Barış için Avrupa’dan Yükselen Umutlar
Selen Tonkuş, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
İsrail-Filistin Barış Süreci, barış görüşmelerine yeniden başlamak için Filistin tarafının ön şartı olan İsrail’in yerleşim faaliyetlerine son vermesinin İsrail tarafından reddedilmesi üzerine açmaza girdi. Geçtiğimiz ay Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, İsrail’in uzlaşmazlığını ve Amerika’nın yerleşim faaliyetlerinin durdurulmasını sağlayamamasından kaynaklanan umutsuzluğunu sebep göstererek önümüzdeki seçimlerde aday olmayacağını açıklamıştı. ABD Başkanı Barack Obama yerleşimlerin dondurulmasını sağlayamazken, süregelen sözlü açıklamaların yanı sıra, birçok Avrupa ülkesi ve toplu halde Avrupa Birliği konu ile ilgili bir dizi önlem aldı. İlk olarak 23 Kasım’da Avrupa Birliği İsrail’i Doğu Kudüs’ü aktif olarak ilhak etmeye çalışmak ve Filistinlilerle kalıcı barışın uygulanabilirliğini ve Filistin devletinin kurulması ihtimalini tehlikeye atmakla suçlayan “Kudüs’ün Paylaşılmasın İlişkin Yıllık Rapor”unu yayınladı. (1) Daha sonra AB Dönem Başkanı İsveç geçen hafta Kudüs’ün paylaşılmasını ve Doğu Kudüs’ün gelecekte kurulacak Filistin devletinin başkenti olarak tanınmasını savunan bir taslak belge sundu. Belge, Kudüs’ü İsrail’in bölünmez başkenti olarak gören ve kısa süre önce Doğu Kudüs’te 900 yeni yerleşim inşa edileceğini duyuran İsrail’den büyük tepki aldı. ABD de Kudüs’ün bir nihai statü konusu olduğunu ve taraflar arasında müzakereler ile ele alınması gerektiğini belirterek belgeyi eleştirdi. Eleştiriler üzerine AB, İsveç’in orijinal önergesini yumuşatarak yalnızca Kudüs’ün İsrailliler ve Filistinliler arasında paylaşılması gerektiği ifadesine yer verdi. Ama yine de açıklamasında AB, Kudüs’ün, İsrail tarafından 1967 savaşıyla ele geçirdiği bölgelerinin ilhakını tanımadığını ifade etti. Bunun yanı sıra Yol Haritası gereğince tüm yerleşim inşaatlarının dondurulması çağrısında bulundu. Açıklama açıkça, Netanyahu yönetiminin hiçbir önşart olmadan müzakerelere başlama yaklaşımının kabul edilebilir olmadığı sinyalini veriyor. Avrupa Birliği ülkelerince atılan daha somut adımlar da var. İngiliz hükümeti geçen hafta yerleşimleri barış için engel olarak görmesi sebebiyle boykot edilmelerine olanak sağlamak için bir karar aldı. Gıdaların Filistinli üreticiler tarafından mı yoksa İsrailli yerleşimciler tarafından mı üretildiğinin anlaşılması amacıyla gıda etiketleme kurallarını değiştirdi. Geçtiğimiz aylarda Norveç de İngiltere’ninkine benzer bir adım atmış, uluslararası insan hakları hukukunun çiğnenmesine direkt olarak katkıda bulunan şirketleri finanse etmek istemediklerini açıklayarak, İsrail’in Batı Şeria’daki “güvenlik duvarı”nın yapımında çalışan bir İsrailli firmadan yatırımlarını geri çekmişti. Avrupa ülkeleri ve bütün olarak Avrupa Birliği İsrail’e Doğu Kudüs’teki ihlallerine ilişkin açık mesajlar gönderiyor. Bu mesajların İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini 10 ay süresince dondurma kararında etkili olmuş olması muhtemel. Avrupa ülkelerinin İsrail’in yerleşim aktiviteleri üzerindeki giderek artan dikkati İsrail üzerinde baskı yaratabilir ve politikasını değiştirmesine, eleştirilere daha mantıklı yanıt vermesine imkân verebilir. Dolayısıyla Avrupa’nın bu tutumu barış görüşmelerinin yeniden başlamasına katkıda bulunabilir. (1) http://www.haaretz.com/hasen/spages/1131988.html