Arap Baharı’nın Gordion Düğümü: Suriye

Doç. Dr. Mehmet Şahin ORSAM Ortadoğu Danışmanı Gazi Üni. Uluslararası İliş. Bl.
Suriye’de Esad rejimine karşı halk hareketlerinin başlaması bu ay ikinci yılını dolduracak. İlk önce barışçı bir şekilde başlayan isyan Esad rejiminden beklenen cevabın gelmemesi üzerine silahlı mücadeleye dönüştü. Geçen iki yıllık süreçte, silahlı mücadele bölgeyi de etkisine alan bir iç savaşa dönüşmüş durumdadır. Arap Baharı diye tanımlanan Arap halk hareketleri Suriye’de tabiri caizse tam bir kör düğüme dönüştü. Suriye’de yaşananlar artık sadece Suriye’de Esad rejimiyle muhalifler arasında yaşanan mücadelenin çok ötesinde anlamlar taşımaktadır. Eğer kısa zamanda Esad Yönetimi son bulmazsa/sonlandırılmazsa Suriye iyice bölgesel ve küresel mücadelenin kanlı bir şekilde yürütüldüğü yer haline gelecek gibi gözükmektedir. Ortadoğu’da yeni bir Afganistan’la karşılaşma ihtimali her geçen gün artmaktadır.
 
Geçen iki yıl zarfında Suriye’de yaşanan soruna barışçı bir çözüm bulmak için bölgesel ve uluslararası alanda devlet ve devletler tarafından bazı girişimlerde bulunuldu. Fakat hiçbir girişimden beklenen sonuç alınamadı. Sürece müdahil olan herkes sorunun barışçı ve diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğinde hemfikirler. Fakat hem Suriye’de savaşan taraflar hem de sürece dışarıdan müdahil olan bölge ve bölge dışı güçler bencil çıkarlarından en ufak bir taviz verme niyetinde değiller.
 
İki yılda geldiği nokta itibariyle Suriye’nin Arap Baharı’nın “Gordion Düğümü” haline geldiği açık bir şekilde görülmektedir. Suriye’deki muhalif güçlerin bu düğümü tek başına ve desteksiz olarak çözmelerinin çok zor olduğu anlaşılmaktadır. Bu şekilde devam ederse, Suriye tüm bölgeyi kalıcı etkiler bırakacak derecede zehirlemeye devam edecektir. Bugün itibariyle Suriye’de yaşananlar komşu ülkelerin sadece dış politikalarını değil, iç siyasetlerini de ciddi şekilde etkiler duruma gelmiştir. Bozucu, yıkıcı, zehirleyici etkisini gören Esad tüm çabalara rağmen elindeki her türlü imkanı kullanarak iktidarını sürdürmek istemektedir.
 
Suriye’de yaşana iç savaşın müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesini istemenin iyi bir dilekten öteye geçmeyeceği görülmelidir. Ortadoğu’da bir diktatörü yönetimden uzaklaştırmanın kolay olmadığını tarih defalarsa ispatlamıştır. Maalesef bu bölgede diktatörler ya öldüğünde ya da öldürüldüğünde gitmekteler. Azınlığa mensup bir diktatörün ise yönetimi kolayca bıraktığı hiç görülmemiştir. Bunun en çarpıcı örneğini Irak Baas’ının başı Saddam oluşturmaktadır. Çoğunluğa mensup diktatör gittiğinde kitlesinin (aşiretinin/mezhebinin) kalacağını bildiğinden azınlığa mensup diktatöre göre daha kolay uzaklaştırılabilmektedir. Askeri ve istihbarat bürokrasisi arkasından çekildiğinde diktatör tek başına kalmaktadır. Tunus ve Mısır örneğinde bu duruma yakın zamanda müşahede edildi.
 
Suriye’de azınlık koalisyonunun başında bulunan ve kendisi de yaklaşık yüzde 10-12’lik bir azınlığa mensup olan Esad, yönetimi bırakmayacağını net bir şekilde Suriye halkına karşı sergilediği tavırla ortaya koydu. Esad, yönetimi bıraktığında mensup olduğu azınlığın ve onu destekleyen azınlık koalisyonunun bugüne kadar elinde tuttukları ayrıcalıkları kaybedeceklerini düşünerek hareket etmektedir. Emeviler’den bu yana Fransız Manda dönemiyle birlikte, önce Lazkiye bölgesinde sonra tüm Suriye’de iktidarı ele geçiren Nusayri azınlık iktidarı paylaşmak istememektedir. Demokratik bir süreçle bugüne kadar sahip olduğu tüm ayrıcalıkları kaybedeceğini düşünen azınlığın/Esad’ın müdahalesiz iktidarı bırakması imkansız gibi gözükmektedir. Bu bir savaş ve müdahale çağrısı olarak okunmamalıdır. Suriye’de hem devlet yapısının çökmemesi -ki bunun Irak’ta neye mal olduğu görüldü- hem de etnik ve dini/mezhebi gruplar arasında onarılamaz yaralar açmaması için sadece Beşar Esad’ın bir müdahaleyle devre dışı bırakılmasının gereğinin zamanı gelmiştir.  Esad’ın hem Suriye’yi hem de bölgeyi daha fazla zehirlemesine izin verilmemelidir. Bu bir lokal müdahale çağrısı olarak görülebilir. Hem annenin (Suriye) hem de çocuğun(devrim) sağlıklı bir şekilde yaşatılabilmesi için “sezeryan doğum” gerekmektedir. Esad’ın içinde olacağı hiçbir çözüm planı muhaliflerden karşılık bulmayacağı için, devlet yapısının çökertilmediği ve tüm grupların içinde yer aldığı ve Esad’ın lokal bir müdahaleyle uzaklaştırıldığı bir sürecin başlatılması başta Suriye olmak üzere bölge için önem arz etmektedir. Aksi yöndeki tüm çabaların bugüne kadar neye mal olduğu görülmüştür.