Bakü’den Ortadoğu ve Türkiye’ye Bakış

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deyim. Bahar havasının egemen olduğu Bakü, Nevruz’u kutlamaya hazırlanıyor. Nevruz’a özel tatlılar yapılmaya başlanmış bile.“Şekerbura” bu tatlıların en ünlüsü. Bakü’de 2-3 Mart’ta “3rd ThinkTanks Forum of OIC MemberStates” düzenlendi.İslam ülkelerinin demokrasi ile nasıl uzlaşacağının sıkıntıları toplantıda hisedildi. Nitekim, İslam kökenli ülkelerden gelen akademisyenlerin ve araştırmacıların tebliğlerinin içeriği oldukça benzer ögeler taşıyor: “Ülkelerine ve liderlerine övgüler sıralamak, Arap Baharı’nın ülkelerini teğet geçtiğini ileri sürmek.” Böyle olunca, analiz yerine bol bol övgü dolu konuşmalar dizisi ortaya çıkıyor.

Kafkasya’da Azerbaycan ve Orta Asya’da Kazakistan petrol ve doğal gaz üretimi ve satışı sayesinde çok hızlı zenginleşiyor. Bu zenginleşme, Azerbaycan’da büyük bir değişim başlatmış. Bakü, büyük bir şantiyeye dönüşmüş. Zenginleşme ile birlikte Azerbaycan, çok yönlü ve çok boyutlu bir dış politikaya yönelmiş. Bakü’nün yeni dış politikasının bir boyutu Türk dünyasını yönlendiren bir güç olabilmek. Bakü, bunu başarma yolunda önemli adımlar atmış durumda. Artık, Bakü Türkçülüğü, gerektiği zaman Türkiye’yi bile istediği istikamette yönlendirebiliyor. Bunu Hocalı’yı anma törenlerinde bizzat yaşadık. Bakü’nün yeni dış politikasının ikinci boyutu, İslam ülkeleri arasında ağırlık kazanmak. Nitekim, söz konusu Forum bu politikanın bir parçası. Son yılların en önemli dış politika boyutu iseAzerbaycan’ın yüzünütamamen Avrupa’ya dönmüş olmasıdır. Hedef, Avrupa Birliği kurumları ve değerleri ile acele etmeden ve iç siyasi yapıyı bozmadan bütünleşmektir. Arap Baharı’nın Azerbaycan’a yansıması ihtimali ise yürekleri korkutuyor.Nitekim, halk hareketlerine eskisine göre daha yumuşak davranılması olumlu bir gelişmedir. Dış politikada diğer bir boyut, Rusya Federasyonu ile içi içe olmadan yakınlığı koruyabilmektir. Çünkü, Bakü, Ağustos 2008’de Gürcistan’ın Beş Gün Savaşı’nda ABD ve AB’nin Güney Kafkasya’dan sadece coğrafi değil, aynı zamanda siyasi ve askeri olarak da uzakta olduğunu ama Rus tanklarının sadece iki saat içerisinde Tiflis’e girebileceğini tekrar hatırlamak zorunda kalmıştı.

Eski Sovyetler Birliği’nin en önemli radar üssü olan ve İran ile Ortadoğu’nun tamamını kontrol altında tutabilen Azerbaycan’ın Gebele Radar Üssü’nün Rusya Federasyonu’nun kullanımında olmasına dair anlaşma 2012 sonunda bitiyor. Üs ile ilgili anlaşmanın Bakü tarafından yenilenmesi bekleniyor.Batı ile İran arasındaki gerginliğin Azerbaycan’ın iç ve dış politikasına derinden yansıdığını belirtmek gerekiyor. Bakü, İran’a herhangi bir saldırı olduğu takdirde İran’dan Azerbaycan’a büyük bir göç dalgasının olması ihtimalindenendişeli. Ayrıca, İran’a yapılacak olası bir saldırı sonrası savaş ortamına çekilmekten de korkuyor. İran odaklı belirsizlik ortamının giderek artması Azerbaycan’da devlet kurumlarını ve halkı ürkütüyor. Azerbaycan’ın İsrail ile çok yakın ilişkilerinin meyvelerinden biri olan İsrail’in Azerbaycan’a silah satışına İran’ın tepki göstermesi de Bakü’de derin dalgalanmalara neden oldu. Bakü’nün gölgede duran en büyük siyasi güçlerinden Meclis Başkanı Birinci Yardımcısı Ziyafet Asgerov, “Azerbaycan bağımsız bir devlettir” diyerek İran’dan farklı politikalar yürütebileceklerini vurguladı. Ancak Bakü, kime güveniyor? Batı’ya mı? İsrail’e mi? Rusya Federasyonu’na mı? Yoksa, Türkiye’ye mi? Bakü’nün Ankara’ya güvenip güvenmediği veya hangi noktaya kadar güvenebileceği bilinmez. Ancak, Azerbaycan halkının Türkiye’ye aşırı güvendiği açık bir gerçektir. Türkiye sevgisi halkın genetik kodlarında bulunuyor.Bir Azeri arkadaşım anne annesinin namazını her zaman “Allah’ım Türkiye’nin bayrağını her zaman dik eyle” duasıyla tamamladığını söylemişti. Çünkü, Azerbaycan halkı Türkiye’nin bayrağı dik oldukça Azerbaycan bayrağının da özgürce dalgalanacağının farkındadır.