Ankara’da Yeni Kuşak Suudi Arabistanlı

Hasan KANBOLAT, ORSAM Başkanı, hasankanbolat@orsam.org.tr
Suudi Arabistanlı Prens Abdülaziz Bin Talal Bin Abdulaziz Al Suud, Ankara’ya gayrı resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ankara, ilk defa Suudi Prens ağırlamıyor. Ancak, bu gezinin ayrı bir önemi var. Çünkü, Türkiye’ye ilk defa resmi veya turistik seyahat dışında bir Suudi Prens geldi. Üstelik, İstanbul’a değil, Ankara’ya geldi. Ayrıca, Prens Abdülaziz Bin Talal’ı Suudi Arabistan’da bulunan yaklaşık 4500 prens ve prensesden ayıran özellikleri onun entelektüel kişiliği, siyasi konularda konuşmaktan çekinmemesi, Türkiye’ye olan sevgisi ve Arap dünyasının en zengin ailesi olan Talal ailesinden olmasıdır. Nitekim, abisi Prens Al-WaleedbinTalalKasım ayında Twiteer’ınyüzde 20’sini 300 milyon Dolar satın almıştı.Prens Abdülaziz Bin Talal’ın TürkDışişleri’ne ve Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne resmen haber vermeden gerçekleşen ziyareti kapsamında Türk düşünce merkezleri ile bir araya geldi veORSAM işbirliğinde Bilkent Üniversitesi’nde açık yüreklilikle konuştu. Basın ile söyleşi yapmaktan Türk televizyonlarına çıkmaktan ve her soruya cevap vermekten çekinmedi. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin gelişmesi amacıyla Ankara’da bir dizi temasdabulundu. Cumhurbaşkanlığı Ortadoğu Danışmanı Erşat Hürmüzlü ve Başbakanlık Başdanışmanı İbrahim Kalın ile görüşen Suudi Prens, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile de bir araya geldi. Melih Gökçek’in verdiği muhteşem öğle yemeğinde Osmanlı yemeklerinin, Ankara kekliğinin ve Selçuklu şerbetinin tadına baktı.
 
Prens Abdülaziz Bin Talal, Ankara’da yaptığı konuşmalarda Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri, Suudi Arabistan’ın bölge perspektifi hakkında bilgi verdi. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin siyasal düzeyde çok iyi bir seviyede olduğunu belirten Prens, “Kapı orada ancak anahtarı bulmamız gerekiyor diyerek ekonomik ilişkiler ve işbirliği için daha birçok fırsat olduğunu” belirtti. Türkiye’nin artan rolünün Suudi Arabistan tarafından tehdit olarak algılanıp algılanmadığına ilişkin soruya ise “Suudi Arabistan’da herkesin Türkiye’nin artan rolünden memnuniyet duyduğunu ve bölgede bir süper güç olacaksa bunun Türkiye olmasının arzulandığı” şeklinde yanıt verdi. İran konusunda ise “ülkesinin İran ile sorun yaşamak istemediği ancak İran’ın tutumlarının dostça olmadığı ve ne yazık ki İran’dan tehdit algıladıkları ifadelerini kullandı. Ortadoğu’da gelişen Arap Baharı sürecine de değinen Prens Abdülaziz Bin Talal, “bölgede kaos ve şiddet olsun istemiyoruz. Rejimlerin yıkılmasını da savunmuyoruz. Bir değişim olacaksa bunun barışçıl olmasını istiyoruz” diyerek ülkesinin bakışını ortaya koydu. Prens, her ne kadar rejim değişikliğini savunmasa da “Suriye’de hükümetin de bazı adımlar atmasını gerektiğini” belirterek taraflara diyalog çağrısında bulundu.
 
Arap dünyasında başlayan değişimin adı olan Arap Baharı, Arap ülkelerinin her birinde farklı zamanlarda ve farklı biçimler de yaşanıyor. Suudi Arabistan dahil olmak üzere Körfez ülkelerinde de Arap Baharı devrim değil evrim şekilde yaşanıyor. Nitekim, Suudi Arabistan’da bizzat Kral bu evrimsel değişimi destekliyor. Ülkenin daha mutlu yarınlara sahip olabilmesi için genç kuşaklara ve kadınlara önem veriyor. Nitekim, Suudi Arabistan’da yaklaşık bir milyondan fazla erkek ve bayan Batı eğitimi almış durumda. Birkaç yabancı dili ana dil seviyesinde konuşuyor. Birkaç yabancı kültürü mutfak detaylarına kadar biliyor. Nüfusun yaklaşık dörtte birini ve yönetim, bürokrasi ve akademisyen kadronun yaklaşık tamamını kapsayan böylesine bir eğitim düzeyi ile ülkenin evrimleşmesi elbette daha kolay ve daha sancısız olacaktır. Nitekim, Prens Abdülaziz Bin Talal, Suudi Arabistan’ın yeni kuşağının sesi ve temsilcisi. Ülkesini ve Kral’ını sevdiği için konuşmaktan ve insiyatif almaktan çekinmiyor.
 
Türkiye ve Suudi Arabistan, Orta Doğu terazisinin kuzey ve güney ayakları. Küçük ve önemsiz detayların iki ülkenin dostluğunda önemsenmemesi gerekiyor. Suudi Arabistanlılar Türkiye’yi sadece İstanbul’a turistik ziyaret olarak görmemelidir. Türkler de Suudi Arabistan’ı sadece Kutsal Toprakları ziyaret ve müteahitlik hizmetleri ile değerlendirmemelidir. İki ülkenin algılamalarının yakınlaştırılması için çok boyutlu ve çok yönlü işbirliğine gereksinim vardır.