Meriç Nehrinde Taşkın Sorunlarına Çözüm Arayışları

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı, ORSAM Su Programı
Türkiye’nin batı komşuları Yunanistan ve Bulgaristan ile hem sınıraşan hem de sınır oluşturan Meriç nehrinde uzun yıllardır taşkın sorunu yaşanmaktadır. Özellikle taşkın dönemlerde Türkiye’nin havza içinde kalan bölgeleri su altında kalmakta, tarım alanları ve kentler zarar görmekte ve sonucunda büyük ekonomik kayıplar meydana gelmektedir.
 
Meriç nehri (Maritza/Evros),  bilindiği gibi, Güneydoğu Avrupa’nın, Tuna’dan sonra en büyük ikinci nehridir. Meriç Nehri 530 km uzunluğundadır. Memba’dan mansap ülke sırasıyla kıyıdaşları Bulgaristan, Türkiye ve Yunanistan’dır. Havza’nın f’sı Bulgaristan’da, (’i Türkiye’de ve % 6’si Yunanistan’da yer almaktadır. Nehrin  ortalama akışı Meriç Köprüsü noktasında 147 m3/sn’dir.
 
Meriç Nehri Havzasında oluşan taşkınlar ile ilgili zengin tarihsel kayıtlar mevcuttur. Tarih arşivlerinde 1897 yılında büyük bir taşkının yaşandığına, 1940 ve 1964 yıllarında felaket boyutunda taşkınlar yaşandığına rastlanılmıştır. Son yirmi yıl içerisinde, Türkiye ve Yunanistan tarafından nehir kıyılarına setler inşa edilmiştir. Özellikle de nehrin debisi 2.500m3/sn’yi geçtiğinde, ya fazla akım yüzünden ya da setlerin kırılması nedeniyle iki tarafta da taşkınlar gerçekleşmektedir.
 
Bulgaristan’da özel sektör, su kaynaklarının yönetiminde daha çok yer kaplayan önemli bir aktördür. Tüm hidroelektrik üretimi, özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Maksimum enerji üretimini hedefleyen bu şirketler, tüm yıl boyunca rezarvuarlarında su seviyelerini olabilecek en yüksek seviyede tutmaktadır.  Bu durumun aksine, su rezarvuarlarının maksimum kapasiteleri, taşkın suları da tutabilmek için olabilecek en düşük seviyede olmalıdır.
 
Bulgaristan’da, hidroelektirk enerji üretiminin tamamen özel sektöre geçmesi, barajların maksimum seviyede işletilmesi ile sonuçlanmıştır. Yoğun yağış dönemlerinde bu durum taşkınların önemli nedenlerinden birini  oluşturmaktadır. Aşağı kıyıdaş ülkeler Türkiye ve Yunanistan, yukarı kıyıdaş Bulgaristan’a taşkınlara ilişkin işbirliği yapılması konusunda uzun süredir tekliflerini dile getirmektedir. Bu istek Bulgaristan tarafından sürekli reddedilmektedir.
 
Türkiye’nin taşkınlara ilişkin olarak önemli önerisi ise Türkiye- Bulgaristan sınırına yapılacak Suakacağı (Tunca) Barajı projesidir. Tunca nehri üzerine yapılması planlanan baraj ile hem taşkın dönemlerde sular tutulacak, hem Tunca ovası ve yamaç arazilerde (yaklaşık 15 bin hektar) sulama yapılacak, hem de nehrin sağ sahilinde Bulgaristan topraklarında kurulacak hidroelektrik santral ile elektrik üretilecektir. 1960’lı yıllara dayanan planlaması ile bu baraj taşkın sorununun çözümünde büyük aşamalar kaydedilmesine neden olacaktır.  Uzun yıllardır bu baraja ilişkin olarak Türkiye ve Bulgaristan birçok toplantı düzenlemiştir. 2000 yılında Türkiye-Bulgaristan Karma Ekonomik ve Teknik İşbirliği Komisyonu 15.Dönem protokolü imzalamıştır. Bu protokolün çevre alt başlığı çerçevesinde iki ülkede yüzey ve yeraltısuyu ve suyla ilgili çevrenin korunması işbirliğinin geliştirilmesini de kabul etmiştir. Türkiye, 15. Protokolün “Çevre ve Enerji” alt başlığı kapsamında inşa edilmesi planlanan Suakacağı Barajı için iki ülkeden uzmanların içinde yer alacağı teknik bir çalışma grubunun kurulmasını talep etmiştir. En son 2006 yılında Sofya’da gerçekleştirilen toplantılar sonucu barajla ilgili olarak iki ülkede mutabakata varmıştır. Fakat 2009-2012 yılları arasında yapılması planlanan barajın inşası başlamamıştır. Bulgaristan ile mutabakata varılması ve Barajın yapımı ile ilgili protokoller imzalanmasına rağmen, Bulgaristan barajın yapımına onay vermemektedir. Bulgaristan’a göre bu barajın inşa edilmesini Bulgaristan’a hiçbir faydası olmayacaktır ve gövdesi Türkiye’de olacak barajın rezarvuar gölü de Bulgaristan topraklarında olacaktır. Bulgaristan temel alarak barajın inşasına onay vermemektedir. Tunca nehrinde oluşan taşkın sularının kontrolü ve çevre kentleri sel felaketinden kurtaracak bu barajın inşası Türkiye için gereklidir. Bulgaristan ve Türkiye 23 Ekim 1968 tarihinde İstanbul’da iki memleket topraklarından akan nehirlerin sularından faydalanmada işbirliği yapılması konusunda anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Teknik Çalışma Grubu kurulmuştur. Veri paylaşımı, erken uyarı sistemi, ölçüm istasyonları kurulması gibi teknik işbirliğine odaklanan teknik çalışma grubu çalışmalarına devam etmektedir.  Türkiye’nin taşkınlar nedeniyle yaşadığı mağduriyeti ortadan kaldırmak için Bulgaristan’ın işbirliği yapması gerekmektedir. Bulgaristan’ın işbirliğine yanaşmaması nedeniyle 1968 yılında imzalanan anlaşma gereği sulardan faydalanma konusunda işbirliği yapılması şartı tümüyle uygulanamamaktadır.
 
Bilindiği gibi Bulgaristan AB üyesidir. AB üyesi ülkeler hem AB Su Çerçeve Direktifi hem de Taşkın Direktifi’ni ulusal su havzalarında uygulaması gereklidir ve sınıraşan havzalarda kıyıdaş devletlerle işbirliği yaparak uygulaması tavsiye edilir. Taşkın Direktif’nin “Taşkın Risk Yönetim Planları” başlıklı 4.bölümün 8.maddesinde 2. paragrafında, Meriç nehri havzası gibi birlik sınırlarını aşan uluslararası nehir havzalarında, üye devletler bir tek uluslararası taşkın risk yönetim planı veya uluslararası nehir havzası düzeyinde koordineli taşkın risk planları oluşturması öngörülmektedir. Bulgaristan Taşkın Direktifini uygulama sürecinde olumlu bir şekilde ilerlemektedir. Fakat söz konusu Meriç ve kolları Arda ve Tunca nehirleri olunca yukarı kıyıdaş olan Bulgaristan taşkınlarla ilgili büyük ölçekli mağduriyet yaşamamaktadır. Sadece taşkın tahmini ve taşkın kontrolü ile ilgili projelerde partner olan Bulgaristan, söz konusu barajların işletmesi ve yeni baraj inşası olunca işbirliğine yanaşmamaktadır.
 
Türkiye, B planı olarak Çömlekköy barajını inşa etme sürecine girmiştir.  Tunca nehri üzerinde inşa edilecek Çömlekköy barajı, bölgenin sulama ihtiyacını giderecektir. Taşkın kontrolüne bir katkı sağlamayacaktır.
 
Havzada yaşanan taşkın sorunu ve sulardan faydalanma tüm kıyıdaşların dahil olmadığı bir işbirliği olmazsa başarıya ulaşamayacaktır. Bulgaristan’ın bu sürece katılması için karşılıklı fayda prensibi temelinde işbirliği cazip hale getirilip, bir işbirliği çerçevesi oluşturulmalıdır.