Libya’da Yeniden Askeri Müdahale

Nebahat Tanrıverdi Yaşar, ORSAM Araştırma Asistanı
Libya, 17 Şubat devriminin dördüncü yılında yeniden askeri müdahale tartışmalarının odağında. Irak ve Suriye’de IŞİD’in ilerlemesi ve uluslararası koalisyonun hava operasyonları ile birlikte bölgedeki gelişmelerin en önemli aktörü haline gelen IŞİD’ın Libya’daki varlığı Mısır’ın Libya’daki operasyonları ile dünyanın dikkatini çekti. Mısır’ın Libya’da gerçekleştirdiği askeri operasyonların Libya’ya yönelik yeni bir uluslararası müdahaleye kapı aralayıp aralamayacağı tartışılmakta.
 
Mısır ordusu, pazartesi günü 21 Kıpti vatandaşının Libya’da IŞİD tarafından infaz edilmesinin ardından ülkeye hava saldırılarından oluşan sınır ötesi askeri bir operasyon düzenlemeye başladı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi, Pazar günü ülkesinin "misilleme hakkı ile insanlıktan yoksun bu katil ve suçluların cezalandırılması için uygun göreceği metot ve zamanlama hakkını saklı tuttuğunu” açıklayarak askeri operasyonu duyurdu. Böylece 1991 Körfez Savaşından itibaren ilk defa “yasal” olarak Mısır, sınırları dışında askeri bir operasyon gerçekleştirdi. Mısır’ın operasyonlara ne kadar süre devam edeceği ise şimdilik belli değil.
 
Mısır, uzun bir süredir Libya’daki istikrarsızlığın ve radikal grupların kendi sınır güvenliğini tehdit ettiği, Sina’daki çatışmaları körüklediği ve ülkesindeki silahlı grupların Libya üzerinden savaşçı ve silah elde ettiği yolundaki iddia ve şikayetlerini dile getirmekteydi. Keza Mısır’ın bir süredir Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte Libya’da gizli bir şekilde hava operasyonları gerçekleştirdiği ve Onur Operasyonu Güçleri Komutanı general Hafter ile Tobruk’taki meclise destek verdiği de iddia edilmekteydi. Geçtiğimiz Ağustos ayında ABD, BAE ve Mısır’ın Libya’da gizli bir şekilde askeri operasyon gerçekleştirdiklerini ve Tobruk meclisi tarafında savaşan Onur Operasyonu Güçlerine silah sağladıklarını iddia etmişti. Mısır’ın Trablus’taki Milli Genel Kongre’yi ve Ömer el Hasi hükümetini tanımadığı ve Tobruk meclisi ile Tobruk merkezli hükümetin Başbakanı Abdullah el Sini’ye destek verdiği bir sır değil.
 
Mısır 16 Şubat’ta Libya topraklarında hava saldırıları gerçekleştirmeye başlamış, saldırılar 17 Şubat’ta da devam etmiştir. Bu saldırılar kapsamında ülkenin doğusunda yer alan ve IŞİD’in en etkin olduğu şehir Derne hedef alınmıştır. Mısır Dışişleri Bakanı Semih Sükri, Mısır operasyonları sırasında Derne’da konuşlanan IŞİD’in eğitim ve mühimmat deposu olarak kullandığı 10’dan fazla hedefi vurulduğunu açıkladı. Şükri açıklamasında Mısır’ın hedef aldığı hedeflerin kesin istihbarat sonucu belirlendiğini ve IŞİD’in Derne’deki kapasitesini sınırlandırmayı hedeflediğini ifade etmiştir. Mısır ve Tobruk meclisinden gelen açıklamalar, Mısır’ın Tobruk meclisi ile ortak hareket ettiğini göstermektedir.
 
Müdahaleye Batı Yaklaşımı
 
Mısır 16 Şubat’ta operasyonlara başlamasının ardından bölge ve Batılı ülkeleri operasyona destek vermeye çağırdı. Fransa ile birlikte Mısır, Libya’da IŞİD karşıtı askeri bir operasyonun görüşülmesi için BM Güvenlik Konseyi’ni 18 Şubat Çarşamba günü toplantıya çağırdı. Toplantı öncesinde Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin, “Bu karar tasarısı üzerinde birlikte çalışacağımız konusunda anlaştık. Güvenlik Konseyi’nin doğru adımı atması ve Libya’daki duruma etki yapması için bunu destekliyoruz” yönünde açıklama yaptı. Ayrıca Dışişleri Bakanı Şükri, karar tasarısı için New York'ta BM Güvenlik Konseyi üyeleri ile görüşmeler gerçekleştirdi.
 
IŞİD’in Mısırlıları infaz ettiğini gösteren videoda Kahiye’ye yönelik tehdit mesajının yanı sıra videonun sonunda “Roma’yı isgal edeceğiz” sözleri İtalya’yı da harekete geçirdi. Başbakan Renzi, "Akdeniz'in bir mezarlığa dönüşmesini istemiyorsak Libya'daki sorunu çözmeliyiz" demişti. İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni ise Libya’daki durumu "İtalya'dan tekneyle birkaç saatlik mesafede aktif bir terör tehdidinin var olması fikrini kabul edemeyiz" sözleriyle ifade etmiştir. Gentiloni, ayrıca açıklamasında BM’nin Libya'daki arabuluculuk faaliyetlerini desteklediklerini ancak bu faaliyetlerin başarısız olması durumunda BM çatısı altında müdahaleye destek verebileceklerini söylemiştir. Ancak daha sonra pozisyon değişikliğine giderek, askeri müdahalenin son çözüm olmadığına ve Libya’da öncelikle siyasi bir çözümün desteklenmesi gerektiğine yönelik açıklamalar yapılmıştır. Benzer şekilde ABD ile önde gelen Avrupa devletleri Libya’da siyasi çözümden yana pozisyon alacaklarının sinyallerini vermektedirler. 18 Şubat’ta İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, İtalya ve ABD desteğiyle İtalya tarafından ortak bir bildiri yayınlanmış ve bildiride bu ülkelerin siyasi çözümü destekledikleri ve Libya’da tarafların ortak ulusal bir hükümet kurması gerektiği ifade edilmiştir. Aynı bildirede yer alan BM Libya Özel Temsilcisi Bernardino Leon'un önümüzdeki günlerde gerçekleştirmeyi planladığı tarafları uzlaştırmayı hedefleyen görüşmelere tüm tarafların katılması gerektiğini, katılmayan tarafın siyasi çözümü olanaksız hale getireceği vurgusu, askeri müdaheleyi Trablus-Tobruk uzlaşısına endekslemektedir.
 
ABD ve önde gelen Batılı devletlerin askeri müdahale yerine siyasi çözüme öncelik vermeleri üzerine Mısır, Libya konusundaki politikasında değişikliğe gitmiştir. Bu açıklamaların ardından gerçekleşen BM Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında Mısır, Libya’da IŞİD’e karşı uluslararası askeri bir müdahaleye yönelik teklifini geri çektiğini açıkladı. Buna paralel olarak Güvenlik Konseyi toplantısı sırasında Libya’daki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Hükümeti, BM’den 2011 tarihli BM kararından itibaren uygulanan silah ambargosunu kaldırmasını talep etti. Libya Tobruk Temsilciler Meclisi Hükümeti Dışişleri Bakanı Muhammed ed-Dair, BM Güvenlik Konseyi'nde düzenlenen Libya toplantısında, ordunun kapasitesinin arttırılması için uluslararası toplumdan destek isterken, Mısır’dan Ensar el-Şeria ve IŞİD ile mücadelede yardım almaya devam edeceklerini ifade etti. Bunun yanı sıra BMGK’da görüşülmek üzere Arap devletlerini temsilen Ürdün’ün Libya’ya ilişkin bir tasarıyı BMGK’ya sunacakları açıklandı. Ürdün’ün sunacağı tasarının taslağında, hükümet karşıtı muhaliflere deniz yoluyla silah ulaştırılmasına ambargo uygulanması, bu ambargonun uygulanmasını kontrol edecek bir komisyonun kurulmasını ve Libya Tobruk Temsilciler Meclisi’ne bağlı ordunun kapasitesinin arttırılması için 2011’den uygulanan silah ambargosunun kaldırılması yer almakta. Ayrıca taslak tasarıda “Trablus’taki milis güçlerin çekilmesi ve uluslararası olarak tanınan Tobruk’taki Temsilciler Meclisi’nin başkent Trablus’a geri dönmesine müsaade edilmesi” ifadeleri yer almaktadır. Henüz kesin bir tarih açıklanmamış olsa da tasarının Cuma günü görüşülebileceği ifade edilmektedir.
 
Sonuç itibariyle Avrupa’nın Libya’daki gelişmelere yönelik tutumunun Suriye ve Irak’taki gelişmelere yönelik politikalarından farklı olacağını iddia etmek mümkün. Libya’nın coğrafi konumundan ötürü Avrupa’ya daha yakın olması, Avrupa ülkeleri tarafından gelişmelerin “yakın” tehdit olarak kabul edilmesine neden olmaktadır. BM Libya Özel Temsilcisi Bernardino Leon'un “Libya’da durumun yakın zamanda Irak ve Suriye’de şahit olduğumuz kadar kötüye gitme potansiyeli bulunmaktadır. Libya’nın farkı, Avrupa’dan birkaç mil uzakta olması” sözleri, bu bakış açısının doğrudan ve resmi bir ağızdan seslendirilmesidir. Keza Mısır da Avrupa’nın bu hassasiyeti üzerinden hareket ederek Avrupalı devletlerden destek almaya çalışmaktadır. Mısır’ın İngiltere Büyükelçisi Nasır Kemal’in Sirte ve İtalya arasındaki uzaklığın sadece 300 km olmasını dile getirmesi, Avrupa’ya mülteci botlarının akmaya başladığını ve ilerde bu botların “teröristlerle” dolup taşacağını söylemesi Mısır’ın Avrupalı devletlerden destek almak için kullandığı söylemin Avrupa’nın güvenliği üzerine kurulu olduğuna işaret etmektedir. Ancak şimdilik ABD ve Avrupa’nın önde gelen devletlerinin askeri operasyon yerine siyasi çözüme öncelik verme yönündeki kararları, Mısır’ın geri adım atmasına neden olmuştur. O nedenle Mısır, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi ve bu meclise bağlı orduların güçlendirilmesine yönelik politikalarına ağırlık verecektir. Bu nedenden ötürü BM tarafından yürütülen ve Trablus ile Tobruk’u uzlaştırmayı hedefleyen görüşmelerin olumlu sonuçlanması da zora girecektir. 16 Şubat hava operasyonları ile birlikte Mısır’ın da dahil olduğu ve Libya topraklarında devam eden vekalet savaşı artık açık bir savaşa dönüşmüştür. Bundan sonraki gelişmeler hem Libya’nın hem de bölgenin geleceğini doğrudan etkileyecektir.