İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri Anlaşmasının Ekonomik Dinamikleri

İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), yıllardır var olan gizli ilişkilerini gün yüzüne çıkararak “diplomatik ilişkilerde normalleşme” anlaşması imzaladıklarını tüm dünyaya duyurmuştur. Bu açıklamayla iki ülke arasında olası ekonomik ve ticari iş birliği hareketleri ön plana çıkmaya başlamıştır. Küresel ve bölgesel seviyede bir dönüm noktası olarak nitelendirilebilecek olan bu normalleşme adımı, her iki ülkeye tarım, sanayi, savunma, turizm, ileri teknoloji sanayileri ve finans gibi geniş bir yelpazeye sahip ekonomik fırsatlar sunacaktır. Anlaşma sonrasında BAE ile iş birliği hâlindeki bölge ülkelerinin ekonomik gelişiminin olumsuz yönde etkilenme ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Büyüyen ekonomisi ile stratejik bir finans merkezi olma yolunda ilerleyen BAE, petrolün keşfinden önce balıkçılık ve inci sektörüne bağımlı bir ekonomiye sahipti. Petrolün keşfi ve ihracatı ile ülke ekonomisi büyük bir değişime uğradı. BAE, Dünya Bankası verilerine göre 2019 yılında 421 milyar dolar değerindeki gayrisafi yurt içi hasılası ile Suudi Arabistan’dan sonra Arap dünyasının en büyük ikinci ekonomisi konumuna yükseldi. Ekonominin dayanak noktası olan petrol ihracatı şu anda ülkenin gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık %30'unu oluşturmaktadır. Petrol gelirlerine olan bağımlılığından dolayı dış şoklara karşı kırılgan hâle gelen BAE, bu bağımlılığını azaltma yolunda ekonomisini çeşitlendirmeyi hedef edinmiş ve Batı’ya açıklığı özellikle son on yıldaki serbest ekonomi politikası, ticaret, turizm, ulaşım, finans ve yatırım alanlarındaki hizmetleri ile dikkatleri üzerine çekmiştir.

Petrol ihracatını arttırma ve ekonomiyi çeşitlendirme yolunda BAE için İsrail ile vardığı anlaşma önemlidir. BAE için yeni bir petrol müşterisi olarak nitelendirilebilecek olan, İsrail’in büyük çoğunluğunu ithal ettiği günlük 236 bin varil petrole ihtiyacı vardır. Küresel bir ticaret malı olarak nitelendirilen petrol, İsrail’in her geçen yıl tüketimini arttırdığı, mal ve hizmet ithalatının yaklaşık 9,29 milyar dolarını oluşturduğu bir üründür. Bölge ülkeleri tarafından uygulanan ticaret ambargosu nedeniyle petrol ihtiyacını karşılamakta sıkıntı çeken İsrail ya farklı ticaret ortaklarıyla ya da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile olduğu gibi gizlenmiş ilişkiler ile petrol ihtiyacını gidermiştir. Varılan anlaşma BAE’ye, gelirlerini arttıracağı yeni bir pazara erişim imkânı sunmaktadır. İsrail’e yönelik ticaret ambargosuna uyan Arap Birliği ülkelerinin ve IKBY’nin bu yeni pazardan pay almaları ve BAE ile rekabet etmeleri mümkün değildir.

Ekonomisini çeşitlendirme yolunda sektörlerin ihtiyacına yönelik teknoloji transferine ve uyumuna ihtiyacı olan BAE, İsrail ile ortaklıklar kurarak var olan ihtiyacını giderebilme avantajına sahiptir. Bu kapsamda BAE teknolojik alt yapısını güçlendirme, yeni teknolojiler için bilgi üretme, üretim sektöründeki maliyetlerini düşürme, kaliteyi ve verimi arttırma imkânı bulacaktır. Ayrıca varılan anlaşma ile bölgede İsrail’in teknoloji gücü ve BAE’nin finansal sermaye gücünün birleşme ihtimali ortaya çıkacaktır.

Uluslararası ziyaretçiler için çekici bir destinasyona sahip olan Dubai hem tatil hem de iş amaçlı seyahat eden insanları çeşitli tekliflerle buluşturmaktadır. BAE, İsrail turizminden de pay alma avantajına sahiptir. Geçtiğimiz yıl 16,5 milyon turiste ev sahipliği yapan BAE, 28 milyar dolar gelir elde etmiştir. Gayrisafi yurt içi hasılasına %11,5 düzeyinde katkı sağlayan turizm sektöründe yaşanacak gelir artışı ülkenin Vizyon 2030 hedeflerine ulaşmasında rol oynayabilir.

BAE için İsrail ile tarım sektöründe gerçekleşecek bir iş birliği önemlidir. Bölgesel bir sorun olan tarım arazisi alanı yetersizliği (%1’den daha az) ve su kıtlığı BAE’nin karşılaştığı en büyük zorluklardandır. 20 milyar dolar değerinde gıda ithalatı gerçekleştiren BAE, gıda ihtiyacının %90'ını dışarıdan karşılamaktadır. Bu nedenle de tarım ticareti BAE için hayati önem taşımaktadır. Önümüzdeki yıllarda gıda ithalatını daha da arttıracağı düşünülen BAE, bölge ülkelerindeki gıda üreticileri için büyük avantajlar sunmaktadır ancak İsrail varılan anlaşma sonrası sektörde yerini alacaktır. İsrail ürünleri için öncelikle BAE daha sonrasında ise tüm Körfez ülkeleri büyük bir pazar hâline gelecektir. Gıda ithalatına bağımlılığı nedeniyle fiyat ve arz şoklarına karşı kırılgan olan BAE’nin, gıda ihtiyacını garanti altına alacağı ve olası bir gıda kıtlığını önleyebileceği akıllı tarım yöntemlerine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacını bölgede tarım teknoloji santrali olarak görülen İsrail’den karşılayabilme imkânına sahiptir. İsrail ile tarım teknolojileri alanında yarışabilecek başka bir bölge ülkesinin olmaması büyük dezavantajdır. İsrail, BAE’ye hem gıda ürünlerini hem de tarım teknolojisini ihraç ederek bölge ülkelerinin bu pazardaki payının azalmasına neden olacaktır.

İsrail, teknoloji temelli ve gelişmiş serbest bir ekonomiye sahiptir. 2010 yılında Doğu Akdeniz’deki en büyük doğal gaz sahası olan Leviathan ve Tamar’da sırasıyla 535 ve 238 milyar metreküp doğal gaz keşfeden İsrail, yeraltı kaynaklarına rağmen henüz kendine yetememektedir. 2019 yılı verilerine göre 395 milyar dolar düzeyinde bir gayrisafi yurt içi hasılaya sahip olan İsrail, ileri teknoloji ve endüstriyel üretimi sayesinde Ortadoğu’nun geri kalan ülkeleri ile ayrışmaktadır. İzlediği açık piyasa politikasına rağmen 2008-2011 yılları arasında gerçekleşen küresel ekonomik krizden en az etkilenen ülkelerden olan İsrail de teknoloji kalkan görevi görmektedir. Ülkeye giren sermaye akışlarının etkisiyle de ekonomisini ileriye taşıyan İsrail, dünya piyasalarına entegre olmayı başarmıştır.


Tablo 1: İsrail’in Petrol Üretimi ve Tüketimi 


Kaynak: US Energy Information Administration

Petrol, İsrail ekonomisinin çarklarını yönlendiren temel bir üründür. ABD Enerji Bilgi İdaresi verilerine göre İsrail’in günlük 236 bin varil petrole ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacının neredeyse tamamını ithal etmektedir. Petrol, İsrail’de petro-kimya gibi kimi alt sektörlerde ham madde ama asıl olarak enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle ülke ekonomisi için önemlidir. Petrol tüketimini karşılayabilmek için küresel pazarlara bağımlı olan İsrail, ihtiyacının büyük bir çoğunluğunu Hazar Denizi'ni Akdeniz'e bağlayan ve Gürcistan ile Türkiye'den geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı aracılığıyla Rusya ve Azerbaycan’dan ithal etmektedir. Enerjiye aç bir ülke olarak tabir edebileceğimiz İsrail, coğrafi konumu sebebiyle etrafı petrol zengini komşularla çevrili olmasına rağmen uzun yıllardır bundan faydalanamamıştır. Ancak İsrail-BAE anlaşması, İsrail için ekonomik ve stratejik bir fırsatı ortaya çıkaracaktır. İsrail hem petrol ihtiyacını gidereceği yeni bir ortak kazanacak hem de özellikle indirimli petrol fiyatlarına ulaşma imkânı yakalayacaktır.

BAE yenilebilir enerji, kimyasal imalatı, siber güvenlik, askerî teknoloji ve bu sistemleri geliştirmenin yanında finans, telekomünikasyon, tıbbi cihaz gibi daha birçok çeşitli alanda iş birliği kurmak için yatırımlar yapmaktadır. Son yıllarda özellikle uluslararası yatırımlarını arttıran BAE’nin teknoloji, güvenlik ve ticaret kesişiminde yer alan İsrail’i yeni yatırım merkezi olarak görmesi mümkündür. BAE’nin dolaylı yatırımları ile sıcak paraya ulaşmak isteyen doğrudan yatırımları ile de işsizlik oranlarını azaltırken üretimini arttırmayı hedefleyen bölge ülkeleri bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Ayrıca ülkelerine yatırım çekemeyen bölge ülkelerinin ekonomik dayanıklılığı ve değer zincirlerine katılımı azalacaktır.

Turizm sektöründe rekabet gücü artan İsrail, bu sektörden 2019 yılında yaklaşık 8 milyar dolar gelir elde etmiştir. İsrail’in, BAE ile varılan anlaşmayla turizm sektöründeki gelirlerini arttırma şansı da vardır. Üç büyük din için kutsal sayılan Kudüs şehri; dinî merkez olma özelliği, tarihi ve arkeolojisi ile BAE’li turistler için bir cazibe merkezi olacaktır. Bu kapsamda önümüzdeki yıllarda bölge ülkelerinin daha az BAE’li turiste ev sahipliği yapma ihtimali vardır. Bununla birlikte BAE’nin uluslararası kurumlara, konferanslara ve etkinliklere ev sahipliği yapma çalışmaları, etkinliklere İsrail'in kapsamlı katılımı için kapılar açılması ve bu etkinliklere katılan diğer bölge ülkelerinin yatırımcılara hitap edeceği sektörlerde İsrail ile karşılaşmasına neden olacaktır. Özellikle çeşitli sektörlerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olan İsrail, bölge ülkelerinin yatırım çekebilme ve ihracatını arttırma ihtimalini azaltacaktır.

İsrail ile BAE arasında diplomatik ilişkileri normalleştirme kapsamında gerçekleşen anlaşma, BAE’nin İsrail ile tam diplomatik ilişkiler kuran ilk Körfez ülkesi olma özelliği taşımasından ötürü oldukça önemlidir. Bu durum “İsrail-BAE arasındaki normalleşme anlaşması Ortadoğu ticareti için yeni bir dönemin başlangıcı olabilir mi?” sorusunu akıllara getirmektedir. Hiç şüphesiz bu sorunun cevabı evet olacaktır. Bölgesel etkinliğini arttırma şansı yakalayacak olan her iki ülke ekonomisi için istikrar sağlayıcı bir etkiye sahip olan anlaşma, bu ülkelerin ekonomik hedeflerine ulaşmasında büyük rol oynayabilir. İsrail'in yüksek teknolojideki uzmanlığı ve BAE’nin enerji kaynaklarındaki zenginliği karşılıklı ticari çıkarlara hizmet edecek ortak faaliyetler için bir platform görevi görebilir. Ancak bu anlaşma iki ülkenin ticaret ortakları üzerinde farklı etkiler yaratacaktır. Örneğin BAE’nin, İran’dan ithal ettiği ürünleri İsrail’e kaydırması ambargolar nedeniyle zor bir dönemden geçen İran ekonomisinin olumsuz yönde etkilenmesine yol açacaktır. Bu durum BAE-İran arasındaki siyasi gerilimin şiddetlenme ihtimalini ortaya çıkaracaktır.

Benzer ihtimal BAE-Türkiye ekonomik ilişkileri için de bulunmaktadır. Anlaşmaya karşı çıkan Türkiye, Irak, İran, Lübnan, Kuveyt, Cezayir, Libya, Fas ve Tunus gibi ülkeler BAE’nin bu hamlesine yönelik örtülü bir ambargo ve yaptırım uygulayabilirler. İsrail-BAE anlaşması, ülkeler arasında bütünleşmeyi sağlamak, ekonomik ve siyasi güçleri bir araya getirerek bölgesel bir güç oluşturmak amacı ile kurulan Körfez İşbirliği Konseyi'nin hedefleri ile örtüşmemektedir. Suudi Arabistan, Umman ve Bahreyn’in İsrail-BAE anlaşmasını destekleyen açıklamaları ilerleyen zamanlarda KİK üyesi olan ve anlaşmayı desteklemeyen Kuveyt ile arasında bir gerginlik yaratabilir.

BAE ve İsrail arasındaki söz konusu anlaşmanın muhtemel ekonomik sonuçları kadar siyasi sonuçları da olacaktır. Öncelikle bu anlaşma ile İsrail’in bölgedeki etkinliğinin arttığı görülmekte olup bu kapsamda Filistin davasının güç kaybetme ihtimali ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ABD’nin de desteğiyle Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile iyi ilişkiler kuran İsrail, BAE ile imzaladığı anlaşma sonucunda bölgede Türkiye karşıtı bir blok oluşturmaktadır. Ek olarak söz konusu anlaşma ABD’nin de bölgesel çıkarlarına hizmet edecektir. ABD’nin anlaşmaya yönelik desteği ise barışın tesisi için bölgedeki askerî varlığını azaltma girişimleri ile çelişmektedir.