Söyleşi

AVUKAT NURCAN KEMAL KAHYA İLE YAPILAN SÖYLEŞİ

ORSAM:  Nurcan Hanım bize kendinizi tanıtabilir misiniz?
  Nurcan Kemal Kahya: Ben avukat Nurcan Kemal Kahya. Kerkük Sivil Toplum Kuruluşuna ve Türkmen Avukatlar Biriliğine üyeyim. Ayrıca avukatlık da yapmaktayım.23. maddede resmi çalışmalarda görev aldım. 
  ORSAM: Nurcan Hanım 23. Madde kapsamında yaptığınız çalışmalardan bize biraz bahsedebilir misiniz?
  Nurcan Kemal Kahya: 23 madde uygulanmaya başladığı zaman, ben avukat olarak, burada Avukatlar Birliği’nde tecavüzleri ile ilgili olarak 23 Madde kapsamında çalışmalar yaptım. Yani 2003 öncesi ve sonrasında devlet ve şahıs arazilerinde gerçekleşen tecavüzler konusunda çalıştım. 23. Madde’ye göre, bu tecavüzler 2003’ten önce ve 2003’ten sonra diye ikiye bölündü. 2003 den önceki tecavüzler devlet eliyle yapılmıştır. Bunlar itfa, istimlak ve müsadereler ile şahıslardan kanun yoluyla alınmıştır. Yani bu tecavüzler yasaya bağlı olmuştur. Saddam zamanında arazilere öylesine el konulmamış, yasa çıkarmış ve öyle istimlâk edilmiştir. Zirai ve diğer arazilere bu şekilde el konulmuştur.2003’ten sonra ise devlet arazileri tecavüze uğramıştır ve uğramaktadır. Bunlar ise yasal yollarla yapılmamıştır. Mesela, bir insan geliyor, bir partiye dayanarak ve silah kuvveti ile yerleri parselliyor, binlerce insana buraları dağıtıyor. 2003’ten sonra olan budur.
  ORSAM: Siz bu konu ile ilgili olarak çalıştınız. Bu çalışmaları biraz anlatır mısınız?
  Nurcan Kemal Kahya: Çalışmalarım sırasında 16 resmi daireden evrak topladım. Resmi muhatabalar(dilekçe) yazarak resmi kurumlar ile temasa geçtik. Bu dilekçelerin bazısına cevap geldi, bazısı ise hiç cevaplanmadı. İlgilenmediler de zaten. Oysaki 23. Madde, resmi bir maddeydi. Parlamentodan gelen üyeler valilik binasında çalışıyorlardı. Ama bir neticeye ulaşılmadı. Sonuç raporları parlamentoya gönderildi. Ama şimdiye kadar bununla ilgili bir sonuç elimize ulaşmadı. En son raporumu 2009 Temmuz ayında tamamlayıp teslim ettim. O zaman 23 madde sona ermişti zaten. Bu raporlar da parlamentoya gönderildi ancak bir netice yok.
  ORSAM: Siz şahsi davalara da bakıyorsunuz. Karşılaştığınız davaları anlatabilir misiniz? Davaların ve davacıların durumu nedir?
  Nurcan Kemal Kahya: 2004 yılında itibaren davalar açılıyor. 2003 tarihinde “Kanuni Nizahati Mülkiye” yani Mülk Anlaşmazlıkları Kanunu hazırlandı. 2004 yılından itibaren ise bu yasaya göre mağdurlar mahkemeye talebini iletmeye başlamıştır. Herkes sırasını bekliyor. Sırası gelen davada, biz müvekkillerimizi temsilen mahkemeye giriyoruz. Bu dava 1 ila 2 sene sürebiliyor. Bundan sonra ise alınan kararlar temyize gidiyor. Ancak temyizden dönmüyor.
  ORSAM: Bu durumun nedeni nedir?
  Nurcan Kemal Kahya: Siyasi nedenlerden ötürü bu süreç uzuyor. Mahkeme etkileniyor. Temyiz Mahkemesi’nde görev yapan hakimler 80 85 yaşında. Ayrıca kararlar uygulanmıyor. Kerkük’te dava sayısı oldukça fazladır. Davaların çoğu Türkmenler tarafından açılıyor. Ancak dediğim gibi bu davalar geri dönmüyor. 
  ORSAM: Peki bir avukat olarak sizce bu süreç bundan sonra nasıl ilerler?
  Nurcan Kemal Kahya: 2003 tarihinden sonra 2006’da yeni yasa çıktı. Bu yasaya da tadilat yapıldı ve 2010 yasası hazırlandı. Ama insanlar bir sonuca varamıyor. Ümitsizliğe kapılıyorlar. Karar ancak 1-2 yılda alınıyor. Sonra da temyize gidiyor fakat dönmüyor. İnsanların pek umudu yok. Bana kalırsa Türkmenlerin arazileri geri dönmeyecek. Bu süreç bunu gösteriyor. Kerkük’te ve çevresinde araziler Türkmenlere aittir. Bu durum böyle giderse bu işin sonu çok kötü olacak. Türkmenlerin elinde bir karış toprak kalmayacak. Yeni yasada zehirli bir madde bulunmaktadır. Bundan önceki yasada şâhısa araziyi isteyip istemediği soruluyordu. Eğer istiyorsa ve arazisi de zirai ise geri dönüyordu. Ama belediye yeri ise tazminat alıyordu. Fakat bu yasada tazminat çok azdı. Şimdi ise yasa değişti. 2010 yasasında bakanlıklara ve devlet dairelerine araziyi isteyip istemedikleri soruluyor. Siz bu yeri istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Kurum 60 gün içinde cevap vermekle yükümlüdür. Eğer cevap vermez ise yer eski sahibine iade ediliyor. Ancak kurumlar 60 gün içinde ihtiyaçları olduğuna dair cevap veriyor. Bu durum zirai arazilerde de geçerlidir. Bunlar, belediye içinde olmayan yerlerdir. Dağların eteğinde, ekin için olan zirai yerlerdir buralar. Devlet ne yapacak ki bu arazileri? Ancak gene de istiyor. Bu madde uygulanmaya devam ederse kimse toprağını geri alamayacaktır.
  ORSAM: Bahsettiğiniz devlete ait araziler, bu kurumlar tarafından kullanıyor mu?
  Nurcan Kemal Kahya: Çoğunluğu 30-35 yıldır devlet tarafından istimlak edilmiştir. Bu zamana kadar devlet bu arazilerde bir şey yapmamıştır. Zaten zirai arazidir çoğu. Saddam zamanında buralar Araplar tarafından ekilip biçilmiş. Şimdi Araplar bazı yerlerden gitmiştir. Ama Türkmenler hala bu arazileri ekemiyorlar ve tapular da hala dönmemiş. Zaten bu durumu pek çok yere ilettik. Ama bir şey olmadı. Zaten hükümet de kurulmamış. Hükümet kurulsa da ne olacak. Kerkük’te ne olduğunu kimse bilmiyor, ilgilenmiyor. Başka siyasi eller var bu işlerde. Bu insanların arazisi gidiyor, bu arazileri de başka insanlar kendi mallarıymış gibi kullanıyorlar.
  ORSAM: Peki yasal olmayan kullanımlar mevcut mudur? 
  Nurcan Kemal Kahya: Bu gibi şeyler oldukça yaygın. 2003 tarihinden önce devlet şahısların yerlerine el koymuştu. 2003 yılında sonra bir de devletin arazileri işgal olmaya başladı. Bu arazilerin üzerine binlerce insan tapusuz ev yapıyor. Devlet de bu hususta bir şey yapmıyor.
Röportaj: Nebahat Tanrıverdi O, Sercan Doğan; ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcıları