Sistani ile Hamaney Arasında Artan Haşdi Şaabi Gerilimi

18 Mart’ta Irak’ın en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani’ye bağlı grupların Şii milis gücü Haşdi Şaabi’den ayrılarak Savunma Bakanlığı’na bağlandığı yönünde iddia gündeme gelmiştir. Ancak Irak Silahlı Kuvvetler Komutanı Askeri Sözcüsü Abdulkerim Halaf, söz konusu iddiayı yalanlayarak Haşdi Şaabi’nin örgütlenme ve idari açıdan Savunma Bakanlığı’yla bağlantısı olmadığını belirtmiştir. Ardından ise Sistani'nin Kerbela'daki Temsilcisi Seyyid Ahmed es-Safi, Haşdi Şabi çatısı altındaki “Haşd-i Merciiye” -bu niteleme, Sistani yanlısı grupları İran’ın Velayet-i Fakihi Ali Hameney’in takipçilerinden oluşan Haşd-i Velayet’i’den ayırmak için kullanılır- veya “Sistani Tugayları” olarak bilinen grupların liderleriyle bir araya gelerek ülkenin güvenlik sorunlarını ve bu gruplara ilişkin son gelişmeleri ele almıştır. Safi’nin yaptığı açıklamada, Haşdi Şabi’nin ideolojisi ve çalışma mekanizmasının tamamen milli olması gerektiğini vurgulaması, örgüt üzerinde oldukça etkin olan İran’a açık bir mesaj olduğu gibi örgüt üzerindeki derinleşen Sistani-Hamaney ayrışmasını da ortaya çıkarmıştır.

Kum-Necef ayrışması
Sistani tarafından temsil edilen Necef (Irak) ile Hamaney tarafından temsil edilen Kum (İran) arasındaki Şiiliğin merkezi olma çekişmesinin geçmişi oldukça eskidir. Dini otoritenin siyasi araçlarla varlığını oluşturması gerektiğine inanan Hamaney, Velayet-i Fakih anlayışını savunurken, Sistani din ile devlet işlerinin ayrı yürütülmesi gerektiğini savunmaktadır. Öte yandan, Necef ile Kum arasındaki asıl gerilim Şiiliğin otorite merkezinin neresi olacağıdır. Zira Saddam Hüseyin döneminde Irak’ta baskılanan Şii ilmiye havzalarının görevini üstlenen Kum daha fazla ön plana çıkmıştır. Bu nedenle ABD işgali sonrası Necef söz konusu rolü tekrar almak istemektedir. İki dini otorite arasındaki sessiz gerilim ve Kum’un Irak’ta siyasal ve dini alanlarda etkinlik arayışı son dönemlerde giderek tırmanmaktadır.

Milis gücü Haşdi Şaabi’nin kuruluşundan hemen sonra örgüt üzerinde başlayan Kum-Necef ayrışması, özellikle IŞİD’e karşı zaferin ilan edildiği 2017’den sonra artmıştır. Bilindiği üzere, IŞİD, 2014 yılında Musul'un en büyük ikinci şehri de dahil olmak üzere Irak topraklarının yaklaşık üçte birini ele geçirmiştir. Musul'un işgalini takiben, Sistani, ülkelerini ve kutsal yerlerini savunmak amacıyla gücü yeten herkesin silahlanmasına ilişkin çağrıda bulunmuş, böylece IŞİD'e karşı savaşan tüm Şii milisler Haşdi Şaabi çatısı altında birleşmiştir. Yaklaşık 150 bin kişiden oluşan ve içerisindeki küçük ve büyük birçok grupla monolitik bir görünüm sergilemeyen Haşdi Şaabi, farklı ajandaları bulunan Hamaney yanlısı, Sistani yanlısı ve Sadr yanlısı gruplardan oluşmuştur. Ancak süreç içerisinde İran yanlısı milis grupların illegal faaliyetleri ve halka uyguladıkları baskıların Haşdi Şaabi’nin adına zarar vermesi, Sistani yanlısı grupların kısmen bu oluşumdan geri çekilmesine neden olmuştur. Haşdi Şaabi’nin Sistani fetvasıyla kurulduğunun bilincinde olan İran’a yakın gruplar, Sistani’nin popülaritesini ve etkisini azaltmak için Sistani’nin fetvaları dışında hareket etmiştir. Bu yeni durum ise İran’ın örgüt üzerindeki etkinliğinin artmasına katkı sunmuştur.

Haşdi Şaabi yönetiminin belirlenmesi
Irak’ta Mayıs 2018 genel seçimlerinde parlamentodaki en büyük ikinci güç haline gelen İran yanlısı grupların artan siyasal etkinlikleri nedeniyle sahadaki milis güçleri domine etmesi, Kum-Necef arasındaki gerilimi tırmandırmıştır. 3 Ocak’ta Haşdi Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri lideri Kasım Süleymani ile birlikte ABD hava saldırısında öldürülmesinin ardından ise söz konusu gerilim ciddi anlamda gün yüzüne çıkmıştır. Nitekim Mühendis’in öldürülmesinin üzerinden yaklaşık iki ay geçmesine rağmen halefinin tayin edilmemesi, bu ihtilafın ciddiyetini göstermiştir. Bu süreçte Sistani'nin Irak Kerbela'daki Temsilcisi Seyyid Ahmed es-Safi başkanlığında Sistani’ye yakınlığıyla bilinen Haşdi Şaabi çatısı altındaki dört büyük milis grubun (Ensar el-Merceiyye, Ketaib-i İmam Ali, Ali Ekber Tugayları, Firkatu'l-Abbas el-Kitaliyye) liderlerinden oluşan heyet, Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Haşdi Şaabi Heyet Başkanı Faleh el-Feyyad ile bir araya gelmiştir. Görüşmede örgütün üst pozisyonlarının Necef yanlısı liderlerle doldurulması yönünde bazı talepler iletildiği iddia edilmiştir.

Safi-Feyyad görüşmesine rağmen 20 Şubat’ta Mühendis'in halefi olarak Haşd-i Şaabi içerisinde İran’a yakın en büyük gruplardan biri olan Ketaib-i Hizbullah’ın eski komutanlarından Abdulaziz Ebu Fedek belirlenmiştir. Ancak Haşd-i Şaabi içerisindeki Sistani yanlısı gruplar, Mühendis’in halefinin seçilmesine ilişkin bilgileri olmadığı gerekçesiyle Ebu Fedek’in bu göreve getirilişini reddetmiştir. Ayrıca, Sistani yanlısı grupların hukuki düzenleme gerektiren böyle bir kararın mevcut hükümet koşullarında uygulanamayacağına işaret etmesi, Necef’in uzun süredir örgüt üzerinde kontrol arayışında olan Kum’a yeni dönemde direniş göstereceğine yorulabilir. Zira Ebu Fedek’in, Sistani yanlısı milis gruplarıyla ilişkilerinin kötü olduğu bilinmektedir. Geçmişte Ebu Fedek, Sistani yanlısı gruplarla silahlı bir çatışmanın eşiğine gelmiş ancak Sistani'nin Kerbela'daki Temsilcisi Şeyh Abdulmehdi Kerbelai’nin olaya müdahale etmesiyle çatışma önlenmiştir.

Haşd-i Velayeti gruplar Ebu Fedek kararını Haşd-i Merciiye’ye danışmadan almaya çalışsa da karar resmi olarak onaylanmamıştır. Zira Haşd-i Şaabi içerisinde Hameney’in takipçisi olan milis gruplarının oluşturduğu Haşd-i Velayet’i, söz konusu kararı alırken, başbakan onayına bağlı olan hukuki düzenlemeleri dikkate almamıştır. Nitekim 30 Kasım 2019’da protestolar nedeniyle istifa eden Başbakan Adil Abdulmehdi karara ilişkin sessizliğini halen korumaktadır. Kum, yeni başbakanın Haşd-i Şaabi ile iş birliği yapacağı kesin olmaması gerekçesiyle Abdulmehdi’nin görev süresi bitmeden atamanın onaylanmasını istese de Abdulmehdi’nin sürecin “oldu bitti”ye gelmemesi için atamayı onaylamadığı düşünülmektedir. Öte yandan, Sistani yanlısı grupların karara ilişkin görüşlerini Haşdi Şaabi Heyet Başkanı Falih el-Feyyad’a bildirdiği bilinmektedir. Nitekim Haşd-i Şaabi’nin başbakana bağlı bir kurum olması nedeniyle bağımsız karar alınamayacağını belirten Feyyad’ın “Ebu Fedek makam için gösterilen adaylardan biri ancak onun Haşdi Şaabi Genelkurmay Başkanlığı’na atandığına dair herhangi bir kararname yayınlanmadı” şeklindeki açıklaması, Sistani yanlısı grupların başarısı olarak nitelendirilebilir.

Yeni dönemde Necef öne çıkabilir
Haşd-i Şaabi, Sistani’nin çağrısıyla kurulmuş olsa da İran’ın örgüt üzerindeki etkinliği Necef’in gücünü kısıtladı ancak yeni dönemde Necef’in daha etkin olması beklenmektedir. Özellikle 1 Ekim 2019’da başlayan hükümet karşıtı protestolarda Haşd-i Şaabi'ye yönelik öfke ve İran’ın Irak’taki nüfuzunun sınırlandırılması talebi sokağa daha belirgin yansımıştır. Sistani ilk günden itibaren protestocuların taleplerinin karşılanması gerektiğini savunurken, Haşd-i Şaabi içerisindeki Hamaney’e yakın olan Asaib-i Ehli’l-Hak, Hizbullah en-Nuceba ve Seraya Talia el-Horasani gibi gruplar protestoları bastırmaya çalışmıştır. Bu açıdan, sokağın Necef’in yanlarında olduğunu bilmesinin, Kum’un etkisini sınırlayıcı bir durum olduğu söylenebilir.

Haşd-i Şaabi kurulduğunda İran’a yakın eski Başbakan Nuri el-Maliki örgüte başkanlık yapmak istemiş ancak Sistani rıza göstermemiştir. Ayrıca, Haşdi Şaabi içerisindeki İran’a yakın en büyük gruplardan biri olan Bedir Tugayları Komutanı Hadi el-Amiri’nin Haşdi Şaabi’nin başkanı ve Mühendis’in de onun yardımcısı olarak seçilmesine de ABD itiraz etmiş ve Falih el-Feyyad örgütün başına gelmiştir. Feyyad’ın başkanlığına taraflardan itiraz gelmese de örgütün kararları Süleymani’ye yakın Mühendis tarafından alınmıştır. Öte yandan, Başbakan Abdülmehdi son döneminde Haşdi Şaabi’de yapısal değişikliğe giderek Mühendis’in görevini ortadan kaldırmış, bu durum İran etkisini kırmaya yönelik bir hamle olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Ebu Fedek’in atanması konusunda Sistani’nin yanı sıra ABD’nin de rahatsız olması, İran’ın manevra alanını daraltacağa benzemektedir. Özellikle 17 Mart’ta Irak’ta hükümeti kurmakla görevlendirilen Necef eski Valisi Adnan ez-Zurfi “silahın devletin elinde olması, silahlı grupların ortadan kaldırılması" yönünde açıklamalarda bulunmuştur. ABD’ye yakınlığıyla bilinen Zurfi’nin güvenoyu alması halinde, Haşdi Şaabi içerisindeki kontrol edilmesi zor olan grupları sınırlandırması beklenmektedir. Zira İran yanlısı grupların Zurfi’nin adaylığına muhalefet etmesinin sebeplerinden birinin bu olduğu gözlemlenmektedir.

Tıpkı Hizbullah’ın Lübnan’da olduğu gibi Haşd-i Şaabi’nin de Irak’ta orta vadede baskın bir güç olarak öne çıkmasını planlayan İran’ın Irak’taki vekalet güçlerinin önemli bir ayağı olan Mühendis’in ABD saldırısında öldürülmesi, Tahran’ın Irak’taki vekil ağında kargaşa yaratmıştır. Sistani yanlısı gruplar da bu kargaşadan yararlanarak İran’ın etkisini kırmaya çalışmakta, ancak Haşdi Şaabi halihazırda fiili işleyişine devam etmektedir. Yeni hükümet kurulduğunda başbakanın Ebu Fedek’i onaylamaması halinde Necef, Kum’a karşı zafer elde etmiş olacaktır. Ayrıca, Ebu Fedek’in selefi kadar diplomatik olmaması halinde örgüt içindeki çatışmalar derinleşeceği gibi Şii gruplar arasındaki gerilim de çatışmaya dönüşebilir. Özellikle Sistani’nin bu süreçte devreye girmiş olması, İran'ın vekil ağındaki çatlakları onarma çabalarını zorlaştıracaktır. Sistani ve ABD’nin bu konuda benzer bir tutum sergilemesi, İran’ın örgüt üzerindeki etkinliğini oldukça kısıtlayabilir.

*Bu analiz 3 Nisan 2020’de LSE Middle East Centre internet sitesinde “Sistani versus Khamenei on Iraq’s Hashd al-Sha’abi” başlığıyla yayınlanan çalışmanın genişletilmiş Türkçe versiyonudur.