Suriye Eylem Grubunun Cenevre Toplantısı

Doç. Dr. Mehmet Şahin, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Birleşmiş Miletler ve Arap Birliği Suriye özel temsilcisi Kofi Annan’ın çağrısı ile İsviçre’nin Cenevre kentinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, Türkiye, Katar, Irak ve Kuveyt’in dışişleri bakanları Suriye’de yaşananları ele almak için 30 Haziran 2012 tarihinde bir araya geldiler. Beklenildiği gibi, toplantıdan Suriye’de yaşanan kriz konusunda somut, elle tutulur ve çözüme yönelik ciddi etki doğurucu kararın çıkmadığı rahatlıkla söylenebilir. Suriye’de yaşananların baş sorumlusu Esad’ı devre dışı bırakacak ortak bir karar etrafında toplanılamadı. Söz konusu toplantıdan önce toplantıya katılacak olan ülkelerin temsilcileri tarafından yapılan açıklamalar, ortak bir eylem planı etrafında hareket edilmeyeceğini açıkça ortaya koymuştu. Toplantıda alınan en ciddi karar bir geçiş hükümetinin kurulması yönünde alınan karar olmuştur. Söz konusu karar ana hatlarıyla şöyledir; Suriye’de barışın tesisi için geçiş hükümetinin kurulması konusunda mutabakata varıldı. Söz konusu geçiş hükümetinin, ortak rıza temelinde muhaliflerin, Suriye’deki mevcut yönetimin ve diğer tüm unsurların üyelerinden oluşacağı belirtildi. Ayrıca toplumun tüm kesimlerinin ulusal diyalog sürecine dahil edilmesi gerektiği vurgulandı. Bunun dışında alınan kararların, büyük oranda bugüne kadar Annan Planı diye bildiğimiz altı maddeden çok farklı olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
 
Cenevre’de Suriye Eylem Grubu’nun Suriye’de Yaşanan krizi çözmek için Suriyeli tüm tarafların yer aldığı geçici hükümetin kurulması konusunda almış olduğu kararın uygulanamayacağı şimdiden söylenebilir. Nasıl mı? İlk olarak, alınan kararlar Suriye’deki krizin iki tarafı olan Esad Yönetimi ve Muhalif güçler tarafından ciddi karşılık bulmadı. Kriz sahasında taraf bulmayan çözüm önerilerinin olumlu sonuç vermesi çok zordur, hatta imkânsızdır. Suriye’de muhalif güçler Cenevre’de geçici hükümetin kurulması konusundaki kararı zaman kaybı olarak gördüklerini ve Beşar Esad’ın içinde olacağı hiçbir çözüme yaklaşmayacaklarını açıkladılar. Bundan da anlaşılıyor ki, Muhalif güçler Esad’ı dışarıda bırakmayacak çabaların boşuna uğraşlar olarak görmektedirler. Buna karşılık Esad Yönetimi ise Suriye’de yaklaşık on altı aydır devam eden katliamlarına devam etmekten geri durmamaktadır.
 
Krizin Suriye’deki taraflarının dışında, krize bir çözüm bulmak için Cenevre’de olduğu gibi zaman zaman bir araya gelen devletlerinde söz konusu kriz ve çözüm konusundaki yaklaşımları arasında ciddi farklar bulunmaktadır. Alınan kararları dahi farklı yorumlamaktadırlar. Cenevre’de Suriye’deki krizin çözümü için ilgili tüm tarafların yer alacağı geçici hükümetin kurulması konusunda anlaşmış olsalar da bunun nasıl olacağı konusunda farklı düşünceler sahip oldukları görülmektedir. Toplantıya katılan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton alınan kararın “Esad sonrası hükümetin yolunu açtığın” ve “Esad’ın mutlaka gitmesi gerektiğini” açıklamasına karşın, Esad’ın uluslararası alandaki en önemli destekçisi Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov alınan kararlara göre “Beşar Esad’ın görevini bırakmasına gerektirecek bir durum olmadığını” ve bildiride “Suriye halkına, herhangi bir geçiş süreci biçimini empoze etme girişiminin bulunmadığını” söyledi. Bu iki farklı yaklaşımında açıkça ortaya koyduğu gibi, Cenevre’de varılan anlaşmanın Suriye’de yaşanan krize çözüm getirmekten çok uzak olduğu görülmektedir.
 
Peki Cenevre’deki toplantıdan ne sonuç çıkarılabilir?
 
-Cenevre’de varılan anlaşma tıkanan ve zora giren Annan Planı’ndan sonra uluslararası kamuoyunun her geçen gün şiddetini artıran Suriye’deki kriz konusunda bir şeyler yapmak zorunda olduğunun bir sonucu olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Askeri bir müdahale gibi ciddi inisiyatif almak istemeyen ve net bir ortak eylem planı etrafında birleşemeyen güçler bir şeyler yapıyorlarmış görüntüsü vermiş oldular. Tarafların ve ilgili devletlerin mevcut yaklaşımlarına bakıldığında Cenevre’de alınan kararların daha önce alınan kararlar gibi sonuçsuz kalacağı rahatlıkla söylenebilir.
 
-Cenevre’de Suriye konusunda kararlı bir tutumun ortaya çıkmaması Esad’ı cesaretlendireceği söylenebilir. Bu sürede, Esad bir yandan Suriye’deki katliamlarına devam ederken diğer yandan krizi bölgeselleştirerek ayakta kalmak için fırsat olarak kullanacaktır.  Son dönemde Türkiye ile yaşanan kriz bu çerçevede okunabilir.
 
-Bir çözüme varılmayacağını gören muhalif güçler bundan sonra Esad Yönetimine karşı mücadele etmek için daha iyi örgütlenip daha çok silahlanmak için çalışacaklardır. Tabii buna bağlı olarak, Suriye’de yaşanan iç savaşın şiddeti artacaktır. Bu arada muhalifleri haklı gören devletlerin muhalifleri her anlamda desteklenmesi süreci hızlanacaktır.
 
-Bundan sonra Suriye’de çatışmalar her geçen gün artarken, Suriye konusunda kendi çıkarlarını gözettiklerinden dolayı ortak bir eylem planı etrafında hareket edemeyen güçler geçmişte Annan Planı’nda olduğu gibi birazda Cenevre’de alınan kararlarla oyalanacaklardır. Bu arada olan Suriye halkına olacaktır.