İslam İşbirliği Teşkilati: Amaç ve Bütçe Yönünden Bir Değerlendirme

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 4 kıtada 57 üyesi ile Birleşmiş Milletler’den (BM) sonra en büyük ikinci hükümetler arası organizasyondur. İİT’nin temel amacı, uluslararası barışı ve uyumu korumak ve bu çerçeve içerisinde üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların ve çatışmaların çözümüne katkı sağlamak, işbirliği ve dayanışmayı geliştirmek ve İslam Dünya’sının menfaatlerini korumaktır. Teşkilatın en önemli ekonomik organları Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi, Daimi Mali Komite, Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Sorunlar Komitesi ve İslam Kalkınma Bankası’dır. Bu bağlamda, Teşkilat’ın ekonomik anlamda nihai amacı İslam Ortak Pazarı’nı oluşturmaktır. Bu nihai amacın gerçekleştirilebilmesi için Teşkilat, İslam ülkeleri arasında ekonomik entegrasyonun sağlanması amacıyla ekonomik ve ticari işbirliğini geliştirmeye yönelik politikalar geliştirmek ve uygulanmasını sağlamak yönünde faaliyetler yürütmektedir. Ortak Pazar kısa dönemde ekonomik, sosyal ve politik işbirliğini ve senkronizasyonu,  uzun dönemde ise bir entegrasyon sürecini ifade eder. Bu süreç ise üye ülkelerin temel bazı prensipler etrafında bir araya gelmelerini gerektirmektedir. Bu prensiplerden en önemlisi, üye ülkelerin hükümranlık haklarına ve hak ve sorumlulukta eşit olmalarına saygı gösterilmesidir. Üye ülkelerin aralarındaki anlaşmazlıkları barışçıl çabalar ile çözümlemeleri, bir diğer önemli prensiptir. Üye ülke insanlarının insani gelişmişlik ve ekonomik refahlarının kapsayıcı ve sürdürülebilir bir biçimde geliştirilmesinin ortak temel amaçlardan birisi olduğunun kabulü, bir diğer prensiptir. Hepsinden önemlisi, üye ülkelerin ulusal ve uluslararası düzeyde, iyi yönetişimi, demokrasiyi, insan hakları ve temel özgürlüklerini ve hukukun üstünlüğünü geliştirmeye çaba göstermesi prensibidir.

İİT’nin, yukarıda verilen amaçlarını gerçekleştirebilmesi için uygun kurumsal yapı ve organlara sahip olduğunu ifade edebiliriz. Ancak, Teşkilat’ın bugün ulaştığı büyüklük çerçevesinde değerlendirildiğinde iki sorununun var olduğu söylenebilir.  İlk sorun, üye ülkelerin Teşkilat’ın amaçları etrafında kararlı bir biçimde bir araya gelememeleri ve birlikte senkronize olarak hareket edememeleridir. İkinci sorun ise, BM’den sonra en büyük ikinci hükümetler arası organizasyon olmasına karşın, yeterli bütçeye sahip olmaması ve dahası üye ülkelerden bazılarının bütçeye yapmaları gereken katkıları yapmamalarıdır. Bu ikinci sorun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri İyad Medeni’nin 13. İslam Zirvesi’nin kapanış oturumunda aidat borçlarını tartışmaya açması ile bir kez daha gündeme geldi.  “Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’na 2 milyon dolar bağış yapacağını” açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aidatlarını ödemeyen ülkeleri eleştirerek, ödeme yapmış ülkelerin isimlerini tek tek açıkladı. Teşkilat’ın kuruluş anlaşmasının 29. Maddesine göre, Genel Sekreterlik ve Bağlı Organların bütçeleri,  üye ülkelerin milli gelirlerine göre belirlenen katkı paylarından karşılanır. Ayrıca, İslam Zirvesi veya Dışişleri Bakanları Konseyi’nin onayı ve üye ülkelerin, bireylerin ve organizasyonların gönüllü katkıları ile Özel Fonlar (Vakıflar) oluşturulabilir.

Suudi Arabistan Teşkilat bütçesine , Kuveyt %9, Birleşik Arap Emirlikleri %7, Libya %6’, İran %5.5, Malezya ve Türkiye %5 ve diğer üye ülkeler %3.5 ve daha düşük düzeyde katkı sağlamaktadırlar. Filistin, bütçe katkısından muaf tutulmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu bütçe ve gönüllü katkılardan oluşan Özel Fonların Teşkilatın amacını gerçekleştirmekten uzak olduğunu, Genel Sekreterlik ve diğer bağlı organların iş yükleri ile kıyaslandığında oldukça yetersiz personele sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca, üye ülkelerin bazılarının hem zorunlu katkılarını hem de yapacaklarını duyurdukları gönüllü katkıları yapmadıkları veya eksik yaptıkları gözlemlenmektedir. Bu ise zorunlu ve gönüllü katkıların taahhüt edilen düzeylerine göre hazırlanan bütçe gelirlerinin realize edilmemesine ve planlanan harcamaların yapılamamasına neden olmaktadır. Bu çerçevedeki bir diğer önemli sorun ise, yüksek zorunlu ve özellikle gönüllü katkı yapan ülkelerin karar süreçlerinde daha çok söz sahibi olmaları ve bu durumun üye ülkeler arasında hoşnutsuzluk yaratmasıdır. İİT dünyada 1.6 milyar Müslümanı temsil etmektedir. Üye ülkelerin bir çoğunun zorunlu katkı paylarını ödeyememelerinin temel nedeni, gerçekten dünyanın en fakir ülkeleri arasında olmalarıdır. Bu nedenle de zorunlu katkı paylarını ödemeyen ülkelerin karar süreçlerinde oy haklarının kısıtlanmasına yönelik düzenleme ve öneriler kabul edilemez.  Bu ülkelerde yaşayan Müslümanların ekonomik ve sosyal refah düzeylerini iyileştirme amacında olan Teşkilat’ın yüksek gelirli ülkelerinin, daha çok zorunlu ve gönüllü katkı sağlamaları doğaldır.

Ancak, petrol fiyatlarındaki azalma ve bu azalmanın kalıcılık göstermesi, Suudi Arabistan ve İran başta olmak üzere, Teşkilat’ın petrol ihraç eden ülkelerinin bütçelerini olumsuz etkilemektedir. Yakın gelecek için, bu ülkelerdeki düşük ekonomik performans ve bütçe geliri beklentisinden yola çıkarak, Teşkilat’a yapacakları katkıların da olumsuz etkileneceğini ileri sürebiliriz. Bu durum, Teşkilat’ın daha istikrarlı ve adil bir bütçe yapısı oluşturmasının zorunlu oluğuna işaret etmektir. Kısa dönem için, küresel finansal krizden oldukça az etkilenen ve kârlarını artıran, İslami Finansal kurumlar başta olmak üzere, finansal sektör kurumlarının kârlarının belli bir oranını Teşkilat bütçesine aktarması bir önlem olarak düşünülebilir. Bu çerçevede bir finansal işlemler vergisi de tasarlanabilinir. Ancak, İİT’nin uzun dönemde İslam Ortak Pazarı amacı göz önüne alındığında,  kalıcı çözüm, üye ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri göz önüne alınarak bir vergi uygulamasına gidilmesidir. Böyle bir çözüm, hem Teşkilat’ın bütçe yükünün üye ülkeler arasında eşit dağılımını sağlayacaktır. Daha önemlisi, bu çözüm, üye ülkeler vatandaşlarının Teşkilat amacı etrafında birleşmesine katkı sağlayacaktır. Bu çözüm, üye ülkelerin vatandaşları düzleminde bir denetim ve temsil mekanizması da yaratacağı için, Teşkilat’ın üye ülkelerde demokrasinin gelişmesi amacına da hizmet edecektir.  Bu çözümün bir diğer önemi ise, Teşkilat’a Avrupa Birliği’ne benzer bir statü atfedilmesini sağlaması ve bu çerçeve de bir kurumsal yeniden yapılanmayı zorlayacak olmasıdır.

Bu yazı “İslam İşbirliği Teşkilati: Amaç ve Bütçe Yönünden Bir Değerlendirme” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.