İslam Dünyasında Su: Gittikçe Derinleşen Zorlukların Eşlik Ettiği Karışık Bir Panorama

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), kısa bir zaman önce İslam Dünyasındaki suların durumuyla ilgili bir rapor yayınlamıştır. İİT’nin temel amacının, “Müslüman Dünyasının çıkarlarını korumak ve kollamak olduğu” belirtilmiştir.  Rapor, bu vizyon çerçevesine, Teşkilat’a üye ülkeler tarafından ciddiye alındığı sürece, oldukça etkili bir katkı olacaktır.

 

İİT, iklimsel ve hidrolojik temeller bakımından oldukça yüksek oranda çeşitlilik gösteren 57 üye ülkeden oluşmaktadır. Bu ülkeler arasındaki su varlığı da buna göre değişmektedir. İşin talep kısmından bakıldığında, İİT üyesi ülkelerin sya yönelik talepleri İİT’ye üye olmayan gelişmekte olan ülkelerin taleplerinden fazladır. Bu durum, İİT ülkelerindeortalama olarak nispeten düşük su altyapısı gelişmişliği seviyeleri ile bir arada düşünüldüğünde halkın ve ekonomik sektörlerin,özellikle de tarım sektörünün, ihtiyaçlarının karşılanması noktasında yöneticiler üzerinde büyük bir baskı meydana getirmektedir. Yetersiz altyapı gelişimi ile ilgili bir diğer kritik su sorunu da birçok İİT ülkesini etkileyen süregiden sanitasyon sorunudur.  

 

Rapor, İİT ülkelerindeki yenilenebilir su kaynaklarının “üye ülkelerin nüfuslarına oranla oldukça mütevazi” olduğunun altını çizmiştir. Ayrıca rapora göre, İİT dünyası dışındaki bütün gruplar su mevcudiyeti açısından daha iyi sıralamalarda yer almaktadır: “İİT üyelerinin dünyadaki yenilenebilir su kaynaklarındaki payı ,3’tür ki bu oran İİT ülkelerinin toplam dünya nüfusundaki oranları olan #,3’ten daha düşüktür. İİT üyesi olmayan gelişmekte olan ülkelerin yenilenebilir su kaynaklarının dünyadaki toplam yenilenebilir su kaynaklarına oranı, bu ülkelerin dünya nüfusuna olan oranlarından daha yüksektir.  İİT üyesi olmayan gelişmekte olan ülkelerin dünyanın yenilenebilir su kaynaklarındaki payı i,3 iken dünya nüfusundaki payları b,8’dir. Gelişmiş ülkelerin dünyanın yenilenebilir su kaynaklarındaki payı ,4, dünya nüfusundaki oranları ise ,1’dir.” Bu nedenledir ki,kimi yeterli suya sahip İİT üyesi ülkelerin varlığına karşın, genel durum değerlendirmesi yapıldığında durumun o kadar da parlak olmadığı görülmektedir. 

 

Raporun vurguladığı bir diğer önemli nokta da İİT ülkelerinde kullanılmayan atıksu arıtma potansiyeli ve atıksuyun yeniden kullanılması konusudur. Raporda paylaşılan verilere göre İİT ülkelerinde, toplanan atıksuların ortalama olarak ’ten daha az bir kısmı arıtılabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran keskin bir farklılık göstererek u,4’lere ulaşmaktadır. Atıksu arıtımında en düşük oranlara sahip İİT ülkeleri Latin Amerika, Sahra altı Afrika ve Güney Asya’daki üye ülkelerdir. Dolayısıyla toplanan atıksuların arıtılması bu ülkelerdeki su mevcudiyetini arttırmak oldukça önemli bir fırsattır.

 

İİT su raporunun haklı olarak tartıştığı bir diğer noktada nüfus artışının su talebi konusunda ortaya çıkardığı büyük zorluktur. İİT üyesi ülkelerin nüfus trendi dünyadaki diğer ülke gruplarıyla bir tezat teşkil etmektedir. Bu artışı rakamlarla örneklemek gerekirse, İİT ülkelerinin dünya nüfusundaki payları 1990’da ,4 iken bu oranın 2030 yılında %,8’e ulaşması beklenmektedir. Ancak bu ülkelerde görülen trendin aksine “İİT üyesi olmayan gelişmekte olan,ve gelişmiş ülkelerin dünya nüfusundaki oranları istikrarlı bir biçimde azalmaktadır.” Ekonomik büyüme ve kentleşme yoluyla gerçekleşen gelir artışı da İİT ülkelerindeki su talebi artışının bir diğer önemli nedenidir.

 

Su kıtlığı konusunu ele aldığımızda ise, şu İİT ülkeleri su kıtlığının belirlenmesinde genel kabul gören 1000 metreküplük eşiğin altında kalmaktadır: Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Suudi Arabistan, Yemen, Maldivler, Bahreyn, Libya, Ürdün, Filistin, Cezayir, Cibuti, Umman, Tunus, Mısır, Suriye, Burkina Faso, Fas, Lübnan ve Sudan. Buna ek olarak Pakistan, Somali, Uganda, Komorlar, Nijerya ve Özbekistan da sürekli bir “su baskısı” yaşamakta ve daha ciddi bir aşama olan “su kıtlığı”na yaklaşmaktadırlar.

 

Raporda belirtilene göre, “İİT ülkelerinin gelişmiş içme suyu kaynaklarına erişimi sağlama olanakları, diğer ülke gruplarının gerisinde kalmaktadır.” Raporda verilen detaylara göre İİT ülkelerindeki nüfusun