Vladimir Putin’in Almanya ve Fransa Ziyaretlerinin Gündemini Suriye Sorunu Oluşturdu

Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) ORSAM Avrasya Danışmanı
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, 1-2 Haziran 2012 tarihlerinde Almanya ve Fransa’yı ziyaret etmiştir. Vladimir Putin’in Alman ve Fransız meslektaşlarıyla görüşmelerinin gündemini ise ikili münasebetler ve son birkaç aydır dünya kamuoyunu meşgul eden Suriye sorunu teşkil etmiştir.
 
Ziyaret, ikili münasebetler açısından önem arz etse ve Rusya’nın bu ülkelerle münasebetlerine önemli katkıda bulunsa da Suriye konusunda tarafların herhangi bir mutabakata varamadıklarını söylemek gerekmektedir.
 
Bilindiği gibi Rusya Federasyonu, Suriye ve bölgedeki diğer sorunların barışçıl yollarla çözülmesini savunmakta ve gerek askerî müdahalenin gerekse de yaptırımların uygulanmasına karşı çıkmaktadır. Genel olarak Rusya’nın bölgeye yönelik tutumunu şöyle özetleyebiliriz:
 
    1- Rusya, İran’ın nükleer programı ile Suriye’deki gelişmeler başta olmak üzere bütün sorunların diplomatik yollarla çözülmesini istemekte;
    2- Rusya, bölgeye dışarıdan yapılan müdahalelere karşı çıkmakta ve mümkün olduğunca da bunları engellemeye çalışmakta;
    3- Rusya, sorunların BM çatısında çözülmesini savunmakta;     4- Rus yetkililer, uygulanan ve uygulanmak istenilen yaptırımların sorunların çözümüne yardım etmediği görüşündedirler;
    5- Rusya, belki de saldırıları ve askerî operasyonları engelleyemeyecek, ancak bu tür müdahalelerin BM çatısı altında gerçekleşmesine de izin vermeyecektir.     6- Rusya, neredeyse bölgedeki bütün sorunlarda arabulucu olma girişiminde bulunmaktadır. 
 
Vladimir Putin bu ziyaretleri sırasında Rusya’nın bu tutumunu bir kez daha dile getirmiş ve Rusya’nın bu konuda geri adım atmayacağının mesajlarını vermiştir. Beşir Esad gitmeden Suriye’de kanın durmayacağı ve Rusya’nın da Esad’ı savunmayı bırakması gerektiğine dair görüşlere ise Rus lider sert cevaplar vermiştir. Vladimir Putin, Kaddafi sonrası Libya’da bir düzelmenin olmadığını dile getirmiş ve özellikle de Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’den konuyla ilgili açıklama yapmasını istemiştir. Vladimir Putin ayrıca gerek Beşir Esad’ın gerekse de babasının Moskova’dan ziyade Fransa’ya daha sık uğradığını hatırlatmıştır. Vladimir Putin’in ziyaretinin ardından Moskova’nın bu tutumunu bundan sonra da sürdüreceğini söyleyebiliriz.
 
Moskova, dış politikasında genel olarak NATO ve AB’nin genişlemesine, kendi sınırlarında NATO üslerinin açılmasına, füze kalkan sistemlerinin kurulmasına ve demokrasiyi yayma maskesi altında ABD’nin, bazı ülkelerdeki iktidarları değiştirme siyasetine karşı çıkmaktadır. Orta Doğu’daki Rus siyasetinin amaçlarını ise şöyle özetleyebiliriz: Rusya kendi etkisini artırmanın yanı sıra, bölgedeki ABD etkisini kırmak, bölge ülkelerine sattığı askerî teknolojiden gelir elde etmek, dünya enerji piyasalarına hakim olmak ve kendisinin dünyada tekrar söz sahibi olduğunu göstermek istemektedir.
Rusya’nın Esad rejimine destek vermesinin nedenlerini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Ayrıca Rusya, Suriye’deki konumunu yitirmek istememektedir. Suriye, Rusya’nın Orta Doğu’daki en önemli dayanağı konumundadır. Moskova, birçok kez Suriye’yi BM’nin yaptırımlarından kurtarmıştır. 2005-2010 yılları arasında Moskova, Suriye’ye 2,5-3 milyar dolar değerinde silah ihraç etmiştir. Rusya ile Suriye arasındaki ticaret hacmi son yıllarda artmış ve 2010 yılında yaklaşık 2 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Askerî teknolojilerin yanı sıra enerji alanında da taraflar işbirliğini geliştirme yönünde adımlar atmaktadırlar. 2005 yılında Rusya ile Suriye; Ürdün, Mısır ve Suriye’yi enerji alanında birbirine bağlayacak doğalgaz boru hattının Suriye’deki uzantısının Ruslar tarafından inşa edilmesi konusunda anlaşmaya varmıştı. Yine diğer Rus enerji şirketlerinin de Suriye’de petrol arama işlemlerine katıldığı bilinmektedir.
 
Rusya’nın Suriye’nin Tartus şehrinde kalıcı bir üs kurma planları yaptığı ve bu konuda Beşir Esad ile anlaştığı da bilinmektedir. Tartus şehri, Soğuk Savaş sırasında Ruslar tarafından bir ikmal ve bakım üssü olarak kullanılmıştır. Her ne kadar bugün bu üs Ruslara ait olmasa da, çok sayıda Rus askeri görevlisi, Suriye ordusunda danışman sıfatıyla görev yapmaktadır.
 
Diğer bir deyişle Rusya-Suriye münasebetleri, üst seviyede gelişmekte (idi) ve gerçekten de Suriye, Rusya’nın Ortadoğu’ya açılan penceresi konumunda (idi). Bütün bunlardan dolayı, Rusya hem bu ülkede iktidarın ve genel olarak rejimin değişmesine hem de Batı’nın güçlenmesine karşı çıkmaktadır. Moskova, Suriye’deki bu konumunu yitirmemek için Esad rejimini savunmaya devam etse de bu siyaset, Irak ve Libya senaryolarının tekrarlanmasına da yol açabilir. Zira Esad iktidardan uzaklaştırıldığı veya iktidarı kendi isteğiyle bıraktığı takdirde muhtemelen yerine geçecek muhalif gruplar, Rusya’ya bugünkü siyasetini hatırlatacaktır.
 
Diğer taraftan Suriye konusu, Rusya ile Batı arasında yeni bir mücadele alanını daha ortaya çıkarmıştır. Suriye’deki olayların artışı, Rusya-Batı münasebetlerini de etkileyecektir. Vladimir Putin’in Almanya ve Fransa ziyaretleri sırasında yaptığı açıklamalardan ise Moskova’nın geri adım atmaya niyeti olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Suriye sorunu, bölgeyi istikrarsızlaştırmakla kalmamakta, Rusya-Batı münasebetlerini de doğrudan etkilemektedir.