Bahreyn-İran Normalleşme Diyaloğu Gelecek Vadediyor mu?

Bahreyn ve İran, 23 Haziran tarihinde ikili ilişkilerini tekrardan kurmak için yol haritası üzerinde çalıştıklarını duyurdu. Tarihsel olarak İran’ın Bahreyn üzerindeki egemenlik iddiaları, Bahreyn’deki Şii dini örgütlenmelerin ve toplulukların İran tarafından nüfuz aracı olarak kullanılmasının yanı sıra Suudi Arabistan ile BAE’nin (Birleşik Arap Emirlikleri) İran ile ilişkilerinin sonucu olarak 2016 yılında iki ülke arasındaki ilişkiler kesilmişti. Yakın dönemde, ilk olarak Haziran 2019’da BAE’nin Yemen’den çekilip İran politikasında Suudi Arabistan’dan ayrılmaya başlaması, geçtiğimiz yıl içerisinde de Çin, Umman ve Irak tarafından kotarılan Suud-İran normalleşmesinin akabinde, Bahreyn de İran politikasını değiştirmeye başladı. Bu çerçevede Bahreyn Kralı, 23 Mayıs tarihinde Moskova’da İran ile ilişki kurmanın gerekliliğine değinirken aynı söylemleri Moskova’nın ardından Pekin’de de dile getirmişti. Nitekim İran ve Bahreyn medyalarında da iki devletin ilişkilerini normalleştirmek istediği dile getirilmeye başlanmıştı.

Normalleşme Diyaloğunun Arka Planı
Hem Ortadoğu’daki bölgesel siyasi normalleşme hareketlerinin bir parçası olarak hem de Bahreyn-İran ikili ilişkilerinin bir gereği olarak ilişkileri normalleştirmenin belirli nedenleri ve sonuçları vardır. Dolayısıyla burada, ilişki biçiminde bir farklılaşmaya gitmenin nedenlerine ve ardından ise bunun ne anlama geldiğine bakmak, Körfez siyaseti açısından kritik önemdedir.

Bahreyn ve İran’ın Haziran 2024’te somut hâle gelen ilişkileri düzeltme motivasyonları, her iki ülkenin de ulusal güvenlik ve dış politikalarıyla birlikte düşünülmelidir. Bahreyn açısından uzun süredir dış politikadaki en temel tehdit unsuru olarak algılanan İran politikaları, İran ile diyalog ve siyasi angajmana girilerek daha yönetilebilir ve tahmin edilebilir değişkenlere dönüştürülebilir. Bahreyn ayrıca İran ile girilen diyaloğun, iç siyasetteki riskleri en aza indirebileceğini ve Şii topluluklar ile yeni dönemlerin başlayabileceğini hesaplıyor olabilir. Aynı zamanda Bahreyn, Suudi Arabistan-İran arasındaki normalleşme diyaloğunu, bölgedeki çatışmasızlık (de-eskalasyon) dönemini bir fırsat olarak değerlendirip İran ile angajman yoluna giriyor olabilir. Bahreyn bu hamlesiyle gerek İran ile gerginlikleri azaltmayı gerekse dış politikada ve bölge siyasetinde Suudi Arabistan ile hizalanmış bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir. Normalleşme yoluna giren bir Bahreyn-İran ilişkisi, aynı zamanda her iki ülke için yeni ekonomik ve ticari fırsatlar sunacaktır. Öte yandan, Bahreyn’in ekonomik kaynaklarını yeniden çeşitlendirme politikalarına, İran’ın ise yaptırımlardan mustarip ekonomisine fayda sağlayabilecektir.

İran için ise Bahreyn ile ilişkilerin düzeltilmesi yolunda gösterilen çaba, her şeyden önce Körfez ülkeleri ile ilişkilerini geliştirme stratejisinin bir parçası olarak görülmelidir. İran, 2019 yılından itibaren BAE ile diyaloğunu artırmış; Umman, Katar ve Kuveyt ile diyaloğunu şu veya bu oranda çoğu dönemlerde devam ettirmiş ve Suudi Arabistan ile de 2023 yılından itibaren yapısal nedenlerden ötürü güçlendirilen bir normalleşme diyaloğuna girmişti. Dolayısıyla burada Körfez’de kalan tek parça olan Bahreyn ile ilişkilerin geliştirilmesi, Körfez’deki normalleşme diyaloglarına bir yenisini eklemektedir. Bütün bu bölgesel uyum (harmony) ve istikrar arayışları arasında İran’ın farklı Körfez ülkeleriyle ilişkilerini farklı oranlarda geliştirmesi, İran karşısında tek-birleşmiş (unified) bir KİK oluşmasını da engellemek amacıyla olabilir. İran özellikle Kuveyt, Umman, Katar gibi ülkeler ile geliştirdiği ilişkilerin yanı sıra Suud, BAE, Bahreyn ile geliştirmekte olduğu ilişkileri farklı olarak değerlendirebileceği bir dış politikaya sahiptir.

Uluslararası Aktörlerle İlgili Çıkarımlar
Bahreyn-İran arasındaki normalleşme diyaloglarına yönelik bölgesel tepkiler ve bu hamlelerin bölge siyasetine etkileri yanında, bu konuya ilişkin ABD, Rusya ve Çin gibi uluslararası aktörleri ilgilendiren çıkarımlar da kritiktir. İlk elde ABD’ye bakıldığında, Bahreyn ile İran arasındaki diyalogların dikkatli bir iyimserlik ve eleştirel bakış ile takip edildiği ifade edilmelidir.

ABD medyası ve araştırma platformlarında Bahreyn’in İran ile ilişkilerini geliştirmesi, Bahreyn’in güvenlik risklerini azaltacağı fakat tamamen ortadan kaldırmayacağı ifade edilmektedir. Bu bağlamda, Bahreyn ile İran arasındaki görüşmelerin gerek Bahreyn’in gerekse Suudi Arabistan ve BAE’nin, ABD-sonrası Ortadoğu (Post-American Middle East) siyasi iklimini de hesaba katan bir hamle olduğu ifade edilmeli. Öyle ki Bahreyn lideri İsa el-Halife’nin Moskova ziyaretinin ardından Rusya’dan, İran ile ilişkilerinin düzeltilmesi amacıyla arabulucu olmasını istemesi, ABD ile Körfez ülkelerinin ilişkileri açısından, ABD nezdinde son derece tedirgin edici hamleler olarak değerlendirilebilir.

Rusya açısından değerlendirildiğinde ise Rusya’nın Ortadoğu’daki nüfuzunu güçlendirebilecek bir mesele olması hasebiyle gelişmenin Rusya için olumlu olduğu söylenebilir. Öte yandan, Moskova’nın bölgede kendisini bir arabulucu olarak konumlandırma çabalarının olduğu bir dönemde, jeopolitik etkisini artırmak amacıyla bu gelişmenin desteklendiği ifade edilebilir. Aynı zamanda, ABD etkisinin azaldığı bir bölge olan Körfez bölgesinde, Çin’in etkisinin arttığı bir dönemde Rusya’nın siyasi, askerî, ekonomik olarak bölgedeki faaliyetlerini artırması, Rusya’nın ABD-sonrası Körfez ve Ortadoğu’ya yönelik hamlelerini gerçekleştirmeye başladığı şeklinde yorumlanabilir.

Çin’in ise özellikle Bahreyn lideri Kral Hamed bin İsa’nın Pekin ziyaretinde Başbakan Li Qiang ile görüşmesinde İran ile diyaloğu gündeme getirmesinden sonra sürece dâhil olduğu, bu çerçevede ise Bahreyn ile İran arasındaki normalleşme diyaloğunun, temelde Çin’in BRICS ve Şangay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) gibi batılı-olmayan uluslararası kuruluşlar üzerinden oluşturduğu etki çerçevesinde değerlendirdiği ifade edilebilir. Her ne kadar Çin Devlet Başkanı Xi Jinping Aralık 2023 tarihinde Riyad ziyareti sırasında BAE-İran üç adalar sorununda Körfez ülkelerine yakın bir tutum benimsemiş ve 2024 yılında bu tutum tekraren ifade edilmiş olsa da Körfez ülkeleri ile İran’ı beraber etkilemek istediği açıktır. BRICS’e Suudi Arabistan’ın, BAE’nin ve İran’nın üye olarak kabul edilmesi, İran’ın hâlihazırda tam üye olduğu ŞİÖ’ye, Suudi Arabistan’ın geçtiğimiz yıl “diyalog partneri” olarak kabul edilmesi gibi meseleler, Çin’in de Körfez ülkeleri arasındaki iş birliği ve beraberliği, ABD-sonrası Ortadoğu’yu planlayarak desteklediği ifade edilebilir.

Etkileri Neler Olacak?
Bu çerçevede değerlendirildiğinde, Bahreyn ile İran arasındaki normalleşme diyaloğunun bölgedeki diğer tüm normalleşme süreçlerinde olduğu gibi yapısal koşullar tarafından tetiklendiği ve aslında kırılgan bir süreç olduğu ifade edilmelidir. Bu aşamada, Bahreyn ile İran arasındaki diyaloğun temelde Suudi Arabistan ve BAE gibi Bahreyn dış politikası üzerinde etkin aktörlerle ve aynı zamanda ABD, Rusya ve Çin gibi uluslararası güçlerin Körfez ve Ortadoğu politikaları çerçevesinde şekillenmesi kuvvetle muhtemeldir. Fakat yine de Bahreyn lideri Kral Hamed bin İsa’nın, Rusya ve Çin’e gerçekleştirdiği ziyaretlerde İran ile normalleşme meselesini gündeme alması ve İran’da geçtiğimiz günlerde tamamlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden reformist aday Mesud Pezeşkiyan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi, Bahreyn-İran ilişkilerinde kısa dönemli bir detente’i (yumuşamayı) bölge siyasetine kazandırabilecek gelişmelerdir. 

Bu görüş yazısı, 12 Temmuz 2024 tarihinde  Fokus Plus internet sitesinde "Bahreyn-İran Normalleşme Diyaloğu Gelecek Vadediyor Mu?" başlığıyla yayımlanmıştır.