Afganistan Meclis Seçimleri ve Mezar-ı Şerif Gözlemlerimiz

Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı, bilgayduman@orsam.org.tr
Afganistan’da 18 Eylül’de yapılan seçimlerde uluslararası gözlemci statüsüyle ORSAM Ortadoğu Uzmanları Oytun Orhan ve Bilgay Duman olarak seçimleri izleme imkanı bulduk. Oytun Orhan Türk birliğinin bulunduğu Vardak’ta görev yaparken, Bilgay Duman ise Mezar-ı Şerif’te incelemelerde bulundu. Mezar-ı Şerif’e ayrılan 11 sandalye için 82 aday yarıştı.   Mezar-ı Şerif olarak bilinen Belkh vilayeti, ülkenin kuzeyinde, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırının tam birleşme noktasında yer alıyor. Ayrıca Özbekistan’la tek sınır çizgisi bu vilayet üzerinde. Mezar-ı Şerif’te Provincial Reconstraction Team (PRT – Vilayet Yeniden Yapılandırma Takımı) İsveç tarafından komuta ediliyor. Ancak Belkh vilayeti, ISAF’ın Kuzey Afganistan komutanlığı bünyesinde Almanya’nın komutasında. Ayrıca Mezar-ı Şerif ABD destekli Kuzey Afganistan ittifakının merkezi durumundaydı. Kuzey Afganistan ittifakı 2001 yılında Mezar-ı Şerif’ten Taliban’ı çıkarmış, daha sonra Taliban’ın gücü giderek kuzeyde azalmış ve Taliban kuzeydeki diğer vilayetlerden de çıkmak zorunda kalmıştı. ISAF’a verilerine göre 1 milyon 145 bin nüfusa sahip Belkh vilayetinin merkezi Mezar-ı Şerif. Mezar-ı Şerif’in nüfusu 350 bin olarak tahmin ediliyor. Nüfus ağırlığını Tacikler oluşturmakla birlikte, Türkmen ve Özbek nüfus da büyük çoğunluğu oluşturuyor. Tabi Peştunların da azımsanmayacak bir nüfusa sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Hazaralar 2000 yılı öncesindeki kadar yoğun bir nüfusa sahip değil. Mezar-ı Şerif’te, 1999’da Taliban’ın üçüncü kez kente girişinin ardından Afgan Şiileri olan Hazaralara yönelik yaptığı katliam halen herkesin aklında. Hem Kabil hem de Mezar-ı Şerif’te birçok yerde Türkçe konuştuğunuzda anlaşılıyorsunuz. Bazı yerlerde sohbet edeceğiniz insanlar bile bulabiliyorsunuz. Mezar-ı Şerif Afganistan’ın kuzeyindeki en büyük, Afganistan genelindeki dördüncü büyük şehir konumunda. Mezar-Şerif, hem dini hem de ticari bakımdan bir merkez. Hz. Mevlana’nın doğduğu yer olan Belkh vilayeti aynı zamanda bir efsaneyi de topraklarında barındırıyor. Hz. Ali'nin bir Harici tarafından suikastle öldürülmesinden sonra, cenazesi, bir devenin sırtına yüklenerek yola çıkarılmış ve Hz. Ali devenin çöktüğü yerde defnedilmiş. İşte burası bugünkü Mezar-ı Şerif toprakları. Zaten Mezar-ı Şerif ismi de buradan geliyor.   Afganistan’da her şey yasak ama her şey serbest gibi. İnsanların kurallara göre yaşamadığı ortada ama yine de bu dağınıklığın bile bir kuralı varmış gibi görünüyor. Trafik her yerde felç durumda ve kimsenin kuralı yok. İnsanlar mümkün olduğunca beladan uzak durmaya çalışıyor. Kaza yapanlar polis bile beklemiyor. Çünkü polis demek onlar için bela demek. Afgan halkı polis gelince rüşvet alacağından korktuğundan, kaza yaptığında bölgeden hemen uzaklaşıyor. Çünkü ülkede bir ceza sistemi yok gibi. Örneğin bir trafik polisini elinde ucu sivri bir şiş ya da dikenli bir topuzla görürseniz şaşırmayın. Çünkü yanlış yere park etmiş bir aracın cezası, lastiklerini indirmek. Ancak buradaki sorun verilen cezadan daha çok nerenin yanlış yer olduğuna polis memurunun karar vermesi. Yani polis memuru o bölgenin hakimi gibi. Memur maaşları düşük olduğundan rüşvet oldukça yaygın. Bir polis 200-250 dolar arasında maaş alıyor. Bir asker işe ilk başladığında 330, bir hemşire ise 150 dolar alıyor. İnsanları alım yeterli olmasa da Mezar-ı Şerif’te canlı bir ekonomik hayat olduğu çok belli. Seçim günü hemen hemen tüm dükkanlar kapalı olmasına rağmen, büyük iş merkezleri ve pazarların varlığı, tabelaların çokluğu, iş yoğunluğunu gösterir nitelikte. Afganistan’ın Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan sınırının kesişen noktasını oluşturan Mezar-ı Şerif bu özelliğiyle önemli bir ticaret noktası. Küçük çaplı sanayi işletmelerinin de olduğu söyleniyor. Özellikle Özbekistan sınırına geçişin daha güvenli ve rahat olması nedeniyle, Özbekistan’la ticaret yoğunlaşmış durumda. Türkiye’den de ticaret yapılıyor. Genellikle Türkiye ile yapılan ticaret daha çok Türkmenistan üzerinden yürüyor. Afganistan’ın en iyi halılarının Mezar-ı Şerif yakınlarındaki Akça’da yapıldığı ve Türk halı tüccarlarının buradan Türkiye’ye halı getirdikleri söyleniyor. Ayrıca işlenmiş akaryakıt ihracatı da Mezar-ı Şerif üzerinden sağlanıyor. Özbekistan’da Termez’den alınan akaryakıt Mezar-ı Şerif’e 80 km’lik uzaklık’ta bulunan Hayratan’dan şehre getiriliyor. Diğer taraftan Mezar-ı Şerif’te de doğal gaz ve petrol yataklarının olduğu söylenmesine rağmen, henüz bir faaliyet yok. Ayrıca Mezar-ı Şerif’te antrasit kömür yataklarının olduğu da bilinmesine rağmen halen işlenmemiş durumda.   Mezar-ı Şerif’te hizmet alt yapısı yok denecek kadar az. İçme suyu ve kanalizasyon şebekesi yok. İçme suyu şehrin çeşitli bölgelerine kurulmuş kuyulardan temin ediliyor. Bu sularında içilecek seviyede sağlık koşullarında olmadığı söyleniyor. Zira iyi içme suyunun 150 metreden çıkarılabildiği, ama bu imkanın her bölgede olmadığı ifade ediliyor. Atık sular da cadde ve sokakların kenarlarına açılmış kanallardan geçiyor. Ancak bu kanalların da birçoğu tıkanmış ve bu nedenle atık sular her tarafa yayılmış durumda. Havalarında sıcak olmasıyla birlikte atık suların kötü kokusu sanki şehrin üzerine yapışmış. Elektrik yok gibi. Sadece geceleri veriliyor ve çok düşük seviyede. Elektrik Özbekistan’dan ithal ediliyor ancak yeterli değil. Yoğun bir ticaret olmasına rağmen halk çok zengin değil. O yüzden düşük yaşam standardında yaşıyorlar. Farklı etnik gruplar birlikte yaşaması, ekonomik hayatı tek bir grubun egemenliğinden alıyor. Kırsal kesim ise daha çok hayvancılık ve halıcıkla geçiniyor. Ayrıca tarım da yapılıyor.   Afganistan’ın başkenti Kabil’in büyük bölümünde halen kerpiç evlerin çoğunluğu dikkat çekiyor. Ayrıca Kabil trafiğindeki at arabalarının sayısı otomobillerle yarışacak düzeyde. Lüks jiplerin at arabalarıyla birlikte seyretmeleri, Afganistan’daki büyük çelişkiyi gösteriyor. Birileri kazanıyor, birileri bakıyor. Mezar-ı Şerif sanki Kabil’den daha bir başkent gibi duruyor. Afganistan’da Eğitim seviyesi de oldukça düşük. Resmi olmasa da Afganistan’daki okuma yazma oranının yüzde 20-25 civarında olduğu söyleniyor. Bu yüzden seçim pusulalarında adaylarının fotoğraflarının yanı sıra, adayların fotoğraflarını tanımayanlar için çeşitli nesne, sebze, meyve ve hayvanların simgeleri de adayların fotoğraflarının yanlarında yer almış. Bu simgeler adaylara kura yoluyla dağıtılmış. Bir adayın simgesi tek kalem, başka bir adayın simgesi iki kalem, bir diğerinin ki ise üç kiraz. Eğitim seviyesinin düşüklüğü toplumsal baskıyla da ilgili gözüküyor. Özellikle Taliban’ın modern eğitim kurumlarına karşı çıktığı biliniyor. Zaten kızlar ve erkekler ayrı okullarda eğitim alıyor. Bayanların erkeklerle aynı ortamlarda bulunduğu yerler yok denecek kadar az. Bayanların çoğu burkalı. Özellikle genç bayanların mavi, yaşlıların ise beyaz burkayı tercih ettiğini öğreniyoruz. Ancak farklı renkleri de görmek mümkün. Afgan bayanların çoğu erkeklerin olduğu yerlerden uzak duruyorlar. Zaten erkek ve bayanların aynı ortamda bulunabilecekleri sosyal ortamlarda yok ya da yok denecek kadar az. Mahalle parkları bile erkek ve kadınlar için farklı bölümlere bölünmüş. Aynı şekilde havaalanlarına girişler de erkek ve kadınlar için farklı noktalardan. Ayrıca oradan uçağa binmeseniz, havaalanlarının havaalanı olduğuna inanmanız çok güç olur. Başkentteki Kabil havaalanı bile Ankara’daki otobüs terminalinin çok gerisinde. Hem Mezar-ı Şerif’in hem de Afganistan’ın diğer bölgelerinin ciddi bir yapılandırma projesine ihtiyacı olduğu gün gibi belli.   Afgan halkının Türkiye’ye olan ilgisi de oldukça büyük. Kabil havaalanından çıktığımızdaki ilk kontrol noktasındaki polisin yakasında Türk ve Afgan bayraklarının olduğu rozeti gördüğümüzde önce oldukça şaşırıyoruz. Daha sonra başkalarını da görünce Türkiye’nin bölgedeki etkisini anlayabiliyorsunuz. Bazı dükkanlarda Türk bayrakları bile görmek mümkün. Çünkü Türkiye’nin askeri bir operasyon yapmayacağı ve halka yardım amacıyla Afganistan’da bulunduğu halk tarafından biliniyor ve söyleniyor. Zaten Afganistan’daki tek sivil PRT Türkiye’nin ve Taliban’ın bile Türk görevlilere iyimser yaklaştığı söyleniyor. Zira Türkiye olarak mükemmel bir ekiple Afganistan’da çalışıyoruz. Afganistan’daki seçimlerde görev yapacak olan Türk uluslararası gözlemcileri büyük bir içtenlik ve ilgiyle karşılayan Kabil Büyükelçimiz Sayın Basat Öztürk, diplomatları ve büyükelçilik görevlileriyle bir bütünlük içerisinde, büyük bir ciddiyet ve alakayla çalışıyor. Aynı ilgi ve içtenliği Mezar-ı Şerif Başkonsolosluğumuzda da görüyoruz. Mezar-ı Şerif Başkonsolosumuz Sayın Barış Andiç Mezar-ı Şerif’e daha yeni atanmasına rağmen, hem Afganistan hem de Mezar-ı Şerif’e sanki yıllardır burada yaşıyormuş gibi oldukça hakim görünüyor. Afganistan’daki temsilciliklerimizde sanki zaman kavramı yok gibi. Sürekli bir devinim ve çalışma var. Bu da Afganistan’daki başarımızın en büyük unsuru gibi. Aslında çok bilinmese de Türkiye’nin Afganistan’a yaptığı yatırım ve yardımlar hatırı sayılır seviyede. 2006’dan bu yana Afganistan’ın başkenti Kabil’in batısındaki Vardak’ta yeniden yapılandırma çalışmaları doğrultusunda buradaki PRT’yi komuta eden Türkiye, 2010’un Temmuz ayında da daha çok Türk soyluların yaşadığı ülkenin kuzeyindeki Cevizcan vilayetinde bir PRT ekibi daha açtı. Cevizcan ve Sarıpul vilayetlerinde asker ve polis eğitimi ile kalkınma ve kapasite geliştirme faaliyetlerinden sorumlu olacak PRT merkezinin açılışı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı bir törenle gerçekleştirildi. Ahmet Davutoğlu’nun da açılışa katılması halk arasında Türkiye’nin ciddiyetinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Daha önce Mezar-ı Şerif Başkonsolosluğunun denetiminde yaptığımız yardım ve yatırımları şimdi Cevizcan’daki PRT ekibimizi tarafından yürütülecek. Öncelikle kısa vadede sonuç alınabilecek projelerin yapılması öngörülüyor. Bunun için hemen çalışmalara başlanmış bile. İlk kez 800 aileye gıda ve temizlik maddesi yardımı yapılmış. Bunlardan 500’ü Cevizcan, 300’ü Sarıpul vilayetinde. Ayrıca Sarıpul cezaevinde yatan mahkumların ailelerine de yardım yapılmış. Bunun Afganistan’da bir ilk olduğu söyleniyor. Cevizcan’da PRT açılmadan önce de Türkiye’nin bölgede faaliyetleri bulunuyor. Türkiye’nin özellikle sağlık ve eğitim konularındaki faaliyetleri ön plana çıkıyor. 2009 yılına kadar Afganistan’da 41 okul yapılmış ve 12 okulun yapımına da devam ediliyor. TİKA ile koordineli olarak Feryap vilayetindeki Meymene, Cevizcan vilayetindeki Şibirgan ve Tahar vilayetindeki Faloka şehirlerine birer hastane yapılmış. Bu hastaneler TİKA tarafından finanse ediliyor ve işletimi de Türkiye’ye ait. Kısa bir süre önce Şibirgan’daki çocuk hastanesine cerrahi bölümü açılarak hastanenin kapasitesi genişletilmiş. Bu hastanelerde yılda 300 bin kişinin tedavi edildiği söyleniyor. Cevizcan’daki PRT ekibinin açılış töreni sırasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından Cevizcan, Sarıpul ve Belkh vilayetlerine tam donanımlı 3 ambulans da hibe edilmiş. Ayrıca tüm ülkelerdeki Türk okulları arasında doğrudan Türk Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tek okul 2008’de Cevizcan’daki Habibe Kadiri Kız Lisesi. Burada tamamen Türkiye’den giden öğretmenler ders veriyor ve Türkçe eğitim yapılıyor. Yaklaşık 400 öğrenci eğitim alıyor. Mezar-ı Şerif ve çevresinde özel Türk-Afgan okulları da var. Önümüzdeki dönemde tamamlanması planlanan iki proje daha var. Bunlardan biri Mezar-ı Şerif Şehir Parkı. TİKA tarafından yürütülen projenin çoğu tamamlanmış durumda. Belkh şehrinde de Hz. Mevlana’nın doğduğu evde restorasyonunun yapılması öngörülüyor. Ayrıca Cevizcan halkı tarafından bu vilayete bir baraj yapılması talep edilmiş. Şimdi bu barajın da yapılması planlanıyor. Ancak halen fizibilite çalışmaları proje aşamasında. Şimdilik bölgede çok fazla Türk şirketi yok. Ancak Türk firmaları yine inşaat sektörünü ele alacak gibi görünüyor. Mezar-ı Şerif’te 3-4 Türk firmasının olduğunu duyuyoruz. Bunlardan biri Mezar-ı Şerif Sivil Havaalanı’nın yeni terminal binasını yapan Ahmet Aydeniz İnşaat. Yüksel İnşaatın da Kabil’deki ISAF komutanlığının bazı işlerini yaptığını öğreniyoruz. Önümüzdeki dönemde projelerin hızlanması söz konusu. Temiz su şebekelerinden su kuyularına kadar birçok projenin gündeme gelebileceği düşünülüyor. Tabii acil ihtiyaçlar doğrultusunda projelendirmeler yapılıyor. Dışişleri Bakanlığımızın bünyesinde TİKA’nın da katılımıyla her yılın Aralık ayında Afganistan’ı İmar Fonu’nun toplantıları yapılıyor. Her yıl için 600-800 arası proje alınıyor ve bu projelerin gerekliliği ve aciliyeti görüşülüyor. Yapılmasına karar verilen projeler bütçe doğrultusunda gerçekleştiriliyor. Faydalı ve sistemli bir çalışma. Kaynakların boşa harcanmamasına oldukça dikkat ediliyor. En çok işe yarayan ve halkın fayda görebileceği projeye karar verilip başlanıyor. Zira Türkiye’nin yaptığı projelerden de halkın büyük oranda faydalandığı görülüyor. ABD bundan sonraki intikal sürecinde PRT’leri sivilleştirmeyi hedefliyor. Ancak Türkiye Afganistan’da çoktan sınıf atlamış bile.