Irak’ın Yeni Silah Anlaşmaları ve Dış Politikada Taşıdığı Anlamlar
İsrail ve İran arasındaki çatışmaların son bir yılda artarak devam ettiği gözlemlenmektedir. Bu süreçte söz konusu çatışmalardan en fazla etkilenme riskine sahip ülkelerin başında Irak gelmektedir. Irak’taki İran destekli Şii milis grupların varlığı ile bu grupların İsrail askerlerine yönelik gerçekleştirdikleri saldırılar, çatışmaların Irak’a sıçrama olasılığını artırmaktadır. Diğer yandan terör örgütü DEAŞ’ın Irak’taki saldırılarında son dönemde yaşanan artış, iç güvenlikteki istikrarı sağlama noktasında yeni adımların atılmasını gerektirmektedir. Özellikle ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyonun Irak’tan çekilmesine dair tartışmalar her geçen gün Irak siyasetinde daha yüksek sesle dile getirilirken Irak ordusunun terörle mücadelede kendi kabiliyetleri ile başarılı olabilmesinin önemi artmaktadır. Irak hem iç hem dış tehditlerin meydana getirdiği bahsi geçen güvenlik tehditlerinin de bir sonucu olarak 2024 yılı içerisinde önemli silah anlaşmalarına imza atmıştır.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin Nisan 2024’te gerçekleştirdiği Beyaz Saray ziyareti esnasında ABD ile imzaladığı silah anlaşması, Irak’ın sene içerisinde imza attığı en geniş kapsamlı anlaşmalardan biri olmuştur. Iraklı makamlarca yapılan açıklamalarda Sudani’nin ziyareti esnasında, Irak ordusunun silah kapasitesini arttırmak için 21 helikopter satın almak üzere sözleşme imzaladığı belirtilmiştir. Ayrıca, Irak'ın 12 adet Bell 412 çok amaçlı helikopter ve 9 adet Bell 407 helikopter satın almak üzere anlaşmalar yaptığı belirtilmiştir. Yapılan anlaşmalar ve Sudani’nin ABD ziyaretinin güvenlik odaklı bir çerçeve çizmesi, Irak ordusunun ve Peşmerge’nin modernizasyonu, eğitimi ve silahlandırılması noktasında ABD’nin hâlen son derece önemli bir rolü bulunduğunu ve Irak tarafının bunu görmezden gelmesinin mümkün olamayacağını göstermiştir.
Diğer yandan Peşmerge’nin silahlandırılmasının ABD’nin Irak politikasındaki çıkarları için çok daha önemli bir yere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Bilhassa son yıllarda ABD kuvvetlerinin daha çok Erbil merkezli konumlanması ve ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğinin dahi bir süreliğine faaliyetlerine Erbil’den devam etmiş olması ABD ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasındaki ilişkilerin düzeyini göstermesi açısından önemlidir. IKBY, Irak’ta ABD’ye yönelik mevcut ve potansiyel olumsuz adımların yaratacağı tehditlerden korunabilmek için ülkenin kuzeyinde kendileri için güvenli bir federatif bölge olarak öne çıkmaktadır. Nitekim ABD’nin yıllık savunma bütçesinden her yıl Peşmerge için ayrılan ve belli aralıklarla yine Peşmerge’ye yönelik yapılan silah yardımları ABD’nin IKBY’ye verdiği önemin bir sonucu olarak yorumlanabilir. Bu kapsamda 6 Ağustos 2024’te Erbil’de düzenlenen törende Peşmerge güçlerine ABD tarafından Hawthorne tipi 24 top teslim edilmiştir. Konuyla ilgili açıklama yapan ABD’nin Erbil Başkonsolosu, “Bugün Peşmerge Bakanlığına önemli askerî teçhizat sağlayarak Peşmerge güçlerinin kapasitesinin oluşturulması ve güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım attık” ifadelerini kullanmıştır. Geçtiğimiz haftalarda Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin tarafından yapılan açıklamada ise Bağdat’ın, IKBY’nin savunma gücünü desteklemek amacıyla ağır silah temin edebilmesine onay verdiklerini belirtmiştir.
2024 yılı içerisinde ABD tarafı ile yapılan silah anlaşmalarının yanı sıra Irak dış politikasındaki denge ve tarafsızlık arayışlarına uygun bir silah anlaşması da imzalanmıştır. Bu kapsamda Irak Savunma Bakanlığı, 19 Eylül 2024 tarihinde hava savunma kapasitesini artırmak için Güney Kore’nin Cheon-gung-II (M-SAM) sistemleri için 2,8 milyar ABD doları tutarında bir anlaşma yaptığını duyurmuştur. 2024 yılının son çeyreğinde gelen bu anlaşmanın, Sudani hükûmetinin göreve geldiği tarihten itibaren ABD ve İran arasında yakalamaya çalıştığı denge arayışına uygun bir anlaşma olduğu söylenebilir. Bu anlamda ABD ve Rusya menşeli sistemlerin haricindeki bir alım ile Irak’ın hava savunma kapasitesini artırmayı hedeflediği değerlendirilebilir. Öte yandan anlaşmanın zamanlaması da Irak’ın karşı karşıya olduğu tehditlerin yüksekliği ile açıklanabilir. İsrail tarafından gelebilecek olası saldırılar düşünüldüğünde Irak’ın hava savunma noktasında eksikliklerini giderebilme çabasında olduğu düşünülebilir. Ancak satın alınacak hava savunma sistemi, 40 kilometre menzilde ve 15 kilometreye kadar irtifaya sahip hedefler için kullanılmaktadır. Bu bağlamda Irak Savunma Bakanlığı açıklamasında alınacak sistemin Irak hava sahasının tamamını koruyabilecek boyutta olduğu söylenmesine rağmen bu açıklamanın gerçeklikten uzak olduğu düşünülmektedir. Diğer yandan olası bir İsrail saldırısında da sistemin önleyicilik potansiyeli tartışmalı bir durumdadır. Dolayısıyla yapılan anlaşmalardaki silah alımlarının içeriği de göz önüne alındığında, anlaşmaların askerî olarak oyun değiştirici silahlar olmadığı ve daha çok ordunun modernize edilmesine yönelik anlaşmalar olduğu anlaşılmaktadır.
Irak dış politikasında, son yıllarda çatışmalardan uzak durmayı ve dengeli bir yaklaşım sergilemeyi hedefleyen bir arayış gözlemlense de bölgesel risklerin getirdiği tehditlerin büyüklüğü Sudani hükûmetini yeni silah alımlarına itmektedir. Bu durumun tek nedeni bölgesel riskler değildir; aynı zamanda iç güvenlikteki terör tehditlerinin de henüz tamamen ortadan kaldırılamadığı gerçeğidir. Mevcut Irak hükûmetinin, tüm risklere ve bu risklerin bir sonucu olarak ortaya çıkan silahlanmaya rağmen bölgesel denklemde agresif dış politika adımlarından uzak kalacağını söylemek mümkündür. Bu kapsamda Irak, müzakereleri önceleyen hatta krizlerin çözümü noktasında ara bulucu olarak konumlanan bir ülkeyken İran, İsrail ve ABD arasında Ortadoğu’ya yansıyan krizlerde taraf olmak yerine istikrarını muhafaza etme gayreti içerisindedir. Mevcut hükûmetin İran destekli Şii Koordinasyon Çerçevesinin desteği ile kurulduğu düşünüldüğünde bunun ne kadar başarılı şekilde sürdürülebileceği soru işaretidir. Ancak 7 Ekim’de başlayan süreçten bugüne kadar Irak hükûmetinin hedeflediği anlamda başarılı bir dış politika izlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Irak dış politikası bu doğrultuda şekillenirken son bir yıl içerisinde gerçekleştirilen silah anlaşmaları da olası risklere karşı alınan askerî tedbirlerin bir parçası olarak değerlendirilebilir.