Demokrasi Umutları Eşliğinde Sudan Seçimleri

Selen Tonkuş, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, selentonkus@orsam.org.tr
  Afrika'nın yüzölçümü açısından en büyük ülkesi Sudan, 24 yıl süren iç savaşın bittiği 2005 yılından bu yana süren geçiş dönemini sonlandırmak için yarın sandık başına gidiyor. Ülkenin siyasi tarihindeki ilk demokratik seçimler 11 Nisan 2010’da başlayıp 13 Nisan 2010’da sona erecek. Halk, devlet başkanının yanı sıra, 450 sandalyeli meclisin üyelerini, 25 eyaletin başkanlarını ve meclis üyelerini de seçecek. Güney Sudan’daki yarı-özerk yönetim de devlet başkanını ve 171 sandalyelik meclisi için milletvekillerini seçecek.   Seçim Günü Uygulanacak Prosedürler
Seçim merkezleri, 11-13 Nisan 2010 tarihlerinde, saat 08.00-18.00 arasında açık olacak. Kuzey Sudan’da 10 bin 335 ve Güney Sudan’da 5 bin 748 olmak üzere, 16 milyon 500 bin Sudanlının oy kullanmasının beklendiği toplam 16 bin 83 seçim merkezi bulunuyor. Bir adayın, devlet başkanlığını kazanabilmesi için, kullanılan oyların en az yüzde 51’ini alması gerekiyor.

Seçim sonuçlarının ise 18 Nisan 2010’da açıklanması bekleniyor. Eğer adaylardan biri oyların yüzde 51’ini alamazsa, en çok oyu alan iki aday için 11-14 Mayıs 2010 tarihleri arasında seçmenler yeniden sandıklara gidecek. Sonuçlar ertesi gün açıklanacak.
Devlet başkanının beş yıllık görev süresi bulunuyor ve aynı görevi sadece iki kez yapabiliyor.   Seçimleri gözlemlemek üzere, Sudan’a Avrupa Birliği ve Amerikan Carter Merkezi tarafından yüzlerce uluslararası gözlemci gönderildi.
  Seçim öncesi son gün olan bugün, Sudan güvenlik güçleri ve Birleşmiş Milletler barış güçleri güvenlik önlemlerini en yüksek seviyeye çıkarmış durumda. Ülkede yarın 100 binden fazla polisin görev başında olması bekleniyor.   Seçimlerin Gündemi   1. Demokrasiye Geçiş Denemesi

Devlet Başkanı Ömer el Beşir 1989’da yaptığı darbe ile yönetimi ele geçirdiğinde, tüm siyasi partiler ve sendikalar 10 yıl süre ile kapatılmıştı. Demokrasiye geçiş çabaları çerçevesinde 1999’da partiler yeniden kuruldu fakat 2000’deki başkanlık seçimlerini birçok parti boykot etti. Buna karşılık Ömer el Beşir yeniden devlet başkanı seçildi. İşte bu nedenle, 2010 seçimleri ülkede demokratik müesseselerin işlerliğini göstermesi açısından önem taşıyor.
Sudan Ulusal Seçim Komisyonu (NEC), 20 Şubat 2010’da devlet başkanlığı adaylarını resmen duyurmuştu. Buna göre devlet başkanlığı için ikisi bağımsız olmak üzere 10 partiden 12 aday yarışıyordu.
Ömer el Beşir’e en güçlü rakipler olarak, darbe ile görevine son verdiği lider olan Ümmet Partisi adayı Sadık el Mehdi ve Güney Sudan’ı temsil eden Sudan Halkın Kurtuluş Hareketi’nin (SPLM) adayı Yasir Arman gösteriliyordu.
Seçim süreci boyunca Ömer el Beşir’in Milli Kongre Partisi hemen hemen tüm parti liderleri tarafından tehdit-yıldırma eylemleri ve medya propagandası yoluyla Ulusal Seçim Komisyonu üzerinde baskı kurmakla suçlandı. Beşir iddiaları reddetmesine karşılık, geçtiğimiz günlerde Sadık el Mehdi ve Yasir Arman adaylıktan çekilme kararı aldı.
 2. Darfur Sorunu

Bilindiği üzere, Ömer el Beşir, Darfur’da işlediği iddia edilen insanlık ve savaş suçları nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında cezai hüküm verilen görevdeki tek devlet başkanı. Bu iddiaları reddeden Beşir ise, Sadık el Mehdi’nin Ümmet Partisi’nin tarihsel olarak yüksek bir desteğe sahip olduğu Darfur’da seçim süresince yoğun bir kampanya yürüttü.
Mart 2010’da hükümet, Darfur’daki iki temel isyancı grup ile ateşkes imzalamıştı fakat çatışmalar nedeniyle milyonların yerlerinden edildiği bölgenin seçime hazır olup olmadığı konusunda şüpheler bulunuyor.
3. Güney Sudan Referandumu

2005’te imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması, Müslüman nüfuslu Kuzey Sudan ile Hıristiyan ve diğer geleneksel dinlere mensup kişilerin bulunduğu Güney Sudan arasında 24 yıl süren iç savaşı sona erdirmişti.   Anlaşma, iki bölgenin ülkenin artan petrol gelirlerini eşit şekilde paylaşmasının yanı sıra siyasi sistemin daha adil paylaşımını öngörüyordu. Bu esasa dayalı olarak, bugüne kadar Sudan hükümeti, Sudan Halkın Kurtuluş Hareketi ve Milli Kongre Partisi’nin oluşturduğu bir koalisyon yönetimi vardı. Ancak koalisyon hükümeti partiler arasındaki güven yoksunluğu nedeniyle sıkıntılı bir iktidar dönemi geçirdi.
Ayrılık fikrinin oldukça güçlü olduğu Güney Sudan’ın Devlet Başkanı Salva Kiir, seçim süreci boyunca, Ocak 2011’de yapılacak olan referandumun, yarınki ulusal seçimlerden daha önemli olduğunu sık sık dile getirdi. Referandumu aynı ölçüde önemseyen Ömer el Beşir ise ayrılık fikrine sıcak bakmıyor.   İki bölgenin ayrılması halinde ise Nil suyu ve petrol gelirlerinin paylaşılması gibi çok önemli iki konuda barışçıl bir çözüm geliştirmeleri gerekiyor. Aksi takdirde “iki devlet”in çözülememiş sorunlarından kaynaklanan yeni bir kaos dönemi ortaya çıkabilir.
Seçimleri Bekleyen Zorluklar
Seçimlerle ilgili en büyük zorluğu şüphesiz ki muhalefet partilerinin boykot kararları oluşturuyor. Boykot kararları, hile karıştırılmasından korkulan, dolayısıyla zaten adaletinden, serbestliğinden ve açıklığından kuşku duyulan seçimlerin güvenilirliğini daha da sorguya açık hale getirdi.

Bir diğer zorluk ise katılımın az olacağı beklentisi. Oy verme işlemi, halk içinde okuma-yazma bilmeyenlerin oranının yüzde 50 olduğu düşünüldüğünde oldukça sıkıntılı görünüyor.
Son olarak Darfur sorunu da, silahlı grupların bölgedeki seçim sürecini tehdit etmeleri ve engellemeye çalışmaları konusundaki endişeler nedeniyle bir diğer güçlüğü oluşturuyor.   Beklenen Seçim Sonuçları
Başkanlığın en önemli rakiplerinin adaylıktan çekilme kararı ve 2000 yılında yapılan seçimlerde iktidardaki Ulusal Kongre Partisi’nin adayı Ömer El Beşir'in oyların yüzde 87’sini aldığı göz önünde bulundurulduğunda, Beşir’in bu seçimlerden de zaferle çıkması kuvvetle muhtemel görünüyor.

Seçim Sonuçlarının Geleceğe Yansımaları

Ülke içi siyasi güç dengelerinde, hatta devlet başkanlığı koltuğunda da, hayati bir değişiklik yapması beklenmeyen seçimlerin getireceği yeni dönem her şeyden önce, ülkenin kaderini yani birliğini koruyup koruyamayacağını belirleyecek olan referanduma şahitlik edecek.

Tüm olumsuzluklara rağmen, seçimler, halkın ilk defa kendi iradesini ifade etme umudunu yansıtıyor.

Bu nedenle hem halk tarafından hem de seçimleri ilgi ile izleyen uluslararası camia tarafından yeni hükümetten beklenenler ise Darfur ve güney sorununu çözmesinin yanı sıra, uluslararası ve bölgesel ilişkilerini de düzeltmesi olarak karşımıza çıkıyor.

Muhtemel bir ayrılma durumunda ise, gelecekte iki devletten, yani Kuzey ve Güney Sudan hükümetlerinden Nil suyu sorunu, petrol gelirlerinin paylaşılması sorunu, birleşik kuvvetler, iki devletin ilişkileri gibi meselelerde uzlaşarak barışçıl bir ortamda yan yana var olmaları bekleniyor.