Ürdün’de Yaşanan Su Sorunu ve Etkileri

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı ORSAM Su Program temaden@gmail.com
Ortadoğu gibi kurak ve yarı kurak iklim kuşaklarında yer alan bölgelerde; yağışların yanı sıra  nehir ve göl gibi yüzey sularının yeterli olmaması nedeniyle mevcut su ihtiyacı yeraltı sularının yoğun kullanımı ile sağlanmaktadır. Yeraltı sularının kontrolsüzce kullanımı yeraltı su seviyelerinde büyük düşümlere,  tuzlu su girişimine, su kalitesinin bozulmasına ve hatta kuyuların kurumasına neden olmaktadır. Ayrıca, yüzeyde toprak kaymalarına ve Ölüdeniz çevresinde de görüldüğü gibi büyük çöküntülerin oluşmasına neden olmaktadır.   Ortadoğu bu yıl, 1970’lerden günümüze en kurak dönemi yaşamaktadır. Özellikle, Ürdün, Lübnan, Türkiye ve Irak ve Suriye’de kurak dönem nehirlerde su seviyelerin düşmesine neden olmuş, tarım sektörüne zarar vermiştir. Kurak geçen bu dönem sürecinde de yeraltı suları yoğun olarak kullanılmaktadır.     Ürdün’ün toplam yenilenebilir su kaynağı potansiyeli yılda 682 milyon metreküptür. Toplam yenilenebilir yeraltı su miktarı ise yılda 450 milyon metreküptür.  Ürdün’ün ana su kaynağı yeraltı sularıdır.  Buna ilave olarak yenilenemeyen su kaynakları - fosil su olarak tanımladığımız yeraltı suları da Ürdün’ün su bütçesinde yer almaktadır.  Sürdürülebilir verimi temel alırsak yılda çekilebilecek yenilenebilir yeraltı suyu miktarı 275 milyon metreküptür.  Son yıllarda yeraltı suları yoğun kullanımı daha da artmış ve fazladan çekim miktarı yılda 200 milyon metreküpe ulaşmıştır. Şu anda su çekilen  7 havzada yeraltı sularında meydana gelen çekim emniyetli verimin yüzde 135’ten yüzde 225’e çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeraltı suyunun aşırı çekimi Ürdün’ün kuzey bölgesinin su ihtiyacını karşılayan ve sulak alanları 1990’larda kuruyan Azraq bölgesinde gözlenmektedir.    Bilindiği gibi Ürdün, kişi başına düşen su miktarı açısından Dünya’daki en fakir dört ülkeden biridir. Su sıkıntısına karşın birçok uzun yıllardır proje geliştiren Ürdün en son 2013 yılının sonunda Disi akiferinden, Amman ve diğer vilayetlere su taşıyacak olan projeyi hayata geçirmiştir.  Ürdün’de su kaynakları üzerindeki en büyük baskı nüfus, tarım ve iklim unsurlarıdır. Nüfusun etkisi, 2011 yılından itibaren, Suriye’de meydana gelen iç savaş sonucu ortaya çıkan göç nedeniyle daha da artmıştır. Resmi kayıtlara göre şu anda Ürdün’de 607 bin Suriyeli göçmen bulunmaktadır.  Ürdün’ün kuzey bölgesinde, bu bölge Suriyeli göçmenlerin ve kampların bulunduğu bölgedir, kişi başına düşen günlük su miktarı 88 litreden, 66 litreye düşmüştür. Bununla birlikte Ortadoğu bu yıl son 50 yılın en kurak dönemini yaşanmaktadır. Ürdün’de bu yıl normal yağış oranlarının 1/3’ünden az yağış alırken, barajların doluluk oranı yaz öncesi yüzde 43 seviyelerindedir.  Bu durum karşısında ihtiyaç yeni kuyuların açılması giderilmeye çalışılmaktadır.   Ürdün’de tarımın gelişmesi 1970’lere dayanmaktadır ve yeraltı sularının yüzde 70’i tarım amacıyla kullanılmaktadır.  Tarımda kullanılan pestisit ve gübreler ise zaten kısıtlı olan su kaynaklarının kalitesini bozmaktadır.    Yukarıda bahsettiğimiz Disi akiferi 50 yıl boyunca yılda 125 milyon metreküp su sağlayabilirken, Jafer havzası yılda 18 milyon metreküp sağlamaktadır. Fosil akiferlerin toplam su miktarı yılda 143 milyon metreküptür.   Disi akiferinden su transferini sağlayan Disi Su Taşıma Projesi, 325 kilometrelik çelik borularla yılda 100 milyon metreküp yüksek kaliteli suyu yaklaşık 25 yıl boyunca vilayetlere taşıyacaktır. Projenin planlaması yapılırken Suriye’nin durumu ve Suriyeli göçmenler söz konusu değildi. Ürdün’de yapılan saha çalışmasında yetkililerden alınan bilgiye göre; projenin ömrü nüfus artışı nedeniyle daha kısa olacaktır.   Yeraltı sularını yoğun olarak kullanan Ürdün gelecek dönemlerde bu sorunun üstesinden nasıl gelecektir sorusu karşımıza çıkmaktadır. Kısa dönemde kurak dönemi aşmak için Ürdün Su Otoritesi, Amman 140 km güneyinde Karak vilayeti sınırları içerisinde olan Al Qatraneh kuyularının kapasitelerini arttırmaya karar vermiştir.  Yine ek olarak Tafileh vilayetinin Hassa bölgesinde yeni kuyuların açılması gündeme gelmiştir. Karak vilayetinin su ihtiyacı içinde Lajjoun bölgesinde kuyulardan su çekilmeye başlanmıştır.   Yeraltı suyunun yoğun kullanılması ile birlikte en büyük sorun kontrol dışı olan yasadışı kuyulardır, bu kuyular özellikle tarım amacıyla açılmış olup sayıları yaklaşık 1500 civarındadır. Kontrolsüz olarak kullanılan bu kuyular, yeraltısu seviyelerinde büyük düşümlere neden olmaktadır.   Sonuç olarak; hâlihazırda su kıtlığı çeken ülkeler arasında olan, gerek artan nüfus gerekse yaşanan kuraklık nedeniyle Ürdün’ün gelecek dönemde su sıkıntısı daha çok artacaktır.  Su sıkıntısı özellikle su kaynaklarının büyük oranda kullanıldığı tarım sektörünü ve bu sektöre bağlı yüzde 15’lik nüfusu doğrudan etkileyecektir.  Geçen yıl Ürdün’ün, buğday ithalat oranı yüzde 97’dir. Besin maddesi ithalat oranı ise yüzde 90’dır. Bu durum ülkede gıda fiyatlarının artmasına neden olmaktadır. Gıda temininde dışarıya bağımlı olmak  ülkenin gıda güvenliği açısından  endişe yaratmaktadır. Bu konuda tarım sektöründe, az su tüketen ürün deseninin teşvik edilmesi ve yüzde 90 oranında su tasarrufu sağlayan damla sulama tekniğinin kullanımı desteklenerek ülke içinde üretilen gıda miktarında artış gerçekleştirilebilir.   Bu nedenle,  artan su ihtiyacı ve değişen iklim şartları denklemi içerisinde olan Ürdün, gelecek dönemlerde su kaynakları yönetimine ilişkin su tasarrufu ve koruma odaklı bir yönetime yönelmesi gerekirken,  konvansiyonel olmayan alternatif yeni su kaynaklarını da (desalinasyon, acı suyun arıtımı, atık suyun tekrar kullanımı, başka ülkeler veya havzalardan su transferi gibi)  yaratması gerekmektedir.   Yeraltı sularının yoğun ve kontrolsüz kullanımına neden olan kaçak kuyuların kapatılması veya kayıt altına alınması zaruridir. Ayrıca gün geçtikçe bozulan,  toprak ve ürün kalitesini de etkileyen su kaynaklarının izlenmesi ve kirliliğinin önlenmesi şarttır.  Bununla birlikte artan nüfus beraberinde kirliliği de getirmektedir özellikle kampların olduğu bölgelerde atık suyun nasıl bertaraf edildiği önemli bir sorundur ve büyüyen bu sorun karşısında kamplarda bu işten sorumlu kurumlar yetersiz kalmaktadır.  Evsel atık suyun arıtılıp bertaraf edilmesi yeraltı sularının kalitesi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu konuda hem teknik hem de yasal olarak düzenlemeler yapılması gerekmektedir.   Suriye’den göçlerin 2011 yılında başlamasına ve üzerinden dört yıl geçmesine rağmen Ürdün’ün suya ilişkin projelerinde ve projeksiyonlarında Suriyeli göçmen sayısını hesaba katmadığı yetkililerce dile getirilmiştir. Bundan sonraki süreçte sağlıklı bir su yönetimi ve sürdürülebilir su kullanımı için göçmenlerin sayısı ve yeni göç akımları ihtimali de hesaba katılmalıdır.   Kuraklığın ülke ve bölge ülkelerine etkisi ile beraber yaşanacak su sıkıntısının toplumlar ve devletler arasında gerilimlere neden olmasından endişe edilmektedir. Bu süreçte Ürdün, Türkiye’nin de içinde olduğu diğer Ortadoğu ülkelerinde yaşanan su kıtlığı ve kuraklıkla mücadele ile ilgili ülkelerin işbirliğini de kapsayan girişimlerde bulunmaktadır.