Valdai Forum’da Ortadoğu Tartışmaları

Hasan KANBOLAT, ORSAM Başkanı
Rusya Federasyonu’nun Davos’u olan Valdai Forum kapsamında “Transformation in The Arab World and Russia’s İnterests” başlıklı toplantı 17-18 Şubat’ta Soçi’de yapıldı. ABD’den, Avrupa’dan, Ortadoğu’dan ve Asya’dan en iyi Ortadoğu uzmanlarını bir araya getirmek büyük bir başarı. Bu nedenle, emeği geçen herkesi tebrik ederim.
 
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan Yardımcısı MikhailBogdanov, açılış konuşmasında Suriyeli muhaliflerle görüştüklerini ve Şam yönetimi ile biraraya getirmek istediklerini, ancak muhaliflerin Esad’ın kesinlikle gitmesi ön koşulu bulunduğunu belirtti. Ruslar, Arap Baharı sürecine oldukça kızgın. Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da ekonomik ve siyasi çıkarlarının olmadığını, sadece bölge de istikrar ve barış istediklerini iddia ettiler. Rusya’nın SSCB alanındaki sıcak çatışmaların çözümünde büyük bir deneyiminin olduğu, bu deneyimden Ortadoğu’daki çatışmaların sona erdirilmesi içinde yararlanılması gerektiği aktarıldı. Emekli Büyükelçi Vladimir Popov, Rusya Federasyonu’nun Çin olmadığını, yani bölge ile dış ticaret hacminin oldukça düşük olduğunu vurguladı. Popov’a bu konuda hak vermek gerekiyor. Rusya Federasyonu’da Ortadoğu ülkeleri de petrol ve doğal gaz üreticisi. Aynı zamanda, üretmek yerine ithalata dayalı bir ekonomik sisteme sahipler. Ancak, özellikle Irak’ta Rus enerji şirketlerinin ciddi varlığını da unutmamak gerekiyor. Rusların en önemli Ortadoğu uzmanlarından Prof. Dr. Vitali Naumkin, bölge ülkelerinin (Ortadoğu, Türkiye, İran, Rusya Federasyonu) Suriye için bir çözüm bulmasını istedi. Bölge dışı ülkelerin (ABD ve AB) müdahalesini ise istemedi.Naumkin, Batı’nın çifte standart uyguladığını ve Körfez ülkelerinde demokrasinin olmadığını dile getirmediğini vurguladı. Ruslar, Valdai Forum’da klasik söylemlerini tekrarladılar. Suriye’de terörist grupların olduğunu, bunların istikrarı bozduğunu, her devletin terörizm ile mücadele etmek hakkının olduğunu sıkça vurguladılar. Suriyeli muhaliflerin silahlı mücadeleyi benimseyen gruplardan kendilerini mutlaka ayırmalarını istediler. Ancak, Bogdanov’un silahlı muhlifleri “guerilla groups” olarak nitelendirmesi de ilginç bir ayrıntıydı.
 
Valdai Forum’da Türk Modeli oldukça çok tartışıldı. Türk Modeli, nüfusu Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke de serbest piyasa ekonomisi içinde, demokratik hak ve özgürlüklerin korunduğu, özgür ve şeffaf seçimle iktidarların değiştiği bir yönetim modeli olarak tanımlandı. Bu modelin Ortadoğu ülkelerinde başarılı olup olamayacağı ele alındı. Ayrıca, Arap Baharı ile birlikte İslam eksenli partilerin güç kazandığı, Kuzey Afrika’nın tamamında iktidara geldiği ve bu partilerin ilk defa meşru yollarla, halkın oyu ile iktidara sahipolabildiği vurgulandı. Söz konusu partilerin iktidar sürecinde daha rasyonel ve mantıklı politikalar yürüteceği konusunda ise fikir birliği oldu. Arap halklarının İslam eksenli partilere cennette güzel bir yer kapmak için değil, daha özgür ve daha refah içinde yaşamak için oy verdiği, bu nedenle demokratik özgürlüklerin sağlanması ve ekonomik sorunlara acil çözümler üretilmesi gerektiği belirtildi.Arap Baharı ile birlikte bu ülkelerdeki dini azınlıkların durumunda büyük bir belirsizliğin ve endişenin de başladığı üzerinde duruldu. Arap Baharı ile kimin kazandığı ve kimin kaybettiği konusunda ise henüz muğlak bir durum olduğu, bu nedenle beklemek gerektiği konusunda ise genel bir fikir oluştu.
 
Valdai Forumu’nun kapanış yemeği Adige halk dansları gösterisi ile sona erdi. Kuzeybatı Kafkasya’da Karadeniz kıyısında bulunan Soçi, 148 yıl önce Wubıh halkının topraklarıydı. Kuzey Kafkasya halkları 1864’de Çarlık Rusyası’na karşı savaşı kaybedince Kuzeybatı Kafkasya halklarından sağ kalanlar zorunlu göçe zorlanmıştı. Böylece, 1864’de Wubıhların tamamı, Adigelerin ve (1878’de) Abhazların yüzde 90’nı Osmanlı Devleti’ne zorla gönderildi. Kuşaklar boyu sessiz bir acının yaşandığı Kuzeybatı Kafkasya sahilinde 148 yıl sonra Ortadoğu’nun acılarını paylaşmak elbette çok önemliydi.