Yeraltı Sularının Yeniden Doldurulması için Uygulanan Atık Suların İşlenmesi Yönteminde Yapılan Uluslararası İşbirliği: Fırsatlar ve Yaşanan Zorluklar

Dünyanın en fazla su kıtlığı yaşayan ülkeleri arasında yer alan Ortadoğu ülkeleri, mevcut su kaynaklarının yeniden kullanımı konusuna ağırlık vermelidir. Atık suların işlenerek yeniden kullanımı su verimliliği açısından bölgenin ihtiyaç duyduğu en gerçekleştirilmesi mümkün yollardan biridir. Hollandalı su altyapı şirketi Arcadis tarafından yayınlanan, Ortadoğu’da atık suların işlenerek yeniden kullanımının önemine değinen son rapor, uluslararası çapta bir ilgiye mazhar oldu. Atık suların işlenerek yeniden kullanımında kapasitenin kapsamlı bir biçimde artırılması için yapılacak olan uluslararası teknik ve ekonomik işbirliği yaşanan su sorunlarını hafifletebilir. Ayrıca, bu durum bölgenin belli kısımlarındaki gerginliklerin de hafifletilmesine katkıda bulunacaktır.
 
Ortadoğu’da yeraltı kaynakları hali hazırda tehdit altındadır. Mevcut tehdit, uzun kuraklık dönemlerinde artış göstermektedir. Kuraklık zamanlarında insanlar yaşamlarını sürdürebilmek, topraklarını sulamak, hayvanlarının su ihtiyacını karşılayabilmek için çareyi su kuyularında bulmaktadırlar. Bunun bir örneği Fırat-Dicle sınıraşan nehir havzasında gözlemlendi. 2012 yılında yayınlanan bir çalışmada, bilimadamları, Cazibe (Yerçekimi) ile Kurtarma ve İklim Deneyi (GRACE) uydu misyonunu, Ortadoğu’nun orta-kuzey bölgelerinde Ocak 2003-Aralık 2009 arası temiz su depolanmasındaki eğilimleri analiz etmek için kullandılar. Çalışmanın sonucunda, söz konusu bölgenin 144 milyar metreküp temiz suyu kaybettiği ortaya çıktı. (1)
 
Bu, bölgedeki rezervlerin gerçek kapasitesi ya da nehirlerin yıllık ortalama akışları düşünüldüğünde çok büyük bir orandır. Örneğin, 144 milyar metreküp su, 48 milyar metreküp su depolama hacmi ile havzanın en büyük barajı olan Atatürk Barajı’ndan yaklaşık üç kat daha büyüktür. Kaybedilen su aynı zamanda 30-32 milyar metreküp arası değişen Fırat nehrinin yıllık ortalama akışıyla karşılaştırıldığında çok fazladır. Yıllık ortalama 52 milyar metreküp akışa sahip olan Dicle nehrinin, son yedi yılda kaybedilen su miktarını yakalayabilmek için yaklaşık üç yıllık akışa ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, Fırat ve Dicle ülkeleri yan ısıra Ortadoğu’daki birçok ülke su yönetimi konusundaki duruşlarını ciddi olarak değerlendirmeleri konusunda eskiye nazaran daha fazla baskılanmaktadırlar.
 
Araştırma, ayrıca, kaybedilen bu suyun `’ının yeraltı sularından geldiği sonucunu ortaya koydu. Bu durum, yeraltı sularının bölge halkı tarafından kuraklık zamanlarında rezerv olarak kullanıldığı düşünüldüğünde oldukça endişe vericidir. Bu güvenlik supabı kaybedildiğinde bir sonraki kuraklık felaketle sonuçlanabilir. Bu nedenle yeraltı sularının yeniden doldurulması (recharge) son derece önem arz etmektedir. Atık suların işlenerek yeniden kullanılması bu tür yaşamsal su kaynaklarının korunmasında büyük bir yere sahiptir. Akiferlerin atık suların işlenerek yeniden kullanımı ile doldurulması, yeraltı suyuna tuz karışımının önlenmesi açısından da çevresel bir öneme sahiptir. Ayrıca, yeraltı sularının atık suların işlenmesi ile yeniden doldurulması ve canlandırılması, Körfez ülkelerinde tuzdan arındırılmış suyun daha iyi kullanılmasına katkıda bulunacaktır. Tuzdan arındırılmış suyun yeraltı su tabakasına pompalanması gibi pahalı bir yöntem yerine, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler tuzdan arındırılmış suyu içme suyu olarak kullanabilecektir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), 2013 yılındaki bir raporunda Ürdün, Tunus gibi aşırı kuraklığın olduğu ülkelerde işlenmiş atık suyun, önemli bir su kaynağı olarak değerlendirilebileceğini bildirdi. Atık suların işlenmesindeki belirsizlikler, yerüstü kaynaklarına kıyasla büyük bir sorun teşkil etmemektedir. UNDP, atık suların işlenmesinin, hızlı kentleşme ve nüfus artışından dolayı su kaynakları üzerindeki baskıyı azaltması açısından uygulanabilir bir seçenek olduğunu değerlendirmektedir.
 
Atık suların işlenmesinin faydalarını önceden gören Kuveyt, bölgedeki öncü ülkelerden biri haline gelmektedir. İşlenmiş atık suların tamamından faydalanmayı amaçlamaktadır. Buna rağmen Ortadoğu’da halen işlenmiş atık suların yarısına yakınından yararlanılmamaktadır ve bu sular büyük miktarlarda denize deşarj edilmektedir.
 
Özetle, Ortadoğu gibi su kıtlığının yaşandığı bir bölgede atık suların işlenmesi açısından büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Ancak fırsatlar, beraberinde zorlukları da getirmektedir. Öncelikle, projelerin fizibilite çalışmalarının yapılabilmesi için daha fazla bilimsel çalışma yapılması gereklidir. Ancak Irak’ta ve gittikçe artan bir oranda Suriye gibi bölgenin geniş kısımlarında ciddi veri boşlukları vardır. Bölgede devam eden istikrarsızlıklar, derinlemesine bilimsel araştırmaların yapılmasına izin vermemektedir. Karşılaşılan diğer bir zorluk ise şu ana kadar üzerinde yeterli bir araştırma yapılmamış olan sınıraşan akiferlerdir. Yeraltı su tabakalarına sahip bütün ülkeler bu tür yeraltı su tabakalarının araştırılması için ortak bir paydada buluşmalıdırlar. Bu durumun, bölgedeki birçok ülke arasında yaşanan güvensizlik durumu gibi bilinen birçok sebepten ötürü gerçekleşmesi göründüğü kadar kolay değildir.
 
Sonuç itibariyle, Ortadoğu’da su kaynaklarının yönetimi bir geçiş sürecindedir. Sadece nüfus artışları gibi eskiden beri varlığı bilinen değil, ama aynı zamanda yeni ortaya çıkan sorunlar (iklim değişikliği gibi), ülkeleri su kullanım stratejilerini yeniden gözden geçirmeye ve yeni koşullara uyum sağlamaya zorlamaktadır. Bölgede İsrail gibi su kullanımı açısından ileri ülkeler varken Yemen gibi, suyun fiilen bitmesiyle sonuçlanacak bir tüketimin gerçekleştiği ülkeler de yer almaktadır. Değişen oranlarda da olsa tüm ülkelerin yaşadığı ortak sorun bizatihi suyun yetersiz olması durumudur. Yeraltı sularının yeniden dolması için atık suların işlenmesi, su kullanımında şimdiki durumun iyileştirilmesi açısından en mümkün çözümlerden birisidir. Bu özel durum çerçevesinde, bilimsel araştırmaların ve fizibilite çalışmalarının teknik ve ekonomik yönleri üzerinde gerçekleştirilecek uluslararası işbirliği, ulusal girişimlerden daha fazla sonuç verecektir.
 
(1) Voss, K. A., J. S. Famiglietti, M. Lo, C. de Linage, M. Rodell, and S. C. Swenson (2013), Groundwater depletion in the Middle East from GRACE with implications for transboundary water management in the Tigris-Euphrates-Western Iran region, Water Resour. Res., 49, doi:10.1002/wrcr.20078.