Arap-Çin Zirvesi: Körfez’in Çok Yönlü Çıkar Arayışı

Riyad ile Washington arasındaki ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde 9 Aralık Cuma günü Çin lideri Şi Cinping’in katılımıyla gerçekleşen Arap-Çin, Körfez-Çin ve Suudi Arabistan-Çin zirveleri son dönemde Körfez'de değişen güç dinamiklerinin bir göstergesi olarak okunabilir. Zira ABD Başkanı Joe Biden’ın Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyarette, Riyad’da Arap liderler zirvesinde ABD'nin Ortadoğu'dan Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmak üzere çekip gitmeyeceğini söyledikten beş ay sonra bu zirvelerin gerçekleştirilmiş olması anlamlıdır. Ancak Suudi Arabistan-Çin (ya da Körfez-Çin) ilişkilerini sadece ABD parametresi üzerinden değerlendirmek doğru değildir. Şi'nin Suudi Arabistan ziyareti Biden'ın temmuz ayında Suudi Arabistan'a yaptığı geziye bir alternatif olarak okunsa da bir Çin Cumhurbaşkanı’nın Suudi Arabistan’a beşinci gelişi olduğu unutulmamalıdır. 1999'da Jiang Zemin ile başlayan bu seyahatler zaman içinde ikili ilişkileri daha da derinleştirmiştir. Suudi Arabistan ile Çin’in ikili ilişkilerde örtüşen pek çok çıkar alanı söz konusudur. Çin petrolünün yaklaşık yüzde 18'ini Suudi Arabistan’dan alırken iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2021'de 80 milyar doları aşmıştır. Suudiler açısından Çin, ülkelerinin bir numaralı ticaret ortağı, büyük bir teknoloji tedarikçisi, uzun vadeli bir enerji müşterisi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde veto hakkı olan bir stratejik partnerdir.  

Körfez’in Çin’den Beklentileri
Pekin'in bölgedeki angajmanından daha fazla yararlanmak isteyen Körfez ülkeleri ise Çin ile serbest ticaret anlaşması, yuan cinsinden potansiyel petrol anlaşmaları yapma ve Brics Plus üyeliği ve geniş teknolojik iş birliği konusunda isteklidir. Özellikle Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile Çin arasındaki serbest ticaret anlaşması ile ilgili görüşmelerin önemli yol katettiğine dair izlenimler söz konusudur. 2004’te başlayan ve farklı nedenlerle kesintiye uğrayan bu görüşmeler 2021'de Körfez liderlerinin girişimleriyle yeniden başlamıştır. Uzun zamandır beklenen KİK ile Çin arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması olgunlaşmış gibi görünmektedir. Zira Çin'in Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Büyükelçisi Zhang Yiming geçtiğimiz günlerde Çin-KİK Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin "son ve kritik aşamaya" girdiğini ve iki tarafın çoğu konuda anlaşmaya vardığını açıklamıştır.  Bu anlaşma Körfez ülkeleri açısından hayati öneme sahiptir zira Çin'in, 161,4 milyar dolar değerindeki toplam ikili ticaretle KİK'in en büyük ticaret ortağı olarak Avrupa Birliği'nin yerini alması beklenmektedir.

Dünyanın gelişmekte olan ekonomileri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan Brics'in genişlemesi, KİK'in hedeflerinin Pekin'in çıkarlarıyla uyumlu olduğu bir başka alandır. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi geçtiğimiz günlerde, örgütü yeni üyelere açmak için “Brics Plus” fikrini duyurmuştur. Hem Suudi Arabistan hem de BAE bu platforma katılmak istediklerini çok hızlı bir şekilde açıklamışlardır. Ayrıca Çin'in 5G teknolojisi, BAE ve Suudi Arabistan’ın "akıllı limanlarını" geliştirmelerine ve operasyonel verimliliği artırmalarına yardımcı olmak için kilit öneme sahiptir. Körfez ülkelerinin petrole bağımlı ekonomilerini dönüştürmek için açıkladıkları vizyonlarda da Çin’e ihtiyaçları vardır. Suudi Arabistan’ın “Vizyon 2030”, Katar ve Kuveyt'in “Vizyon 2035”, Umman'ın “Vizyon 2040”, Bahreyn'in “Ekonomik Vizyon 2030” ve BAE'nin “We the BAE 2031”inde Çin ile geliştirilecek ilişkiler hayati öneme sahiptir. Bu çeşitlendirme sürecinin kilit alanları, liman altyapısının inşasıyla denizcilik sektörü ve güçlü bir yüksek teknoloji sektörünün geliştirilmesidir

Çin’in Körfez’den Beklentileri
Çin tarafından bakıldığında da bu iş birliklerinin bir “kazan-kazan” mantığına sahip olduğu görülmektedir. Çin-KİK zirvesinde konuşan Şi, Çin ve Körfez ülkelerinin iş birliği için doğal ortaklar olduğunu söylemiş ve iki tarafı birlik, kalkınma, güvenlik ve medeniyetleri teşvik etmede ortak olmaya çağırmıştır. Şi ayrıca önümüzdeki üç ila beş yıl içinde enerji, finans ve yatırım, inovasyon ve yeni teknolojilerin yanı sıra havacılık, dil ve kültürler dâhil olmak üzere beş ana iş birliği alanı önermiştir. Şi, Çin'in KİK ülkelerinden daha fazla ham petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz ithal etmeye devam edeceğini ve petrol ve gaz geliştirmeyle temiz ve düşük karbonlu enerji teknolojilerindeki iş birliğini güçlendireceğini söylemiştir Ayrıca iki tarafı RMB'de petrol ve gaz ticareti anlaşması yapmaya çağırmıştır. Şi'nin son ziyareti, Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana Çin ile Arap dünyası arasındaki en büyük ve en üst düzey diplomatik olay ve Çin-Arap tarihinde "çığır açan bir kilometre taşı" olarak tanımlanmıştır. Bu gelişmeler gösteriyor ki Pekin son dönemde Körfez politikasında ABD’yi rahatsız etmeden stratejik riskten korunma mantığını terk etmektedir. Son gelişmeler Çin’in Körfez'e daha güçlü bir yaklaşım izlediğini göstermektedir. Zira Çin’in Körfez ile ilişkileri ticaret ilişkilerinin ötesine geçen bir vizyona sahiptir.

Kasım 2021'de The Wall Street Journal, Çin'in BAE’de bir askerî tesis inşa ettiğini bildirmiştir. Ancak BAE hükûmeti bunun projenin yanlış nitelendirilmesi olduğunu belirterek inkâr etmiştir. Projenin doğası ne olursa olsun, Washington yönetimi buna sert yanıt vermiş Aralık 2021'de BAE’ye F-35 savaş uçağı satışını iptal etmiştir. Başka bir örnek ise Pekin'in Suudi Arabistan’ın yerli bir balistik füze sistemi geliştirmesine yardım ettiğini ortaya çıkaran Aralık 2021 tarihli bir CNN raporudur. Bu yerli silah üretimi üzerinde birlikte çalışan ikilinin ilk örneği de değildir. 2017'de Çin Havacılık ve Uzay Bilimi ve Teknolojisi Şirketi ile Kral Abdülaziz Bilim ve Teknoloji Şehri arasında, Çin Ch-4 insansız hava araçlarının montajı ve bakımı için Suudi Arabistan’da bir fabrika inşa etmek üzere bir ortak girişim söz konusudur. Aynı zamanda, ABD 2015 İran nükleer anlaşmasını yeniden canlandırmak için Viyana'daki nükleer müzakerelere odaklanırken, Suudi Arabistan'ın yerel balistik füze programına Çin'in verdiği destek bilinmektedir. Çin, ABD ile Ortadoğu’daki müttefikleri ve ortakları arasında boşluk yaratmaya ve bundan yararlanmaya çalışıyor gibi görünmektedir. Bu, Çin'in Asya ve Avrupa gibi diğer bölgelerdeki politikalarıyla tutarlıdır. Pekin, Washington'ın küresel ittifak ağını bir tehdit olarak görmekte ve bunu bozmak için elindeki imkânları kullanmaya çalışmaktadır.

Pekin’in Körfez ile geliştirdiği ilişkilerde ABD dolarına karşı Çin parası yuanı uluslararasılaştırma çabasının olduğunu da zikretmek gerekir. Bu açıdan Pekin’in ilk hedefi Suudi Arabistan görünmektedir. Pekin ve Riyad arasında son altı yılda zaman zaman yuan fiyatlı petrol sözleşmeleri üzerine görüşmeler yapıldığı bilinmektedir. Pekin, Suudi petrol ihracatının yüzde 25'inden fazlasını satın alıyor ve eğer bu anlaşmalar yuan üzerinden fiyatlandırılırsa Suudi petrolü Çin parası yuanın küresel bir para birimi olarak konumunu güçlendirmesine yardımcı olabilir. Ayrıca Çin ile Suudi Arabistan arasında böyle bir ticaretin geliştirilmesi diğer petrol üretici ülkeleri de aynı şeyi yapmaya ve Çin’e ihracatlarını yuan cinsinden fiyatlandırmaya teşvik edebilir. Ayrıca Pekin, Suudi Arabistan’ın iddialı mega projelerine büyük yatırımlar yaparak yuanı uluslararasılaştırmak isteğindedir. Elbette, petroyuan cinsinden petrol anlaşmaları üzerine yenilenmiş bir tartışma, ABD hâkimiyetindeki bir dünya düzeninin normlarının yeni alternatifler tarafından giderek daha fazla aşındığını gösterecektir.

Sonuç
ABD ve Çin arasındaki büyük güç rekabeti tırmanırken, Körfez’deki devletler doğrudan çatışmanın tarafı olmak ya da bağlantısız olmak yerine bunu fırsata çevirerek çıkarlarını maksimize etmeye çalışmaktadır. Rekabet hâlindeki bir düzen inşa etmek yerine, giderek artan sayıda devlet, bir ayağını ABD liderliğindeki kampta tutarken diğer ayaklarıyla da Rusya ve Çin liderliğindeki çok taraflı kurumlarda olmak ve bu ülkelerle “kazan-kazan” yaklaşımı çerçevesinde ilişki sürdürmek istemektedir. Soğuk Savaş dönemindeki gibi iki kutuplu bir dünya düzenini reddederek en azından onun kısıtlamalarından ve sonuçlarından kaçınmaya çalışmaktadır. Şimdilik ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Patel, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Riyad yönetimiyle savunma, enerji ve teknoloji alanında anlaşmasına ilişkin, Suudi Arabistan'dan Çin ile ABD arasında seçim yapmasını istemeyeceklerini söylese de bu ülkelerin Çin ile stratejik alanlardaki iş birlikleri ABD tarafından hoş karşılanmayacaktır.