Ukrayna’da Neler Oluyor?

Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu, ORSAM Avrasya Danışmanı, MSGSU Tarih Bölümü
Kasım ayının son günlerinden itibaren Ukrayna’nın başkenti Kiev ve diğer bazı şehirlerdeki meydanlar, aynen bundan yaklaşık on yıl önce olduğu gibi gösterilere ev sahipliği yapmaktadırlar. Bundan on yıl öncesinde Kiev meydanı, Turuncu Devrim’in sembolü hâline gelirken, şimdiki gösterilerin sebebi aslında pek farklı değildir. Batı ile entegrasyondan yana olan Ukrayna halkının bir kısmı, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in AB ile işbirliği anlaşmasını askıya almasını protesto etmektedir.
 
SSCB’nin parçalanmasıyla bağımsızlığa kavuşan Ukrayna, bir türlü istikrara kavuşamamaktadır. Ülkedeki istikrarsızlık ve sonu olmayan protesto gösterilerinin en önemli sebebi ise Ukrayna’nın bölünmüşlüğüdür. Tarih boyunca Ukrayna topraklarının bir kısmı (Ukrayna’nın batısındaki, Polonya’ya sınır olan topraklar) Lehistan’ın hâkimiyeti ve dolayısıyla da Katolik din ve kültürünün etkisi altında kalmıştır (Ukrayna nüfusunun yaklaşık yüzde 8’i Katolik’tir). 1654 yılında Ukrayna topraklarının tamamı Çarlık Rusyası’nın idaresine girmiştir. Ancak Ukrayna’nın batısı ile doğusu arasındaki farklılık, günümüzde de kendisinden her alanda bahsettirmektedir. Nitekim günümüzde Ukrayna’nın batısındaki topraklarda yaşayan halk, AB ile entegrasyondan yana iken, ülkenin doğusu, Rusya ile işbirliğinin geliştirilmesini savunmaktadır. Gerek Turuncu Devir sırasında gerekse de günümüzde yaşayan olayların temelinde aslında bu bölünmüşlüğün yer aldığını söyleyebiliriz.

Ukrayna, uzun süreden beri AB ile münasebet geliştirmekte, 2009’da AB, Ukrayna da dâhil olmak üzere beş ülkeyle Doğu Ortaklığı anlaşması akdetmiştir. 28-29 Kasım 2013 tarihinde Vilnus’da gerçekleştirilen Doğu Ortaklığı Zirvesi’nde taraflar arasında İşbirliği Antlaşması’nın imzalanması bekleniyordu. Ukrayna yetkilileri, 21 Kasım’da anlaşmayı askıya aldıklarını açıklamışlardır. Protestolara neden bu kararın birkaç önemli nedeni vardır. Bunlardan ilki, Ukrayna’nın AB’den daha fazla imtiyaz elde etmek istemesi ve pazarlık yapmasıdır. İkinci neden ise, AB ile uzun süreden beri yürütülen görüşmelerden bir neticenin alınmamasıdır. Ukrayna’nın AB üyelik sürecinde bir ilerleme olmadığı gibi, ekonomi alanındaki münasebetler de Rusya ile geliştirilen işbirliğinden daha düşük seviyededir. Özellikle Batı basınında Ukrayna’nın anlaşmayı askıya alışının bir başka sebebinden daha bahsedilmektedir. Bu sebep de Moskova’nın Ukrayna’ya bu yönde uyguladığı baskıdır.
 
Ukrayna’nın AB ile geliştirdiği işbirliği ve özellikle de imzalanması planlanan anlaşma, şüphesiz Rusya’nın çıkarlarına değildir. En üst Rus yetkililer bunu açıkça kabul etmektedirler. Kremlin, Ukrayna’nın kendisinin geliştirdiği projelerde yer almasını istemektedir. BDT’nin de önemini ve işlevselliğini kaybetmesi ile Gümrük Birliği’ni ortaya atan Moskova, bu birliği uzun vadede ekonomi ve ticarî birlikten siyasi bir birliğe dönüştürmek istemektedir. Moskova, Ukrayna’nın da bu birliğe üye olmasını istemekte ve üyelik karşılığında Moskova, Ukrayna’ya daha ucuz gaz ve ekonomi alanında destek vaatlerinde bulunmaktadır. Benzer vaatlerde bulunan AB yetkilileri de Rusya’nın bu politikasını “baskı” veya “Ukrayna’yı satın alma” politikası olarak nitelendirmektedirler. Dikkat çeken asıl husus ise AB’nin tutarsız politikalarıdır. AB, bir taraftan Ukrayna ve diğer eski SSCB cumhuriyetlerini, Moskova’dan uzaklaştırmak istemekte, diğer taraftan bu politikasında başarılı olmak için somut bir adımda bulunmamaktadır.
 
Meydandaki protesto görüşmelerinin daha uzun süre devam edeceğini tahmin edebiliriz. 14 Şubat’ta Yanukoviç’in muhaliflerin liderleriyle yaptığı görüşmeden de bir netice çıkmamıştır. Muhalifler, başbakanın görevden alınmasını, erken parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinin gerçekleştirilmesini istemektedirler. Yanukoviç, bu isteklerin yerine getirilmesinin mümkün olmadığını belirtmekle birlikte Kiev belediye başkanını görevden almış ve protestoculara karşı orantısız güç kullananların cezalandırılacağını bildirmiştir. Aslında Yanukoviç’in bu sorunu çok kısa sürede çözmek istediğini belirtmekte fayda vardır. Taraflar arasında anlaşmaya varılmadığını göz önünde bulundurduğumuzda bunun gerçekleşmesi de mümkün görülmemektedir. Yanukoviç’in protestocuları güç kullanarak dağıtmaya da cesaret edemeyeceğini tahmin edebiliriz. Zira polis güç kullandıkça, meydandaki kalabalıklar artmaktadır. Diğer bir deyişle protestocuların bir kısmının meydana çıkmasının nedeni AB ile müzakerelerin askıya alınması değil, halka protesto hakkının tanınmamasıdır.
 
Ukrayna’daki gelişmeleri doğrudan etkileyebilecek gelişme, 17 Aralık 2013’te Yanukoviç’in Moskova’ya gerçekleştireceği ziyarettir. Ukrayna muhalifleri şimdiden Yanukoviç’in Moskova’ya “Ukrayna’yı satmak için” gideceğini dile getirmektedirler. Dolayısıyla ziyaret sırasında Ukrayna’nın Rusya ile işbirliğini arttırmaya yönelik karar alındığı takdirde Ukrayna’daki gösterilerin artacağını da şimdiden tahmin edebiliriz. Bu yönde kararın çıkması ise özellikle AB ile ipler koparıldıktan sonra şaşırtıcı olmayacaktır.