Suriye’de Federalizm, PYD ve İran’ın Müphem Tavrı

Suriye’de rejim ile muhalifler arasındaki çatışmaların yaygınlaşmasından sonra Esad yönetimi ülkenin kuzeyinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bazı bölgelerden askerlerini çekti. Böylece Temmuz 2012’den beri Suriyeli Kürtler kendi kendilerini yönetme deneyimi kazanmaya başladı. Kısa bir süre sonra PYD kontrolünde  ‘özerk’ ‘kanton’ yönetimleri kuruldu. PYD zamanla ‘IŞİD’e karşı mücadele’ adı altında Suriye içinden ve dışından çeşitli aktörlerle ittifak ilişkisi kurdu. PYD’nin silahlı gücü YPG ise gerek ABD ve Rusya’nın destekleri, gerekse rejimle işbirliği sayesinde sahadaki gücünü pekiştirdi ve kontrol ettiği alanları genişletti.Geçen yıl Şubat ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Senato’da yaptığı konuşmada  geçiş yönetiminin kurulamaması durumunda Suriye’yi bir arada tutmanın çok zor olacağını ve ‘B planı’nın gündeme gelebileceğini söyledi. Ardından Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Riyabkov, ‘eğer taraflar Suriye’nin geleceği hakkında federal bir sistemde uzlaşırlarsa buna kimse itiraz etmez’ dedi. Benzer fikirler BM Genel Sekreteri Stefan de Mistura tarafından da dile getirildi. Böylece Suriye’de federal sisteme geçiş tartışmaları başladı. Suriye hükümetinden ve bazı bölge ülkelerinden gelen olumsuz tepkilere rağmen PYD ve müttefikleri 16 Mart 2016’da, Rimelan’da ‘Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Birliği’ adı altında federal bir bölge kurulduğunu ilan etti. Federal bölge ilanını hiçbir aktör resmen tanımasa da hem Esad rejimi, hem ABD, hem de Rusya PYD-YPG ile işbirliğini sürdürdü. Hatta Fırat Kalkanı operasyonu çerçevesinde El-Bab’ta kontrolün sağlanmasından sonra  Menbiç’e yönelen Türk askeri unsurları ile müttefiklerinin durdurulmasında bu işbirliği etkili oldu. Peki, Suriye rejimi üzerinde en etkili aktörlerden birisi olan İran bu süreçte nerede duruyor?

İran, Suriye’deki federalizm tartışmaları karşısında ya önceliklerinin farklı olması nedeniyle konuya ilgisiz kaldığından veya bilinçli olarak kararsız, ikircikli bir tavır sergiliyor. Bir yandan, federalizmin Suriye krizinin çözümüne bir katkı sağlamayacağını iddia ediyor ve mütemadiyen Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından dem vuruyor. PYD lideri Salih Müslim, İran’ın federalizme sert şekilde direndiğini söylüyor. Diğer yandan sahadaki müttefiki Rusya’nın Kürt federal veya özerk bölgesinin ebeliğine soyunması ve PYD ile işbirliğini sürdürmesi karşısında sessiz kalıyor. Üstelik Esad rejimi ile PYD  arasındaki girift ilişkiler, İran’ın tavrının anlaşılmasını zorlaştırıyor.

İran’ın bu müphem tavrı birbirinden farklı, hatta zıt değerlendirmelere sebep oluyor. Bir yaklaşıma göre İranbir müddettir bölgesel meselelerdePKK ile işbirliği içinde. Uzun bir süreden beri kendisiyle birlikte hareket eden KYB’nin yardımıyla Esad rejimi ile PKK’nın Suriye kolu olan PYD arasında bir anlaşma yapılmasını sağladı. Buna göre Esad, PYD’nin muhalefete katılmaması ve Esad karşıtı gösterileri bastırması karşılığında Suriye’nin kuzeyini PYD’ye teslim etti. PYD’nin rakibi olan Suriye Kürt Ulusal Meclisi (ENKS) üyesi Nuri Brimo’nun ifadesiyle PYD, ‘Esad’ın ve İran’ın jandarması’na dönüştü. Dolayısıyla PYD’nin özerklik veya federal bölge ilanı aslında İran’ın bilgisi ve kontrolü dışında değil. Bilakis hem ‘tekfirci hareketlere’ karşı mücadele, hem de Türkiye’nin bölgede nüfuz kazanmasını önlemek amacıyla İran ve rejim PYD’ye destek veriyor.

Öte yandan İran medyasında Suriye Kürtlerine, özelde PYD’ye karşı bir sempati olduğu görülüyor. Bu sempatinin birinci nedeni PYD’nin ‘tekfirci teröristlere’ karşı mücadelede ‘etkili’ bir aktör olarak ortaya çıkması. İkincisi ‘ırkçı-milliyetçi’ hislerle ‘İrani bir kavim olan Kürtler’le dayanışma duygusu yaygın. Ayrıca stratejik mülahazalarla, gelecekte Kürtlerin desteğini kazanabilmek için bölgedeki Kürt hareketleri ile iyi ilişkiler geliştirilmesi savunuluyor.Dolayısıyla İran ile PYD/PKK arasındaki ilişkiler sadece mevcut şartların zorlamasıyla değil, İran’ın stratejik kaygıları tarafından şekillendiriliyor.

İkinci yaklaşıma göre ise İran, PYD’nin özerklik çabalarından rahatsız. Bunun başlıca nedeni özerklik ve federal bölge tartışmalarının Suriye’nin parçalanmasına yol açacağı endişesi. İranlı analist Ali Akbar Mohtadi’nin ifadesiyle ‘Suriye’yi direniş ekseninden koparamayan düşman, şimdi onu parçalamaya çalışıyor.’ Bu çerçevede yapılan değerlendirmelerde Kürtlerin özerklik çabalarına en büyük desteği ABD ve İsrail’in verdiğine işaret ediliyor. Ayrıca, Kürtlerin özerkliğinin Ortadoğu siyasi coğrafyasında deprem yaratmasından ve bunun dalgalarının İran dahil bütün bölge ülkelerini olumsuz etkilemesinden endişe ediliyor.

PYD’nin özerklik  çabalarından rahatsız olan İran bir taraftan Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması çağrısı yaparken diğer taraftan Türkiye ile işbirliğini artırdı. Suriye’de federalizm tartışmalarının başlamasından kısa bir süre sonra, 3-4 Mart’ta dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Tahran’a resmi ziyarettebulundu. Bu ziyaret sırasında Davutoğlu, ‘bölgenin kaderinin dış güçlere bırakılmaması’ çağrısında bulundu. 19 Mart’ta İstanbul’da Zarif ile bir araya gelen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, PYD’nin federal bölge ilanını sert şekilde eleştirdi ve ‘Suriye’yi bölmek istiyorlar. Biz İran ile birlikte Suriye’nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz’ dedi.Ağustos 2016’da İran ve Türk dışişleri bakanlarının karşılıklı ziyaretlerinden kısa bir süre sonra başlatılan Fırat Kalkanı harekatı, Suriyeli Kürtlerin özerklik arayışından rahatsız olan Ankara ve Tahran’ın işbirliğinin yansıması olarak değerlendirildi.

Ne var ki Türkiye ile İran arasındaki işbirliği arayışları uzun sürmedi. Bir kere İran federalizm tartışmaları karşısındaki müphem tavrını sürdürdü. İkincisi, Türkiye’nin bölgedeki askeri operasyonunu sert şekilde eleştirdi.Ayrıca, PKK ile ilişkisini sürdürdü ve rejim ile PYD arasında işbirliğinin sürmesini sağladı. Mesela, Kasım 2016’da Basnews’te yer alan bir haberde İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin sık sık PKK liderleriyle bir araya geldiği iddia edildi. Keza, Rojava Bağımsız Kürtler Birliği Üyesi Azad Osman, Suriye rejiminin üst düzey yetkilileri, İran Devrim Muhafızlarından bazı subaylar ile bölgedeki PKKlıların Mart 2017’de Rimelan’da bir toplantı yaptıklarını ve bu toplantıda Menbiç’in Suriye ordusuna teslim edilmesinin görüşüldüğünü iddia etti.

İran, Suriye’de 2011 öncesine dönülmesinin, yani merkezi hükümetin bütün ülkede kontrolü sağlamasının artık imkansız olduğunu düşünüyor. Fakat bölgede sınırların değişmesinden ve siyasi yapıların kendi kontrolü dışında şekillenmesinden endişe ediyor.Bu nedenle Suriye’de federalizm tartışmaları karşısında bilinçli olarak müphem bir tavır sergiliyor. İran’ın Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması çağrıları gerçekten özerkliğe veya federasyona karşı olduğu anlamına gelmiyor. Nitekim İran, 2005’te Irak’ta anayasa yapım sürecinde federal sistemi destekleyen ender bölge ülkelerinden birisiydi. Aynı şekilde Suriyeli Kürtlerin bağımsızlığa varmayan, yani Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde, özerklik veya federasyon girişimlerine destek verebilir.