Kerkük’te Krizin Arka Planı

2003 sonrası Irak’ta, siyasi kırılganlıkları ile ön plana çıkan Kerkük, valilik seçimleri ile ülkenin ana gündem maddesi oldu. Federal bir yönetime sahip olan Irak’ta en son 2013 yılında yapılabilen, sonrasında DEAŞ’ın ortaya çıkardığı etkiyle 10 senedir gerçekleştirilemeyen vilayet meclisi seçimleri 18 Aralık 2023’te gerçekleştirilmişti. Ancak bu seçimlerin Kerkük için ayrı bir önemi vardı. Zira Irak’ın diğer vilayetlerinden farklı olarak Kerkük’te tam 18 yıldır vilayet meclisi seçimleri yapılamamış, ülkede işgal sona ermiş olmasına rağmen işgal yönetimi altında kurulan yapı ile yerel yönetim sağlanmaya çalışılmıştı. Bu durum vilayette yaşayan etnik ve dinî gruplar arasında ciddi gerginliklere yol açmıştı. Irak genelinde olduğu gibi Kerkük’teki etnik, dinî ve mezhebî kimlikler de aynı zamanda siyasi birer kimlik hâline dönüşmüştü. Son dönemde Irak siyasetinde her ne kadar bu durum biraz törpülenmiş olsa da Kerkük için aynı siyasi iklimin oluştuğunu söylemek oldukça zor.

Bu noktada 18 yıl aradan sonra Kerkük’te gerçekleştirilebilen vilayet meclisi seçimlerinin Kerkük’teki siyasi ve idari problemlerin çözülmesi ve istikrarın sağlanması açısından bir çözüm olacağı öngörülmekteydi. Ancak kentin sosyal dengelerindeki farklı dinamiklerin seçim sonuçlarına ve böylece siyasal sürece yansıması, Kerkük’ü yeniden Irak’ın ana gündem maddelerinden biri hâline getirdi. Seçimlerin üzerinden sekiz ay geçmesine rağmen Kerkük bileşenleri arasında görev paylaşımı konusunda uzlaşılamamasından dolayı vilayet meclisi kurulamıyordu. Toplumsal çeşitliliği ile bilinen ve “küçük Irak” olarak tanımlanan Kerkük konusundaki hassasiyet nedeniyle Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin girişimiyle Kerkük’teki gruplar arasında vilayet meclisinin oluşturulması konusunda uzlaşının sağlanması için “Kerkük’ü Yönetme Koalisyonu” kurulmuştu.

Sudani’nin girişimlerine rağmen Kerkük bileşenleri arasında başta valilik ve üst düzey görevlerin paylaşımı konusunda anlaşma sağlanamadı. Bu durum üzerine Sudani’nin çağrısıyla 11 Temmuz 2024’te Kerkük vilayet meclisinin ilk oturumu gerçekleştirildi.  Yasa gereği, yaşça en büyük il meclis üyesi olan ve önceki dönemde Kerkük vali vekilliği görevini yürüten Rakan Said el-Cuburi, oturuma başkanlık etti. Yapılan ilk oturumda bileşenler arasında uzlaşı sağlanana kadar oturumun açık olacağına karar verildi. 2008 yılı 21 sayılı Irak Vilayetler Yasası’nın 7. maddesine göre meclisin ilk toplantısından itibaren 30 gün içinde, yaşça en büyük üyenin başkanlığında bir oturum düzenlenerek vilayet meclisinin kurulması ve valinin seçilmesi öngörülmüştü. Ancak yasal sürenin bitimine bir gün kala vilayet meclisinin toplanamaması üzerine, KYB öncülüğünde Bağdat’ta bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda 5 KYB üyesi, 3 Arap üye ve 1 azınlık üyesinin katılımıyla vilayet yönetimi belirlendi. KYB’li Rebvar Taha vali olarak belirlenirken Siyade Koalisyonu’ndan Arap asıllı Muhammed Hafız ise Kerkük Vilayet Meclisi başkanı olarak seçildi. Bu toplantının ardından yapılan açıklamada Türkmenlere de bazı mevkilerin ayrıldığı ifade edildi. Ancak bu toplantının Kerkük Vilayet Meclisinde 2 üyeye sahip Türkmenler ile 2 üyesi olan KDP ve diğer 3 Arap üyenin katılımı olmadan Bağdat’ta gerçekleştirilmesi, siyasi olarak tartışma yaratırken hukukiliği konusunda da çelişkilere yol açtı. Ayrıca vilayet yönetimini belirleyen KYB ve 3 Sünni Arap üyenin tüm Kürtleri ve Sünni Arapları temsil ettiğine yönelik bir algı oluşturuldu. Buna rağmen KYB üyesi de olan Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşit, toplantıdan 3 gün sonra KYB’li Rebvar Taha’ya vali yetkilendirme kararnamesini vererek yeni yönetimin göreve başlamasına imkân sağladı. Ancak Türkmenler Kerkük’te protesto gösterileri düzenlerken Türkmenleri temsilen Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi, söz konusu valilik seçiminin yasal olmadığı gerekçesiyle Irak Federal Yüksek Mahkemesine itirazda bulundu. Bu durum Kerkük’te yeni bir krizin kapısını araladı. Mevcut durum itibarıyla Kerkük vilayetinin hukuki ve siyasi tartışmalarla başlayan yeni döneminin pek de sakin geçmeyeceğini söylemek yanlış olmaz.

Kerkük, Kerkük ile sınırlı değildir
Daha önce de ifade edildiği gibi Kerkük’ü Kerkük’le sınırlı bir vilayet olarak konumlandırmak yanlış olur. Kerkük meselesi, Irak sınırlarını da aşan ve hatta uluslararası boyut kazanan bir meseledir. Kerkük’te yaşayan Türkmen, Kürt ve Arap etnik nüfusunun yanı sıra dinî ve mezhepsel açıdan da bir çeşitlilik mevcuttur. Sünni ve Şii Müslümanların birlikte yaşadığı bir yer olmasının yanında Hristiyan azınlığın da Irak’taki önemli yerleşim yerlerinden biridir. Bu nedenle Kerkük’teki azınlıklar için kota tanınmıştır. Öte yandan Irak bütçe gelirlerinin yüzde 90’dan fazlasını oluşturan petrol açısından da Kerkük’teki yer altı zenginlikleri vilayeti vazgeçilmez kılmaktadır. Özellikle bu son iki faktör (Hristiyan azınlık ve petrol) Kerkük’ü Batı dünyasının da ilgi odağı hâline getirmektedir. Ayrıca Kerkük, Türkiye ve İran gibi bölgesel denklemdeki önemli aktörlerin de ilgi sahasıdır. Türkiye’nin Kerkük’le olan tarihsel bağlılığının yanı sıra Türkmenlerin de ana yaşam alanı ve siyasi hareket merkezi olması Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmektedir. Öte yandan İran da hem Türkiye ile rekabeti hem de Irak sahasındaki açıkları kapatarak kendisine karşı oluşabilecek tehditleri sınırlarından uzak tutmak ve bir noktada bertaraf etmek için Irak’taki her konuya müdahil olmaktadır. Nitekim KYB’li valinin seçildiği masanın İran tarafından kurulduğuna yönelik güçlü iddialar, Irak kamuoyunda sıklıkla ifade edilen konulardan biridir.

Tarihi iş birliği
Son dönemde Türkiye’nin Irak merkezî hükûmeti ile geliştirdiği belki de tarihî olarak değerlendirilebilecek gelişmeler hem Irak iç siyasetindeki İran’a yakın Şii grupların hem de İran’ın hoşuna gitmeyecek niteliktedir. Her ne kadar Türkiye ve İran arasındaki ikili ilişkilerde bir sorun yaşanmasa da bölgesel bir rekabet olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Bu noktada İran’ın Kerkük gibi bir vilayette Türkiye’nin desteği ve inisiyatifi ile bir yapı kurulmasını istemeyeceği aşikârdır. Nitekim vilayet meclisi seçimleri yapıldığından beri Türkiye’nin de desteklediği “dönüşümlü valilik” tezi özellikle Türkmenler, KDP ve Sünni Araplar tarafından desteklenen bir modeldir. Hatta bu konuda Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de inisiyatif alarak tüm tarafların etkin olacağı bir yönetim kurulmasına destek sundu ve her kesimle ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirdi. Buna rağmen KYB’nin attığı adımın tüm dengeleri bozduğu görünüyor.

Yerel ve Bölgesel Denklemde Kerkük
KDP’nin özellikle Kerkük’te saf dışı bırakılması, KDP açısından ilk defa karşılaştığı bir yenilgidir. Zira Bağdat’ın baskısı son bir yıllık süreçte KDP’yi bütçe, seçim, idari yetkiler gibi alanlarda kısıtlamıştı. Bu süreçte KYB de Irak merkezî hükûmeti ile birlikte hareket etmekteydi ve KYB’nin lideri Bafel Talabani’nin ifadesiyle Bağdat “KYB’nin stratejik derinliği” olarak görülmekteydi. Ancak KYB’nin attığı bu adım, Türkiye’nin Bağdat’la geliştirdiği sıkı ilişkiler de göz önünde bulundurulduğunda KYB-Bağdat ilişkilerinde bir boşluk ortaya çıkarabilir. Bu adımı KYB’nin İran’dan elde ettiği olanakları “şımarıklıkla” kullanarak Bağdat’ın inisiyatifini görmezden geldiği şeklinde değerlendirmek mümkün. Aynı zamanda İran’ın bu adımının, komşu ülkelerle dengeli bir ilişki kurmak isteyen Bağdat açısından da bir mesaj niteliğinde olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Zira İran’ın Irak’taki etkisi 2019’daki protesto gösterilerinden bu yana törpülendi ve Irak bağımsız ve dengeli bir tutum sergileme yönünde tavır aldı. Bu durum Irak’ı bir oyun sahası hâline getiren İran’ın bölge politikaları açısından sınırlayıcı bir ortam getirdi. Buna karşılık İran’ın zaman zaman Irak’ta sert bir tutum sergileyerek Irak’ın dengesini değiştirici adımlar attığı görüldü. Nitekim KDP-KYB dengesinde KYB yanlısı bir tutum sergileyen İran, KDP’nin hâkim olduğu bölgelerde askerî operasyonlar düzenlemenin yanı sıra kendisine yakın Şii milis güçler vasıtasıyla da Irak’ta başta ABD ve DEAŞ’a karşı kurulan koalisyonda yer alan ülkelere (ki Türkiye de bu koalisyonda yer alıyor) saldırılar da gerçekleştiriyor. Bu noktada KYB’nin Kerkük hamlesini, İran’ın hamlesi olarak okumak da mümkün. Nitekim Irak’ta İran’a en yakın gruplardan biri olan Asaib Ehlil Hak lideri Kays Hazali’nin Kerkük’teki valilik seçimine ilişkin olarak “Kerkük’ü Türkiye’den kurtardık” minvalinde bir açıklama yapmış olması da dikkat çekici.

Bugüne kadar Kerkük’te atılan tek taraflı adımların hiçbir sonuç vermediği, daha önceki dönemde yaşananlar itibarıyla görüldü. Bu noktada Kerkük’le ilgili bütün tarafların ortak uzlaşısı olmadan atılacak her adım, Kerkük’teki dengenin bozulmasına ve istikrarsızlığa neden olabilecek niteliktedir. Kerkük’teki hassas dengeler, daha önce de belirtildiği gibi Irak’ın genel siyasi ritmini de etkileyebilecek potansiyele sahiptir. 2025 yılında Irak’ın yeni bir seçim maratonuna gireceği düşünüldüğünde Kerkük’te yaşanacak olası bir krizin tüm Irak’ı kriz ortamına sürükleyebileceği unutulmamalıdır.

Bu görüş yazısı, 20 Ağustos 2024 tarihinde Star Açık Görüş internet sitesinde "Kerkük'te krizin arka planı" başlığıyla yayımlanmıştır.