“Yeni Ortadoğu Ve Türk Dış Politikası” Panelinden İzlenimler

Nebahat Tanrıverdi, ORSAM Uzman Yardımcısı
SETA’da 13 Ekim 2011’de “Yeni Ortadoğu ve Türk Dış Politikası” isimli bir panel düzenlendi. Açılış konuşmasının SETA Dış Politika Koordinatörü Talip Küçükcan tarafından yapıldığı panelde, Kings College London’dan Bill Parks, SETA Genel Koordiatörü Taha Özhan ve Michigan Devlet Üniversitesi’nden Muhammet Ayub konuçma yaptılar.

Kings College London’dan Bill Parks, “Türk Dış Politikası ve Arap Baharı: Eğer Arap Kışı ise?” başlıklı konuşmasında genel hatları ile Arap Baharı’na dair kendi deyimi ile kötümser bir bakış açısı ile yaklaşmış ve Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin içinde bulunduğu durumun risklerine değinmiştir. Tunus’ta başlayan halk hareketlerinin ülkeleri demokratik dönüşüm sürecine dönüşmesi hususunda fikirlerini aktaran Bill Parks demokratik dönüşümün zor bir süreç olduğunu ve şimdiden kesin yargıya varılamayacağını belirtmiştir. Türk Dış politikasına da değinen Parks, öncelikle Türkiye deneyimi ile bölge devletlerin deneyimleri ararsında fark olduğunu ve kendi aralarında pek çok probleme sahip olan komşular ile “sıfır sorun politikasının” uygulanmasının zor olacağını belirtmiştir. Parks konuşmasını Türk dış politikasının bölgede nasıl algılanacağına dair fikirleri ile sona erdirmiştir.

SETA Genel Koordiatörü Taha Özhan ise “ Camp-David Düzeni Yıkılırken Arap Baharı ve Türkiye” başlıklı bir konuşma yapmıştır. Son 10 yılda bölgede ve Türkiye’de gerçekleşen yapısal değişikliklere dikkat çeken Taha Özhan, konuşmasında Türkiye’nin Arap Baharı üzerindeki etkileri, Türkiye’nin değişen dış politikası, sıfır sorun politikası ve Arap Baharı’nın Türkiye’ye olan etkilerinden bahsetmiştir.

Son konuşmacı olan Muhammet Ayub “Demokratik Dalganın Ötesinde: Geleceğin Ortadoğusu” başlıklı bir konuşmasında Arap Baharı olarak değerlendirilen bölgesel değişim sürecine dair tahliller yapmasının yanı sıra Arap Baharının gerçekleştiği ülkelerdeki devamlılık arz eden yapılara da dikkat çekmiştir. Mısır gibi ülkelerdeki askeri yapıyı, İsrail’in uyguladığı politikaları, İslam’ın “direniş” odağı olmasını ve bölgesel aktörlerin politikalarını devamlılık unsuru olarak belirtmiş ve Türkiye’nin ve İran’ın Ortadoğu’nun geleceğinde belirleyici olacak iki bölgesel aktör olarak göstermiştir.