Türkiye’nin 2024 Yılında Kızıldeniz Politikası: Mısır’la Normalleşme, Sudan İç Savaşı ve Ankara Süreci

2024 yılı, Türkiye’nin Kızıldeniz havzasının Afrika yakasına yönelik politikasında yeni dengelerin ve iş birliği fırsatlarının şekillendiği bir yıl olmuştur. Türkiye; Mısır’la başlattığı normalleşme süreci, Sudan iç savaşına yönelik diplomatik girişimleri ve Somali-Etiyopya arasındaki Ankara Süreci kapsamındaki ara buluculuk çabalarıyla bölgedeki stratejik konumunu güçlendirmiştir. Mısır’la normalleşme, Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz’in jeopolitik denklemlerinde Türkiye için yeni fırsatlar oluştururken Sudan’daki insani kriz ve bölgesel güvenlik sorunlarına yönelik proaktif yaklaşımlar, Türkiye’nin Afrika Boynuzu’nda etkin bir aktör olarak rol üstlenme kapasitesini konsolide etmiştir. Ayrıca Somali ile hidrokarbon arama ve askerî iş birliği temelinde gelişen ilişkiler, Türkiye’nin enerji güvenliği ve bölgesel kalkınma hedefleri doğrultusunda çok boyutlu bir dış politika stratejisi izlediğini ortaya koymaktadır. Bu gelişmeler Türkiye’nin Kızıldeniz politikasında geniş kapsamlı bir yeniden yapılanmayı ve uzun vadeli bir stratejik yaklaşımı temsil etmektedir.

 

Türkiye-Mısır Normalleşmesi

 

2024 yılında Türkiye ve Mısır arasındaki normalleşme süreci, diplomatik ilişkilerin yeniden canlanması ve bölgesel denklemlerde yeni iş birliği fırsatlarının ortaya çıkmasıyla şekillenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi arasındaki karşılıklı temaslar, geçmiş yıllardaki gerginliklerin yerini ortak çıkarların önceliklendirildiği bir ilişkiye bırakmasını sağlamıştır. Bu süreçte büyükelçilerin atanması ve karşılıklı ziyaretlerin sunduğu zemin, ilişkilerin kurumsal düzeyde yeniden inşasını hızlandırmıştır. Bu gelişmeler yalnızca ikili ilişkilerin iyileşmesi bağlamında değil aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel güvenlik ve ekonomik çıkarlarını bilhassa Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin meselelerinde yeniden dengelemeye yönelik çabası olarak da okunmalıdır.

Ekonomik iş birliği, normalleşme sürecinin merkezinde yer almıştır. Türkiye ve Mısır, enerji, savunma sanayi ve ikili ticaretin farklı stratejik sektörlerindeki ortaklıklarını derinleştirme yönünde somut adımlar atmıştır. Ticaret hacminin artırılmasına yönelik imzalanan yeni anlaşmalar, Türkiye’nin ekonomik diplomasi araçlarını etkin bir şekilde kullandığının göstergesidir. Bu bağlamda Türkiye ve Mısır arasındaki ekonomik bağların güçlenmesi, yalnızca ikili ilişkilerde değil her iki ülkenin bölgesel rolünü pekiştirmede de önemli bir unsur olarak öne çıkmaktadır.

Bölgesel güvenlik bağlamında, Libya ve Filistin meseleleri iki ülke arasındaki iş birliğinin sınandığı başlıca alanlar olmuştur. Libya’da geçmişte farklı tarafları destekleyen Türkiye ve Mısır’ın, 2024’te ortak bir geçiş süreci planı üzerinde uzlaşmaya gayret ettikleri ve bölgedeki krizlere pragmatik bir yaklaşımla çözüm arayışında bulundukları gözlemlenmektedir. Ayrıca Filistin meselesinde ortak bir duruş sergileyerek İsrail ile Hamas arasındaki gerginliklerin azaltılmasında kolaylaştırıcı rol üstlenmişlerdir. Bu durum Türkiye ve Mısır’ın bölgesel barış ve istikrarı destekleyen aktörler olarak kendilerini konumlandırmaya çalıştıklarını göstermektedir. Ancak bu iş birliğinin sürdürülebilirliği için karşılıklı güvenin derinleşmesi ve bölgesel meselelerde tutarlılık sağlanması gereklidir. Türkiye ve Mısır’ın normalleşme sürecini stratejik bir ortaklık düzeyine taşıyabilmesi bölgedeki diğer aktörler üzerinde de dönüştürücü bir etki oluşturma potansiyeline sahiptir.

Sudan İç Savaşı ve Türkiye’nin Yaklaşımı
2024 yılı, Sudan’da Nisan 2023’te ortaya çıkan ve hâlâ devam eden iç savaşın bölgesel etkilerinin derinleştiği bir dönem olmuştur. Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar milyonlarca insanı yerinden ederken Türkiye bu krizde insani yardım ve diplomatik destek odaklı bir yaklaşım benimsemiştir. AFAD koordinasyonunda gönderilen insani yardım gemileri, çatışmaların etkilerini hafifletmek için büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda Türkiye, uluslararası platformlarda Sudan’da barışın sağlanması yönünde diplomatik girişimlere destek vermiştir.

Sudan’daki çatışmalar, sadece insani krizlerle sınırlı kalmamış, bölgesel güvenliği de tehdit etmiştir. Türkiye, bu istikrarsızlığın Afrika Boynuzu’na yayılmasını engellemek için bölgesel aktörlerle temaslarını artırmış ve bölgenin istikrarı için aktif bir rol üstlenmiştir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Aralık 2024 tarihinde Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, Sudan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki anlaşmazlıkların çözümünde Türkiye’nin ara buluculuk yapabileceğini ifade etmiştir.

Sudan ordusu, BAE’yi HDK’ye silah ve destek sağlamakla suçlamaktadır ancak BAE bu iddiaları reddetmektedir. Birleşmiş Milletler yaptırım gözlemcileri ise BAE’nin HDK’ye askerî yardımda bulunduğuna dair suçlamaları inandırıcı bulmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan’da barış ve istikrarın sağlanmasının, toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasının ayrıca ülkenin dış müdahalelere maruz kalmamasının Türkiye için temel öncelikler arasında yer aldığını vurgulamıştır. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan ise Türkiye’nin savaşın sona erdirilmesinde oynayabileceği her türlü rolü memnuniyetle karşıladığını belirtmiş ve Sudan’a daha fazla Türk yatırımı yapılması çağrısında bulunmuştur. Dolayısıyla 2025 yılında Türkiye’nin Sudan krizinin çözümünde güvenilir ve barış yapıcı bir aktör olarak aktif bir diplomasi izlemesi beklenmektedir.

Buradan hareketle Türkiye’nin bu süreçteki insani ve diplomatik girişimleri, Sudan-Türkiye ilişkilerinin gelecekte daha güçlü bir zemine oturmasını sağlayabilir. Özellikle Türkiye’nin Sudan’da savaş sonrası yeniden yapılanma sürecine yönelik yatırımları ve altyapı projeleri, iki ülke arasındaki iş birliğini derinleştirebilecek potansiyele sahiptir.

Türkiye-Somali İlişkileri: Stratejik Ortaklığın Güçlenmesi
Türkiye ve Somali arasındaki ilişkiler, 2024 yılında ekonomik, askerî ve diplomatik iş birliği temelinde daha da güçlenmiştir. Şubat 2024’te imzalanan Ekonomik ve Güvenlik Çerçeve Anlaşması, bu ilişkilerin stratejik boyutunu göstermektedir. Türkiye, Somali kara sularında hidrokarbon arama faaliyetlerini başlatmış ve bu kapsamda MTA Oruç Reis Araştırma Gemisi’ni görevlendirmiştir. Bu girişim Türkiye’nin enerji bağımsızlığı hedeflerini desteklerken Somali’nin ekonomik kalkınmasına da katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

Askerî iş birliği, Türkiye-Somali ilişkilerinin bir diğer önemli boyutunu oluşturmaktadır. Mogadişu’daki Türk askerî eğitim üssü, Somali ordusunun kapasitesini artırmada kritik bir rol oynamaktadır. Özellikle terörle mücadele alanında iki ülke arasındaki iş birliği hem Somali’deki güvenlik ortamını iyileştirmekte hem de Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini artırmaktadır. Bunun yanı sıra Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve diğer Türk kurumlarının Somali’de yürüttüğü sağlık, eğitim ve altyapı projeleri, iki ülke arasındaki kalkınma temelli ilişkilerin derinleşmesini sağlamaktadır.

Ankara Süreci: Somali-Etiyopya Ara Buluculuğu
Türkiye’nin 2024 yılı dış politikasında Somali ve Etiyopya arasındaki ihtilafların çözümüne yönelik Ankara Süreci girişimi, önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıkları ve siyasi sorunların çözümüne yönelik ev sahipliği yaptığı toplantılarla tarafsız bir ara bulucu olarak uluslararası alanda takdir toplamıştır. İkinci tur görüşmelerin ardından, taraflar arasında gerilimi azaltmaya yönelik önemli adımlar atılmıştır. Üçüncü tur görüşmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle gerçekleşmiş, Somali Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’le yapılan görüşmelerin ardından basın açıklamasında “ortak kalkınma” vurgusu dikkat çekmiş, nihayetinde imzalanan Ankara Deklarasyonu’yla kayda değer bir ilerleme kaydedilmiştir. 

Ankara Süreci; Türkiye’nin yalnızca Afrika Boynuzu’nda değil genel olarak Afrika kıtasındaki diplomatik etkisini artırma hedefini yansıtan bir referans noktalarından biridir. Türkiye, bölgedeki diğer küresel ve bölgesel aktörlerden farklı olarak insani yardım ve kalkınma odaklı bir yaklaşım benimsemektedir. Ancak bu girişimlerin kalıcı başarıya ulaşması için Türkiye’nin uluslararası toplumun desteğini alarak daha geniş bir çözüm platformu oluşturması önemlidir. Ankara Süreci, Türkiye’nin bölgede sürdürülebilir bir diplomatik varlık oluşturma çabalarının önemli bir parçasıdır. Nitekim 2025 yılının, Türkiye’nin Afrika Boynuzu ile derinleşen ilişkilerini sürdürülebilir kılmak amacıyla belirli ve spesifik konu başlıklarına odaklanacağı bir sürecin başlangıç noktası olması beklenmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme
2024 yılı, Türkiye’nin Kızıldeniz havzası ve Afrika Boynuzu’ndaki çok boyutlu dış politika stratejilerinin belirginleştiği bir dönem olmuştur. Mısır’la normalleşme sürecinin ekonomik ve diplomatik alanlarda oluşturduğu ivme, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’deki jeopolitik denklemlerini yeniden yapılandırmasına olanak sağlamıştır. Sudan iç savaşında insani yardım ve ara buluculuk girişimleri, Türkiye’nin bölgesel krizlerde etkin bir aktör olarak konumunu güçlendirirken Somali ile hidrokarbon arama ve güvenlik iş birliğine dayanan ilişkiler, Türkiye’nin enerji güvenliği ve kalkınma hedeflerine stratejik bir derinlik katmıştır. Ankara Süreci ise Türkiye’nin Somali ve Etiyopya arasındaki gerilimleri azaltarak bölgesel istikrarı destekleme çabalarının diplomatik bir başarı örneği olmuştur.

2025 yılına girerken Türkiye’nin bu kazanımları sürdürülebilir kılmak ve daha geniş bir etki alanı oluşturmak için bölgesel iş birliklerini kurumsallaştırması ve uluslararası aktörlerle ortak hareket alanları geliştirmesi kritik olacaktır. Özellikle Kızıldeniz’in güvenliği ve Afrika Boynuzu’ndaki kalkınma projelerine yönelik uzun vadeli yatırımlar, Türkiye’nin bu bölgedeki stratejik etkinliğini artırmak için temel unsurlar olacaktır. Türkiye’nin insani diplomasi, enerji güvenliği ve ara buluculuk kapasitelerini entegre bir şekilde kullanarak Kızıldeniz havzasındaki varlığını kalıcı hâle getirme potansiyeli 2025 yılının en önemli sınavlarından biri olacaktır.