Düşük Petrol Fiyatlarının Ortadoğu’daki Su Meselelerine Etkisi Üzerine Bir Analiz: Körfez Ülkeleri İçin Suyun İmkansızlığı mı?

Sanal su, su-gıda bağlamını anlama konusunda oldukça aydınlatıcı bir kavramdır. J. A. Allan’a göre, sanal su asıl olarak “tarımsal emtia üretimi için gerekli olan su”dur.  Kavram, tarım dışı malları da kapsayacak şekilde, örneğin makineler, arabalar, kalemler, cep telefonları gib ürünleri de içerecek şekilde genişletilebilir.  Ancak hatırlanmalıdır ki, ilk bahsedilen görüş sanal su kavramının esas ilgili olduğu bağlamı anlatmaktadır. Allan’ın vurguladığı üzere bir ton tahıl üretimi için 1000 metreküp suyun kullanılması gerekmektedir ve bu miktarda tahıl “içme suyu ve/veya topraktaki su açısından kısıtlı bir ekonomi politiğe aktarıldığında, bu ekonomi 1,000 metreküplük bir suyun kullanıma ayrılmasının neden olabileceği ekonomik ve daha da önemlisi siyasi baskıdan  kurtulmuş olacaktır.” Bu nedenle sanal su, su ile gıda ve ticaret arasında bir köprü oluşturmaktadır. Su kıtlığının gıda üretiminde yol açtığı sorunlarla başa çıkabilmek için ortaya atılan bu basit formül,  birçoğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yer alan ve su sorunu yaşayan ülkeler için uygulanabilir bir alternatif halini almıştır. Sınırlı su kaynağına sahip ülkelerin kendi gıdalarını üretmek yerine ithal etmeleri gerektiği savunulmaktadır. Söz konusu ülkeler bu sayede sularından, içme suyu ve endüstriyel kullanım alanlarında faydalanabileceklerdir.

 

1990’ların ikinci yarısında, Dünya ticaret Örgütü’nün kuruluşunu müteakiben,  gıda fiyatlarında görülen artış bu yeni fiyatları karşılamaya yetecek gücü olmayan birçok Ortadoğu ülkesi için sanal suyun sınırlarını çizmiştir. Bu ülkeler, bundan dolayı su kaynaklarını artırarak kendi gıdalarını üretebilecek seviyeye gelmek için daha geleneksel yöntemler üzerinde yoğunlaştılar. Dahası, kendi gıdasını üretebiliyor olmak birçok ülke için “gıda güvenliği”ni sağlayabilmenin önemli bir boyutudur. Bu bakış açısına göre, bir ülke için gıda güvenliğini sağlamanın en iyi yolu gıdayı dışarıdan almak değil onu üretmekten geçmektedir.    Dolayısıyla gıda ithalatı pek çok ülkeye cazip gelmemiştir. Ancak bu durum söz konusu ülkelerin gıda ithal etmeyi durdurdukları anlamına gelmemektedir. Aksine, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ithal ettiği sanal su miktarı her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bunun en temel nedeni bu insanların kişi başına tükettikleri kalori miktarının daha önceki yıllara göre artmış olmasıdır. Buna ek olarak artan nüfuslar ve yaşanan iklim değişikliği koşulları da bu ülkeleri daha çok gıda -veya sanal su- ithal etmeye zorlamaktadır.

 

Suriye gibi, güney komşuları olan Ürdün ve İsrail ile karşılaştırıldığında, bölgedeki su kaynakları iyi sayılabilecek bir ülke bile yaklaşık 20 yıllık bir kendine yetebilme sürecinin ardından 2008 yılında gıda ithal eder duruma gelmiştir. Bunun nedeni uzun süreli kuraklık, ve hızlı ve durdurulamaz bir şekilde artan nüfusun talihsiz bir şekilde bir araya gelmesidir. 1950 ve 2010 yılları arasındaki 60 yıllık süreçte Suriye nüfusu yedi kattan da fazla büyüyerek 3 milyondan 23 milyona ulaşmıştır.

 

Bilindiği üzere Ortadoğu homojen bir bölge değildir. Finansal açıdan fakir olan ülkeler sanal suyun maliyetini karşılamakta yetersiz kalırken, genelde çok kısıtlı tatlı su kaynaklarına sahip petrol zengini refah ülkeleri bunu su kıtlığından kurtulmanın doğal bir yolu olarak görmektedir. Bu ülkelerin birçoğu için desalinasyon ile sanal su ithalatı, halklarına ve ekonomilerine su ve gıda sağlamanın iki temel formülüdür.

 

Desalinasyon ve sanal su ticareti dışında da önemli su kaynaklarına sahip Suudi Arabistan, Libya ve İran Bölge’de istisna oluşturmaktadır. Suudi Arabistan ve Libya’nın su kaynaklarının çoğunu yer altı kaynakları oluştururken İran’ın su kaynakları daha çok akarsulardır. Ancak buna rağmen bu ülkelerin de kayda değer ölçülerde sanal su ithal ettikleri dikkatten kaçırılmaması gereken bir noktadır. Suudi Arabistan, Libya ve İran’ın tek farkı Körfez ülkelerinin sahip olmadığı bir takım su kaynaklarına sahip olmalarıdır.

 

Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleri de global ekonomide meydana gelen dalgalanmalara karşı dayanıklı değildir. Petrol fiyatlarının yakın zamanlardaki düşüşü, bu ülkelerin ekonomilerinin gıda ticaretini ve dolayısıyla sanal su ticaretini de içeren birçok alanında birkabus senaryosunadönüştü.  Kabaca bir hesap yapmak gerekirse, bir varil petrolün 40 dolar olması, petrol zengini ülkelerin toplamda 1 trilyon dolar kaybettiklerini göstermektedir. Hatta Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı ülkelerin üretiminde yoğun enerji kullandıkları su hizmetlerinin fiyatını arttırdığı da görülmüştür. 2015-2016 yıllarındaki düşük petrol fiyatları nedeniyle buharlaşan fonlar, Körfez ülkelerinin son zamanlarda tanık olduğu muhtemelen en kötü durumdur. Ve bu ülkelerdeki bütçesel krizlerin çözülmesi uzun yıllar alacaktır.

 

Özetlemek gerekirse, düşük petrol fiyatları Ortadoğu’nun büyük bir kesimi için iki anlama gelmektedir: daha pahalı gıda ve daha pahalı su. Sanal su ticareti, Ortadoğu’daki birçok ülke için önemli bir mekanizma olmaya devam edecektir, ancak tek taraflı ekonomiler uzun zamandır düşük fiyat ödemeye alıştıkları mallar için yüksek fiyat ödemeye devam edecekler gibi görünmektedir.