Yemen’de Yeni Kabinenin Başarı Şansı Düşük

Arap Yarımadası’nın en fakir ülkesi olan Yemen, 2014 yılından bu yana yaşanan yüksek yoğunluklu çatışmaların sonucunda siyasi olarak fiilen bölünmüş bir yapıya sahip. Ülkede uzun yıllar devam eden siyasi istikrarsızlık ve askeri çatışma ortamı Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İran’ın müdahaleleri sebebiyle daha da derinleşti. 2014-2015 döneminde İran-destekli Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesiyle birlikte yerel, bölgesel ve uluslararası aktörlerin müdahil olduğu Yemen’de, Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi liderliğinde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru hükümetin birden çok cephede mücadele vermesi, zamanla kaynakların tükenmesine ve merkezi otoritenin güçsüz duruma düşmesine sebep oldu. İran destekli Husi milislerine karşı açılan askeri cephede merkezi otoritenin yanında yer alan güney vilayetlerindeki ayrılıkçı yapılar zamanla Hadi hükümetine karşı verdikleri siyasi mücadelenin yanında silahlı mücadeleye de giriştiler.

Öyle ki, BAE’nin askeri ve siyasi desteğiyle 2017 yılında eski Aden Valisi Ayderus ez-Zubeydi başkanlığında kurulmuş olan Güney Geçiş Konseyi (GGK) Nisan 2020’de belirli güney vilayetlerini kapsamak şartıyla özyönetim ilan etmiş, özyönetim kararıyla Yemen’de temel hizmetlerin karşılanmasında zorluklar yaşanmış ve Yemen riyalinin değeri gitgide düşmeye başlamıştı. Özyönetim ilanını güney vilayetleri Hadramevt, Şebve, el-Mahra, Ebyen ve Sokotra dahi kabul etmemiş ve GGK’nın toplumsal tabanının boyutu test edilmişti. Nitekim, bu siyasi pozisyonundan vazgeçmek zorunda kalan GGK, özyönetim ilanı kararından Temmuz 2020’de geri adım atmıştı. Bununla birlikte, Husi milislerine karşı açılan askeri cephedeki çatlakların giderilmesi ve tekrar bir araya gelinmesi amacıyla 5 Kasım 2019 tarihinde Suudi Arabistan ve BAE gözetiminde, Hadi hükümeti ile GGK arasında Riyad Anlaşması imzalanmış ve böylece GGK’ya meşru bir siyasi zemin kazandırılmasının önü açılmıştı.

Suudi Arabistan, ülkesinin topraklarına yönelik kısıtlı etkili balistik füze ve silahlı insansız hava araçları ile gerçekleştirilen saldırıların da birincil kaynağı olarak gördüğü İran-destekli Husi milislerine karşı oluşturduğu askeri cephenin güçlendirilmesini sağlamaya çalışırken, Yemen’in toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini daha da zedelemiş olarak görülebilecektir. 

Yeni Kabinedeki Önemli İsimler
2019 Riyad Anlaşması’nı takiben, 18 Aralık 2020 tarihinde Yemen’de yeni bir kabine kurulduğu Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi’nin ofisi tarafından açıklandı. Yeni kabinenin kurulması sonucunda Hadi hükümetinin eski üyelerinin bir bölümü, Islah Partisi üyeleri ve bunun yanında güneydeki ayrılıkçı yapılanma GGK’dan da kabineye katılım sağlandı. Kabinenin geniş ve katılımcı yapısı Riyad Anlaşması’nın bir gereği olarak sunuldu. Riyad Anlaşması’nın GGK’yı da içerecek şekilde Suudi Arabistan-BAE gözetiminde imzalanmasıyla GGK meşru bir zemine oturtulmuşken yeni kurulan kabinede GGK üyelerinin yer almasıyla da bu meşruiyet fırsatından siyasi olarak istifade edilmesi meselesi ortaya çıkmış bulunuyor.

Her şeyden önce yeni kurulan kabinenin Riyad Anlaşması’nın uygulanması adına Yemen içerisinde Husi milisleri karşıtı bloktaki uzlaşının genişlediğini göstermekte olduğu söylenebilir. Bu anlamda, Husi karşıtı bloğun tekrar genişlemesini ve güçlenmesini amaçlayan Riyad Anlaşması’nın amacına yaklaştığı gözlemleniyor. Zira, yeni kabinenin kurulmasının ardından yetkililer hükümetin amaçlarını Husi darbesinin geri çevrilmesi, Yemen riyalinde değer kaybının durdurulmasının yanında, genel anlamda Yemen’e barış ve huzur getirilmesi şeklinde sıraladılar. Yeni kurulan kabine her ne kadar siyasi pozisyon ve coğrafi dağılım kıstasları dahilinde çeşitlilik gösterse de başarı şansı yerel aktörlerin yanında bölgesel aktörlerin de Yemen’deki politikalarına bağlı. Fakat Yemen halkı nezdinde yeni kurulan kabinenin Yemenlilerin iradesini yansıtacak şekilde kurulmadığı ve kurulma süreçlerinde Suudi Arabistan ve BAE’nin etkisinin bulunduğu yaygın bir görüş.

Yirmi dört bakanlığın kuzeyli ve güneyli temsilciler arasında ikiye bölündüğü yeni kabinede, savunma bakanı, bilgi, kültür ve turizm bakanı, gençlik ve spor bakanı, maliye bakanı ve iletişim ve bilgi teknolojileri bakanının görevlerini korudukları görülüyor. Yeni kabinede başbakanlık görevine, görevi 2018 yılında eski Başbakan Ahmed bin Dağr’dan devralan Muin Abdülmelik Said devam edecek. Bunun yanında daha önceden Yemen’in Washington büyükelçiliği, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) temsilciliği ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) temsilciliği görevlerinde bulunan Ahmed Avad bin Mübarek’in dışişleri bakanı olarak atanması önemli bir gelişme olarak görülebilir. Bir diğer kritik atama ise, Aden’in 2015 yılında Husiler’den ve 2018 yılında GGK’dan arındırılması operasyonları sırasında orduda görev yapan Korgeneral İbrahim Ali Haydan’ın içişleri bakanı olarak atanmış olması.

Önceki Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hadrami’nin yerine Aden doğumlu Ahmed Avad bin Mübarek’in atanması yeni kabinenin en önemli değişikliklerinden birini oluşturuyor. Yemen siyasi hayatında tanınan bir şahıs olan yeni Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek, 2015 yılından önce resmi görevlerinin yanında Yemen’de siyasi çözümü amaçlayan KİK Girişimi platformunun bir parçası olan Ulusal Diyalog Konferansı’nın genel sekreterliği görevini üstlenmişti. Bin Mübarek’in aynı zamanda bu konferansta Yemen’deki “Güney Hareketini” temsil ettiğini hatırlamak gerekir. Nitekim diyalog konferansındaki temsiliyeti sonrasında, bin Mübarek’e Yemen hükümetini kurma görevi teklif edilmiş fakat Husi milislerinin protestoları ve bin Mübarek’i reddetmeleri sonucunda görevi kabul etmeyen bin Mübarek 2015 yılında Yemen’in Washington büyükelçisi olarak atanmıştı. 2015 yılından bu yana Washington büyükelçiliği görevini sürdüren bin Mübarek’in tekrar Yemen siyasi hayatına dönüşü savaşın gidişatı ve Hadi hükümetinin Husilere yönelik politikalarında bir yaklaşım değişikliğini de beraberinde getirebilir. Bunun yanında bin Mübarek’in güney vilayetlerinin ve ayrılıkçıların kabinede temsili konusunda Güney Hareketi ile olan geçmişi ve güncel görevinin hassasiyetleri hasebiyle bir denge kurmak zorunda olduğu açık.

Yeni kabinede görev değişikliğinin yapıldığı bir diğer önemli mevki de içişleri bakanlığı. Önceki İçişleri Bakanı Ahmed el-Mısri’nin yerine içişleri bakanlığı görevine getirilen Ebyen doğumlu Korgeneral İbrahim Ali Haydan, Aden’in kurtarılması ve devlet dışı aktörlerden arındırılması operasyonlarına katılmıştır. Askeri kişiliğinin yanında, Cumhurbaşkanı Hadi gibi güney vilayeti Ebyen’den gelen biri olması, ikili arasında temel konularda fikir birliği sağlanması ihtimalini güçlendiriyor. Bu sebepten, içişleri bakanının Hadi’nin yönlendirmesi doğrultusunda kararlaştırılan bir isim olduğu tahmin edilebilir. Tıpkı dışişleri bakanı gibi içişleri bakanının da güney vilayetleriyle olan ilişkilerde bir denge siyaseti izlemesi ve kabinenin başarı şansını bu yolla artırmaya çalışması muhtemel.

Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’de nüfuz mücadelesi
Tıpkı Riyad Anlaşması’nda olduğu gibi, yeni kabinenin oluşturulmasını sağlayan iktidar paylaşımı mutabakatında da Suudi Arabistan ve BAE’nin siyasi etkilerinin olduğu görülüyor. Kabinede belirli isimlerin korunmasının yanında, kabinenin temel hedeflerinden birinin, Husi darbesinin geri çevrilmesi olarak açıklanması kabinedeki Suudi Arabistan etkisine bir örnek olarak verilebilir. Bunun yanında GGK üyelerinin kabine üyesi olması ve elde edilen siyasi zeminin meşruiyetinin güçlendirilmesi şansının yakalanması da BAE’nin kabinedeki etkinliğini gösteriyor. Dolayısıyla her ne kadar aralarında bir ittifakın varlığından söz edilse de özellikle Haziran 2019’dan sonra Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen’de karşı karşıya geldikleri ve bu minvalde bir nüfuz mücadelesine girdikleri görülüyor.

2014-2015 döneminde İran-destekli Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesiyle birlikte yerel, bölgesel ve uluslararası aktörlerin müdahil olduğu Yemen’de, Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi liderliğinde Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru hükümetin birden çok cephede mücadele vermesi, zamanla kaynakların tükenmesine ve merkezi otoritenin güçsüz duruma düşmesine sebep oldu. İran destekli Husi milislerine karşı açılan askeri cephede merkezi otoritenin yanında yer alan güney vilayetlerindeki ayrılıkçı yapılar zamanla Hadi hükümetine karşı verdikleri siyasi mücadelenin yanında silahlı mücadeleye de giriştiler.

Birçok Yemenli bakan ve bürokrat, yeni kabinenin kurulmasına giden süreçte GGK’nın Sokotra adasında BAE desteğiyle yönetimi eline geçirmesini, adada hükümetin resmi temsilcilerini tasfiye etmesini ve istifaya zorlamasını ve bunun yanında Aden’de gerçekleştirdiği faaliyetlerin kabul edilemez olduğunu vurguladı. Önceki Dışişleri Bakanı Muhammed el-Hadrami uzun zamandır BAE’nin Yemen’deki faaliyetlerine yönelik eleştirel ifadeler kullanmaktaydı. Nitekim el-Hadrami geçtiğimiz günlerde, BAE’nin Sokotra adasında ve Yemen’in diğer bölgelerinde işgalci bir güç olarak algılandığını ve GGK’nın Sokotra adasını BAE desteği sayesinde Haziran 2020’den bu yana fiili biçimde yönettiğini belirtmişti. Önceki İçişleri Bakanı Ahmed el-Mısri de “Yemen’in BAE tarafından işgal edildiğini” belirtmiş ve BAE’ye karşı eleştirel bir tutum içine girmişti. Bunun yanında, Yemen Balıkçılık Bakanı Fahd Kefayin’in, GGK’nın elde ettiği nüfuzun BAE tarafından sağlandığı konusundaki görüşleri ise diğer yetkililerin görüşleriyle uyum içinde. Bunun yanında gerek el-Hadrami, gerekse Kefayin, GGK güçlerinin Aden’den ve Ebyen’den çekildiklerinin Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon tarafından belirtilmesine rağmen, Sokotra’da BAE’nin askeri üsler ve tesisler inşa ettiğini ve adaya askeri olarak GGK eliyle egemen olduğunu belirtiyorlar. Öyle ki, sadece Sokotra adasında değil, Yemen’in güneyinde ve genelinde dahi halkın BAE’nin faaliyetlerini işgal olarak değerlendirdiği belirtiliyor. Nitekim bu anlamda güney vilayetlerinden Şebve’de Kasım ayında siyasi aktivistler tarafından “BAE ihlalleri mağdurları” adında bir birlik kuruldu.

Yeni kabinenin kurulmasıyla ülke içinde Husi karşıtı bloğun güçlendirilmesi amaçlanmış olsa da kabinede Suudi Arabistan ve BAE’nin nüfuzunun dengelenmeye çalışıldığı görülüyor. Suudi Arabistan, ülkesinin topraklarına yönelik kısıtlı etkili balistik füze ve silahlı insansız hava araçları ile gerçekleştirilen saldırıların da birincil kaynağı olarak gördüğü İran-destekli Husi milislerine karşı oluşturduğu askeri cephenin güçlendirilmesini sağlamaya çalışırken, Yemen’in toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini daha da zedelemiş olarak görülebilecektir. Kurulan kabinede GGK üyelerinin temsil edilmesi, ayrılıkçı yapılanmanın Riyad Anlaşması ile kazandığı meşruiyeti güçlendirici bir rol oynayabilecek, bunun yanında GGK kendisini bütün güney vilayetlerinin temsilcisi olarak addedebilecektir. Bunun yanında ABD’de yeni başkan Joe Biden’ın 20 Ocak 2021’de göreve başlamasından önce Yemen’de kurulan kabine, Suudi Arabistan ve BAE’nin ABD’nin Yemen politikasındaki olası değişikliklere göre bir ön alma girişimi olarak okunabilir. Biden’ın Yemen konusunda Washington politika çevrelerinin baskısını hissedeceği kuvvetle muhtemelken ABD politikasının Yemen’de topyekûn değişmesi düşük bir ihtimal olarak görülebilir. Bütün bu emarelerle birlikte Suudi Arabistan ve BAE’nin bir nüfuz mücadelesini de yansıtan yeni kabinenin başarı şansının düşük olduğu söylenebilir.

Bu analiz 25 Aralık 2020’de Anadolu Ajansı internet sitesinde "Yemen’de Yeni Kabinenin Başarı Şansı Düşük" başlığıyla yayınlanmıştır.