Vladimir Putin’in İsrail Ziyareti

Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) ORSAM Avrasya Danışmanı
25 Haziran 2012 tarihinde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, İsrail’i ziyaret etmiştir. Putin bundan yedi yıl önce de (2005’te) İsrail’i ziyaret etmişti. Putin’in şimdiki ziyareti ise Netanya şehrinden başlamıştır. 25 Haziran’da Netanya şehrinde Kızıl Ordu’nun Nazileri yenmesinin şerefine Savaş Abidesi açılmıştır. Abidenin inşaat fikrinin, Başbakan Benjamin Netanyahu’ya ait olduğunu belirtmekte fayda vardır.
 
II. Dünya Savaşı ve bu savaşın sonuçlarına yaklaşım, Rusya ile İsrail arasındaki münasebetlerde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Batı’da Rusya’nın II. Dünya Savaşı’ndaki rolü hep azaltılmaya çalışılırken, İsrail, Rus ordusunun bu süreçteki rolünü her zaman vurgulamıştır. Nazilerin Yahudilere karşı soykırım yapmaları ve İsrail Devleti’nin II. Dünya Savaşı sonrasında kurulması, II. Dünya Savaşı’nı İsrail açısından da mühim kılmaktadır. Nazi Almanya’sının karşısında ise en önemli güç olarak Sovyetler vardı. Tarihî olaylar ve bu olaylara tarafların benzer yaklaşımları, Rusya-İsrail münasebetlerinin gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Dolayısıyla Netanya şehrinde Savaş Abidesi’nin açılması, iki ülke arasındaki münasebetlerin pekiştirilmesi açısından önemli rol oynamaktadır.
 
Vladimir Putin’in ziyaretinin diğer gündemini ise Orta Doğu’daki gelişmeler ve iki ülke arasındaki münasebetler teşkil etmiştir. II. Dünya Savaşı ve tarafların bu savaşa yaklaşımları, Rusya-İsrail münasebetlerinin gelişmesine katkıda bulunuyorsa, Orta Doğu’daki gelişmeler ve tarafların bu gelişmelere yaklaşımı konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Hatta tam tersine bu hususlar, Rusya-İsrail münasebetlerine gölge düşürmektedirler. Rusya’nın İran ve Suriye’deki mevcut rejimleri desteklemesi, bu ülkelere silah satması, İran’da nükleer santral inşaat etmesi gibi politikalar, Batı dünyasını olduğu gibi İsrail’i de rahatsız etmektedir. Putin’in ziyareti sırasında İsrailli yetkililer bir kez daha Rus liderden adı geçen ülkeleri desteklemekten vazgeçmesini ve bu ülkelere silah satmamasını istemişlerdir. Vladimir Putin ise Rusya’nın resmî tutumunu bir kez daha gündeme getirmiş ve sorunların barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini vurgulamıştır.
 
Sıcak karşılama ve samimi görüşmelere rağmen tarafların Orta Doğu’daki sorunlarla ilgili mutabakata vardıklarını söylemek mümkün değildir. Ziyaretin en önemli neticesi hiç şüphesiz tarafların ikili askerî ve ticari münasebetleri geliştirme konusunda kararlılıklarını bildirmeleri olmuştur. Nitekim günümüzde Rusya, Orta Doğu siyasetinde önceliği Arap ülkelerine tanısa da Rusya’nın bölgedeki en büyük ticaret ortağı, İsrail’dir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2011 yılında 4 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır (2010 ile kıyasla yüzde 37 oranında artmıştır). 2008’de başlayan vizesiz geçişten sonra İsrail’i ziyaret eden Rus turistlerinin sayısında da artış olmuş ve yılda 500 bine kadar çıkmıştır. İsrail’in Rusya’da ilaç fabrikasını inşaat etme konusunda tarafların anlaşmaya varmaları, Rusya’nın İsrail ile ortaklaşa pilotsuz helikopterler üretme isteği ve taraflar arasında İsrail’de Rus uzay istasyonunun kuruluşu meselesinin görüşülmesi gibi hususlar da önümüzdeki dönemde Rus-İsrail işbirliğinin çok yönlü gelişmeye devam edeceğine işaret etmektedir.
 
Genel itibarıyla Rus-İsrail münasebetleri, SSCB’nin yıkılışından sonra gelişmeye başlamıştır. SSCB’nin yıkılışından sonra Rusya’daki Yahudilerin, İsrail’e göç etmeleri, bu süreçte önemli rol oynamıştır. Nitekim SSCB Cumhuriyetleri dışında Rusça konuşan en büyük nüfus İsrail’de yaşamaktadır. İsrail’de yaşayan bir milyondan fazla eski SSCB vatandaşı, iki ülke arasında kültürel ilişkilerin ve turizmin gelişmesini sağlamaktadır. Yine Rusya, özellikle bilim adamı ve mühendisler başta olmak üzere Yahudi kökenli eski Sovyet vatandaşlarının İsrail’e göç etmesinden sonra İsrail ile askerî teknoloji konusunda ortak projeler yürütmek istediğini açıklamıştı. Buna rağmen yeniden ancak 1991’de kurulan Rusya-İsrail münasebetleri inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. 1996 yılında İsrail, o tarihlerde ekonomik kriz yaşayan Rusya’ya 50 milyon dolarlık kredi açmış ve Rus gazına ilgi duymaya başlamıştı. Ancak Rusya’nın İran’a füze satmasından dolayı iki ülke arasındaki ilişkiler tekrar bozulmuştu. Ayrıca Arap ülkeleriyle iyi ilişkilerin geliştirilmesinden yana olan Yevgeniy Primakov’un dışişleri bakanı olmasıyla Moskova, İsrail’in Filistin politikasını eleştirmeye başlamıştı. Rusya’da 1998’de yaşanan ekonomik kriz ise İsrail ile ticari ilişkileri de olumsuz etkilemişti.(1)
 
Rusya ile İsrail arasındaki ilişkilerin inişli-çıkışlı seyri Vladimir Putin’in ilk devlet başkanlığı döneminde de de devam etmiştir. Devlet başkanı olduğu ilk yıllarda Vladimir Putin’in Çeçenistan meselesiyle ilgilenmesi, aslında Rus-İsrail ilişkilerini olumlu etkilemiştir. Adı açıklanmayan bir Rus diplomat basına, İsrail’in, Batı’da Rusya’nın Çeçenistan politikası ile ilgili oluşan “yanlış görüşlerin” ortadan kaldırılmasında önemli rol oynadığını dile getirmiştir.(2) Rusya da çok geçmeden İsrail’e bu konudaki “borcunu” ödemiştir. Putin, Yeltsin’den farklı olarak İsrail-Filistin savaşlarında sadece İsrail’i değil, Filistin yetkililerini de suçlamış ve taraflara sorunu çözmeleri ve görüşmelere başlamaları için çağrıda bulunmuştur.(3)
 
Rusya ile İsrail arasındaki ilişkilerin yumuşamasında hiç şüphesiz Vladimir Putin’in 26-29 Nisan 2005 tarihlerinde gerçekleştirdiği Orta Doğu gezisi kapsamında İsrail’i de ziyaret etmesi önemli rol oynamıştır. Dönemin İsrail Devlet Başkanı Moşe Katsav ile dönemin Başbakanı Ariel Şaron, Putin’in ziyaretini “tarihî” olarak nitelendirmişlerdi. Zira sadece Sovyet liderleri değil, Rus çarları dahi “kutsal topraklara” ayak basmamıştır. İsrailli yetkililer, Moskova’nın Arap ülkelerine silah satışı ve Rusya’da her geçen gün artan Yahudi düşmanlığı konusundaki kaygılarını dile getirseler de Putin’in ziyareti bu kaygıları azaltmadığı gibi, Putin’in “Ağlama Duvarı”nı ziyareti sırasında kipa takmayı reddetmesi, tarafları diplomatik krizin eşiğine getirmiştir. Ziyaretin her iki ülke açısından da en önemli neticesi ise ticari anlaşmaların imzalanmış olmasıdır.
 
Her ne kadar Rusya ile İsrail arasındaki ilişkiler son yıllarda daha fazla gelişmeye başlasa da bu ilişkilerin Rusya Yahudilerinin istediği düzeyde olmadığı bir gerçektir. Bu ilişkilerin yavaş gelişmesinde Rusya’daki İsrail karşıtı çevrelerin önemli payı vardır. Bu çevrelerin başında Rus Dışişleri Bakanlığında görev yapan Arap ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesinden yana olan yetkililer, Yahudi karşıtı Komünist ve milliyetçiler, Arap ülkelerine silah satan Rus “Rosoboroneksport” şirketinin yetkilileri, 20 milyon Müslüman’ı temsil eden Rusya Müslümanları Cemiyeti yetkilileri gibi çevreler gelmektedir.
 
Sonuç itibarıyla Rusya ile İsrail arasındaki ikili münasebetler, tarafların Orta Doğu’daki gelişmelere farklı yaklaşımlarına rağmen sınırlı seviyede ancak aynı zamanda da çok yönlü olarak gelişmektedir. Vladimir Putin’in son İsrail ziyareti de bölgedeki sorunların çözüm sürecinden ziyade ikili münasebetlerin gelişimine katkıda bulunması açısından önem arz etmektedir.
 
(1) Robert O. Freedman, “Politika Moskovı Na Blijnem Vostoke Pri Yeltsinei Putine”, VneşnyayaPolitikaRossiyi: Ot Yeltsina k Putinu, S. Kroytsberger, S. Grabovski, Y. Unzer (edi.),  Kiyev 2002, ss. 239-240.
(2) Robert O. Fridman, “PolitikaMoskvı Na Blijnem Vostokepri Yeltsinei Putine”, s. 241.
(3) W. A. Orme, “Jr. Barak and Arafat agree by phone to keep security link”, New York Times, 25 Kasım 2000.