Hatay: “Suriye ile Dostluğu Geç Bulduk Çabuk Kaybettik”

Hasan Kanbolat, ORSAM Başkanı
Reyhanlı, Cilvegözü sınır kapısına 3 km. ve Halep’e 45 km. uzaklıkta. Cilvegözü, Türkiye’nin sadece Suriye’ye değil, bütün Ortadoğu’ya açılan en önemli karayolu sınır kapısı. Reyhanlı’da bulunan çadırkent dışında da sokaklarda akrabalarının yanına sığınmış Suriyeli subaylara ve her rütbede polislere rastlanıyor. Konuşmaktan çekiniyorlar. Gözlerinde korku var. Kimseye güvenmiyorlar. Sadece, “Vahşete katılmamak için gelmek zorunda kaldık” diyorlar. Cilvegözü (Türkiye)-Babel Havva (Suriye) sınır kapıları arasındaki tampon bölge Suriye’deki otorite boşluğu nedeniyle mazot, benzin ve sigara kaçakçılığı merkezi haline gelmiş. Türk sınır ticaretçileri de Cilvegözü’nden çıkış yapıp arabalarını mazot, benzin ve sigara ile doldurduktan sonra Suriye’ye giriş yapmadan dönüyor. Günde 2 bin araba bu işle uğraşıyor. Araba başına yaklaşık 100-500 TL arası kar kalıyor. Bu nedenle, Suriye’de Türkiye sınırına yakın bölgelerde mazot ve benzin sıkıntısı başlamış. Suriye’de mazot 15, tampon bölgede 45 Suriye Lirası (pound). Suriye’de benzin 44, tampon bölgede 65 Suriye Lirası (1000 Suriye Lirası: 35 TL). Hatay’da bakkallarda bile Suriye benzini 2,7 TL’ye ve Suriye mazotu 2,2 TL’ye serbestçe satılıyor. Suriye’den gelen Amerikan sigaraları da markasına göre 1-5 TL arasında her yerde serbestçe satılıyor.
 
İskenderun’da yayınlanan Ses Gazetesi dopdolu. İskenderun halkının nabzını tutuyor. Sahibi Ayşe Figen Arlı. İskenderunlu aydın bir gazeteci. Suriye’de olup bitenlerden oldukça kaygılı. Üzülüyor. Olayları anlamaya çalışıyor. “Suriye ile dostluğu geç bulduk çabuk kaybettik” diyor. Haklı. Bu üzüntüyü Hataylı diğer aydın dostlarımda paylaşıyor. Reyhanlı’dan Öncü Gazetesi Sahibi Hasan Özdemir, Samandağı’ndan Samandağ Gazetesi Sahibi Şahiye Say, Türkiye Yazarlar Sendikası Antakya Şubesi Başkanı Mehmet Karasu… Hatay toprağının bereketi de bol, aydını da. Hataylı her aydın ayrı bir değer. Para ve makam odaklı değil, insan odaklı yaşıyorlar.
 
Hataylı aydınlar genelde Suriye olaylarının arkasında Amerika’nın olduğuna inanıyor. Amerika’nın arkasında da İsrail’in olduğuna, Arap Baharı’nın ve Suriye olaylarının asıl nedeninin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) gerçekleştirmek olduğuna inanıyor. Sohbetler bu yönde. “Esad’ın bir diktatör olduğunu, Arap halklarının da artık demokrasiyi istediklerini, Esad veya başka bir diktatörle değil Suriye halkıyla kardeşliğin önemli olduğunu” söyleyince kuşkuyla ve tepkiyle karşılaşıyorsunuz. Amerikan yanlısı olarak değerlendiriliyorsunuz. Kendinizi savunmak zorunda bırakılıyorsunuz. Suriye konusu açılınca hemen size soruluyor? “Suriye’ye askeri müdahaleyi mi yoksa Esad’ı mı destekliyorsunuz?” Hani, masallarda sorulur ya “Kırk katır mı, yoksa kırk satır mı?”. Suriye’ye askeri müdahale ya da Esad’ı desteklemek zorunda bırakılmak da böyle bir şey. Deveye sormuşlar, “Yokuşu mu seversin, yoksa inişi mi?”. Deve de “Bu yolun düzü yok mu?” demiş. İki kötüden birini yani Suriye’ye askeri müdahaleyi veya Esad rejimini desteklemek zorunda değiliz. Bu yolun inişi ve yokuşu dışında düzü de var. Yani, Suriye’ye askeri müdahaleyi veya Esad ailesinin sonsuza kadar iktidarda kalmasını değil, demokrasiyi desteklemeliyiz. Suriye’nin Iraklılaşmasını önlemek Esad’ı destekleyerek olmaz. Esad yönetimini bir an önce siyasi reformları başlatmaya, şeffaf ve demokratik seçimler yapmaya, devletteki yozlaşmayı durdurmaya, adil olmaya zorlamalıyız. Suriye’de ve dünyanın her yerinde insan, kadın, çocuk, fakir, özürlü ve bütün canlıların haklarını, çevre haklarını, insanca yaşamayı, farklı düşüncelere saygı duymayı, refahın adilce paylaşımını savunmalıyız. Ayrımcılığa, ırkçılığa din ve mezhep ayrımına karşı çıkmalıyız. Pusulamız sadece demokrasiyi göstermelidir. Halkların kardeşliğine şimdi daha çok ihtiyacımız var, yönetimlere biat etmeye değil.