İran Petrol İhracına ABD’nin Finansal ve Politik Yaptırımı ve Türkiye

Hakan DEMİR, ORSAM Enerji Danışmanı - Turkish Petroluem Company (TPIC) Uluslararası Ticaret Şefi
ABD’nin 30 Mart 2012’de İran’dan petrol ve ürün ithalatı yapan ülkelere yönelik merkez bankaları veya diğer finansal kuruluşların işlemlerine yönelik yaptırım uygulama kararı almıştır. Ancak bu karar yeni bir adım olmayıp Kasım 2011’de sunulan ve Aralık 2011’de onaylanan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (National Defense Authorization Act)’ nın 1245. Bölümü kapsamında alınmaktadır. Bu Yasa 31 Aralık 2011’de onaylanmıştır (Kanun no 112-81). Yasanın 1245. bölümü İran Merkez Bankası(İMB) ile yürütülen finansal işlemlere yönelik yaptırımı içermektedir. Söz konusu bölüm özetle, İMB ile ödeme işlemlerini yürüten yabancı bir bankaların ABD’de hesap açmasının yasaklanmasını, bu yasanın onaylanmasından itibaren 60 gün sonrasında İMB ile yapılan bankacılık işlemlerine, İran’dan ile petrol ve ürün ithalatı yapan veya İran’a satış yapan ülkelerin merkez bankalarının İMB ile bu yasanın onay tarihinden itibaren 180 gün sonrasında petrol ve ürün alım-satımına ilişkin yapılan bankacılık işlemlerine uygulanacağı belirtilmektedir.(1) Ancak bu noktada uluslararası piyasada petrol fiyatlarının seviyesi ve üretimi dolayısıyla da ihracat imkanları dikkate alınacaktır. Bu çerçevede söz konusu bölümde Enerji Enformasyon Dairesi Başkanlığı’nın Hazine Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal İstihbarat Başkanlığı ile görüş alışverişinde bulunmak kaydıyla bu yasanın onayından itibaren en geç 60 içerisinde ve bundan sonra her 60 günde bir İran dışındaki üretici ülkelerin petrol ve ürün üretim durumları ve uluslararası petrol fiyatları hakkında başkana rapor sunacaktır. Başkan bu raporu dikkate alarak yasanın onay tarihinden itibaren 90 gün içerisinde bundan sonra da takip eden her 180 günde bir İran dışındaki kaynakların ithalatçı ülkelerin İran’dan alımlarını önemli ölçüde kısmalarına imkan tanıyacak seviyede veya yeterlilikte olup olmadığına karar verecektir.(2)
 
Dolayısıyla da buna göre başkanın alacağı karara istinaden ithalatçı ülkenin bankacılık işlemlerine yaptırım koyabilecektir ve bu hususta parlamentoya rapor verilecektir. Ancak yaptırım kararına istisna da getirilmektedir. Şöyle ki İran’dan petrol ve ürün ithalatını önemli ölçüde kestiği tespit edilen ülkeler yaptırım dışı tutulacaktır. Nitekim İran’dan ithalatçı ülkeler hakkında rapor parlamentoya düzenli olarak sunulacaktır. Bunun yanısıra söz konusu yasa Başkana 120 gün sureyle yaptırım uygulamaktan vazgeçme veya yaptırımı askıya alma yetkisi de vermektedir. Bu sure 120 günlük periyodları aşmamak kaydıyla da uzatılabilecektir. Bunun için öncelikle başkanın böyle bir kararın Amerika’nın ulusal çıkarına uygun olacağı yönünde kanaat getirmesi, kongreye sunacağı raporda bu kararı meşrulaştıran gerekçelerini belirtmesi ve böyle bir kararın somut bir işbirliği sağlaması veya sağlayacağı yönünde bir beklenti olmalıdır. Ayrıca yasada petrol üreticilerinin üretimlerini arttırmaları için teşvik edilmesi yönünde çok taraflı diplomatik girişimlerde bulunulması da öngörülmektedir. Buna ek olarak söz konusu yasanın gıda ve ilaç teminine uygulanmayabileceği de belirtilmektedir.(3) Bu yasanın 1245. bölümünde dikkate çeken bir husus ise İran’ı hedef alan yaptırım kararlarında Savaş ve Ulusal Güvenlik başlığı altında yer alan Uluslararası Acil Ekonomik Yetkiler’e de atıf yapılmasıdır. Zira bu kanun Amerika’nın ulusal güvenliğine, dış politikasına ve ekonomisine kendi sınırları dışında görülmedik ve olağandışı tehdit durumunda başkanın bu koşullardaki yetkilerini içermektedir.(4) Bir anlamda İran, Amerika tarafından bu yoğunlukta bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.

Amerikan Enerji Enformasyon Dairesi’nin İran dışındaki petrol ve ürün üretiminin yeterliliğinin tespitinde hangi kriterlere göre karar vermektedir. Zira her petrol türü aynı rafineride aynı üretim verimliliğini sağlamamaktadır. Buna ek olarak rafineriler ekonomik ve lojistik gerekçelere bağlı olarak en yakın kaynaktan temin etme yoluna gitmektedirler. Buna ek olarak istikrarlı ve uygun fiyat seviyelerinde petrol ticareti için üretimin arttırılması yeterli olmayacaktır. Neticede petrol fiyatları, sadece talepten etkilenmeyip aynı zamanda uluslararası petrol borsalarındaki hareketlilikten de aynı decreed etkilenmektedir. Bu çerçevede politik gelişmelere, ABD, AB, Japonya Çin gibi ülkelerin ekonomik göstergelerine, dolar ve altın seviyeleri borsaları doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle de petrol fiyatlarındaki artışı bir ölçüde dengelemek için İran dışındaki ihracatçı ülkelerin resmi satış fiyatlarındaki indirimleri ve primleri normal piyasa şartlarından daha aşağı seviyelere çekmeleri gerekecektir.
 
Bu çerçevede ABD yasanın onay tarihinden 90 gün içerisinde yani 30 Mart 2012’de yaptırım kararını ilan etmiş ve aynı zamanda bu sure zarfında İran’dan ithalatını önemli ölçüde azaltan 10 AB ülkesini (İspanya, İtalya, Yunanistan, İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, Polonya ve Çek Cumhuriyeti )Japonya’yı muaf tutmuştur.(5) AB halihazırda Ocak 2012’de İran’a yönelik petrol ve ürün ticaretinin Temmuz ayı itibariyle sonlandırılmasına yönelik kararı almıştı. Buna ek olarak 17 Mart 2012’de Belçika merkezli Uluslararası Finansal Transferler Birliği (Society for Worldwide International Financial Transfers-SWIFT) de İran bankalarının işlemlerini durdurduğunu ilan etmiştir ki 18 İran bankası bu sisteme dahildir. Japonya ise Şubat ayında ABD ile yürüttüğü müzakereler neticesinde İran’dan petrol ithalatını ise oranında (yaklaşık 70 bin varil/gün) azaltma kararı almıştır.(6) Bunun neticesinde ABD tarafından muafiyet tanınmıştır. Hindistan ve Çin ise ABD’nin bu yaptırımına karşı çıkmakla birlikte İran’dan daha uygun koşullarda petrol alımı için bunu bir pazarlık aracı olarak da kullanmaktadırlar. Nitekim Hindistan petrol ihtiyacının yaklaşık ’sını Çin ise ’sini İran’dan karşılamaktadır. ABD’nin yaptırım kararı Hindistan ve Çin için İran ile ticari faaliyetlerinin gelişimine de olanak sağlamaktadır. Özellikle bankacılık işlemlerine yaptırım uygulanması yerel bankaların ve para biriminin kullanımına, İran alacaklarının karşılığında Çin ve Hindistan şirketlerinin İran’da yatırım yapmasına imkan tanırken, petrol karşılığı emtia (barter) ve bir kısım alacakların da altın olarak ödenmesi tarafların üzerinde uzlaştıkları yöntemlerdir.(7)
 
Neticede Çin ve Hindistan gibi ülkeler için İran petrolü arz güvenliği açısından önem taşırken ABD göreli olarak arz güvenliğini uzun süredir sağladığından güç mücadelesinin parametresi olarak değerlendirilmektedir. ABD 1980’lerden beri İran’dan petrol ihracatı yapmadığı gibi günlük 8-9 milyon varil olan ithalatında ağrılıklı yere sahip ilk 15 ülke arasında S. Arabistan, Kuveyt, Irak ve Umman vardır. Bu ülkelerin ithalattaki toplam oranı ise seviyesindedir. Bu nedenle de ABD iç hukuk düzeninde almış olduğu kararı hegemonik gücüyle ekonomik, teknolojik ve ticari kabiliyetlerini diplomasi yoluyla uluslararası yaptırıma dönüştürebilmektedir. Oysa İran’a yönelik BM Güvenlik Konseyi’nce bağlayıcı herhangi bir yaptırım kararı yoktur. ABD’nin tek taraflı ve diplomasi yoluyla İran’a yönelik diğer ülkeler nezdinde yaptırım baskısı bir anlamda BM düzeninin hukuksal yaptırım gücünü ve meşruiyetini de olumsuz etkilemektedir. Bir başka açıdan bakıldığında soğuk savaş sonrasında batı uluslararası ekonomiyi kendi değerlerine uygun olarak daha hızlı bir şekilde özellikle DTÖ, Dünya Bankası IMF gibi uluslararası kurumlar eliyle dönüştürürken rejimsel açıdan uluslararası rekabet ve çatışmaya hatta uluslararası güvenliği tehdit eder bir dirençle karşılaşmaktadır. Rusya ve Çin’in Libya, Suriye ve İran olaylarında sergilediği tutum da buna örnek teşik etmektedir.
 
Türkiye için de İran petrolü arz güvenliğinin bir parçasıdır. Türkiye’nin İran’dan ortalama yıllık ithalatı 44 milyon varil seviyesinde olup, bu miktar toplam ithalatın yaklaşık 4’üne karşılık gelmektedir. AB ve Japonya’nın ardından Türkiye de 30 Mart 2012 tarihi itibariyle İran petrolünden ’lik (yaklaşık 9 milyon varil) bir ithalat kısıtına gitmiştir. Bu miktarın ise Libya’dan karşılanması öngörülmektedir. Bu durum özellikle Libya için önemli bir fırsat oluşturabilecektir. Zira Tüpraş Libya’dan petrol alımını 2007’den itibaren önemli ölçüde azaltmış ve 2009’dan itibaren durdurmuştur.(8) Ticaretin tekrar başlaması doğal olarak Libya’ya Akdeniz bölgesinde pazar yelpazesini genişletme imkanı sunacaktır. Türkiye ise arz çeşitliliği açısından önemli bir kaynak ile tekrar ticarete başlamış olacaktır. Libya halihazırda yaklaşık 1 milyon varil ihraç etmekle birlikte 2012 yılı için 5 petrol şirketine (Vitol, Glencore, Trafigura, Gunvor, Saras) yaklaşık 45 milyon varil tahsisat yapmıştır. Unipec, Petrochina, Repsol, Starenergy gibi firmalar ile de petrol alım satım konusunda yıl içerisinde anlaşama yoluna gitmiştir.  Dolayısıyla da Libya Tüpraş’ın ihtiyaç duyacağı yaklaşık 9 milyon varil talebi üretim ve anlaşma koşullarına göre karşılayabilecektir. Ancak Libya tesadüfen seçilmiş bir ülke olmayıp, Türkiye’nin Ulusal Geçiş Konseyi’ne ekonomik ve politik desteğinin, yine o dönemde direnişin merkezi olan Bingazi bölgesinin elektrik üretimi için gerekli olan akaryakıtın Türkiye’nin uluslararası petrol ürünü ticareti şirketi tarafından tedarik edilmesi Libya’daki yeni yönetimin Türkiye ile işbirliğinde etkili olmuştur.
 
Türkiye’nin 1990’lı yıllarda BM’nin Irak’a uyguladığı ambargo kararının Türkiye’ye ekonomik ve arz açısından etkisi de hatırlanacak olursa Türkiye’nin arz güvenliği açısından kaynak yelpazesini genişletmesi, Rus ve Çin şirketlerinin dahi 2000’li yılların başından itibaren uluslararası petrol piyasasında çok etkin rol oynamaya başladıkları dikkate alınırsa özel ve kamusal Türk şirketlerinin de uluslararası petrol ve gaz sektöründe yer edinmesi veya faaliyetini arttırması Türkiye’nin ekonomik, ticari ve stratejik çıkarları açısından da önem taşımaktadır. Bu amaçla özel sektör teşvik edilmeli ve politik açıdan desteklenmeli ayrıca kamu kuruluşlarının da uluslararası piyasada üretim ve ticari faaliyetlerinde daha etkin olabilecek şekilde kurumsal ve hukuksal yeniden yapılanmalarının sağlanması bu doğrultuda stratejik bir adım olacaktır.
 
(1) http://www.gpo.gov/fdsys/pkg/PLAW-112publ81/pdf/
PLAW-112publ81.pdf, s.1647- 648
(2)ibid.,s.1648
(3)ibid.s, 1649
(4)http://www.treasury.gov/resource-center/sanctions/Documents/i
eepa.pdf,
     yasanın     1701.maddesi yetkilerini, 1702.maddesi ise uygulanacak
cezaları içermektedir.
(5)http://www.bloomberg.com/news/2012-03-20/u-s-exempts-11-nations-
from-iran-oil- sanctions-on-banking.html
(6)http://www.cnbc.com/id/46490541/Japan_Cuts_in_Iran_Crude_Imports_
Could_Be_Over_
20,Japonya Mitsubishi UFJ Financial Group, Mizuho, and Sumitomo Mitsui
bankaları İran ile çalışmaktadır.
(7)İlk etapta İran bankası olan Europaisch-Iranische Handelsbank (EIH)
Hindistan-İran arasında kullanılırken, AB’nin yaptırım kararı sonrasında da
Halkbankası iki ülke tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Ocak 2012’de
ABD’nin baskısı bunu da sonlandırmıştır, Kenneth Katzman, Iran Sanctions, CRS
Report for Congress, 28 Mart 2012, s.34-35
(8)Tüpraş’ın 2005,2006 yıllarındaki ithalatı yıllık 4 milyon ton iken 2007’de 612 bin
tona, 2009’da da 139 bin tona gerilemiştir.Bu tarihte sonra ithalat yapılmamıştır, www.epdk.gov.tr/raporlar, yıllık raporlar için www.tupras.com.tr