Mısır’da Yol Haritası Nereyi Gösteriyor?

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, ORSAM Ortadoğu Uzman Yrd.
Mısır’da ordu 30 Haziran eylemlerinin ardından Devlet Başkanı Mursi’yi görevden aldı, meclisi kapattı ve yeni anayasayı yeniden düzenlemek üzere askıya aldı. Her ne kadar ordu yaptığı müdahaleyi “darbe” olarak nitelendirmese de, kurulan teknokrat hükümetinin sivil niteliğine ve arkasına belli bir halk desteğini almış olmasına rağmen teknik olarak yapılan müdahale darbedir. Müslüman Kardeşler ve Mısır halkının bir kısmı da askerin müdahalesini bir darbe olarak görmekte ve dünden beri sokaklarda darbeyi kabul etmediklerini göstermek amacıyla eylemlerine devam etmekteler. Sonuç itibari ile Mısır’da halkın bir kısmı darbeyi sevinçle karşılayıp kutlarken bir grup da protesto ediyor. Bu nedenle Mısır halkının fiilen ikiye bölündüğü tespiti yanlış olmayacaktır. Sonuç itibari ile Mısır’da askerin yaptığı darbe ne istikrar ne de demokrasi getirecektir. Ordunun Mısır siyasetini yeniden düzenlemeye çalışması sadece sorunları ertelemekle kalmayacak derinleşmesine de neden olacaktır.
 
Mısır’da Kutuplaşma ve Sokak Siyaseti
 
Mısır özellikle son bir yılda liberaller ve sol partiler anayasa yazım sürecinden dışlanmaları sebebiyle sokak siyasetine yönelmişlerdi. Ayrıca bu gruplar yargıya karşı atılan adımları Müslüman Kardeşler’in kendi çıkarlarını garanti altına almak, yargıdan muaf bir alan yaratmak ve devlet içinde kadrolaşmak olarak görüyor ve itiraz ediyorlardı. Müslüman Kardeşler’e karşı güvensizlik artmakla kalmamış birbirlerinden farklı grupları da bir araya getirmiştir.
 
Peki, bu kutuplaşmanın tarafları kimler? Özellikle başkanlık seçimlerinin ardından ülkedeki kutuplaşma üç kutbu ortaya çıkarmıştır:
 
1- Müslüman Kardeşlerin çekirdek olduğu ve gücü paylaşmak konusunda istekli olmayan İslamcılar,
2- Özellikle bürokratik otoriter rejimin kendini toplaması ve dağınık fraksiyonların da bir araya gelmesi ile giderek daha da güçlenen “istikrar” ve eski düzenciler,
3- Nasırcıların etkin olduğu fakat diğer iki grup kadar birleşik olmayan daha dağınık bir yapıyı temsil eden popülist, sosyal refah devleti isteyen grup.
 
Başkanlık seçimi sonuçlarından çıkan en önemli kırılma noktası “merkez siyaset” söyleminin kaybetmesi ve “kutuplaşmanın” egemen olmasıydı. Mursi’nin görevde olduğu bu son bir yılda bu kutuplaşma bertaraf edilememiş ve hatta hatlar daha da kesinleşmiştir. Dağınık yapıdaki dağınık muhalifler ise bu bir yılda Ulusal Kurtuluş Cephesi altında toplanmışlardır.
 
Ayrıca kontrol edilemeyen siyasi kutuplaşma, otoriterleşme ve istikrarsızlık ile sonuçlanmış, sivil siyaset yerini sokak siyasetine bırakmıştır. Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Temerrüd (İsyan) Hareketi'nin Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi istifaya zorlamak veya erken seçim kararı aldırmak için 30 Haziran’da geniş çaplı eylem kararı alması Mısır’da sokak siyasetinin, sivil siyaset mekanizmalarının yerine bir alternatif olarak kabul gördüğünü gösteriyor. Askerin yaptığı darbe ile de bu kabul pekişmiştir. Dahası şehir merkezlerinde gelişmeye devam eden sokak siyaseti ve siyasi eğilimler Mısır siyasetinde kilit rol oynamaya devam edecektir. Dünden itibaren devam eden Mursi ve Müslüman Kardeşler yanlısı eylemler de bu olguyu teyit ediyor.
 
Bir diğer önemli husus ise eski düzenciler ile rejim-karşıtı liberal ve sol gruplar Müslüman Kardeşler karşıtlığı altında yakınlaşıp bir araya geldiler. Bu yeni ittifak ordunun da desteğini almış ve askerin yol haritasındaki sivil kanadı oluşturmuştur. Ordu, eylemlerin ikinci gününde Mursi’ye ve hükümete destek vermeye devam edecekleri yönündeki açıklamalarını bir kenara bırakarak, ülkedeki kutuplaşmada taraf değiştirmiş ve Müslüman Kardeşler’e karşı sokağa çıkan Mısırlıların desteği ile mevcut hükümeti devirmiştir.
 
Yol Haritası Ne Kadar Başarılı Olabilir?
 
Mısır Ordusu, Mübarek sonrası ilk aylarda yönetimi doğrudan devralmıştı. Ancak son yapılan darbe de yönetimi devralmak yerine sivil siyasi aktörler ile Mısır’daki dini kurumların desteğini alan bir  “teknokrat hükümetine” bırakmıştır. Ancak belirlenen yol haritası, doğal olarak Müslüman Kardeşler ve tabanı tarafından kabul görülmemiş ve “meşru olmadığı” ilan edilmiştir.
 
Mısır Ordusunun empoze ettiği yol haritasının başarılı olmasının ve hatta uygulanmasının önünde ciddi engeller bulunmakta. 2011 sonrası dönemde Mısır siyasetindeki gerilim göstermiştir ki taraflardan hiçbiri tek başına mutlak bir çoğunluğu oluşturamamakta ve mutlak bir hâkimiyet sağlayamamaktadır. Ne asker ne Müslüman Kardeşler ne de muhalif gruplar, tek başlarına sokağın gözünde meşru olmayı başarabilirler. Herhangi bir tarafı dışarıda bırakan her çözüm, sokağı hareketlendirecek ve direnişle karşılaşacaktır.
 
Bu nedenle de ordunun empoze etmek istediği yol haritasının zımni ayağı, Müslüman Kardeşlerin kurumsal olarak güçsüz hale getirerek sokaktaki etkisini zayıflatmak ve karşı eylemleri pasifize etmektir. Selefi Nur Partisi’nin darbe yanlısı grubun içerisine almaktaki temel amaç da Müslüman Kardeşlerin tabanını bölmeyi ve sakinleştirmeyi hedeflemekteydi. Gerek Müslüman Kardeşler Hareketinin gerekse Hürriyet ve Adalet Partisi’nin pek çok üst düzey isminin tutuklanması ya da Mısır ordusu tarafından “misafir” edilmesi, yapılan darbeye karşı verilecek tepkinin sınırlandırılmasını hedeflemekteydi. Ancak tabanın harekete geçmek için üst kadrolara ihtiyaç duymadığı anlaşılmıştır.
 
Öte yandan Selefi Nur Partisi de böylece Müslüman Kardeşler ile daha etkin bir taban mücadelesine girerek kendi tabanını genişleteceğini ummaktadır. Ancak dünden beri görünen tablo bu amaçların gerçekleştirilemediğini göstermektedir. Daha da önemlisi son iki yılda giderek kutuplaşan taraflar arasındaki uçurumu daha da açmıştır.
 
Henüz Müslüman Kardeşler, tekrar masaya oturmamış ve geri adım atmamıştır. Sokak tarafından da desteği de devam etmektedir. Askerin aşırı güç kullanarak eylemleri sona erdirmeye çalışması, Mısır Ordusu’nun uluslararası konumunu da tehlikeye atacaktır. Çünkü özellikle Batı’dan aldığı desteği “istikrar” söylemine borçludur, aksi yöndeki gelişmeler kırılgan desteği ortadan kaldırabileceği için ordunun acilen Müslüman Kardeşler ile masaya oturması gerekmektedir.
 
Müslüman Kardeşler'in lideri Muhammed Badi bugün müzakerelerin başlamasının ön şartının Mursi’nin görevine geri dönmesi olduğunu açıkladı. Yani ordu Müslüman Kardeşleri daha zayıf bir konumda müzakerelere ortak etmek isterken, Müslüman Kardeşler ise ordunun geri adım atmasını müzakerelere ön şart olarak öne sürmektedir.
 
Müslüman Kardeşler’i sürece dahil etmeden sokakta ve dolayısıyla ülkede istikrarı sağlamak mümkün görünmüyor. Ancak darbe öncesi duruma geri dönülmesi de mümkün değil. Şu anda sorun çözümden uzaklaşmış ve siyasal mekanizmalar kilitlenmiştir. Siyasal mekanizmalar içerisinde sorunların çözülemediği ve tarafların bir araya gelemediği ülkede en kısa sürede bir şekilde taraflar arasından müzakerelerin başlaması için aktörlerin konumlarını yeniden revize etmesi gerekecek. Çünkü askerin yol haritası daha fazla kutuplaşma ve istikrarsızlığı gösteriyor.