İsrail’in İç Siyasetinde Çalkantılı Günler
Selen Tonkuş, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
İsrail iç siyasetinde çalkantılı bir dönemden geçiyor. Likud Partisi lideri Başbakan Benjamin Netanyahu ana muhalefet partisi Kadima Lideri Tzipi Livni’nin hükümete katılmasını istiyor. Hatta Netanyahu Livni’yi ağır dille eleştiriyor ve hükümete katılmazsa partisini bölmekle tehdit ediyor. Geçtiğimiz günlerde Kadima’nın 28 milletvekilinden 11’inin Likud Partisine “geri dönmek” için Netanyahu ile müzakerelerde bulunduğu söylendi. Livni’nin partisinin karşılaştığı tek tehdit bu değil. Kadima içinde de muhalif sesler yükseliyor. İsrail’in Hamas’ın roket saldırıları, İran’ın nükleer programı ve İsrail’i savaş suçu işlemekle suçlayan Goldstone Raporu gibi nedenlerle zor zamanlardan geçtiği şu dönemde Menachem Begin’in 1967 savaşı öncesinde Levi Eshkol’ün birlik hükümetine katılması gibi Livni’nin de hükümete katılması gerektiğini söyleyen Netanyahu ise bu sesleri değerlendirmek için çaba harcıyor.
Daha önce de Kadima liderliği için yarışan ve partinin 2 numaralı ismi olarak bilinen eski Savunma Bakanı Şaul Mofaz Livni’nin liderlik vasıfları taşımadığını, başbakan olamayacağını, partide 3 ay içinde başkanlık seçimi yapılmazsa partinin dağılacağını söyledi. Mofaz seçimlerin yapılması halinde başkanlık şansının yüksek olduğunu düşünüyor. Dahası Netanyahu’nun hükümetine katılmak ve gelecek seçimlerde ise başbakan olmak Mofaz’ın uzun dönemli hedefleri arasında. Livni de Mofaz’ın asıl amacının kendisinin yerine geçmek olduğunu düşünüyor. Mofaz’ı partiye zarar vermekle ve Netanyahu’nun muhalefeti zayıflatmak olan amacına hizmet etmekle suçlayan Livni Netanyahu’nun hükümete katılma çağrısını ise reddetti. Kadima mensubu milletvekillerinden bir kısmı da Netanyahu’nun teklifini Knesset’te en çok sandalye sayısına sahip olan Kadima milletvekillerine yalnızca üç bakanlık teklif ettiği için “küstah ve aşağılayıcı” bulduklarını söylediler. Fakat bir kısım Kadima milletvekili ise Livni’nin teklifi reddetmesinden memnun olmadılar. Ancak hükümete dahil olarak Filistin ile barış yapılmasını sağlayabileceklerini söyleyen grup, Livni’nin bu kararını bencilce bulduklarını ve kararını değiştirmemesi halinde Kadima’dan ayrılıp Likud’a geri döneceklerini söylediler.
Tüm bu gelişmelerin nedenini anlamak için İsrail iç siyaseti, Kadima Partisi ve iç dinamikleri ve Likud ile arasındaki farkların neler olduğuna kısaca değinmek gerekir.
Aslında İsrail iç siyasetinin yapısına bakıldığında yaşanan bu durumun olağan olduğu görülür. İsrail’de meclise girmek için gereken oy barajının çok düşük olması ve nispi temsil sistemi nedeniyle parti sistemi çok bölünmüş bir yapıdadır ve bu durum ülke siyasetinde istikrarsızlık yaratır. Yani İsrail iç siyasetinde sanıldığı gibi homojen ve uyum içinde bir yapı yoktur. Bu nedenle İsrail’de bugüne kadar hiçbir parti tek başına hükümet kuramamış, İsrail hep koalisyon hükümetleri ile yönetilmiştir. Benzer şekilde İsrail’de partilerin ittifaklar kurması, koalisyona katılması veya bir parti içinden ayrılıklarla farklı partilerin ortaya çıkması İsrail iç siyasetinde alışık olunan olayladır. Kadima Partisi de 2005 yılında Likud’dan ayrılan Ariel Şaron’un kurduğu bir partidir fakat Likud ile pek bir ideolojik bir farkı bulunmamaktadır.
2009 seçimlerinden sonra Livni hükümet kurma görevi verilen Netanyahu ile koalisyona girmeyi reddetmiş, Netanyahu da koalisyonu İşçi Partisi, İsrail Evimiz Partisi, Şas Partisi ve Yahudi Evi Partisi gibi küçük partilerle kurmuştu. Livni koalisyona katılmak istememe sebebi olarak Netanyahu’nun Filistin devleti kavramını kabul etmemesini göstermişti. Fakat asıl sebep aşırı sağcı partilerden oluşan bu hükümetin küçük partilerin koalisyondan çekilerek düşmesi ve sonrasında Livni’ye hükümet kurma görevinin verilebilmesi ihtimalini düşünmesiydi. Yani Netanyahu ile görüş farklılıkları olması değildi. Zaten Livni’nin koalisyona katılmamak için gösterdiği sebep de ortadan kalkmış durumda. Netanyahu geçtiğimiz aylarda Filistin için Filistin tarafının talebini karşılayacak nitelikte bir devlet öngörmese de daha önce hiç yanaşmadığı “iki devletli çözümü” kabul etti.
Livni başkanlığındaki Kadima ve Netanyahu başkanlığındaki Likud arasında seçim kampanyaları sırasında da çok fark yoktu. Örneğin seçim kampanyası sırasında her iki lider de Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile görüşmelerin devam edeceğini söylüyordu. Netanyahu bunu “Batı Şeria’nın kalkındırılması için görüşmelere hazırız” şeklinde dolaylı olarak ifade ederken, Livni’nin üslubu daha açıktı. Seçim sonrası durumda da pek değişiklik olduğu söylenemez. Livni ana muhalefet partisi lideri olmanın verdiği gereklilikleri yerine getiriyor fakat Netanyahu’nun politikalarında taban tabana zıt olduğu konular yok. Örneğin İsrail askeri Gilad Shalit’in serbest bırakılması için Filistinlilerle mahkum değişimi yapılmasına sıcak bakıyor. Kadima Batı Şeria’daki yerleşimlerin geçici olarak dondurulma kararını da onayladı. Livni de Netanyahu gibi Yahudi yerleşimlerini tahliyesine ve Kudüs’ün bir kısmının Filistinlilere verilmesine karşı. Livni’nin kendisi de Kadima’nın Likud’a ahlaki bir alternatif oluşturduğunu söylüyor ve bu sözü de aslında Likud ile Kadima arasında ideolojik bir fark olmadığının bir itirafı sayılabilir.
Sonuç olarak Netanyahu’nun Menachem Begin ve Levi Eshkol’ün izinden gitmek isteyişinin sebebi tabi ki İsrail’in yeni bir savaşa girecek olması değil. İsrail’in Maariv gazetesinde Netanyahu'nun bütün amacının 2005 yılında Likud'dan ayrılarak kurulması nedeniyle Kadima’dan intikam almak olduğu öne sürüldü. Daha gerçekçi bir açıklama ise kaçınılmaz şekilde yeniden başlaması beklenen barış sürecinin hükümetini dağıtacağı yani aşırı sağcı ortaklarının, hatta belki Likud’tan da aşırı sağcı milletvekillerinin hükümetten ayrılıp hükümetin dağılması korkusu olabilir. “Farklılıklardan çok ortak yanlarımız var” dediği Kadima’ya boşalacak olan koltukları doldurmak için ihtiyaç duyacağını düşünüyor olabilir. Bir başka düşüncesi de Livni’nin böyle bir durumda karşısında yer alıp, Netanyahu’yu yerinden etmesi yerine, hükümetin içinde yer almasını sağlamak olabilir. Ayrıca İsrail tam anlamıyla belli bir dış politikaya sahip bir ülke olmadığı için ve iç politika dış politikayı fazlasıyla etkilediği için tüm bu gelişmeler nedeniyle İsrail’i dış politikada da çalkantılı günler bekleyebilir.