik üretiminin yıllık artış oranı ise yüzde 6-8’dir ve bu rakamda dünya ortalamasının üç katıdır.  Bu hızlı büyüme neden olarak bölge ülkelerinin genelinde elektriğin süspanse edilmesi, nüfus artışı, uzun kurak dönemler ve hızlı şehirleşme gösterilmektedir.
Değişen iklim koşulları, nüfus, şehirleşme ve diğer koşullar bir araya geldiğinde rapora göre, 2025 yılında Arap ülkelerinde su arzı 1960 yılındaki su arzının yüzde 15’i olacaktır. Ortaya konulan kötümser tablo, su güvenliğinin sağlanması ile değişebilecektir.
UNDP, raporuna göre erişimi gün geçtikçe zorlaşan su kaynaklarının güvenliği için etkin yönetim, iyi yönetim prensipleri ve uygulamaları gerekmektedir. Ayrıca, bu yönetimin ekonomik, sosyal, politik ve çevresel değişimlere hızla uyum sağlayabilecek tümleşik bir yapıya sahip olması şarttır. Ayrıca, belirtmek gerekir ki politik niyet yasal, kurumsal ve ekonomik altyapıyı hazırlayarak etkin bir yönetimin sağlanmasında önemli bir role sahiptir.
 Arap coğrafyasında nüfus artışı, hızlı şehirleşme, iklim değişimi su kaynakları üzerinde baskıyı arttırırken, arz ve talep arasında uçurum yaratmaktadır. Ortadoğu’da artan su talebini karşılayabilmek için kullanılan konvansiyonel (yüzey suları ve yer altı suları) ve konvansiyonel olmayan (desalinasyon, arıtılmış atık su, yağmur hasadı, bulut tohumlama ve sulama drenaj suyu)  su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir bir yönetime ihtiyacı vardır. İyi su yönetiminin ise adil, şeffaf, hesap verilebilir, çevresel ve ekonomik sürdürülebilir, paydaş katılımlı, güçlendirilmiş ve sosyo-ekonomik gelişim ihtiyaçlarına duyarlı olmalıdır.  Ayrıca, yukarıda da bahsettiğimiz söz konusu ülkelerin konvansiyonel kaynaklarının yarısından fazlası sınıraşandır. Sınıraşan sular da bölgede yönetim açısından noksanlıklar teşkil etmektedir. Öncelikle, sınıraşan sularla ilgili ülkeler arasında kapsamlı anlaşmalar yoktur. Genelde anlaşmalar ikili ve kısıtlı ya da hiç yoktur. Raporda, söz konusu sulardan hakça ve makul faydalanabilmek için bölge dışı kıyıdaşlarla da işbirliği yapılmasının önemini de vurgulamıştır.
 

*Raporun kapsadığı bölge ülkeleri, Mauritania, Iraq, Comoros, Sudan and South Sudan, Somalia, Lebanon, Morocco,  Syria, Egypt, Oman, Tunisia, Djibouti, Algeria, Palestine, Jordan, Libya, Bahrain , Saudi Arabia, Yemen, Qatar, UAE, Kuwait