Terör Örgütü DEAŞ: Irak’ta Ne Kadar Güçlü?

Terör örgütü DEAŞ gibi özellikle Ortadoğu’daki ülkelerde yuvalanan terör örgütlerinin yeniden yapılanmaya gidebileceği endişesi, son dönemde sorgulanmaya başlanan önemli gündem maddelerinde biri hâline gelmiştir. Özellikle İsrail ve İran arasındaki gerginliğin Ortadoğu’da yarattığı krizin terör örgütlerine yeni hareket alanları sağlayabileceği endişesi daha fazla dile getirilmektedir. Geçtiğimiz aylarda ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) tarafından yapılan bir açıklamada dile getirilen bilgiler ve bu açıklama kapsamında paylaşılan istatistikler de söz konusu endişelerle uyuşan niteliktedir. Diğer yandan Irak tarafından 2017 yılında DEAŞ’a karşı zafer ilan edilmiş olsa da hâlen birçok vilayette örgüt tarafından gerçekleştirilen saldırılarda Iraklı güvenlik birimleri kayıplar vermeye devam etmektedir. Bölgede yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı kırılganlıklar ile çatışma riskleri de söz konusu olunca DEAŞ’ın hâlihazırda Irak’ta ne kadar güçlü olduğuna dair sorular da daha sık gündeme gelmektedir.

CENTCOM yaptığı açıklamada, Ocak-Haziran 2024 arasında Irak ve Suriye’de 153 terör saldırısı düzenlediğini, bu sayının 2023’teki saldırıların iki katına yaklaştığını belirtti. Açıklamada, “Saldırılardaki artış, DEAŞ’ın birkaç yıldır azalan kapasitesinin ardından yeniden yapılanmaya çalıştığını göstermektedir” denildi. Yine CENTCOM tarafından Ocak 2024’de yapılan açıklamada DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de toplamda 2.500 savaşçısının olduğu; bunların 1.000’inin Irak’ta bulunduğu belirtildi. Sene içerisinde düzenlenen DEAŞ saldırılarına bakıldığında ABD tarafından verilen bilgiler ve paylaşılan endişeler anlaşılabilir bir zeminde yer almaktadır. Zira mayıs ayında Diyala ve Selahattin vilayetleri arasındaki kırsal alanda DEAŞ’ın düzenlediği saldırıda biri üst düzey komutan olmak üzere toplamda beş Irak askerinin öldürülmesi; 4 Eylül’de Kerkük’te yine DEAŞ tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda Kerkük Harekat Komutanlığı 8'inci Tümen İstihbarat Müdürü Lays Hayali’nin yaşamını yitirmesi de Irak şehirlerindeki DEAŞ tehdidinin sona ermediğini, bölgedeki terör tehdidinin görmezden gelinemeyecek seviyede olduğunu göstermektedir.

Mevcut tehdidin inkâr edilemez olduğu bir gerçekken temel olarak üzerinde durulması gereken mesele tehdidin boyutu ve beraberinde hangi sonuçları getirebileceğidir. Bu noktada bazı incelenmesi ve sorulması gereken soru başlıkları ortaya çıkmaktadır: Birincisi, bölgesel gelişmeler DEAŞ’a yeni bir yükseliş imkânı verecek düzeyde midir? İkincisi, Irak güvenlik güçlerinin terörle mücadele kapasitesi ne durumdadır? Üçüncüsü, ABD’nin DEAŞ ile mücadele söyleminin gerçekliği hangi düzeydedir ve bu söylem, ABD’nin Irak siyaseti ile Irak’taki askerî varlığı için kullanışlı bir gerekçe midir?

Suriye’deki iç savaş ile birlikte Suriye ve Irak’ta güç kazanan DEAŞ, 2014 yılına gelindiğinde Musul’da kontrol sağlayarak Irak topraklarının üçte birini elinde tutabilecek bir güce kavuşmuştu. Bu nedenle Irak’ı başarısız devlet konumuna getiren faktörlerden biri, kendi iç siyasetinde kimliksel bölünme üzerine kurulmuş kırılgan devlet yapısının yanı sıra bölgesel krizler olmuştu. On yılı aşkın süredir Suriye’deki çatışma hâlinin ortaya çıkardığı karmaşık durum devam ederken İsrail, İran, Suriye, Lübnan ve Filistin merkezli süregelen krizler de tüm bölgeye yayılarak çatışmalara dönüşmüştür ve günümüzde de devam etmektedir. Dolayısıyla DEAŞ’ın, Sahraaltı Afrika ve Ortadoğu gibi bölgelerdeki varlığı tam anlamıyla sona erdirilmeden saldırı kapasitesini sürdürebiliyor oluşu, çatışma risklerinin yüksek olduğu Ortadoğu ülkelerinde örgütün kısa zamanda hızlı bir güç kazanma potansiyelini saklı tutmaktadır.

Irak’ın terörle mücadelesini güçlendiren en önemli etkenin, kendi iç kapasitesinden ziyade Irak’ta bulunan ABD öncülüğündeki DEAŞ ile Mücadele Koalisyonu’nun sahada sağladığı destek olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle hava gücü bağlamında DEAŞ’ın hücre yapılanmalarının bulunduğu Diyala ve Selahattin vilayetleri çevresindeki Hemrin Dağları gibi zorlu arazilerde hava operasyonları ile sağlanan destek, örgüt ile mücadelede son derece kritik öneme sahiptir. Ancak son dönemde mevcut Irak hükûmetinin Uluslararası Koalisyon Güçlerine ihtiyaç kalmadığına yönelik açıklamaları DEAŞ ile mücadelenin nasıl süreceğine dair soru işaretleri ortaya çıkarmaktadır.

Irak güvenlik güçlerinin 2017’den bugüne, özellikle örgütün lider kadrosuna yönelik hem Mustafa el-Kazımi hükûmeti hem Muhammed Şiya es-Sudani hükûmeti dönemlerinde başarılı operasyonlar gerçekleştirdiği söylenebilir. Bilhassa 2021 Irak parlamento seçimleri ile 2023 yerel seçimlerinin güvenlik risklerinden uzak bir atmosferde gerçekleşmiş olması, somut bir başarı olarak kayda geçmiştir. Ancak mevcut saldırılar ve verilen kayıpların büyüklüğü, DEAŞ’ın çöl ve dağlık arazi gibi özellikle kırsal alanlarda hücre yapılanmalarını koruduğunu göstermektedir. 2014-2017 yıllarının aksine örgüt Irak’ta herhangi bir bölgeyi kontrol edebilir güçte bulunmamaktadır ve örgüt stratejisi toprak kontrolü üzerine değildir. Daha çok hücre yapılanmalarının korunması ve olabildiğince güçlendirilmesi üzerine kuruludur. Strateji bu kapsamda şekillenirken taktiksel yol güvenlik kontrol noktaları, devriye ekipler ve sivil alanlara ani silahlı baskınlar ve bombalı saldırılar üzerine inşa edilmiş durumdadır.

Irak güvenlik güçlerinin kayıplar vermesindeki temel faktör DEAŞ’ın gayri nizami harp esasları çerçevesinde inşa ettiği saldırılardır. Dağlık araziler ve çöl bölgelerinin örgüte sağladığı gizlenebilme imkânı diğer taraftan Irak ordusunun karadan yaptığı operasyonları da aynı ölçüde zorlaştırmaktadır. Bu nedenle edinilen istihbarat neticesinde hava kuvvetlerinin desteği ile gerçekleştirilen nokta operasyonların önemi daha da artmaktadır. Tam bu noktada ABD destekli Koalisyon Güçlerinin istihbarat ve hava gücü desteği önem kazanmaktadır.

ABD’nin Irak’taki Koalisyon Gücünü vurgulayarak ülkede yer alan askerî varlığını meşrulaştırmaya çalıştığı siyasi bir gerçekliktir. Irak’ta bulunan 2.500 kadar ABD askerinin Irak’ta neden bulunduğuna dair öne sürülen ilk cevaplardan biri “DEAŞ ile mücadelede Irak yönetimine destek vermek” şeklindedir. İran’ın Irak’ta sahip olduğu siyasi ve askerî güç düşünüldüğünde ABD’nin bölgedeki askerî gücünü tamamen çekmek istemediği söylenebilir. Donald Trump'ın başkanlığı döneminde olduğu gibi Joe Biden'ın başkanlık döneminde de DEAŞ ile mücadele kapsamında Irak'taki ABD askerlerinin sayısı azaltılmış olsa da ABD askerleri hiçbir zaman tamamen geri çekilmemiştir. Ancak Irak yönetiminin geçtiğimiz günlerde “ABD askerlerinin Irak topraklarından 2025 yılının sonuna kadar çekilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı” açıklamasını yapması dikkat çekici olmuştur. Buna rağmen ABD askerlerinin Irak’taki pozisyonlarının ne olacağını bugünden yapılan anlaşmalardan daha çok kasım ayında gerçekleşecek ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarının belirleyeceğini söylemek daha doğru olacaktır.

DEAŞ’ın Irak’taki gücüne dair önümüzde net bir tablo; örgütün mevcut gücüyle Irak’ta toprak kontrolü iddiasında bulunmadığını ancak Irak güvenlik güçlerinin şehirlerde etkin bir kontrol mekanizması kurmasını engellemeye çalıştığını göstermektedir. DEAŞ’ın tekrar Irak’ta 2014’e benzer bir güce kavuşması bugünkü şartlarda uzak görünmekle birlikte  dağlık ve çöl alanları ile şehirlerdeki hücre yapılanmaları aracılığıyla Irak’ı kırılgan bir güvenlik atmosferinde tutmak, örgütün Irak’taki stratejik amaçlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Toprak kontrolü mümkün gözükmezken son dönemdeki DEAŞ saldırıları ile verilen kayıplar, Irak güvenlik güçlerinin Kerkük, Selahattin ve Diyala gibi vilayetlerde ciddi güvenlik zafiyetleri verdiğini göstermektedir. Bu durum Irak’ta ortaya çıkabilecek potansiyel iç tehditler ve bölgesel krizler karşısında daha fazla güç kazanabilecek bir terör örgütünü, Irak için daha tehlikeli bir hâle getirmektedir. DEAŞ’ın Irak’ta yarattığı tehditler tam olarak ortadan kaldırılamazken siyasi kazanımlar üzerinden yapılan hesaplar ile Koalisyon Güçlerini çekilmeye zorlamak Irak hükûmetini DEAŞ’a karşı çok daha savunmasız bir konuma getirebilir. Öyle ki İsrail ile İran arasındaki çatışmaların vekil güçler ile daha da alevlenmesi hiç şüphesiz Irak’ı da doğrudan bu çatışmalara çekebilme olasılığını ortaya çıkarmaktadır. Böyle bir senaryoda özellikle Kerkük, Diyala ve Selahattin vilayetlerinde DEAŞ için yeni ve çok daha büyük güvenlik boşluklarının ortaya çıkması beklenebilir. Dolayısıyla birbirini takip edebilecek iki önemli tehdit ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki Koalisyon Güçlerinin çekilmesi ile istihbarat ve hava gücü desteğinin son bulması neticesinde DEAŞ ile mücadelede daha fazla zafiyet verilmesidir. Diğeri ise bu zafiyetler artarken gerek İsrail-İran gerekse de diğer bölgesel krizlerin Irak’ı da içine çekmesi ile DEAŞ’a Irak’ta yeni güvenlik boşlukları açması ve çok daha büyük eylemler yapabilme kapasitesi sunmasıdır.