Suriye Rejiminin Fırat’ın Doğusundaki Geleceği: Nöbet Değişiminden Çatışmalara

Suriye rejimi, ABD destekli YPG’nin kontrolü altında bulunan Fırat’ın doğusunu yeniden kontrol altına alma amacından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Rejim, iç savaşın ilk aşamalarında ülkenin batı kesimlerini ve vilayet merkezlerini öncelik olarak belirlediği için Kürt kökenli nüfusun yoğun olarak yaşadığı bazı yerleşim birimlerinden çekilmek durumunda kalmıştır. Rejim bu bölgelerden çekilirken boşluğu muhaliflerin yerine PYD’nin doldurmasını uygun görmüştür. Rejim, buna bağlı olarak Kamışlı ve Haseke’deki bazı stratejik yerleri elinde tutmaya devam ederek bölgeden çekilmiştir. Rejimin boşalttığı bölgeler sıcak çatışma yaşanmaksızın PYD’nin silahlı kanadı YPG tarafından doldurulmaya başlanmıştır. Rejimin hiçbir sıcak çatışmaya girmeden sınırdaki bazı yerleşimleri PYD’ye bırakması taraflar arasında gizli anlaşmaların yapıldığı ihtimalini güçlendirmektedir. İlerleyen süreçte rejim ve YPG arasında kamuoyunun da takip edebildiği açık anlaşmalar yapılmaya başlanmış; taraflar Halep, Afrin ve sınır hattı gibi bölgelerde iş birliğine gitmiştir. Fakat gelinen süreçte taraflar arasındaki ortak düşman algısının ortadan kalkması ile çıkar çatışmaları yaşanmaya başlamıştır.

Nöbet Değişimi Nasıl Başladı?
Esad rejiminin sınırda yer alan bazı yerleşimlerden çekilmesi ile oluşan boşluk Temmuz 2012’de PYD’nin silahlı kanadı olarak kurulan YPG tarafından aynı ay içinde doldurulmaya başlanmıştır. Afrin, Ayn el-Arab ve Kamışlı’daki birçok hükûmet binasına YPG flaması asılarak bu bölgelerdeki kontrolün YPG’nin eline geçtiği mesajı verilmiştir. Ocak 2013’ten itibaren ise bu bölgeye yerleşen YPG militanları Suriyeli muhaliflerle aktif şekilde çatışmalara başlamıştır. Ocak 2014’te Afrin, Ayn el-Arab ve Kamışlı’da tek taraflı özerklik ilan eden YPG, Ekim 2014’ten itibaren ABD’den açıktan silah desteği almaya ve IŞİD’le mücadele üzerinden kontrol ettiği bölgeyi genişletmeye başlamıştır. Tel Abyad ve Rasulayn, Haziran 2015’te YPG’nin kontrolüne geçmiştir. YPG böylece yavaş yavaş Arap nüfusun yoğun olduğu yerleşimlere doğru ilerlemiştir.

YPG’nin Suriye’nin kuzeyindeki faaliyetleri, Türkiye’ye dönük kitlesel göçü büyük oranda artırmakla kalmamış; sınır hattında yaşanan çatışmalar Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturmaya başlamıştır. Türkiye’nin YPG’ye yönelik tepkisinin yükselmesi sonucu ABD tarafından Ekim 2015’te YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kurulmuş ve bu yapı içine eklemlenen sınırlı sayıdaki Arap ve Süryani gruplarla YPG’nin meşru bir yapıya dönüştüğü imajı yaratılmaya çalışılmıştır. SDG tarafından Şubat 2016’da Tel Rıfat’ın muhaliflerin elinden alınması sonrasında Türkiye ilk kez SDG mevzilerini topçu atışı ile ateş altına almıştır. Bu tarihten sonra Türkiye, IŞİD ve YPG/SDG başta olmak üzere Suriye’nin kuzeyindeki terör varlığını temizlemek için kapsamlı askerî operasyonlar başlatmıştır. Bu operasyonlardan Ekim 2019’da başlayan Barış Pınarı Harekâtı sonrasında, Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölge yaklaşık 30 km derinliğinde terörden arındırılmıştır. Rusya ve ABD ile yapılan anlaşmalar sonucu Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırından 30 km derinlikte YPG varlığının olmaması yönünde anlaşmaya varılmıştır. ABD birliklerinin söz konusu bölgeden çekilmesi sonucu burayı Rusya ve rejim birlikleri doldurmaya başlamıştır.

Gelinen noktada YPG’ye bırakılan sınır hattına rejim güçleri ufak çaplı da olsa dönmeye başlamıştır.  Aradan geçen yaklaşık 7 yıllık sürede rejim, Rusya’nın desteği ile kendisi için hayati önem arz eden alanları kontrol altına alırken YPG de ABD’nin desteği ile Fırat’ın doğusunun tamamında kendisine alan açmıştır. Taraflar şimdi muhaliflerin olmadığı bir ortamda aynı alanlar üzerinde mücadele yürütecektir. Dolayısıyla zorunlu iş birliği ile başlayan rejim-YPG ilişki süreci yavaş yavaş çatışmacı bir hâl alabilir.

Ayn İsa ve Kamışlı’da Çıkan Kriz Rejimin Fırat’ın Doğusundaki Varlığını Etkiledi
Tel Abyad’ın hemen güneyinde yer alan Ayn İsa beldesi, rejim ve YPG arasında yaşanan rekabetin en somut örneklerinden biridir. Gerek rejim gerekse YPG açısından stratejik öneme sahip olan belde, Rusya’nın da doğrudan müdahalesi ile Fırat’ın doğusunda ittifaklar arası krizin merkezlerinden birine dönüşmüştür. Öyle ki Irak sınırından gelen askerî lojistiğin Ayn el-Arab’a ulaştırılması için YPG açısından kritik öneme sahip olan Ayn İsa, rejim güçlerinin de Halep’ten Kamışlı’ya erişimini sağlamaktadır. Dolayısıyla M4 otoyolu üzerinde söz sahibi olabilmek ve bölgede üstünlük kurabilmek için Ayn İsa stratejik bir öneme sahiptir.

Rusya, YPG’den Ayn İsa’nın rejime bırakılması talebinde bulunmuş ancak YPG bu teklifi reddetmiştir. Bu teklifin ardından sivil görünümlü YPG’liler Aralık 2020’de Rusya’nın bölgedeki karakolunu taşlayarak protesto gösterisi düzenlemiştir. Ayn İsa’ya rejim güçlerinin yerleşmesini isteyen Rusya’nın amacı Suriye Millî Ordusu (SMO)’nun Ayn İsa’ya dönük operasyonlarını boşa çıkarmaktır. SMO’nun Ayn İsa’yı kontrol etmesi durumunda rejim ve YPG’nin stratejik bir kavşağı kaybetme ihtimali, Rusya’nın bölgesel hedefleri açısından dezavantaj yaratacağı için Rusya girişimlerinde ısrarcı olsa da YPG kanadından sert tepki ile karşılaşmıştır.

Rejim ve YPG arasında Ayn İsa krizini gölgede bırakacak daha büyük bir çatlak Kamışlı merkezli olarak yaşanmıştır. Ayn İsa krizi henüz aşılamamışken 28 Aralık 2020’de Kamışlı ilçe merkezinde bazı rejim unsurları gözaltına alınmıştır. 4 Ocak 2021’den itibaren ise rejim güçlerinin elinde bulunan ve “Güvenlik Karesi” olarak adlandırılan askerî bölge, YPG tarafından kuşatılarak rejim unsurlarının giriş çıkışları engellenmiştir. Kamışlı’daki havaalanı üzerinde kontrolü bulunan Şam yönetimi hava yoluyla bölgedeki askerî birliklerine silah ve mühimmat yardımı yaparak onları takviye etmiştir. Rejim böylece kara bağlantılarını elinde tutan YPG’nin hamlesini boşa çıkarmak istemiştir. YPG, rejimin sadece Kamışlı’dan değil Haseke’nin tamamından çekilmesi gerektiğini, Rusya ve Şam yönetimine bildirerek çekilme işlemi için 20 Ocak 2021’e kadar süre tanıdığını bildirmiştir. Rejime ait Kamışlı ve Haseke’deki güvenlik karelerinin ablukaya alınması taraflar arsındaki gerilimi en üst seviyeye çıkarmış ve küçük çaplı bazı sıcak çatışmalar da yaşanmıştır. Bunun üzerine Rusya, YPG’den bir hafta daha ek süre isteyerek sorunun karşılıklı olarak çözülmesi adına girişimlerde bulunmuştur. Rusya, Kamışlı’ya 250 asker göndererek bölgedeki gerilimin yatışmasını hedeflemişse de karşılıklı çatışmalar devam etmiş ve 23 Ocak’ta çıkan çatışmalarda 1 rejim askeri ölmüş, 4 asker de yaralanmıştır. 26 Ocak’ta ise rejime ait askerî bölgeye gıda ve temel ihtiyaçların girişi yasaklanmış, Haseke’nin Güveyran bölgesinde rejim askerlerinin ailelerinin bulunduğu evlere baskınlar düzenlenerek gözaltılar yapılmıştır.

YPG’nin Kamışlı ve Haseke’deki ablukaları devam ederken rejim de Halep’te YPG’nin kontrol ettiği Şeyh Maksut ve Tel Rıfat’ı abluka altına almış ve bu bölgelere giriş çıkışlar yasaklanmıştır. Karşılıklı ablukalar, 3 Şubat 2021’den itibaren gevşetilmiş ve abluka altındaki bölgelere giriş çıkışlar, gıda ve akaryakıt sevkiyatları kısmen serbest bırakılmıştır. Rusya’nın ara buluculuğu ile rejim ve YPG arasında 11 Şubat’ta yapılan son anlaşmaya göre, rejim güçlerinin Haseke kent merkezi ve Kamışlı ilçe merkezinde YPG’nin onay ve gözetimi altında hareket edebilecekleri kararlaştırılmıştır.

Rejimin Fırat’ın Doğusundaki Stratejisi Nasıl Şekillenecek?
İç savaşın ilk yıllarından itibaren YPG ve rejim arasında süregelen zorunlu iş birliğinin zaman içinde yerini rekabete ve hatta çatışmalara bıraktığı görülmektedir. İki taraf arasında artan anlaşmazlıkların en büyük sebepleri, ortak tehdit algısının ortadan kalkmış olması ve ülkenin doğal kaynaklarını barındıran Fırat’ın doğusunun statüsünün ne olacağıdır. Dolayısıyla taraflar arasında çıkar çatışmalarının kendini gösterdiği bir süreç yaşanmaktadır.

ABD’nin Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türkiye sınırından çekilmesi ve bölgeyi Rusya’nın doldurması sonrasında rejim unsurları ufak çaplı da olsa sınır hattına yerleşmeye başlamıştır. Ancak rejimin bu bölgede YPG karşısında hâlen çok zayıf konumda olduğu ve Aralık 2020’den itibaren patlak veren krizler nedeniyle daha büyük baskı altında kaldığı görülmektedir. Rejim, Fırat’ın doğusunda avantajlı konuma geçebilmek için Ayn İsa üzerinden hamle yapmış ancak YPG buna sert karşılık vererek rejimin Haseke ve Kamışlı’daki varlığını baskı altına almıştır. Gerginlik şimdilik Rusya’nın ara buluculuğu ile yatışmıştır. Bununla birlikte rejim, Ayn İsa’nın da tamamen kendi kontrolüne geçmesini sağlayamamıştır. Dolayısıyla YPG ile varılan kısmi uzlaşı rejimin çıkarlarına hizmet etmemekle birlikte Rusya’nın baskıları sonucu mecburi olarak yapılmıştır. Oluşan yeni durum karşısında rejimin kısa vadede YPG’ye karşı askerî adımlar atması beklenmemektedir. Rusya’nın, YPG ile son dönemde artan yakınlaşması ve ABD’nin yeni yönetiminin YPG ile güçlü ilişkilere sahip olacağının beklenmesi rejimin elini zayıflatmaktadır. Bu noktada, rejimin Fırat’ın doğusundaki etki alanını yeniden artırabilmesinin yolu Türkiye’nin YPG’ye karşı yeni bir askerî operasyonu ile mümkün olabilir. Güvenli bölgelere yönelik YPG/PKK saldırılarının her geçen gün artması bu yönde bir ihtimali kuvvetlendirmektedir. Dolayısıyla rejimin Fırat’ın doğusundaki stratejisi Türkiye’nin bu bölgeye yönelik olası hamleleri sonucunda şekillenebilir.